31 EKİM, PAZARTESİ, 2022

Ara Güler’in “Aphrodisias”ı

Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi ev sahipliğinde sanatseverlerle buluşan; Ara Güler’in 1958 yılından 90’lı yılların başına kadar her fırsatta ziyaret ettiği, bugün Aphrodisias Arkeolojik Alanı olarak tescilli olan Geyre Köyü ve civarında farklı zamanlarda çektiği fotoğraflardan oluşan “Aphrodisias-Ara Güler” sergisi üzerine bir yazı.

Ara Güler’in “Aphrodisias”ı

Ara Güler Müzesi’nin Ankara’daki ilk sergisi “Aphrodisias - Ara Güler”, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi iş birliği ve ev sahipliğiyle 28 Şubat 2023’e kadar ziyaretçi ile buluşuyor. Ara Güler’in 1958 yılında ilk defa, tesadüfen gittiği Geyre Köyü’nde karşılaştığı gizli hazinenin hikâyesi serginin odağını oluşturuyor. Güler’in 90’lı yıllara kadar sık sık ziyaret ettiği ve fotoğrafladığı Geyre Köyü, bugün Aphrodisias Arkeolojik Alanı olarak tescilli ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş bulunmakta. Sergide Ara Güler’in Aphrodisias ile ilgili orijinal karanlık oda baskıları, farklı zamanlarda kendisi tarafından çekilmiş nefis fotoğrafların yanı sıra, uluslararası süreli yayınlar ve ajanslarla bizzat gerçekleştirdiği yazışmaları ve bu yayınların baskılarını da görebiliyoruz. Tüm bu arşivin yanı sıra Ara Güler’in Aphrodisias Çığlığı adlı kitabının hazırlık sürecindeki çalışmalarına dair ipuçları, notlar ve kitap maketi de sergilenen eserler arasında yer alıyor. Bu çok katmanlı sergide Ara Güler Müzesi’nin değerli çalışmaları ve kapsamlı arşivi sayesinde Ara Güler’in Aphrodisias’ı dünyaya anlatmak için nasıl bir özveri ve çaba gösterdiğini adım adım izleyebiliyoruz.

Hafızanın Aygıtı: Fotoğraf

Hafıza, çok geniş anlamı olan derin bir kelime. Kelimenin anlamı bile bize derin mevzulara yeni kapılar açar nitelikte; bellek ya da hafıza, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü olarak tanımlanıyor. Öyle nadir kelimeler vardır ki anlamlarını açığa çıkarabilmek için bize bir dizi tuzak kurar, arka bahçesinde barındırdığı bazı derin anlamların çukurlarına düşeriz peşi sıra ve ancak böyle anlarız. Hafızanın içinde barındırdığı bu alt kavramlar üzerinde dik bir şekilde dengede durabilmek bile cesaret ister: Yaşantı, geçmiş, bilinç, zihin, saklamak ve güç. Bir yaşantıyı, anın bize kalan parçasını, büyülü bir anıyı veya katran karası bir hatırayı bilinçli bir şekilde saklamak, hafızanın tanımında da belirtildiği gibi hem güç gerektirir, hem de bunu başarırsak bize büyük bir güç verir. Güç ise, kullanıldığı yer, yön ve şiddeti ile nitelendirilen bir kavramdır. Gücün yıkıcı ve yapıcı olması tamamen onu barındıran zihnin ellerine emanettir. Bu karmaşık yapının; bilinçle hareket eden ve zihne sihirli kayıtlar yapabilen parlak tasarımın (hafızanın) aygıtı hâline gelen fotoğraflama edimi ise tam da bu yüzden ışıldar. Aslında hepimizin bilinçli bir şekilde zihninde tuttuğu seyir defterini, imgelerin uçuş uçuş dünyasından çekip sökerek somutlaştırır; birer kanıt hâline getirerek içinde birikenleri gerçek ve yaşanmış kılar.

1-3 fotoğraflar: © İstisnai İşler

Kaybolmak ve Yeniden Bulmak: Sonsuz Döngü

2021 senesinin yazında, pandeminin hafifleyen etkisini cesaret bilerek Kral Mezarları’nın hemen aşağısında konumlanan Dalyan’a doğru yola çıkmıştım. O kadar uzun süre, kitleler hâlinde paylaşarak yaşanan tuhaf yalnızlığın ardından yolda olabilme hissi, çok renkli bir lüsid rüyayı* uyandıktan hemen sonra hatırlamaya çalışmanın hissiyle çok benzer gelmişti. Oldukça iyi bildiğim Dalyan yolundan anlamsızca saptığımı neden sonra fark ettim. Rüyada olma hissinden olsa gerek, bunu hiç sorgulamadım. Bilinçsizce devam ettiğim yol tamamen yabancıydı. Az ileride bir minik tabela görünce yine düşünmeden tabelanın işaret ettiği yönü takip ettim: “Aphrodisias”.

Geniş bir düzlüğe uzanan yemyeşil çimenlerin tam ortasında, dev bir mermer anıt; dört tarafı mamur bu devler geçidi beni karşıladığı an nefesimin kesildiğini çok net hatırlıyorum. Tetrapylon olarak isimlendirilen, tapınağın hemen doğusunda ve kuzey-güney caddesi üzerinde yer alan bu anıtsal kapı İ.S. 2. yüzyıla tarihlendiriliyor. Korint** nizamda yapılmış olan bu yapı, Hellence, tetra: dört, pylon: kapı anlamına geliyor. Yaklaşık 70 sene evvel alacakaranlık bir akşam vakti yolunu kaybeden Ara Güler’in karşılaştığı manzaranın etkisiyle neler hissettiğini az çok tahmin edebiliyorum bu yüzden. Üstelik henüz o yıllarda, bugünün hırgürü dünün tarihini tamamen kaplamış, tanrılarla insanların suretlerinin iç içe geçtiği büyüleyici bir yaşam karşılamıştı Güler’i. Geyre Köyü’nün sakinleri bu kadim tapınağın sadık bekçileri gibi sessiz sedasız yaşamlarını binlerce yıllık tarihle sarmaş dolaş sürmekteydiler. Aslında 18. yüzyıldan bu yana bilinen bu antik kentin Ara Güler tarafından hesapsız ve ilk olmayan keşfi, ne bir tarihçinin, antropoloğun ne de bir arkeoloğun keşfine benziyordu. O, bu kadim topraklara hafızanın aygıtıyla bakarak duyduğu heyecanı dünyaya anlatmanın yolunu arayan ilk kişiydi. Bu isteğini şu sözlerle ifade etmişti:

“Baktım ki taşların içinden suratlar bana bakıyor. Hemen aklıma röportajın adı geldi; Aphrodisias çığlığı... O taşlar bana bakıyor ve “beni buradan kurtar!” diye çığlık atıyor.” 

© İstisnai İşler

Bilinmek ve Hatırlanmak

Geyre Köyü çok katmanlı kadim bir hafızanın ete kemiğe bürünmüş hâliydi, bu yüzden Ara Güler’in taşların içinden etrafı kolaçan eden -hafıza katmanlarında binlerce yıllık bir örtünün altında gizlenen- suratların haykırışını duyduğunu düşünüyorum. Tarih bilinmek istiyordu anlaşılan; bilinmek, korunmak ve geleceğin insanlarına da görünmek. Bu gözlerden ırak kara parçasının kuvveti, içinde barındırdığı uzak geçmişten ve milyonlarca yaşantıdan geliyor olmalıydı. Bu yaşantıların başka hafızalara da sızabilmek, bugüne erişebilmek ve içinde barındırdığı kadim gücü dünyaya gösterebilmek adına sahip olduğu muazzam enerji, ancak gören gözlere sahip bir fotoğrafçıya böyle yakından seslenebilirdi; onu bir mıknatıs gibi kendine çekebilirdi. Öyle de oldu.

Bu büyülü taştan suratların kurtarılma istencinden kasıt, herkes tarafından hatırlanmak ve bilinmek ama öte yandan hafızanın koyu ve derin sularında yaşamaya devam etmek miydi?

* Lüsid rüya veya berrak rüya, kişinin rüya gördüğü sırada, rüya gördüğünün farkında olması hâline ve rüya gördüğünün bilincinde olduğu bu tür rüyalara verilen addır.

**Korint düzeni, sütun başlarının akantus yapraklarıyla süslendiği ve sütunların bir kaide üzerine oturtulduğu, klasik mimarideki üç düzenden biridir. Dor ve İyon düzenlerinden daha sonra muhtemelen M.Ö. 5. yüzyılda Atina'da ortaya çıkmıştır.

“Aphrodisias-Ara Güler” sergisini 28 Şubat 2023 tarihine kadar Ankara’da yer alan Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz. Ayrıntılı bilgi için www.erimtanmuseum.org ve www.aragulermuzesi.com adreslerini ziyaret edebilir, @erimtanmuseum ve @aragulermuzesi sosyal medya hesaplarından bilgi alabilirsiniz.

0
6457
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage