AYNA
“Nesneler temsil edilen dünyanın üslubunda yer almak durumunda değildirler, söz konusu dünya görüşünün içinde kendi anlamlarını ifade etmeleri gerekir” Tarkovsky - ( Bellek ve Sonsuz-Liwe Fleckner )
Sarkis’in Ayna isimli sergisi, Ceren Erdem eş-küratörlüğünde Dirimart Dolapdere’de 18 Ocak- 19 Şubat 2017 tarihleri arasında devam ediyor. Bilindiği gibi Sarkis, her sergisinde Paris’ teki atölyesinden bazı işlerini yeni bir bağlamda bir araya getirir. Onun tek tek işleri zamansızdır. Sanatçı zamansız işlerini öyle bir bağlamda kullanır ki, orada sanatçının siyasi, sosyolojik, felsefi, estetik bakışı ile yoğrulmuş, kendi belleğinde birikmiş insana dair yaşanmış ne varsa, her şey; sergide ifadesini bulur. İzleyici bu işlerle karşılaştığında, bugünkü verili dünyanın gerçekliği ile yüz yüze gelir.
Sanatçının işleri bellekle ilişkilidir. Onun kullandığı anlamıyla bellek deneyimdir. Ayrıca Sarkis tarafından seçilen ve birbiri ile ilişkilendirilen her eleman, her malzeme ve her tekniğin de bir belleği vardır. Bu durum sanatçıdan bağımsız olarak imge zenginliği sağlar.
”Geçmiş uygarlıkların bellekleri bizim şimdiki zamanımızla, uzak mekanların bellekleri serginin şimdiki zamanıyla karşı karşıya gelir.”( Elvan Zabunyan-Bellekve Sonsuz )
Sarkis sergiye verdiği isimle, Tarkovsky’nin Ayna filmini çağrıştırır. Tarkovsky Ayna filminde, belleğinde yer eden anıların hüznünü, coşkusunu görünür kılarken, dünyadaki varlığımıza, insan oluşumuza, geçmişimize tutulan bir ayna yaratır. Sarkis de bu sergisiyle görebiliyorsak kendi yaşadıklarından yola çıkarak bize bizi gösteren bir ayna yaratır. Bu aynada farklı yaşam biçimlerine, ön yargılarımıza, geçmişimize, bugün burada oluşumuza bakabilmemizin zeminini oluşturur. Kendimize bakabilmenin yolu, sanatçının sergileme biçiminden, seçtiği elemanlardan, farklı kültürlerden özümlediği tekniklerden, seçtiği malzemelerden, aydınlık ve karanlığı kullanış biçimini kavramlaştırabilmekten geçer diyebiliriz.
Dirimart Dolapdere yüksek tavanlı bir galeri. Sarkis'in etrafı neonla çevrilmiş, kurşunlu vitrayla gerçekleştirdiği fotografları, duvarlarda farklı yerlere asarak, alışılmış sergileme düzeninin aksine bir düzenleme gerçekleştirir. Bazı işler tavana yakın asılır. Burası pencereleri düşündüren, farklı yaşama biçimlerini gösteren fotograflarla sanki bir sokağı anımsatır. Ayni zamanda bu sokak. Sarkis’in doğup büyüdüğü Çaylak Sokak’tır. Tavana yakın asılan, gökyüzü fotografı ile bir hapishaneyi; Sarkis’in arkadaşı, bugün hayatta olmayan yönetmen Robert Kramer’in portresi ile manevi alanı ve ölümü işaretler. Sanatçı hem o hem değil durumu yaratarak mekanın başkalaşım geçirmesini sağlar.
Sanatçının Nefes ( Respiro) adını verdiği 56.Venedik Bienali’nde Türkiyeyi temsil eden işinin küçük bir benzeri olan Ajite isimli Gök kuşağı fotografı ile demirden üretilmiş, altın varakla kaplı iki küçük örneği Ayna sergisinde yer alır. Sarkis, Gök kuşağı heykelini kendi yaşadıkları ve gördükleri karşısında hissettiği gibi irkilip kaskatı kesilmiş durumda ifade etmek için altın varakla kaplanmış demirle gerçekleştirir. Bu malzeme gök kuşağının hem acısının, hem de eğilip bükülmez tanıklığının da göstergesi haline gelir. Sanatçı böylece gök kuşağını başkalaştırırken, onu bütün dünyada insanlığın yaşadığı acıların tek tanığı haline getirir.
Sarkis 56.Venedik Bienalinde “ Respiro / “Nefes” sergisi için Türkçe ve İngilizce olarak serginin açılışında dağıtılmak üzere bir katalog hazırlanmış. Katalogda Hrant Dink’in eşi Rakel Dink imzasıyla yer alan “Ermeni Soykırımı” ifadesi sergiyi himaye eden Türk Dışişleri Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı ve Türkiye Pavyonu’na destek veren katılımcılardan bazılarını rahatsız ettiği için yayının dağıtılması engellenmiş. Sarkis, dağıtılamayan katalogları dikey olarak bir tabut içine yerleştirerek bienalde sergilenmesini sağlamış.
Sarkis, Ayna Sergisi için Venedik Bienalinde Sergi Kataloğunun yasaklanma nedenini ifade eden bir iş gerçekleştirir. Respiro’nun Otoportresi isimli bu işinde, bir heykel fotografını bilgisayar ortamında kırlık bir alana taşıyarak kırmızı renkle, sanki vurulmuş gibi cinsel organlarına ve heykelin arkasındaki bitki örtüsüne müdahale eder. Mekanından koparılan bu heykel fotografı hem Tehcir olayına gönderme yapar hem de soykırımı bir metafor olarak görünür kılar. Sanatçı bu işinde de başkalaştırmayı çok ironik bir biçimde gerçekleştirir.
Sarkis’in kendi yaşadığı mekanlardan seçtiği fotograflar, acıları, hüznü, suskunluğu, çaresizliği, coşkusu ile yaşadığımız veya yakınlarımızın yaşadığı mekanlara dair imgelerle dolu. Doğduğu evi, yaşadığı şehri ve ülkesini terketmek zorunda kalan sanatçının, terkedilmiş mekanına dair imgeler, bugün savaş nedeniyle ülkesinden kaçanların terketmek zorunda kaldığı mekanları hissettirirken fotograflarda görünen mekanların başkalaşmasını mümkün kılar.
Sarkis farklı kültürlere kollarını açan bir sanatçı. Bu sergisinde bir Japon tekniği olan Kintsugi tekniğinden yaralanır. “Kintsugi, kırılan seramiklerin altın, gümüş veya platinden yapılmış bir vernikle tamir edilme sanatı. Tekniğin arkasındaki felsefe, eşyanın tarihini tanımak ve yapılan tamiri gizlemeye çalışmak yerine oluşacak yeni parçayla görsel olarak birleştirmekten geçiyor.”
Sarkis belleklerimizde silinmez iz bırakan, kırılganlıklarımızı, kızgınlıklarımızı, nefretlerimizi, önyargılarımızı saklayan mekan fotograflarının camlarını Kintsugi tekniğinden yararlanarak kurşunla birleştirir. Süsleme ve bezeme sanatı olan kurşunlu vitraya gönderme yapan bu camlar süsleme bezeme tekniğini tersyüz eder. Sanatçı ayni zamanda, kurşunlanmış camlardaki şiddetin izlerini de dönüştürerek, yaşanmış olanı unutmadan bağışlanabilir kılar. Çünkü gelecek umudumuz, bir daha yaşanmaması için unutmamak ve bağışlayabilmekle mümkün.
Sanatçının galeri mekanın ortasında sergilenen, Rujlu Bismarck isimli yerleştirmesinde büyük bir ayna üzerine, rujla boyanmış ahşap bir savaş gemisi yer alır. Bismarc Almanya’nın gevşek bir konfederasyonken, güçlü bir imparotorluğa dönüşmesinde en önemli rolü oynayan, katı muhafazakar görüşlere sahip, devletin Hristiyan bir kimliğe bürünmesi gerektiğini savunan, Yeni Almanyayı kılıç ve kan ile kurmak istediği için kendisine Demir Şansölye adı verilen ilk başbakandır. Bismark ismi bu coğrafyadaki benzerlerine olduğu kadar savaşa da gönderir. Bismark ismi, bir savaş gemisine uygun düşen bir addır. Sarkis, savaş gemisi maketini rujla boyayarak Bismark gibilerin, iktidarın gücünü ele geçirmek adına savaşı meşrulaştırışını görünür kılar. Ayna sadece makyaj yapmaya yarayan bir araç değil bir yüzleşme aracıdır. Ayna üstüne yerleştirilen savaş gemisi, insanın insanla savaşı olduğu kadar, insanın kendisiyle savaşıdır da. Sarkis, Rujlu Bismark işiyle bir başkalaşım daha gerçekleştirir hem o, hem değil durumu yaratarak.
Yine rujla boyanan bir diğer iş, bir gemi resmidir. Sarkis bu işine Kriegsschatz ismini verir. Kriegsschatz savaş ganimeti demektir. Sarkis bu kavramı çok sık kullanır. Bu kavram adeta bir leitmotiv’ dir. Sanatçının kendisini besleyen işlerle diyaloğunu düşündürür. Rujla boyanmış gemi resmini bir savaş ganimeti olarak tanımlaması, bu resmi muhtamelen bir çocuğun yaptığını düşündürür. Rujlu Bismark yerleştirmesindeki savaş gemisi maketini rujla boyama fikri için bu resim ilham vermiş olabilir. Sarkis Kriegsschatz isimli resmi, kendini besleyen herşeye duyduğu saygı kadar, muhtamelen savaş gemilerinin çocuklar üzerindeki etkisini görünür kılmak için sergilenir.
Ayna sergisinde sanatçı, kendi doğum tarihi olan 1938 rakamını sonuna bir sıfır ekleyerek onu bilinen bir tarih olmaktan çıkarır.1938 ayrıca Atatütrk ‘ün öüm yıl dönümüdür. Atatürk bu coğrafyada politik malzeme yapılarak, bugün bir kez daha ölmüş değil miydi?
Sarkis, her zaman sergilerinde gece ve gündüz algısı yaratır. Ayna sergisinde, neon ışıklarla çevrelenmiş geçmiş zamana ait farklı mekan fotograflarının ritmiyle, bizim biyolojik ritmimizi ilişkilendirir. Sarkis böylece gündüzün ve gecenin ışığını kullanarak, doğal ışığın ritmini mekana yerleştirir. Dirimart Dolapdere mekanını fotografların çevresindeki neonlar aydınlatırken fotograflar karanlıktadır. Çerçevelerin gölgeleri önlerine düşer.Herkesin “gölgelsinin” önüne düştüğü gibi.
2005 yılında Norgunk Yayıncılık tarafından basılan Uwe Fleckner tarafından derlenen Bellek ve Sonsuz isimli Sarkis Külliyatı Üzerine bir kitap yayınlanmıştı. Bu kitabın yeni baskısı Mnemosyne’ nin Hazine Sandıkları, Sarkis’in işlerinin fotograflarıyla, Dirimart Dolapderede yer alıyor. ,
Sarkis kendisine şu soruyı sorar. Dünyayı nasıl aydınlatmalı? Bu soru ışıkla ilgili bir soru olduğu kadar, işleriyle olağan olanı aşabilmenin ve işlerini başka bir bağlama oturtma istek ve kaygısının göstergesidir. Çatışmalara, barbarlığa ilişkilerdeki çıkarcılığa rağmen sanat eserlerinin dünyayı aydınlatmaya devam edeceğinin inancıyla Mnemosyne* hala görev başında.
*Mnemosyne: Yunan Mitolojisi’nde hafızanın tecessümü olan Titan