2019'un son günleri yaklaşırken Artsy, yılın en çok konuşulan ve etki uyandıran sanatçılarından oluşan bir liste hazırladı. Kara Walker'dan teamLab'e kadar birçok önemli ismin yer aldığı liste, geçtiğimiz yıl sanat dünyasında neler olup bittiğini anlatması bakımından da ön plana çıktı.
Yılın en etkili sanatçıları büyük kalabalıkları peşlerinden müzelere sürükledi, tartışmaları alevlendirdi, Instagram paylaşımlarını arttırdı ve açık arttırmalara olan ilgiyi çoğalttı. Bazı sanatçılar eserlerini yenilikçi dijital teknolojilerle meydana getirirken kimileri de eski tarz yöntemleri kullandı. Bu sanatçılar bize sanatın ruhunu ve gücünü hatırlatıyor, önyargılarımızı işaret ediyor. Tüm bunlar bize yaşadığımız zamanın bölünmüşlüğünü ve dayanışmanın gücünü de gösteriyor. Listedeki sanatçılar bize 2019’un sanat dünyasını yansıtıyor ve geçtiğimiz 12 ay içerisinde ne olup bittiğini ifade ediyor.
Kara Walker
1969, Stockton, California doğumlu. New York’ta yaşıyor ve çalışıyor.
Kara Walker büyük çalışmalarında sanatseverleri hayal kırıklığına uğratmıyor. Buna Tate Modern’in Turbine Hall’daki yerleştirmesini de dahil edebiliriz. Walker’ın sanatı her zaman hızlı ve dönüştürücü, hiçbir zaman geleceği görme ve eserlerinde yer verme konusunda tereddüt etmiyor. Sanatçının Tate’teki işi olan Fons Americanus (2019) da 40 foot’luk boyutuyla bir mağara kadar geniş bir alanı kapsıyor. Alina Cohen’in Artsy’deki yazısına göre Fons Americanus aslında Walker’ın ne kadar cesur ve hırslı bir sanatçı olduğunu bugün de kanıtlayan bir eser. Bu aynı zamanda sanatçı, sanatsever ve eser arasındaki ilişkiyi de belirginleştiriyor.
Walker, 5 Nisan 2020’ye kadar görülebilecek eseri aracılığıyla okyanus ötesi köle ticaretinin dehşetine ve ırkçılığa atıfta bulunuyor. Walker ayrıca 2020 baharında New York’taki Sikkema Jenkins galerisinde kişisel bir gösteri de yapacak.
1967, Copenhagen, Danimarka doğumlu. Copenhagen ve Berlin’de yaşıyor, çalışıyor.
Olafur Eliasson 2019 Birleşmiş Milletler İklim Eylemi Zirvesi sırasında, Birleşmiş Milletler İyi Niyet Elçisi olarak atandı. Dan ve İzlandalı kökenli sanatçı, çevre konulu çalışmalarıyla ön plana çıkıyor. Sanatçı ayrıca BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda da elçilik görevini üstleniyor. Bu nedenlerden ötürü Eliasson son dönem çalışmalarında büyük ve dünya çapında sergilere odaklanıyor. Elliasson son olarak da Netflix’in Abstract isimli yapımında rol aldı. Eliasson’un Tate Modern’de temmuz ayında açılan “In Real Life” isimli sergisi günde ortalama 2500 ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Ocak 2020’de Tate’ten ayrılacak olan sergi Guggenheim Bilbao’da gösterilecek.
2019’da tek bir sanatçı Turner Ödülü’nü kazanmadı. Aday gösterilen sanatçılar jüriden ödül için tek bir kazanan seçmemelerini istediler ve ödülü paylaşmak istediklerini söylediler. Ödül töreninin ardından listede yer alan sanatçılardan Lawrance Abu Hamdan, Helen Cammock, Oscar Murillo ve Tai Shani ayrıca bir kolektif meydana getirdi. Bu kolektif Abu Hamdan / Cammock / Murillo / Shani adını aldı. Sanatçılar, bu konuda “İngiltere’de ve dünyada birbirinden ayrılan birçok şey olduğunu, tüm bu ayrılıkları daha fazla görünür kılmamak istediklerini ve ödülü bu açıdan birleştirici bir güç olarak kullanabileceklerini” açıkladılar.
2019’da Guggenheim’da İsveçli kadın bir mistik sanatçının 20. yüzyılın başlarından kalma çalışmalarının yer aldığı sergisi rekorları alt üst etti. 600 binden fazla sanatsever sadece sanatçının benzersiz hikâyesinden dolayı değil, aynı zamanda benzer çalışmalarındaki değerden ötürü “Hilma af Klint: Paintings for the Future”i ziyaret etti. Af Klint, Wassily Kandinsky’nin ve çağdaşlarının soyutlamayı icat etmesinden önce de renkler, boyutlar ve bunlar arasındaki dengeyle benzer ve başarılı işler üretiyordu. Gösteride sahnelenen önemli işlerden biri olan Group IV, The Ten Largest, No. 3, Youth (1907), spiral çizgileri, yuvarlakları, ovalleri ve diğer organik şekilleriyle farklı bir arka plana sahip. Af Klint’in eserlerinde kadınsı semboller ve pastel renkler önemli bir yer tutuyor.
Arthur Jafa
1960, Missipi doğumlu. Los Angeles'ta çalışıyor ve yaşıyor.
Arthur Jafa, sanat dünyasının olimpiyatları olarak kabul edilen Venedik Bienali’nde altın madalya kazandı. The White Album (2018) ile bienalde Altın Aslan’a değer görüldü. Bu eser Ralph Rugoff’un köratörlüğünü yaptığı “May You Live in Interesting Times” sergisinin de önemli parçalarından biriydi. Birçok kişiye göre The White Album, Jafa’nın 2016’da yayımladığı bir videonun devamı niteliğinde: Love is the Message, the Message is Death. Eser, siyahi atlerdeki gücün bir doruk noktasına erişmiş korkunç vahşilik eyleminin ustaca kurgulanmasından ibaret. Yakın zamanda Torino’daki Palazzo Madama’da gösterilen eser, sanatçıya 83 bin dolar değerindeki 2019 Prix International d’Art Contemporain’ı kazandırdı. Jafa ayrıca bu yıl içerisinde Stockholm’deki Moderna Museet’te de kişisel bir sergi düzenledi. Sanatçı 2020’de ise Danimarka’daki Louisiana Museum of Modern Art’ta da bir sergi gerçekleştirmeye hazırlanıyor.
99 yaşındaki Venezüellalı ressam Luchita Hurtado, sanat dünyasında başarının beklendiği takdirde nasıl da gelebileceğinin kanıtı niteliğinde. 2019’da tüm bu bekleme sürecinin karşılığını alan sanatçı onlarca yıldır çalışmalarına ara vermeden üretmeye devam etti. 1974’te Los Angeles’ta bir solo sergi düzenledi, profesyonel kariyerine devam etti ve 2016’ya gelindiğinde Parl View/Soto galeride eserlerini sergiledi.
Bu yıl Hurtado’nun kariyeri için önemli bir dönüm noktasıydı. Hauser & Wirth (2018’in sonlarında sanatçının temsilcisi) sanatçı için New York’ta zarif bir inceleme gerçekleştirdi ve “Dark Years” isimiyle, sanatçının ilk dönem eserlerini ve çalışmalarını göz önünde bulundurdu. Bu gelişmenin ardından da Londra’daki The Serpentine Galleries, sanatçıya Birleşik Krallık’ta uzun ve gecikmiş bir retrospektif imkânı verdi. Bu sanatçının Avrupa’daki ilk retrospektifiydi ve “I Live I Die I Will Be Reborn” isimli bu sergi, sanatçının eski ve daha önce tamamlanmış eserlerini de içeriyordu. Hâlâ Santa Monica, California’daki evinde çalışmalarını sürdüren Hurtado, yaşının onu yavaşlattığını söyleyenlere inat ilk günkü heves, çekiciliği ve ilhamıyla çalışmalarına devam ediyor.
2019 yılına dek kendi ekseninde tam anlamıyla gerçek bir imparatorluk yaratan ve çağdaş sanatın günümüzdeki ve gelecekteki olası dönüşümleri hakkında fikir veren Tokyo merkezli kolektif grup teamLAB’ten daha iyi bir örnek olamaz. Ağustos ayında Tokyo’daki Mori Building, açıldığı ilk yılda 2 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırladığını açıkladı. Bu, aslında onlara tek bir sanatçıyla en çok ziyaret edilen müze ünvanını da beraberinde getirdi. Bu gelişme üzerine ise teamLab, Asya’da Şangay ve Macau’da iki yeni alanda eserlerini sergilemek üzere plan yaptıklarını açıkladı.
TeamLab, popüler bir sosyal medya unsuru olmakla birlikte bize kolektiflerin ayrıca teknik ustalıklı harika işleri de nasıl yapabileceğini gösteriyor. The Sculpture of Time Distortion in a Mirror (2019), gibi işlerde ışık ve sis gibi bazı basit maddeleri de kullanıyorlar. Bazı işlerdeyse sanat deneyimini arttıran çeşitli akıllı telefon uygulamaları veya çocuk dostu görsel-işitsel gelişme merkezli küreler işleniyor.
Sterling Ruby, Amerika ve Avrupa’da yaptığı heykeller, resimler, seramikler ve ortaya koyduğu sanatla Renaissance Man of the Year (Yılın Rönesans Erkeği) ödülünü kazandı. Şubat ayında Dallas, Texas’taki Nasher Sculpture Center büyük bir sunum gerçekleştirdiği ve karışık medya çalışmalarını sanatseverlerle buluşturdu. 2019’un son günlerinde , kasım ayında Miami’deki ICA Miami’de çok büyük bir retrospektif açtı ve Miami Beach’teki Art Basel boyunca birçok farklı biçimdeki eserini bir araya getirdi.
2019’un son günleri yaşanırken aslında çok az sayıda sanatçı Yoshitomo Nara kadar görünebilme imkânını elde etti. “Kawaii’nin Caravaggio”su olarak da bilinen sanatçının, yalnızca geçtiğimiz ekim ayı boyunca 63 farklı müzayede ve müzedede çalışmaları yer aldı ve gösterildi. Nara’nın Knife Behind Back (2000) isimli eseri Sotheby’s'de tahmin edilenin çok daha ötesinde, 24.9 milyon dolara alıcı buldu ve bu, sanatçının en büyük satışı oldu. Böylece daha geçen mayıs ayında kırdığı rekoru geliştiren sanatçı, sanat piyasasında ne denli cazip biri hâline geldiğini de kanıtladı.
Yayoi Kusama'nın 2019’un Şükran Günü’nde gösterilmesi planlanan Love Flies the Sky (2019) isimli eseri merakla bekleniyor. Kasım ayında David Zwirners’te “Every Day I Pray for Love” isimli sergisi açılan Yayoi Kusama, New York’ta “Infinity Mirror Room” adlı sergisini de geçtiğimiz günlerde tamamladı. Zwirners’teki gösterimine 75 binden fazla ziyaretçinin katıldığı Kusama, Love is Calling (2013) ve All the Eternal Love I Have for the Pumpkins (2016) gibi çalışmalarıyla biliniyor.
Çeviri: Abdullah Ezik