…Tabi sembolik yanı da var, mesela ata yüklenen iktidar, eril söylem ve onu sakatlamak, kafasından bir dirsek çıkartıp saçla bütünleştirmek. Başka bir resimde bunu ceketle yapmak aynı şey, hiç farketmiyor. İktidarın o söylemini sakatlamış oluyorum ve böylelikle algıya bir virus sokmuş gibi hissediyorum.
-Eda Gecikmez (Derya Yücel’in sanatçıyla 26 Eylül 2013’te yaptığı röportajdan)
Sanatçının bu şekilde açıkladığı sanat pratiğiyle Ankara’daki m1886 Sanat Projelerinde karşılaştım. Bağcı Sağlam Eğitim ve Sanat Vakfı’na bağlı, Döne Otyam’ın sanat danışmanlığını yaptığı bu geniş mekanda, Ödünç Alınmış Birliktelik başlığı altında 30’a yakın eseri sergileniyor. Küçük bir kısmı da daha önce İstanbul’daki Amerikan Hastanesi, Operation Room’da sergilenmiş, oradan da hatırlayabilirsiniz.
Dış tehdit ve müdahele (bekleniyor), 2013, Tuval üzerine yağlıboya
Sanatçının, tuvallerinde ilk ilgimi çeken zarif bir estetik oldu. Parçalara ayırarak kullandığı, yarım-figürleri beyaz fonlar üzerinde akışkan, bir çeşit fizik ötesi evrende gibi bir araya getirişine bayıldım.
Gecikmez’in pratiğinde en belirgin özellik parçalamak; figürleri ayırmak, belli bölümlerini alıp farklı kompozisyonlarla tekrar birleştirmek… Yoğunlukla kullandığı, kadın, erkek, takım elbise, at gibi figürlerin tamamını değil sadece belli parçalarını alarak sembolize ettikleri anlamları yıkıyor. Bunları kolaj ve yağlıboya kullanarak, zaman zaman gözümüzün moda dergilerinden ısırdığı estetik formlara, zaman zaman gerçeküstü, rüya ve bilinçaltı öğelere yer vererek işliyor. Bu kompozisyonların parçalanmış, havada asılı olma hali sergi başlığını da açıklıyor aslında…
Bir Ayrıcalık Mekanı, 2013 Tuval üzerine yağlıboya
fotoğraf: edagecikmez.com
Bu yarım-figürlerin her biri, sanatçının konu ettiği algının birer bileşeni… Mahçup şekilde kıvırılmış kadın bacakları, eril düzenin kadına atfettiği duruşu simgeliyor mesela, toplumdaki kadın probleminin bir bileşeni bu.
Onun eserlerinde yarım-figürlerle deşifre ettiği ve karşı durduğu bu algılara, bireye sınırlar çizen tüm söylemler dahil olabilir. Basın bülteni sanatçının iktidarın söylemleri ile uğraştığını söylese de bence eserleri politik olduğu kadar toplumsal da… İktidar onun eserlerinde mevcut rejimi, hükümeti temsil etmenin ötesinde, birey üzerinde baskı oluşturabilen her türlü algı mekanizmasını temsil ediyor. Cinsiyetlere atfedilen imajlar, insanlara dayatılan kariyer ve tüketim hırsları, toplumdaki farklı gruplar üzerinde varolan peşin yargılar gibi…
Tanımsız bir kendini tutma, 2012, Tuval üzerine yağlıboya
fotoğraf: edagecikmez.com
Gecikmez’in, 84 doğumlu genç bir sanatçı olarak günümüzdeki yaşam şekli ve ülke/dünya gündemi üzerine düşündüğünü söylemek yanlış olmaz. Bir tuvalinde Gianvito Rossi’nin topuklu botlarına rastlarken, bir kolajında hemen her dergide karşımıza çıkan ve ayrıcalıklar vaadeden lüks ev projelerinin reklamlarını görüyoruz. Bir başka işinde ise kadın veya translarla ilgili suçlarda toplum, hükümetin takındığı ötekileştiren, hatta hak gören tutuma değiniyor. Kişisel olarak benim de günlük hayatımda duydukça huzursuzlandığım, sinirlendiğim konular bunlar. Sanatçı bunları sanatın duyarlılık alanına sokuyor…
Sergideki eserlerine ek olarak 2011’de yaptığı ‘Ubik, Hayatı Kolaylaştıran Sprey’ adlı performansı da, günümüz yaşamı ve y kuşağı sorgulamasının bir çıktısı bence. Bu performans için sanatçı, spreylerini alıp seyyar satıcı gibi vapurlara, pazarlara gitmiş. Çok büyük faydalar sağlayacağı vaadedilen tüketim ürünlerini ve bizim tüm pozitif değişimleri objelerden bekleme yanılgımızla dalga geçmiş.
Ubik – Hayatı Kolaylaştıran Sprey!, 2011, Performans ve 5 kanallı video enstalasyonu fotoğraf: edagecikmez.com
Ubik – Hayatı Kolaylaştıran Sprey!, 2011, Performans ve 5 kanallı video enstalasyonu fotoğraf: edagecikmez.com
Sergiyi 17 Nisan’a kadar m1886’da görebilirsiniz. Ankara’ya yolunuz düşerse mutlaka tavsiye ederim. Galerinin içinde bulunduğu Tepe Prime’da vakit geçirmek için keyifli bir yer.
-Rana
Algıya virüs sokmak: Eda Gecikmez, Ödünç Alınmış Birliktelik