Türkiye güncel sanatının öncü isimlerinden Halil Altındere, Yapı Kredi’nin yetmiş beşinci kuruluş yıl dönümünde “Abrakadabra” adlı kişisel sergisiyle sanatseverlerle bir araya geliyor. “Abrakadabra”, sanatçının son dönemlerde ürettiği yalnızca 3 boyutlu çalışmalarına yer vermesiyle oldukça dikkat çekiyor. Gündelik yaşamdan pek çok sahneyi hiper-gerçekçi bir anlatımla yansıtan sergi, Hou Hanru küratörlüğünde izleyiciyle buluşuyor. Dünyaca ünlü yazar ve küratörlerin sergiye yönelik yazılarıysa Yapı Kredi Yayınları’nın hazırladığı kapsamlı bir kitapla tüm sanatseverlerin ilgisine sunuluyor. “Abrakadabra’’, 3 Kasım 2019 tarihine dek Yapı Kredi Kültür Sanat Binası’nda görülebilecek.
Halil Altındere’nin bir sihirbaza dönüştüğü sergi alanında, her eser adeta bir illüzyonu andırıyor. Yerleştirme düzeninde izleyiciyi yanıltan, yakından bakmak isteyebileceğiniz pek çok eser bulunuyor. İstiklal Caddesi’nin tüm dinamizmiyle iç içe geçen yapıtlar, bir yönüyle gündelik hayattan izler taşırken bir yönüyle de küresel dünya algısının sınırlarında dolaşıyor. Sanatçının kimlik kavramıyla ilişkisi İstiklal’in gözünden pek çok kez aktarılırken söz konusu ilişki “Abrakadabra” kapsamında balmumu heykellerle anıtsal bir form kazanıyor. Halil Altındere bir illüzyonist edasıyla sihirli değneğini havada sallıyor ve herkesin merak ettiği o büyülü sözcük tüm görkemiyle kulaklarda çınlıyor: “Abrakadabra!” İşte sihir başlıyor.
Halil Altındere, ilk olarak kelepçe kaplı altın ellerin bulunduğu Hands of Houdini (2019) adlı eseriyle izleyici ve yapıt arasında bir tür karşılaşma anı yaratıyor. Günlük hayatta “Hoş geldiniz!” jesti olabilecek bu eller, altın kelepçeleriyle başka bir noktaya işaret ediyor. Eller Amerikalı illüzyonist Harry Houdini’yi referans gösteriyor ve kendisi “tüm kilitleri çözen” hünerli elleriyle tanınıyor. Hiç şüphesiz ki bu eller sergiye girmeden önce bizleri göreceklerimiz hakkında uyarıyor ve Halil Altındere’nin sergilediği gerçekliği bir illüzyonistinkiyle kıyaslıyor. Bu bağlamda zihin ve illüzyon ilişkisi, Halil Altındere’nin “Abrakadabra" sergisinde eserin bireyle ilişkisinde belki de büyük bir rol oynuyor. Çünkü sergi bir illüzyon havasında izleyiciyle buluşsa da buradaki tüm gizemler gerçeğin taklidine dayanıyor. Halil Altındere, gerçekleşmesi pek mümkün olmayan birtakım varoluşları, gösteri kapsamında ve kasıtlı biçimde “yanlış” olarak gösteren Houdini’ye serginin bu yönüyle atıfta bulunurken, kendi yarattığı görünmez gerçeği de bir algı oyununa dahil ediyor. Böylelikle üretim pratiği gerçek ve gerçek olmayan arasındaki belirgin farkların ortadan kalktığı bir kurgu dünyasına kapı açıyor. Ancak bu kurgu, gerçeği referans eden bir ortama zemin hazırlıyor ve izleyici gerçek ve gerçeküstünün deneyimlendiği hiper-realist bir alanda dolaşıyor. "Abrakadabra"daki pek çok eser, Altındere’nin irdelediği kimlik kavramıyla İstiklal’de görebileceğimiz çok sayıda figürün birbiriyle ilişikisine işaret ediyor. Sanatçı, daha önceki çalışmalarına referansta bulunan yerel güçlerin sergilendiği yerleştirme düzeninde, kurguladığı sahneyi çok gerçekçi görünen heykellerle sergiliyor. Sadece yaklaşıldığında fark edilebilen bu sistem, Halil Altındere’nin önceki işlerinden beslenen hiper-gerçekçi bir jestin izlerini taşıyor.
İstiklal’in sıra dışı kimlikleri ve günümüzde var olmayan bedenlerine karşın sergide görülen balmumu heykelleri, izleyicide bir merak ve tanıma hissi uyandırıyor. Halil Altındere, heykellerinde balmumu tercih ederken söz konusu yaklaşım bu noktada önem taşıyor. Çünkü balmumu heykeller genel olarak, tarihe mal olmuş kişileri anıtsallaştıran belirli bir sistemde kullanılmak üzere, oldukça pahalı fiyatlara sipariş ediliyor. İstiklal Caddesi’ndeki balmumu heykellerin bulunduğu Madame Tussauds da benzer bir yaklaşım sergileyerek, popüler kültür ikonlarına ait beden figürlerini bir giriş ücretiyle izleyicisine sunuyor. Bir araya gelmesi mümkün olmayan kişilerle “-mış gibi” hissettiği bir beraberlik hissi, izleyiciyinin algıladığı gerçeklik yanılgısından mutlu olmasına neden oluyor. Halil Altındere aynı mutluluk ve bir arada olma hissini dünyaca ünlü figürlerin balmumu heykellerindense gündelik hayatta karşılaşabileceğimiz ve bir şekilde ünlenmiş, sıradan insanlara aktarıyor. Serginin siyah duvarlı odalarından birinde izleyiciyle buluşan Pala (2008) söz konusu heykellerden yalnızca biri. Şu an hayatta olmayan ancak yaşadığı dönemlerde İstiklal Caddesi’nin en bilinen, eğlenceli karakterlerinden Pala, bu bağlamda kendi balmumu heykeli üzerinden izleyiciyle buluşuyor. Caddenin müdavimi olan Pala, üzerinde Türk bayrağı, Atatürk portreleri gibi ulusal-sembolik anlamdaki rozetleri ve Doğu kültürüne işaret eden tesbihiyle Yapı Kredi’ye ait Kâzım Taşkent binası önünde o dönemler gündelik yaşamını sürdürüyordu. Balmumu heykel, önceki yıllarda Pala’nın gerçekten görüldüğü giriş alanında bir süreliğine sergilenirken “Abrakadabra” sergisindeyse bu kez, siyah renkli bir odada ve serginin sokağı andıran bir köşesinde izleyiciyle o günler arasında nostaljik bir karşılaşma yaratıyor.
Yapı Kredi Kültür Sanat Binası’nın farklı katlarına yayılan sergi, yerleştirme düzeniyle dikkat çekerken İstiklal Caddesi ve ara sokakları çağrıştıran gizemli bir atmosferi de beraberinde getiriyor. Siyah duvarların olduğu koridor, caddenin karanlık ve ara sokaklarını yansıtırken altın renkli odaysa cadde yer alan kuyumcuları anımsatıyor. İstiklal’de bulunan sanat kurumları ve Yapı Kredi Kültür Sanat Binası’nı temsil eden, müze görünümündeki kırmızı odada ise sergi içerisinde bir sergi yapısı ön plana çıkıyor. Yapı Kredi Bankası Koleksiyonu’na ait iki ayrı eser de kırmızı odadaki yerleştirme düzeninde izleyiciyle bir araya geliyor. Art Lover (2019) başlıklı eser, koleksiyon seçkisini yakından inceleyen, meraklı bir sanat izleyicisinin heykelini sergiliyor. Balmumundan yapılan izleyici heykelineyse aynı oda içerisinde yer alan Sleeping Museum Guard (2019) isimli uyuyakalmış bir güvenlik eşlik ediyor. Uzaktan bir müzenin olağan görünümünü gerçekçi bir tasvirle yansıtan yerleştirme, algılarımızla oynayan hiper-gerçeklik etkisini bir sanat kurumu üzerinden izleyicisine aktarıyor. Halil Altındere, bir güvenlik görevlisinin görünmeyen gerçekliği üzerinden belki de sempati duyduğu diğer kimlikleri sergi izleyicisine aktarıyor. Kamu ve bireyin güvenliğini sağlayan ancak pek çok yerde fark edilmeyen güvenlik görevlileri, saygı niteliğindeki anıtsal bir tasvirle gerçeklik algısında kendine bir yer ediniyor.
Halil Altındere, “Abrakadabra” sergisinin siyaha boyanmış koridorlarında izleyicisini İstiklal’e açılan pek çok ara sokağın bilinmeyen noktalarından birine götürüyor. Serginin bu bölümünde hırsız-polis karşılaşmasından anlık kesitlere, çevremizi kuşatan mobese kameralarına ve imitasyon çantalar satan, muhtemelen Afrika kökenli bir satıcıya da rastlamak mümkün. Farklı bağlamlarda kimlik kavramını sorgulayan sanatçı, göçmen ya da transit yollardan ülkeye girmiş, muhtemelen kaçak bir işportacının Türkiye’deki olası yaşamını sergileyen İllegal Sokak Satıcısı Anıtı (2012) eseriyle izleyici ve gerçeklik algısında söz konusu bireylerin yer edinmesine bir noktada kapı açmış oluyor. Hiper-gerçeklik algısıyla kurgulanan işportacı"Abrakadabra" kapsamında sergilenirken ruhu olmayan, içi boşaltılmış bakışlarla belki de geleceğin hiçbir zaman gelmediği, sonsuz boşluk aleminde sürüklenip gidiyor.
Sanatçı, trafik birimlerince otoyollarda kullanılan temsili polis araçlarını, tuval üzerine yansıttığı Traffic Polis Car (2019) ile belki de bir temsilin temsiline dönüştürüyor. Bir polis aracına ait gerçek bir kapıysa Police Car Door (2019) adıyla aynı odada sergileniyor. Hazır nesne kullanılan polis aracı kapısı, Türkçedeki karşılığıyla ad aktarması diyebileceğimiz parçadan bütüne giden zihinsel bir oyun yaratıyor. Protestor Bust (2019) kar maskeli bir adamın büstünü yansıtırken polis araçları ve mobese kameralarıysa bu büste eşlik ediyor. Bir araya gelen eserler bir yönüyle gündelik yaşamın tehlikelerine işaret ederken bir yönüyle de Altındere’nin 2005’te ürettiği Teslim Ol Etrafın Sarıldı adlı çalışmasını anımsatıyor. Yapı Kredi Kazım Taşkent Binası sönünde bir banka soygununu canlandıran film, İstiklal’in gerçek polislerine çalışma kapsamında rol veriyor. Serginin bu kısmında görülen Angel (2017) adlı gözetleme kamerası, protestocu büstünün hemen üzerinden izleyicileri gözetleyen bir konumda sergileniyor. Gündelik yaşamlarımızı sistematik biçimde kayıt altına alan teknolojik ilerlemeler, belki de sergi kapsamında şekillenen, insanın kendi denetimini Büyük Birader’den alıp rızaya dayalı bir sisteme devrettiği kurgusal bir yaklaşıma kapı açıyor. Gözetleme kamerasının güvenlik kamerasına evrildiği bu sistemde altınla kaplanan söz konusu kamera, belki de herkesin tapması gereken Altındere’nin kurguladığı mutlak, teknolojik bir gücü sembolize ediyor.
Serginin en dikkat çeken işleri arasında izleyicide sahip olma arzusu yaratan altın kaplı kolyeler yer alıyor. Bitcoin ve hip-hop kültürünü bir araya getiren Bitcoin Hip Hop Necklace (2017) görkemli bir yerleştirmeyle izleyici karşısına çıkıyor. Sanatçının Tahribat-ı İsyan gibi Sulukule’nin genç yaştaki rap gruplarıyla iş birliğini anımsatan Bitcoin Hip Hop Necklace, bireyin hip-hop kültürüne ait kimliğiyle o kültüre eğilimini gösteren, sembolik bir kolyeyle bitcoini buluşturuyor. Bugün dijital bir para birimi olan bitcoin var olmayan ancak giderek yaygınlık kazanan ekonomik bir değere işaret ediyor. Altındere’nin biçimlendirdiği altın kaplı bitcoinler küresel para biçimine marjinal bir yaklaşım getiren, kapitalist sistemin temel birimine belki de eleştirel bir bakış açısı sunuyor. Günümüzde merkeze doğru kayan alt-kültür yaklaşımlar toplumun farklı kitlelerini peşinden sürüklerken bu bağlamda bir alt kültür olan hip-hop ile bitcoinin buluşması, belki de gelecekteki para birimini gösteren görünmez bir gerçeğin somut bir işareti oluveriyor.
Feminist aktivist Emma Goldman’dan ilham alan ve bir kuyumcu vitrininde sergilenirmişçesine sergi mekânına yerleştirilen kolyeler, Goldman’ın ünlü sözlerini izleyiciyle buluşturuyor. Dans edemediğim devrim, benim değildir (2010) yazılı kolye bu bağlamda göze çarpan ilk eser olurken Kadınlar bacaklarını ayırıp çenelerini kapatmak zorunda değiller (2010) kolyesiyse diğer eserlerle birlikte oldukça dikkat çekiyor. Altın bir kaplamayla sunulan bu sözler kapitalist bir toplumun kadına yönelik tutumunu sanatçının gözünden izleyiciye yansıtırken aynı zamanda bir kimliğin sahip olduğu beden üzerindeki somut bir temsiline de karşılık geliyor. Adrina Lima’nın sözlerini Emma Goldman’ınki kadar değerli bulan Altındere, oldukça eğlenceli bulduğum Lima’ya ait şu sözleriyse sergide aynı adı taşıyan bir kolyeyle aktarıyor: “Senin için ağlayamam mascaram çok pahalı.”
Yapı Kredi’nin 75. yılını “Abrakadabra’’ sergisyle taçlandıran Halil Altındere, gündelik hayattan seçtiği çarpıcı konuları çarpıcı imgelerle izleyicisine aktarıyor. Kimlik kavramından yola çıkan sanatçı bu bağlamda gerçek insanların hayat hikâyelerini hiper-gerçekçi bir yaklaşımla sanat pratiğine aktarıyor. Gerçek ve kurgunun iç içe geçtiği sergi mekânında sergi küratörü Hou Hanru, belki de bir izleyici olmanın ötesine geçerek küresel dünya algısına dair şu soruyu sormamızı bekliyor; “Nereden geliyoruz? Neyiz? Nereye gidiyoruz?
*Halil Altındere’nin kişisel sergisi “Abrakadabra”, 3 Kasım 2019 tarihine dek Yapı Kredi Kültür Sanat Binası’nda görülebilir. Ayrıca sergi paralelinde sanatçının bir eseri de Yapı Kredi Bomonti Alt'ta ziyaret edilebilecek.