Avrupa’daki ekonomik krizi en çok hissedenlerden biri olarak Yunanistan’da, Atina’da turistik yerleri bir yana şehrin içinde hissedilen o depresif hava ile birlikte fuar da krizin izlerini taşıyordu. Geçmiş yıllarda White Chappel, Gagosian gibi dünyanın birçok önemli galerisini ağırlamış olan fuar bu yıl nispeten daha genç ve yeni galerilerle gerçekleşti. Yunanistan’dan AD Gallery, Kalfayan Gallery gibi Atina’nın önemli galerileri ile birlikte Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye, Almanya, İtalya ve Hollanda’dan birçok galeriyi ağırladı. Fuardaki “Collecting the Images of the Sensible” sergisindeki küratörlük deneyiminden hareketle de kesinlikle çok profesyonel bir fuar organizasyonu yürütüldüğünü söylemeliyiz. Aynı zamanda sanat konuşmaları, koleksiyonerler için ayrılan alan, vakıflar, inisiyatifler, çocuklar için eğitim bölümü ile birçok etkinliği bir arada sunuyordu fuar.
Fuarın direktörü Alexis Caniaris ve fuarın ilkinden beri katılımcısı ve danışmanlarından olan Atina’nın önemli galerilerinden AD Gallery’nin sahibi Pantelis Arapinis’in belirttiği üzere ilk fuarlarla karşılaştırıldığında, fuarın kan kaybettiği doğru ama krizden sonra daha iyiye gittiği de bir gerçek. Son birkaç yıldır ise üzerine çalıştıkları, hedefledikleri şey Art Basel, Frieze ya da Fiac benzeri dünyanın büyük fuarları gibi Avrupa’ya hakim bir fuar olmak yerine daha çok Balkanlar, Orta Doğu ve Türkiye gibi coğrafi olarak orta bir noktada olan ülkeleri ağırlamak, bu markette daha iyi bir noktaya gelerek hatrı sayılır, lider bir konuma yeniden kavuşmak.
Fuardaki galerilere etkinliklere gelirsek; Türkiye’den 7 koleksiyonu ağırlayan “Collecting the Images of the Sensible” sergisinin dikkat çektiğini söyleyerek, gururlanabiliriz. Sergide yer alan sanatçılar Nil Yalter, Nilbar Güreş, Erinç Seymen, Nezaket Ekici, Necla Rüzgar, Sarah Morris, Cindy Sherman, Pınar Yolaçan, Ardan Özmenoğlu, Leyla Gediz, Julian Opie, Canan Şenol ile izleyicileri hem seçki, hem koleksiyonlar hem de kavramsal çerçevesi ile şarşırtan bir sergi idi. Türkiye’de çağdaş sanat biriktiren koleksiyonerler olması ve serginin kavramsal çerçevesi olan ‘kadın imgesi’ üzerine bu kadar politik işler üretilmiş olması izleyicilerin merakla konuştuğu, sorguladığı bir durumdu. ‘Bu işleri Türkiye’de gösterebiliyor musunuz?’ en çok duyduğumuz soruydu sanırım. En dikkat çeken işler ise Nilbar Güreş’in “Unknown Sports” desenleri ile Necla Rüzgar’ın “Close Up” resmi ve Nezaket Ekici’nin “National Anthem” videosu idi.
Türkiye sergisinin hemen yanında ise Yunanistan’ın en önemli koleksiyonerlerinden Dimitris Daskalopoulos’un koleksiyonundan Pipilotti Rist’in “Super Subjective” video-müzik düzenlemesi yer alıyordu. Teknoloji ile doğal hayatın detaylarının yakın çekim soyut görüntüler halinde sunulduğu videoda tel, kablo, iplik, halat gibi soğuk metal objelere karşılık ‘organik olan’ bir arada ama ayırdedilemez, soyut bir biçimde sunuluyor, ölü/canlı ikilemine işaret ediyordu. Tüm bu kavramsal bakış açısı; oturup dakikalarca karşısında izleyeceğiniz, dinleyeceğiniz müzik ve sözler ile birlikte adeta romantik, huzur verici bir ortam yaratıyordu.
Galerilerden çok paralel etkinlikleri, sergileri ile ilgiyi toplayan Art Athina’da bir diğer sergi ise Artemis Potamianou küratörlüğünde gerçekleşen “Art Athina Contemporaries: Statement Made” sergisi idi. Artemis Potamianou’nun seçkisi ve düzenlemesi kesinlikle üzerine konuşulası, başarılı bir tutum sergiliyordu. Sizi labirentimsi bir güzergahta, birbirine direkt bağlı olmayan ama bir şekilde sizi ilerde göreceğiniz bir diğer sanat eserine hazırlayan deneysel bir süreç yaşatıyordu. Sergi bir yandan tüm dünyada söz konusu olan özellikle Yunanistan’da hissedilen ekonomik krizi, geçmişten kaynaklanan nedenlerini, geçmişi ve diğer ülkelerin bu duruma karşı aldıkları tavırları sorgularken bir yandan da geçmişteki ve bugün tekrar gündeme gelen göç problemine odaklanıyordu. Yer alan sanatçıların her biri fuardaki galerilerin temsil ettiği sanatçılardan seçilmiş olan sergide, özellikle Harm Weistra, Eleni Mylonas, Aggelos Antonopoulos, Anastassis Stratakis ve Vincenzo Todaro’nun işleri en dikkat çeken işlerdi.
Platformlar, inisiyatifler için ayrılan bölümde ise Yunanistan’ın yanı sıra, İsviçreden, Danimarka’dan, Filnlandiya, Kanada, İsviçre, Romanya, İngiltere, Kıbrıs, Arjantin, Almanya’dan da gayet heyecan verici inisiyatifler vardı. Günümüz aktivizm, politka, popüler kültür, periferi tartışmaları çerçevesinde kısa film festivali gerçekleştiren, mekânlarında konser, tartışmalar, sergiler organize eden İsveç’ten Parabola ve fuar sırasında gerçekleştirdikleri performansları ile obje-beden ilişkisini sorguladıkları, bedenlerini birer objeye dönüştüren ABC dikkat çekenlerdi. Hatta alt kattaki galerilerden ziyade platformlardaki performanslar, gösterimler ile hareketli bir durum vardı.
Tüm bu yan etkinlikler, dünyanın birçok yerinden farklı galeriler, farklı mediumlardan üretilmiş, her dönemden eserler ile Art Athina geçti, bitti. Geçmiş yıllardaki enerjisini tekrar yakalaması için hedeflediği şekilde Orta Doğu, Türkiye ve Balkanlar’a yönelip, programını ona göre hazırlarsa Art Athina gelecek yıllarda eski etkisine kavuşacak gibi görünüyor...