Türkiye’nin dört bir yanından yeni mezun sanatçıların eserlerini bu yıl sekizinci kez sanatseverlerle buluşturan BASE’in kurucu ortağı İdil Bilge ve küratörü Derya Yücel ile BASE 2024 odağında merak ettiklerimizi konuştuk.
BASE’in 8. edisyonu, 27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında Trendyol Sanat ana sponsorluğunda, Şişli Belediyesi ev sahipliğinde, Bilgili Holding ana mekân sponsorluğunda ve Bilgili Sanat iş birliğiyle The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok’ta gerçekleşiyor. 33 şehrinden 40 farklı güzel sanatlar fakültesinden mezun olan 132 sanatçıyı sanatseverlerle bir araya getiren BASE 2024’te; resim, fotoğraf, seramik, cam, heykel, video, yeni medya, grafik tasarım, geleneksel Türk Sanatları gibi farklı disiplinlerde üretilmiş yaklaşık 150 eser yer alıyor. BASE, yeni mezun sanatçıların yaratıcılıklarını ve üretme motivasyonlarını desteklemek, onların sanat profesyonelleri ve sanat izleyicileri ile diyaloglarını geliştirmek amacıyla sekiz yıldır düzenleniyor. Yeni nesil sanatçıların dünyaya ve sanata bakış açılarını yansıtan bir seçkiyi izleyicilerin beğenisine sunan BASE’in bu yılki teması ise “Sanat ne yapar?”.
BASE, 2024 mezunlarının sergisinin yanı sıra eş zamanlı altı sergiye daha ev sahipliği yapıyor. BASE ve Bilgili Sanat iş birliğinde düzenlenen “BASELECTED 2024”, 2017’den bu yana farklı BASE edisyonlarına katılan 100’e yakın sanatçının, BASE sonrası güncel sanat üretimlerinden bir kesit sunuyor. BASE ve Trendyol Sanat iş birliğinde gerçekleştirilen “Konuk Ülke Azerbaycan: Genç sanat üretimine bakış” başlıklı sergide Azerbaycan’dan yeni mezun ve son yıllarda mezun olmuş 14 genç sanatçının yaklaşık 30 eseri izleyicilerle buluşuyor. BASE ve KTSM iş birliğinde hayata geçirilen “İyi Bak Dünyana” sergisinde ise dünyanın sınırlılıklarına hassasiyet gösteren ve sürdürülebilir bir geleceğe bakmanın yolları üzerine düşünen, geçmiş BASE edisyonlarında yer almış 14 seramik sanatçısının güncel üretimlerinden bir seçki katılımcıların beğenisine sunuluyor. BASE ve Jumbo’nun bu sene üçüncüsü düzenlediği “Zamanın İzinde” sergisinde, geri dönüşüme estetik bir perspektiften yaklaşan dokuz sanatçının zamansız Jumbo tasarımlarına yeniden hayat verdikleri enstalasyonları yer alıyor. BASELECTED X Norm Sanat iş birliğinde düzenlenen “Baselected Koleksiyoner Edisyonu: 11 Sanatçı / 11 Koleksiyon” başlıklı sergide yolu BASE’ten geçmiş 11 sanatçının özel koleksiyonlardaki güncel üretimleri yer alıyor. Bir Adım Var Vakfı alanında ise vakfın desteklediği 15 genç kadın sanatçının eserleri izleyici karşısına çıkıyor.
BASE’in bu yılki teması “Sanat Ne Yapar?” olarak belirlendi. Bu tema BASE’e nasıl şekil verdi, temayı belirlerken temel faktörler nelerdi?
Derya Yücel: BASE bu yıl “Sanat ne yapar?” diye soruyor. Böylesine basit diğer yandan zor bir sorunun çok katmanlı fikirlere kapı açabileceğini düşünüyorum. BASE seçkisinde yer alan genç sanatçılara bu soruyu yönelttik ve verdikleri yaratıcı cevapları da sergide görüyoruz. Bu sorunun yalnızca genç sanatçıların sanata yaklaşımlarıyla ilişkili bir fikir vermesinin ötesinde izleyicileri de sanatın anlamı üzerine düşünmeye teşvik edeceğine inanıyorum. Dolayısıyla “Sanat ne yapar?” sorusu bu yıl sanatçı, yapıt ve izleyiciye ait etkileşimsel bir platform yaratma amacını taşıyor. Bugün sanatın anlamı, işlevi, gerekliliği ve insan üzerinde yarattığı etkilerin farklı tanımları mümkün. Sorular sormak, herhangi bir şeyin sanat olabileceği fikri ya da şeyleri sanat eseri kılan o değerin değişkenliği ile günümüzde üretilen sanatı anlamak konusunda bize yardımcı olabilir diye düşünüyorum. Bu yıl BASE için bu başlığı önermemin hikâyesi de aslında oldukça yalın ve spontane, genç bir küratör adayı olan asistanım ile aramızda geçen bir sohbetten doğdu. Bu soruya kişisel yanıtım ise şuydu: “Belki de sanat, yalnızca ne yapıyorsa odur.”
Yaklaşık 150 eserden oluşan bu seçkide çok çeşitli disiplinler yer alıyor. Bu çeşitliliği sağlamak için nasıl bir strateji izlediniz? Karar sürecinde hangi kriterler ön planda tutuldu?
İdil Bilge: Her yıl 1500’e yakın başvuru oluyor. Başvuru sayısı ve sergi mekân kısıtlarından dolayı bir seçki ile ilerlemek durumundayız. Jürinin çok sesli olmasına, birbirinden çok farklı yaklaşımda isimlerin olmasına dikkat ediyoruz. Çünkü bizim BASE’teki amacımız potansiyeli olan, gelecek vaat eden yeni mezun genç sanatçı adaylarına bir görünürlük fırsatı vermek ve mezuniyetleri sonrasında en azından bir süre daha sanat üretmeye devam etmeleri konusunda onlara heyecan ve motivasyon vermek. Serginin göreceli olarak güzelliği bizim için ikinci planda. O yüzden de bu potansiyelleri tespit edebilmek ve gözden kaçırmamak için farklı göz ve deneyimde kişilerden oluşan bir jürinin başvuruları değerlendirmesini önemli buluyoruz. Jürideki isimler her yıl değişiyor. Seçici kurulu oluştururken dikkat ettiğimiz nokta, her disiplin özelinde uzman bir göz dahil etmek ve galeri, koleksiyoner, sanatçı, küratör, misafir sanatçı program yöneticisi gibi sanat dünyasının farklı aktörlerini de dahil etmek. Seçim kriterlerinde jürimiz, içerik, fikir, anlatım, tekniği ve tekniğini kullanma yetisi, estetik gibi pek çok farklı perspektif süzgecinden geçirerek başvuruları değerlendiriyor.
BASE’te en büyük amacımız yeni mezunlara sanat üretimlerini sürdürebilmeleriyle ilgili bir motivasyon kaynağı oluşturmak. Sanatçıların işlerinin daha geniş kalabalıklar tarafından görülmesi. Onların koleksiyoner, galerici, küratör gibi kariyerleri ile ilgili pek çok kişiyle bağ kurmasına yardımcı olmak, onlara motivasyon olacak bir sergi deneyimi yaşatmak.
Seçici kurul her yıl olduğu gibi bu yıl da yoğun bir değerlendirme süreci geçirmiş olmalı. Bu edisyona hazırlanırken aldığınız başvurularda neler ön plana çıkıyordu? Genç sanatçıları teknik, tema vb. yatkınlıklarından bahseder misiniz?
İ. B.: Genç sanatçıların hayata, yaşadıkları çevreye, doğaya ve pek çok toplumsal gerçekliğe çok duyarlı eserler ürettiklerini söyleyebilirim. Bu tabii yaşadığımız coğrafya ile de kaçınılmaz bir durum. Kavramsal üretimlerin, enstalasyonların daha arttığını, “fikrin” öne çıktığını görüyoruz. Çok geniş yelpazede bir malzeme kullanımı söz konusu. Seramik özellikle yükselişte olan bir alan.
Aidiyet, kimlik, yalnızlık, bireyselleşme, kent yaşamı, yıkım, bellek, insan-doğa ilişkisi, cinsiyet, güç, eğitim, kadın, sosyal medya ile değişen güzellik algısı gibi pek çok günümüz çağına ait meseleyi eserlere yansımış olarak görüyoruz sergide.
D. Y.: Sanat eserlerini içinde üretildikleri sosyal koşullar tarafından belirlendiğini ve toplumsal ilişkilerle açıklandığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla sanat yalnızca bireysel varoluşu değil aynı zamanda yaşamda ve dünyada aciliyet taşıyan sorunları, kaygıları, korkuları ve umutları da yansıtır. Sanatın sonsuz anlamlar ve farklılıklar içerdiği göz önüne alındığında, BASE katılımcıları olan genç sanatçı adaylarının yarattığı birbirinden farklı bakış açısı bu çeşitliliğin ifadesi olarak görülebilir. Bu anlamda, BASE 2024 katılımcılarının, sanatsal üretimdeki çeşitliliğin farkında, üretim dilinde çok sesli ve sanat aracılığıyla kendilerini ifade etme konusunda belirli bir olgunlukta olduklarını söyleyebilirim. BASE’i sanat üretimi ve paylaşım alanına dair bir misyona sahip ve geniş ölçekli bir mezuniyet sergisi olarak görmek mümkün. Dolayısıyla aslında BASE’in bize ne gösterdiğiyle daha fazla ilgileniyorum. BASE 2024 seçkisinin, yerel ve küresel anlamda sanat üretimlerindeki ortak dinamizmi ortaya çıkarırken yeni kuşak genç sanatçılar ve yapıtları arasındaki ilişkileri de gözlemleme fırsatı sunduğuna inanıyorum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da BASE’e katılan sanatçıların üretimlerine baktığımızda toplumsal ve bireysel ortak kaygıları, problematikleri, düşünme/düşleme biçimlerini, hayal gücünü ve günümüz estetik yönelimlerini görebilmemiz mümkün. Türkiye’nin 33 şehrinden 40 farklı güzel sanatlar fakültesinden mezun olan 132 sanatçı açısından akademik formasyon, sanatsal dil ve mecra olarak farklı yaratıcı tavırlar söz konusu olsa da elbette üretimler arasında içerik bağlamında ortaklıklar mevcut. Sergide yer alan üretimlerin çoğunda bellek, psikoloji, çevre, doğa, kentsel dönüşüm, beden, toplumsal cinsiyet ile güç ve iktidar gibi kavramlar eleştirel bağlamda ele alınırken, bu yıl ağırlıklı olarak resim, fotoğraf, heykel, yerleştirme ve video formunda anlatımlar öne çıkıyor.
BASE 2024’ün Türkiye’nin 33 şehrinden 40 farklı güzel sanatlar fakültesinden mezun olan 132 sanatçıyı bir araya getirdiğinden bahsettiniz. Bu kadar çeşitliliğin olduğu bir seçkiyi yaratmak nasıldı, süreci sizden dinleyebilir miyiz? İzleyicileri bu sene neler bekliyor?
D. Y.: Sanatın sonsuz anlamlar ve farklılıklar içerdiği göz önüne alındığında, BASE katılımcıları olan genç sanatçı adaylarının yarattığı birbirinden farklı bakış açısı bu çeşitliliğin ifadesi olarak görülebilir. Bu anlamda, BASE 2024 katılımcılarının, sanatsal üretimdeki çeşitliliğin farkında, üretim dilinde çok sesli ve sanat aracılığıyla kendilerini ifade etme konusunda belirli bir olgunlukta olduklarını söyleyebilirim. BASE’i sanat üretimi ve paylaşım alanına dair bir misyona sahip ve geniş ölçekli bir mezuniyet sergisi olarak görmek mümkün. Dolayısıyla aslında BASE’in bize ne gösterdiğiyle daha fazla ilgileniyorum. BASE 2024 seçkisinin, yerel ve küresel anlamda sanat üretimlerindeki ortak dinamizmi ortaya çıkarırken yeni kuşak genç sanatçılar ve yapıtları arasındaki ilişkileri de gözlemleme fırsatı sunduğuna inanıyorum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da BASE’e katılan sanatçıların üretimlerine baktığımızda toplumsal ve bireysel ortak kaygıları, problematikleri, düşünme/düşleme biçimlerini, hayal gücünü ve günümüz estetik yönelimlerini görebilmemiz mümkün. Türkiye’nin 33 şehrinden 40 farklı güzel sanatlar fakültesinden mezun olan 132 sanatçı açısından akademik formasyon, sanatsal dil ve mecra olarak farklı yaratıcı tavırlar söz konusu olsa da elbette üretimler arasında içerik bağlamında ortaklıklar mevcut. Sergide yer alan üretimlerin çoğunda çevre, beden, hafıza, psikoloji, kentsel dönüşüm ile güç ve iktidar gibi kavramlar ele alınırken, bu yıl ağırlıklı olarak resim, fotoğraf, heykel, yerleştirme ve video formunda anlatımlar öne çıkıyor.
BASE yalnızca bir sergi değil aslında, sanat profesyonelleri ile genç sanatçılar arasındaki bağlantı kurarak, sanat dünyasında kendine farklı bir yer de edindi. Bu bağlamda, genç sanatçıların kariyer gelişimlerine dair somut çıktılar elde ediliyor mu? Çıktılar hakkında siz neler gözlemliyorsunuz?
İ. B.: BASE herkese eşit görünürlük, hangi şehirde yaşarsa yaşasın, hiçbir özel bağlantısı olmadan, üretimlerini kendisiyle aynı yıl mezun olan tüm diğer dönem arkadaşlarıyla aynı yıl sanat izleyicilerine eşit imkânlarda sergileme fırsatı sunuyor, tüm mesafeleri ortadan kaldırıyor. Bu gerçekten onlar için çok değerli bir fırsat. Sergi sırasında pek çok önemli tanışıklıklar, bağlantılar, dostluklar kuruyorlar. Tabii BASE’e katılan herkes sanat üretimine devam etmeyebiliyor ama yaratıcı endüstrilerin farklı alanlarında yaratıcılıklarını kullandıklarını görüyoruz. BASE’e katılan sanatçıların önemli bir yüzdesinin de sanat üretmeye devam ettiğini görüyoruz. Onları ister bağımsız ister galeri sanatçısı olarak pek çok karma sergide görüyoruz, kimisi solo sergiler açıyor, kimisi eğitimlerine Türkiye’de ve yurt dışında devam ediyor, kimisi yurt dışında önemli başarılara imza atıyor. Kısacası üretme motivasyonlarının devam ettiğini görmek bizleri çok gururlandırıyor ve bunda ufak ya da büyük bit katkımız olduysa ne mutlu bize. Onlarla bağımız hiç kopmuyor, BASE’e katıldıkları ilk günden bugüne sanatçılarımızın sanatsal yolculuklarını, üretmeye devam edip etmediklerini takip etmeye çalışıyoruz. Mümkün olduğunca farklı mekânlarda, farklı projelerle yine yeniden bir araya geliyoruz. Onların BASE sonrası güncel üretimlerini sergilediğimiz BASELECTED sergilerimiz de onlarla yeniden bir araya geldiğimiz bizim için çok özel bir sergi dizisi. Sanatçılarımızın üretimlerinin nasıl olgunlaştığını, derinleştiğini, yeni ve farklıyı arayışları, deneysel yolculuklarını izlemek bize büyük keyif veriyor. Bu yıl BASE içerisinde 2. katta Bilgili Sanat iş birliğiyle BASELECTED’a büyük bir alan yarattık. 2017’den beri farklı yıllarda BASE edisyonlarına katılmış 100’e yakın sanatçının güncel üretimlerinden yaklaşık 150 eser sergiliyoruz. Bu anlamda da bu yıl BASE’e gelen izleyiciler üç ve dördüncü katta 2024 yeni mezunları ile tanıştıktan sonra, 2. katta BASELECTED’da yerlerini yeni mezunlara bırakan önceki sanatçılarımızı izleyebiliyor. BASE’in bu anlamda beş günlük bir sergiden çok, Türkiye’deki genç sanat üretiminin takip edilebildiği bir platform olduğunu vurgulayan bir sergi oldu bu sene.
Bu sene sekizinci edisyonu ile sanatseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanan BASE’in gelişimine baktığınızda bu sekiz yıllık süreç hakkında neler söylersiniz? Belirli bir misyonla çıkılan bu yolda BASE’in geçirdiği dönüşüm ve gelişimden memnun musunuz?
İ. B.: BASE’i 2017 yılında hayata geçirdik. Önce İstanbul’da birkaç üniversitenin kapısını çaldık, ardından Türkiye’deki üniversiteler ulaştık. Türkiye’de ne kadar çok güzel sanatlar fakültesi olduğunu öğrenince gerçekten şaşırdık. Bu sayı ilk 2017’den bu yana da artmaya devam etti. Bu yıl örneğin 69 şehrimizde 95 üniversiteden başvuru aldık. Bu gerçekten de çok büyük bir rakam. Bu üniversitelerin sanat ile ilgili fakülte ve bölümlerinden her yıl mezun olan yaklaşık 2000 kişi oluyor. Sanat, eğitimini aldıktan sonra, bunu profesyonel olarak sürdürebilmek için zorlu bir alan. Geçim olmadan sanatsal üretimi sürdürmek de kolay değil. Görünürlük, bağlantılar, ilişkiler, deneyimler, kararlılık ve motivasyon belki pek çok meslekte olduğundan daha da önemli burada. Hele hele sanat piyasasının daha çok İstanbul’da döndüğünü düşünürsek buraya mesafe olarak uzak olan yerlerde sanat üretimlerini sürdürenler için koşullar daha zorlaşıyor. Biz BASE olarak aslında yola çıkarken bu mesafelerin hepsini ortadan kaldırmak ve herkese eşit görünürlük imkânı sunmak istedik. Nerede yaşadığından, nerede eğitimini tamamladığından bağımsız üretimlerini görünür kılabilsinler istedik. Mezuniyetlerinin hemen sonrasında belki “şimdi ne yapacağım” diyen bu yetenekli kişilere aslında bir alan açmak istedik. BASE’e katılan sanatçılar dönemdaş arkadaşlarıyla birlik hâlinde hem güzel bir sergi deneyimi yaşıyorlar hem de burada gerçekten çok önemli kontaklar ediniyorlar. Galeriler, küratörler, sanat yazarları, koleksiyonerler, kurumlar, kreatif sektör profesyonelleri, mimarların da aralarında olduğu çok sayıda sanatsever ile tanışıyorlar. Bu sergi deneyimi onları sanat üretmeye devam etmek için cesaretlendiriyor, heyecanlandırıyor, motive ediyor. En önemlisi de eğitim sonrasında “gerçek dünyaya” atıldıklarında, onlara pek çok öğreti sunuyor. Bu yıl sekizinci edisyonumuzu düzenliyoruz. 2024 edisyonunu da katınca bugüne kadar 1000’e yakın yeni mezunu sanatseverlerle buluşturmuş olacağız. BASE’in her yıl gittikçe artan bir izleyici ilgisiyle karşılaştığını görmekten mutluluk duyuyoruz.
Bu edisyonda Trendyol Sanat iş birliğinde Azerbaycan’dan genç sanatçıların eserlerinden oluşan “Konuk Ülke Azerbaycan: Genç sanat üretimine bakış” sergisi yer alacak. Bu iş birliği nasıl oluştu?
İ. B.: Bu yıl ana sponsorumuz Trendyol Sanat iş birliğiyle konuk ülke Azerbaycan’ı ağırlıyoruz ve Bakü’den 14 genç sanatçıya ait eserler sergiliyoruz. Azerbaycan’da dördüncü sınıf sanat öğrencileri ve yakın dönem mezun olmuş sanatçılara açık çağrı yaptık, 40’a yakın başvuru aldık. Başvurular arasından 14 sanatçının eserlerini sergiliyoruz BASE kapsamında. Resimden fotoğrafa, nakıştan dokumaya farklı pratiklerde eserler var. Sanatçılar da buraya geldiler, bu deneyimi bizlerle paylaşıyorlar. Azerbaycan ve Türkiye’de paralel sanat üretimi yapan gençler için bir diyalog, ortak deneyim fırsatı oldu.
Türkiye’de sanat eğitiminin niteliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce BASE bu konuda nasıl bir farklılık yaratıyor?
D. Y.: BASE, o yıl sanatçı adaylarının dünyaya ve sanata yönelik geliştirdikleri bakış açılarını, yaratıcılık kanallarının zenginliği ya da sınırlarını, sanat üretiminde ele alınan güncel kavram ve içerikleri, kullandıkları form, mecra ve araçların olanaklarını, ne tür sorunlarla uğraştıkları ve Türkiye’deki akademik eğitimin niteliğini de gözler önüne seriyor. Sanat, insan deneyiminin geniş bir yelpazesiyle ilgilidir ve bu çeşitliliğin eğitime yansıması gerekir. Günümüzde sanat eğitimi hem teknolojik gelişmeler hem de toplumsal değişimlerle paralel bir şekilde dönüşmekte. Sanat eğitimi, sadece teknik beceriler öğretmekle kalmamalı, aynı zamanda öğrencilerin yaratıcı düşünme, eleştirel bakış açıları geliştirme ve toplumla etkileşim kurma becerilerini güçlendirecek şekilde yapılandırılmalı. Geleceğin sanatçıları, disiplinler arası bilgiye sahip, teknolojiyi yaratıcı bir şekilde kullanabilen, toplumsal sorunlara duyarlı ve kendilerini ifade etme konusunda donanımlı bireyler olarak yetiştirilmeli. Ayrıca öğrencilere, sadece Batı merkezli sanat anlayışları değil, farklı kültürlerin sanata yaklaşım biçimleri de öğretilmeli. Bu, küresel sanat anlayışlarını ve farklı bakış açılarını benimseme açısından önemli.
BASE her edisyonunda geniş bir izleyici kitlesine ulaşıyor. İzleyiciden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
İ. B.: BASE’in en heyecan verici yanlarından biri şu ki orada hiçbir piyasa kaygısı olmadan üretilmiş, yeni, özgün, yepyeni fikirlerle dolu yaratıcı bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Türkiye’nin dört bir yanında doğmuş, büyümüş, sonra aynı dönemde sanat eğitimi almış, dönemdaş bu genç sanatçılar hangi konularla ilgilenmişler, çevrelerinde olup bitenlerden nasıl etkilenmişler, neler düşünmüşler ve bunları eserlerine nasıl yansıtmışlar, tüm bunları bir arada izlemek neler düşünmüşler, bunları bir arada izlemek gerçekten çok keyifli ve heyecan verici oluyor. Ayrıca Türkiye’deki o yılki sanat eğitiminin de küçük bir çıktısını sunuyor. Sergi boyunca sanatçılar da bizlerle oluyorlar ve çalışmalarını birebir ziyaretçilere kendileri anlatıyor, bu açıdan da BASE sanatçıyı izleyiciyi birbirine çok yaklaştıran bir sergi.
Etkinliğin uzun vadede sürdürülebilirliğini sağlamak için ne tür planlar yapıyorsunuz? Gelecek yıllarda BASE'i nerede görüyorsunuz? Planlarınız, hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?
İ. B.: Biz BASE’i sadece altı günlük bir sergi olarak değil, genç sanatçıların sanatçı olarak hayatlarına devam edebilmeleri, sanatsal üretimlerini sürdürebilmeleri için bir genç sanatçı platformu olarak görüyoruz. Bu yıldan yıl boyunca farklı projeler ve sergilerle onları görünür kılmaya devam etmek için çabalıyoruz.