Esasında kafan bir bilgisayar gibi çalışacak. Şimdi bu bilgisayarı, senin kafanı tuttular bu makinenin içine soktular ve Sen düşünmeyeceksin bundan sonra dediler. Basacaksın çıkacak. Ha şimdi sen basıp da çıkardığın zaman o fotoğrafı, ne oluyor?
Merih Akoğul: Yıllar önce birgün, büyük bir gün bir gazeteden beni aradılar, Ara Güler sizin hepinize, akademisyenlere, hocalara mikrop dedi, ne diyorsunuz bu konuda? dediler. Ben de O Ara Ustadır, hocadır der, istediği gibi konuşabilir dedim.
Ara Güler: İnsanın kendisi mikrop. Bırak sen fotoğrafçıların mikrop olduğunu. Mikrobuz tabii ki. Bir kere mikrop değilsek, kuş gribinin veya domuz gribinin ne işi var bizde?
M.A.: Evet yakınlık elbette, bir sürü hastalığın mikrobunu potansiyel olarak taşıdığımız.
A.G.: Mikrop mikrobu çeker.
M.A.: Hepsini bildiğimiz için o sebepten mesele yok. Şimdi ben bunu eğitim konusuna bağlamak istiyorum. Zamanında hocalara kızdınız, akademisyenlere kızdınız ama eğitime kendiniz o kadar çok inanıyorsunuz ki. Ettiğiniz küfürlerin çoğu o insanların kendi deyiminiz ile enayiliklerlerine, cahilliklerine ve bilgisizliklerine. Hocam bu elli/altmış sene içinde bir şey değişti mi? Teknolojide inanılmaz bir gelişme var, fotoğraf inanılmaz yerlere gidiyor. Birçok fotoğrafa daha çabuk ulaşabiliyoruz, kitaplara, sergilere; ünlüler buraya geliyor yurt dışından. Biz veya fotoğraf bir noktaya gelebildi mi? Şu değindiğiniz fotoğrafçının sanatla ilgilenmesi konusu Dediniz ya fotoğrafçı en cahil insandır, ben de onu derslerimde söylüyorum. Hakikaten çekiyorsun oluyor ya, öyle gözüküyor ya. Niye bir şey öğrensin fotoğrafçı?
A.G.: Değildir aslında, esasında tam bir fotoğrafçı hiç de öyle değildir. Sen benim öyle dediğime bakma. Benim o gün canım öyle ister öyle söylerim. Ertesi gün gelsin başka bir şey söylerim. Dediklerime de inanma ha, ne eskisine ne yenisine. Şimdi birtakım ilerlemeler aslında vardır. Bu teknik ilerleme filan var ya, dijital falan filan hikâyesi. Şimdi ben eskiden zıttım dijitale biliyorsun. Şimdi bu dijitale alıştık. Halbuki ben şimdi dijital makine kullandığım zaman bu beni gerçeğe çok daha çabuk ulaştırıyor. Yani ben birtakım şeyleri hesap etmiyorum. Mesela düşünüyorum ki bundan 25 sene evvel bir Leica M o zamanların en mühim makinesı idi, beminkiler Leica M idi. O zamanlar, diyaframını ölçeceksin f:5.6 yapacaksın, 5.6 yı diyaframa bağlayacaksın ondan sonra 1/250ye f:5.6 olursa, ne olur; bir sürü matematik hesabı yapardın.
M.A.: Düşünce sistemimizi mi değiştirelim, ne yapalım?
A.G.: Esasında kafan bir bilgisayar gibi çalışacak. Şimdi bu bilgisayarı, senin kafanı tuttular bu makinenin içine soktular ve Sen düşünmeyeceksin bundan sonra dediler. Basacaksın çıkacak. Ha şimdi sen basıp da çıkardığın zaman o fotoğrafı, ne oluyor? Sen vakit kazanıyorsun çünkü senin işin teknik değil. Sen bir işçi değilsin. Sen bir estetik arıyorsun. Sen bir düzen arıyorsun. O düzeni bulduğun