Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz, kendinizden bahsedebilir misiniz?
Tabii, 1972 doğumluyum. Meslek Lisesi’nde Elektronik Bölümü'nde okuduktan sonra 92-97 yılları arasında Mimar Sinan İç Mimarlık Bölümü'nden mezun oldum. Mezun olmadan önce hem kişisel becerilerimi hem de bu endüstri içindeki iş potansiyelini geliştirmek adına çalışmaya başladım. Tanju Özelgin ile Scala Tasarım ve Parlak Kırmızı'daki deneyimimin ardından Maslak’taki atölyemle birlikte biraz daha başka becerilerim ortaya çıkmaya başladı. Reklam ve sinema filmleri için prodüksiyon tasarımları ve özel efektler yapmaya başladım. Bu tarz işler o dönemlerde çok da bilinmiyordu. Bu çalışma serüvenim uzunca bir süre devam etti, ancak bu endüstrinin içinde çalışmak bir hayli yorucu, farklı üretim alanlarına yöneldiğimiz bu dönemde ben üretimin daha çok dijital ve endüstriyel tarafına kaydım. Ardından Maslak’taki atölyeme taşındım, buradaki atölyede de bir dönem reklam sektörüne dair üretimlerim devam etti.
Şu an daha çok kişisel olarak ürün geliştirip, geliştirdiğim ürünü uyguluyor ve onların üzerine yoğunlaşıyorum. Bir yandan da plastik sanatlara olan ilgimi arttırıyorum. Tüm bunlar olurken bir de üç boyutlu yazıcı tasarlayıp, geliştirip, ‘bugünün üretim çeşitliliği ile nasıl ilişkilendiririz?’i kurguladığım Kemiq isminde bir marka oluşturdum.
Kemiq yeni bir marka mı, yoksa bir süredir sektörün içerisinde mi?
Yeni bir marka. Ancak tabii cihazın geliştirilmesi ile ilgili yaklaşık iki senedir Murat Taşkent ile çalışıyoruz. Çok da zor bir konu. Yaptığımız araştırma ve geliştirme ile database’imizi oluşturup konuyu geleceğe taşımak istiyoruz.
3D yazıcılar üzerine nasıl yoğunlaştınız, bu fikir nereden çıktı?
3D yazıcıların küresel olarak gelişimini zaten takip ediyordum. ‘3D yazıcıların gelişimi dünya üzerinde ne olacak?’, ‘Bu yapı nereye gidecek?’, ‘Biz bu gelişimi nasıl değerlendiririz?’ gibi sorular dolaşmaya başladı aklımda. Elektronik geçmişimin getirdiği merak ve daha önce cnc makineleri yapan bir firmada ürün geliştirmiş olmamın birikimiyle böyle bir cihaz geliştirmeye karar verdim.
3D printing yönteminden biraz bahsedelim istiyorum. Konuya çok hakim olmadığım için merak ediyorum açıkçası. Nedir 3D printing?
Bu teknoloji aslında uzun süredir hayatımızın içerisine girmeye çalışıyor. Tabii bu tür teknolojik gelişmeler, maliyetlerle şekillenip yaygınlaşıyor. Kaset tapeler derken birden CD’ler, DVD'ler ortaya çıktı. CD’ler ve oynatıcılar çok pahalı derken, çok hızlı bir şekilde insanların tüketim potansiyellerine göre gelişti ve yaygınlaştı. Bilgisayarların hayatımıza nasıl hızlı girdiğinden hiç bahsetmiyorum bile. 3 boyutlu yazma teknolojileri de aynı formatta hızla yükseliyor. Üretim ile ilgili hatta üretimin de dışında hayatın her alanına bir şekilde girmeyi hedefleyen bir teknoloji. Gıda endüstrisi, medikal endüstriler, prototipleme, günlük ihtiyaçlarımızı karşılayacak kullanımlar gibi birçok alanda bunların hepsine karşılık verebilecek bir teknoloji haline geliyor. Malzeme teknolojisi ise her gün yenileniyor; iletken malzemesinden tutun magnetik malzemeye, güneş ışığında renk değiştireninden ahşaba benziyenine, metal olanından fosforlusuna kadar günlük hayatımızda kullandığımız ve hayatımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz objelerin, hislerin hepsinin karşılığı olabilecek üretimleri sağlayacak şekilde gelişiyor.
3D printing teknolojisinde ilerleyen zamanlarda nasıl gelişmeler olacak?
Şu anda bu cihazlarda üretim yapabilmek için bilgisayar modeline ihtiyaç var. Bu modeli oluşturmak da, model oluşturma kabiliyeti olan birtakım software’ler ve sizin de konu hakkında bilgi birikiminizle doğru orantılı. Fakat çok kısa bir süre içerisinde nasıl cep telefonlarımızla bir resim çekerek Instagram’da paylaşabiliyoruz, Facebook’ta herkesin kendisine ait görsel kütüphaneleri var ve paylaşımlarda bulunuyoruz, 3D cihazları da bu kadar kolay kullanabileceğiz. Telefonlarımızda bu modellemeleri gerçekleştiren programlar olacak ve fotoğraf çekerek tamamen bir model datasına dönüştürebileceğiz. Böyle olduğu zaman sizin oturup bir model yapmanız gerekmeyecek. Örneğin İtalya’da kahve içerken beğendiğiniz bir fincanı orada 30 saniye içerisinde tarayıp, Türkiye’deki arkadaşınıza gönderip, kısa bir süre sonra da makineden çıkışını alıp kullanabiliyor olmasını sağlayacak bir yapıya doğru ilerliyoruz. Durum böyle olunca makinenin endüstriyel yelpazesi de inanılmaz genişliyor. Bu cihazlar bir gün annenizin mutfağında da olacak ve anneniz bu cihazlardan kek kalıplarını basabilecek.
Tasarladığınız 3D printing cihazı nasıl çalışıyor?
Şu an bizim geliştirdiğimiz cihaz plastiği eriterek katman katman üst üste yığma teknolojisiyle çalışıyor. Bir tablanın üzerinde başlıyor ve çözünürlük olarak belirlediğimiz katman yükseklikleriyle üst üste yığarak ilerliyor. Bunun farklı versiyonları da var. Mesela ışıkla sertleşen reçineyle yapılan metotları da var. Bu yöntemi kuyumcular ve diş operatörleri daha çok kullanıyorlar. Özellikle protez uygulamalarında bu cihazlar çok kullanılmaya başlandı. Kişiye özel protez üretmek için eskiden çok fazla ardışık işlem vardı. Şimdi ise bu teknoloji sayesinde taramak, modeli oluşturmak ve basmak yeterli. Bir süre sonra çalışan bir el feneri basabilmek dahi mümkün olacak.
Sizce tasarım ve sanat birbirinden beslenen iki disiplin mi, yoksa ikisini tamamen birbirinden bağımsız mı görüyorsunuz?
Benim kişisel yaklaşımım, sanatın endüstriyel yaklaşım ile bir aradaki hali. 42 Maslak’ta yer alan Atölye Maslak ‘maker culture’ sergisindeki işim de tamamen bu mantık ile ortaya çıkmış bir iş, baştan sona yapacağım ürünün tasarım ve konseptini bütün kurgusuyla bilgisayar ortamında tamamlayarak hazırladım. Sanatsal yaklaşımımı da bu doğrultuda yönlendiriyorum. Yaptığım işlerde endüstriyel formülleri kullanıyorum. Bu sayede yeni hisler, espas ve oran duyguları yaratılabileceğimi düşünüyorum. Zaten her şey insana yeni veya unuttuğu hisleri yaşatmak için değil mi?
Atölye Maslak ‘maker culture’ sergisine nasıl dahil oldunuz?
Burada bir atölyede çalışınca kendinizi bu böyle bir projenin içerisinde bulma ihtimaliniz çok yüksek oluyor. Bir de serginin konusu da Maslak Oto Sanayi konseptli ve buradaki yapıdan yola çıktığı için bu projede yer almak kaçınılmaz oluyor. Ben de çok uzun süre Maslak'ta çalışmış birisi olarak, Ali Bakova'nın bir sohbet sırasında projeden bahsetmesiyle projeye dahil oldum.
3D printing yöntemi bizim için oldukça yeni ve heyecanlı bir alan, sergideki işiniz nasıl yorumlar aldı merak ediyorum. Atölye Maslak ‘maker culture’ sergisindeki işinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Olumlu yorumlar aldım. Sergiye çıkarken tamamen yeni çelik görünümünü, hızlandırılmış bir süreçle korozyona uğratarak zaman konsepti ile bütünleştirmek istedim. Bu heykelin üzerinde zamansal bir aşınma yarattı. Bu benim hızlandırdığım bir süreç oldu. Eser serginin bitiminde tamamen paslanmış halde iken paslanma sürecini sergi bitiminde sabitleyeceğim.
Şu anda üzerinde çalıştığınız, sergilemeye yönelik bir projeniz var mı?
Kullandığım teknikle üretilmiş, birleştirilmiş işleri ve bu yaklaşımı ebatları, ağırlığı geliştirilmiş heykellere taşımak istiyorum. Bu konuda araştırmalarımı ve programlarımı geliştiriyorum.
Peki Atölye Maslak ‘maker culture’ kapsamında çocuklarla gerçekleştirilen atölye nasıl bir deneyimdi?
Böyle bir teknolojiyi o kadar sürede tarif etmek de çok zor tabii, çok basit örnekleyerek hızlıca çocukların ilgi odağını dağıtmadan konuyu “Topaç” la örnekledim. Topaç hem küçüklerin hem de ebeveynlerin yakın olduğu bir obje, çizip modelleyip baskı aldım. Sanırım tatmin edici de oldu, hoşlarına da gitti.
Baskı sırasında enteresan şeyler de oldu. Mesela baskı alırken ve bir yandan da bu işin geleceğine yönelik konuşurken birden makine kapandı. Arkadan bir tane dondurmalı ufaklık çıktı. Meğer o makineyi merak edip kapatıp tekrar açmış. Hepimiz bakakaldık. Bu tarz eğlenceli şeyler de oldu tabii. Ben atölyeden oldukça memnun kaldım, umarım faydası da olmuştur.