04 ŞUBAT, CUMA, 2022

“Antikite Üzerinden İnsan ve Doğa İlişkisini Yeniden Tanımlamak İstedim”

Sanatçı Burcu Perçin ile merkezine antik heykelleri aldığı, onları yenilenen doğa içinde kurgulayarak insan ve doğa arasındaki ilişkiye yapıcı bir eleştiri getirdiği son kişisel sergisi “Yeniye Yükseliş” üzerine konuştuk.

“Antikite Üzerinden İnsan ve Doğa İlişkisini Yeniden Tanımlamak İstedim”

Sanatçı Burcu Perçin, 2017 yılında gerçekleştirdiği “Yeşili Doldurmak” sergisinin ardından, dört yıl sonra gelen 11. kişisel sergisi “Yeniye Yükseliş” ile MERKUR galeride izleyiciyle buluşuyor. Serginin merkezini ve çıkış noktasını doğa içine yerleştirilen antik heykellerin birbirleri ve doğayla ilişkileri oluşturuyor. Perçin, “hem kültürel mirasın önemine vurgu yapmak hem de doğayla olan ilişkimizi bu sefer yapıcı bir şekilde dönüştürerek ele almak istedim” sözleriyle anlattığı “Yeniye Yükseliş”te farklı teknikler uyguladığı resim ve heykel çalışmalarına yer veriyor. Doğayla olan ilişkimizi geçmişten aldığı referanslarla yeniden düşünmeye imkân veren “Yeniye Yükseliş” sergisini Burcu Perçin’den dinledik.

“Yeniye Yükseliş” dört yıl aradan sonra gelen 11. kişisel serginiz. Bu arayı vermenizin sebebi neydi? Geçen dört senenin size ve sanatsal üretiminize yansımaları ne şekilde oldu?

Kişisel sergi açısından dört yıl ara oldu ama benim için oldukça yoğun, üretken geçen bir dönemden bahsedebilirim. 2017’de “Yeşili Doldurmak” başlıklı kişisel sergimi açtıktan sonra, sergiyi yeni işler üzerinden kurgulayarak 2018’de Club Marvy’e taşıdım. 2019’da Artweeks Akaretler’de, benim de dahil olduğum, on iki sanatçıdan oluşan bir grup sergisinin küratörlüğünü yaptım. Yine aynı yıl Contemporary İstanbul’da antik dünyayı referans aldığım işlerimi ilk kez gösterdim. 2020’de pandeminin başlamasıyla birlikte sergi tarihini erteledim. Buna rağmen çok yoğun bir şekilde çalışmaya devam ettim. O zaman bu seriye “Hayalimdeki Başyapıt” adını vermiştim. Geçmişin başyapıtlarının zihnimde kalan izlerini aktarıyordum. O işlerin bir kısmı yine Artweeks Akaretler ve Contemporary İstanbul gibi etkinliklerde izleyiciyle buluştu. Bu süreçte resimler değişmeye başladı, antik kent yapılarını, bahçe geleneğiyle birlikte ele aldıktan sonra, antikiteye yöneldim. Özellikle son bir buçuk senedir antik figürler merkeze yerleşti. Geçmiş yaşamlar, hikâyeler daha çok ilgimi çekmeye başladı.

Burcu Perçin ©Hadiye Cangökçe Esen

Aslında giriş yaptınız ama bu ilginin ve “Yeniye Yükseliş’in çıkış noktası neydi, hikâyesini bulması nasıl oldu? Bu hikâye, hikâyeyi işlediğiniz süreç içinde nasıl şekillendi ve bir sergi için hazır oldu?

“Yeniye Yükseliş”in çıkış noktası, antik heykelleri ön plana almamla başladı. Pandemide, bugün yaşadığımız hayatı daha çok sorgular olduk. Bugünü anlamak için ise geçmişi iyi anlamamız gerekiyor. Daha sağlam bir zemine basmak için buna ihtiyacımız var. İşlerimde bu anlamda, hem kültürel mirasın önemine vurgu yapmak hem de doğayla olan ilişkimizi bu sefer yapıcı bir şekilde dönüştürerek ele almak istedim. Antik Roma ve Yunan heykellerini yorumlayarak doğanın içine yerleştirdim. Heykellerin çevresiyle ve birbiriyle olan etkileşimini, ifadelerini öne çıkarttım. Heykeller doğanın içinde renklendi ve hayat buldu. Yenilenen, yükselen yaşamları ifade ediyor. Böylece serginin ismi “Yeniye Yükseliş” oldu. Tabii konuya olan merakımın bir sebebi de Anadolu medeniyetlerinin zenginliği... Her yerinden arkeolojik kalıntılar çıkan bir ülkedeyiz. Bundan daha çok beslenmek, işlerime referans almak, beni önü açık bir yolculuğun içine aldı.

Arkeolojinin etkisinden bahsettiniz, çalışmalarınız sırasında düşünsel ve estetik olarak nelerden beslendiniz, nelerin katkısı oldu? Kavramsal ve biçimsel çerçevesini neler oluşturdu serginizin?

İçerik ve biçimsel olarak klasik geçmişe bakıyorum şu an. Bugün içinde olduğumuz sistem binlerce yıl öncesine dayanıyor. Bunu arkeolojik verilerde, mitlerde görebiliriz. Yaşadığımız düzenin nerden geldiğini, nasıl kaynaklandığını anladığımız noktada daha iyi yaşam biçimleri kurabiliriz. Üretim sürecimde, düşünsel olarak bu bakış açısı beni konuya bağladı. Biçimsel olarak ise Roma ve Yunan heykelleri beni daha çok içine aldı. Heykellerin uzuvlarını, portrelerini birbirleriyle karıştırdım, soyutladım. Üzerlerindeki yarıkları, deformasyonları abarttım. Renklendirdim. Bitkilerle sarmaladım. Resimsel olarak bu beni çok besledi. Özellikle Afrodisias Antik Kenti’nde gördüğüm Sebasteion kabartmaları beni etkiledi. Heykel yapma fikri de orada doğdu. Afrodisias Müzesi’ndeki eserlerin çoğu Roma sanat tarihinde çok önemli bir yer tutar. Özellikle o dönemin şehir hayatını anlamamız açısından önemli kabartmalar. Ben de birçok işimi oradan referans aldım.

Serginizde farklı disiplinlerdeki çalışmalarınız, heykeller ve resimler bir arada yer alıyor. Eserlerinizi odağımıza alarak “Yeniye Yükseliş”te göze çarpan yeni teknik ve biçimsel uygulamalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Sergide on bir eser var. Altı tuval resmi, iki fotoğraf üzerine yağlı boya tekniğinde iş ve üç tane mermer tozu döküm heykel gösteriyorum. Resimlerde daha yoğun boya tabakalarıyla dokular arttı. Renk alanlarını güçlendirdim ve belli bir armoninin bütünlüğünde çeşitlendi işler. Heykellerin üzerine de yağlı boya uyguladım ve tuvallerdeki boyanın etkisine yaklaştırdım. Farklı teknikler, disiplinler iç içe geçerek daha bütün bir atmosfer oluşturdu. İşler, MERKUR galerinin yeni mekânıyla güzel bir ilişki kurdu.

1. Burada Her Şey Var, Everthing is Here, 2021, tuval üzerine yağlı boya, 175x250 cm
2. Geçiş Alanı, 2021, fotoğraf üzerine yağlı boya, 120x170
3. Zamanın Ötesinde, Beyond Time,2021, tuval üzerine yağlı boya, 150x215 cm

Sizin çalışmalarınızda genel olarak sosyal ve çevresel konuları buluyoruz. Bu serginizde ise yenilenen ve yükselişe geçen doğa içine yerleştirdiğiniz antik heykellerle insan-doğa arasındaki ilişkide yeni bir arayış söz konusu. Doğanın bir parçası olan, onunla bütünleşen insanın bedenini neden antik dünyadan tercih ettiniz eserlerinizde?

Antikite üzerinden insan ve doğa ilişkisini yeniden tanımlamak istedim. Doğayla olan sorunlu ilişkimiz geçmişe dayalı. Tarih öncesinde, binlerce yıl doğayla uyum içinde yaşadığımızı biliyoruz. Sonra insanların yerleşik hayata geçmesiyle birlikte bu ilişki bozulmaya başlıyor. Ben de antik bedenlerden bitkiler çıkartarak doğayla bütünleşmeyi ve onunla uyum içinde yaşamamızı hatırlatan imgeler kullandım. Bu aynı zamanda doğanın kendini yapılandırmasına işaret ediyor.

2017 yılındaki “Yeşili Doldurmak” başlıklı serginizde insanın doğaya verdiği hasarı, yaşanan tahribatı, yapay doğa manzaralarını ele alan eleştirel işleriniz yer alıyordu. Bu kez yenilenen bir doğa ve üstelik insanın bütünleşmesi söz konusu. İnsanların doğaya verdiği tahribatın geri döndürülemez seviyelere ulaştığı son yıllarda insan ve doğa arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsanlar yeniden parçası olduğunu hatırlayacak mı doğanın, aramızdaki ilişki yapıcı bir boyuta geçecek mi, sizce bu mümkün mü?

Doğaya verdiğimiz ağır tahribatla birlikte ona olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Ve bu ihtiyacı suni doğa manzaralarıyla karşılamaya çalışıyoruz veya arkadaki tahribatı gizlemek için kullanıyoruz. Bir makyaj gibi… Elbette bu doğa anlayışını özümsediğimizi ve bunun bizi güvende tuttuğunu söyleyemeyiz. “Yeşili Doldurmak”, geçmişin peyzaj geleneğiyle birlikte, şu anki kitsch diyebileceğimiz yapay doğa manzaralarını bir arada ele aldığım bir seriydi. Şimdi ise yaban doğa, kendi hâline bırakılmış ormanlar yer alıyor işlerimde.

​Tabiat kendini mucizevi bir şekilde yeniliyor. Onu gözlemleyerek, bir olduğumuzu hatırlayarak biz de her anlamda hayatımızı yenileyebiliriz. Bu özellik ve yetenek içimizde var. İklim krizine baktığımızda zamanımızın çok az kaldığı söyleniyor, yine de bu ilişkiyi onarma imkânı hâlâ var. Bu anlamda inancımızı yükselterek harekete geçebiliriz. Her birimiz önce kendi hayatında farklı davranmaya başladığında, bu tüm insanlığın bilinç seviyesini arttırır. Artık sadece sorunları görüp ifade etmek yerine, hepimizin nasıl bir dünyada yaşamak istediğine odaklanması gereken önemli bir geçiş dönemindeyiz. Daha iyi ve parlak günlere hazırlandığımızı düşünüyorum. Birlikte hareket ederek bunu gerçekleştirebiliriz.

1. Birliğin Gücü,Power of Union, 2021,mermer tozu döküm heykel üzerine yağlı boya 200x135x50cm
2. Yenilenen Bedenler, Renewed Bodies, 2021, tuval üzerine yağlı boya,155x105cm

Bu serginizin geçmiş sergilerinizle arasında nasıl bir ilişki söz konusu peki? “Yeniye Yükseliş”in sanatsal yolculuğunuzdaki yeri ve anlamı ne olacak?

Benim için çok özel bir sergi oldu. Yaratım sürecimde yeniye yükseldiğimi söyleyebilirim. Yeni bir bilinçle, yeni teknikleri dahil ederek cesaretle hareket ettim. Özellikle heykellerde, nasıl bir sonuç alacağımı bilmeden, maddi manevi riskler alarak uygulamaya başladım. Bilhassa son aylarda günde on iki, on üç saat çalıştım. Kolay olduğunu söyleyemem ama coşku dolu müthiş heyecanlı bir yaratım süreciydi. Çıkan sonuç, hayal ettiğimin de ötesinde geçtiği için mutluyum.

“Yeniye Yükseliş” 5 Mart’a kadar izleyiciyle buluşacak. Yine de sormak isterim, hâlihazırda devam çalışmalarınız var mı? Bu yıl içinde yer alacağınız başka projeler olacak mı?

Şubat ortasında sergiye yeni bir iş dahil etmeyi planlıyorum. Mart ayında Artweeks Akaretler için bir proje gelişebilir. Henüz netleşmeyen başka görüşmeler var. Umarım güzel bir şekilde gerçekleştirerek sizlerle paylaşırız. 

“Yeniye Yükseliş” sergisini 5 Mart 2022 tarihine kadar MERKUR’un Polat Piyalepaşa’daki yeni mekânında ziyaret edebilirsiniz.

Adres: Polat Piyalepaşa. İstiklal Mah. Piyalepasa Bulvarı. 32/D Beyoğlu

1
4489
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Burcu Dimili
19.05.22
00:28
LOVE IT
Geldanlage