21 ARALIK, ÇARŞAMBA, 2016

Aklın Sınırını Aşan Zuhurat Bir Alem

Geleneksel ebru sanatını modern bakış açısıyla harmanlayan Garip Ay, alışık olmadığımız bir tarza sahip. Videoya uyarladığı Van Gogh retrospektifinin 100 milyondan fazla izlenmesiyle büyük bir kitleye ulaşan Ay, dünya çapında birçok proje teklifi alıyor. Kendisiyle üretim pratiklerini, geleneksel sanatları ve yeni projelerini konuştuk.

Aklın Sınırını Aşan Zuhurat Bir Alem

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde küçücük loş bir odada tanışmıştım Garip Ay ile. Bundan yaklaşık dört, beş yıl önce. Katılmak istediğim karakalem resim kursunun hocasıydı Ay. Akşamları gittiğim kurs benim gizli eğlenceme dönüvermişti bir anda, o küçük da kaçış noktam olmuştu bir yerde. Ve tabii ki o odanın kahramanı: Garip Ay.

Kurs bitti, her birimiz dağıldık. Aradan yıllar geçti. Garip Ay'ı birdaha görmedim. Ama başarılarını hep sosyal medyadan takip ettim. Şimdi ise Balat’taki atölyesinde röportajdayım, bu bana hem büyük bir gurur veriyor hem de yeniden sohbet edeceğimiz için heyecanlıyım.

Ebru ile tanışmanız üniversite yıllarınıza dayanıyor. Neydi sizi ebru çalışmaya yönelten?

Bir arayış dönemime denk geldi ebru, teknik olarak sulu boya ile rastlantısal renk etkileri oluşturup devamında figüratif resimler yapmaya çalıştığım bir zamanda ebru bu konudaki benzerliğiyle ilgimi çekti. Oluşan resmin büyük bir kısmı rastlantısal, eski ebrucuların değişiyle zuhurat ile gelişiyor. Siz akışkan, kontrolünüz dışında gelişen her hale anlık refleksler geliştiriyor ve uyum sağlamaya çalışıyorsunuz. Bu haliyle sanat tarihinde belirgin bir biçimde görmeye alışık olmadığınız bir çalışma refleksi. Konuya en yakın benzerliği Max Ernst’in çalışmalarında görebiliyoruz. Yarı rastlantısal yarı kontrolünüzle sarmalanan bu hareket hep aklınızdakilerden fazlasına ulaşmanıza imkân sağlıyor.

©Nazlı Erdemirel

Yaptığınız ebrular klasik pratiğin dışına çıkıyor. Çünkü çalışmalarınızda ebru ile resimi harmanlıyorsunuz. Bu üretim pratiğiniz nasıl gelişti?

Ebruyu sadece teknik açıdan farklı bir sanat disiplini olarak görüyorum. Konunun dini referanslarla kutsallaştırılması sanatın özgül ağırlığı içinde oldukça fazla bir misyon. Bu konunun gelenek içinde yüzyıllara yayılan benzer hatalı tutumu ebrunun tasarım yetisini sınırlandırmış. 

Şu an üzerinde çalıştığım konuya dek hep deneysel bir yol izledim. Bu her geçen zaman içinde edinimlerimle, yöneldiğim farklı disiplinler içinde doğru bir işlev kazanıyor. Deneyimlediğim pratiğin yetersizliğini düşünüyorum. Hissettiğim eksiklik, yaptığım işlerin arkasında durmadan onu sadece tamamlanmamış bir söylemin başlangıcı olarak görmemi sağlıyor. 

©Nazlı Erdemirel

Çalışmalarınıza geleneksel Türk islam motiflerini taşımak dışında modern bir bakış açısıyla da bakıyorsunuz. Mesela Van Gogh resmini canlandırdığınız ebru çalışmanız buna örnek olarak gösterilebilir. Bunun gibi çalışmalarınızı kaydettiğiniz videolar yabancı basında da çok dikkat çekti. Nasıl gelişti bu süreç, nasıl tepkiler aldınız?

Aslında ebrunun videoya uyarlanma süreci sade bir düşünce ile gelişti. Ebru tekniğinin uygulanırken bir başka izleyiciye verdiği hazzın diğer plastik sanatların uygulanırken verdiği hazdan fazlasını başardığını düşündüm. Özellikle birçok disiplinden farklı olarak ebrunun sonucunun değil sürecinin önemli olduğu gerçeği video sanatına uyarlanabilme düşüncesini perçinledi. İlk video denemelerimle gelen projelere göre evrilmeye çalışmam zaman içinde kendi gelişim sürecime katkıda bulundu sanırım.

Videoya uyarladığım Van Gogh retrospektifi popüler kültürde tahmin ettiğim bir ilgiyle karşılandı. Ayrıca konuyu kısa süre içinde birçok ülkenin gündemine alması, binlerce yıllık bu disiplinin dünya tarafından ilk defa keşfediliyor olduğunu düşündürdü. Devamında  özellikle farklı alanlardan gelen proje teklifleri oldu. Universal stüdyolarından animasyon, kuantum fiziğiyle ilgili belgesel, Londra’da moda haftasındaki bir defileye elbiselere göre tasarım veya Milano’daki tarihi Franco Parenti Tiyatrosunun 60m²’lik havuzuna ebru uygulamamın istenmesi gibi. Video bu şekilde birçok önemli güncel sanat alanın ilgisini çekti. Buna karşı Türkiye’de ise özellikle klasik ebruculardan olumsuz eleştiriler de duydum. Örneğin “niye ebru boyalarımızla resim yapıyor”, “gitsin tuale çalışsın”, “yüz çizmenin günah olduğunu bilmiyor musun?” diye tepki gösterenlerin yanında hatta bir de Singapur Bilim Müzesi’ndeki dersteyken bana “lütfen sanatımızı yabancılara öğretmeyin” diye rica edenler bile oldu.

https://www.youtube.com/watch?v=4dKy7HNU4vk

Üretim süreci düşünüldüğünde ebru hataya ve tekrara açık bir yapı mı? Ayrıca detaylar üzerinde çalışmak uzaktan oldukça zor görünüyor, işin yapılış aşaması da öyle mi?

Hata durumu, daha çok geleneğin dayattığı kendi doğrusuna göre sekillenmiş. Hâlbuki birçok güzel farklılık kendi rastlantısına göre dengeli bir sonuca varıyor ve bunu hata olarak tarif etmemiz mümkün değil. Ebrunun bütün rastlantısalığına rağmen önceden yapmayı planladığınız çalışmanın onlarca hamlesini ardışık bir sıralamayla uygulamanız oldukça zor bir dikkat gerektiriyor. Özellikle suyun üzerinde yüzen boyaların belli bir süre sonra deforme olmaya başlaması sizi sınırlı bir zaman dilimine kısıtlıyor. Bu halde hızlı ve suyun oluşturduğu doğal formlara uyum sağlayarak doğru hamleler ile sonuca ulaşmanız gerekiyor.

Günümüzde Türkiye’de geleneksel sanatların yeri hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Malesef konu ile ilgilenenlerin hatta hocalarının çoğu sanat ve tasarım ile ilgili herhangi bir eğitim almamış. Kendi içinde genel kabul gören bir seviyede uygulamalarına devam ediyorlar. Geleneksel sanatları uygulayanların birçoğunun, sadece kendi ideolojisi içerisinde kabul görmeyi amaçlayıp dışındaki olgulara kapalı kalması, kültürel entegrasyonu tehlikeli görmesi, geleneksel sanatların hem ulusal hem de uluslararası sanat platformlarına ulaşmasını engelliyor.

©Nazlı Erdemirel

Yurt dışında ebru üzerine çalışan isimler var mı? 

17. yüzyılda Britanyalı gezginler tarafından Avrupa’ya ve daha sonra dünyanın birçok yerine taşınan ebru şimdilerde özellikle kütüphanelerin kitap restorasyonu bölümlerinde uygulanmaya devam ediyor. Ebrunun birçok kültüre ulaşma süreci günümüz klasik ebru motifinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Danimarka’da Pernille Snedker Hansen, Amerika’daki The Newberry kütüphanesinde Norma Rubovits, Rachel Mosler ve Nick Cope gibi sanatçılar çalışmalarını farklı alanlarda sürdüren bazı ebrucular arasındalar.

©Nazlı Erdemirel

Bundan sonraki çalışmalarınız arasında neler var?

Önümüzdeki dönemde daha çok resme yönelmek istiyorum. Çaylı kağıt gibi geleneksel teknikleri kullandığım nitelikli ve büyük ölçekli resimler üzerinde çalışacağım. Rastlantısal su hareketlerine ilgi duymamla başlayan ebru ile yakınlığımı resim ile harmanlamayı düşünüyorum. Ebruyu güncel sanata uyarlamak üzerine çalışıyorum.

0
12505
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage