Küçücük pirinç kupadan, restoranın arka duvarına yapıştırılmış fotoğraflarla dolu devasa zaman haritasına kadar, burada yer alanların çoğu onun bir araya getirdiği elementler. Disli’nin New York’un her tarafında oradan buradan bulduğu aile albümlerinden seçilmiş bu fotoğraflar dairesel zaman haritasının spiralleri boyunca çoğalmaktadır. Aynı dairesel motifi, hepsi bilinmeyen bir sporun raketlerine benzeyen çay süzgeçleri, metal ihale ve gümüş kaşıklardan oluşan başka dinamik bir enstalasyonda da kullanmaktadır.
Disli, Ayzart’ın misafirlarini daha sonra başka bir oyun için davet etmektedir: bir odanın –tuvalet- dört duvarını, farklı büyüklükler ve malzemelerden oluşan çerçevelerin mükemmel bir yapboz oluşturacak ve kendisi dahil bulunmuş fotoğrafları içerecek biçimde tamamen kaplamıştır. Dört duvarın bitmiş halindeki görüntüsü, birçok dikdörtgen kadar kapana kısılmış portreye benzemektedir ki, bu da dostane yabancılar dar pencerelerin diğer tarafından bakarken bizleri doğrudan bakışlarıyla çevrelemekteymiş gibi görünmektedir.
Restorandaki her enstalasyon dolaysız bir deneyim sunmakta ve her ikisi de 7. Cadde ve Carmine Sokağı'na bakan beş metre genişliğindeki pencereler, sanatçılar tarafından müdahale alanı olarak kullanılmaktadır. Bu pencereler sokağa bakmaktadırlar ve burada Disli her ay dönüşümlü olarak mini şovlar sergilemektedir. Hangi sanatçının? Her alandan sanatçıların; oradan geçenleri, onların günlük rutinlerinden sanat aracılığı ile çekecek ve bu sayede seyircilerin bir sanatı kavrama durumunda olmadıklarında yakalayacak kadar ilginç Her ne kadar kendini mekanın küratörü olarak addetmeyi şiddetle reddetse de Disli bu ortak girişime gireli bir yıldan fazla olmuştur ve çok ilginç projelere ev sahipliği yapmıştır.
Boston Maratonu saldırısının üzerinden fazla geçmeden, fotoğrafçı Kate Louise Peterson kendi biyolojik büyükannesini bulmak için sarsıcı bir toplu çağrı enstalasyonu yapmıştı. Oradan geçenlerin tepkisi dolaysız olmuştu ve endişe doluydu. Ses sanatçısı Paul Rothman da ayrıca, geçen her insan tarafından yaratılan müziğin görsel temsili olarak açılıp kapanan beden hareketlerine duyarlı lamba ampulleri yerleştirerek insanların ilgisini çekmişti.
Sinem Disli, yılın büyük bir bölümünü New Yorkda geçirmektedir. Türkiyedeki sanat dünyasından ve kültüründen fazlaca etkilenmekte ve ilham almaktadır ve İllüstratif Sadi Tekin’i ve en yakın dönemde de fotoğrafçı Ata Kam’ı Ayzart’ de sergi açmak için davet etmiştir.
Eğer Türkiye ve Japonya iyi ve basit ürün temelli bir gastronomiye ortak eğilimi paylaşıyorsa, ilk olarak fotoğraflarının Daido Moriyama’ yı fazlasıyla çağrıştırmasından dolayı Ata Kam ile her iki ülke ortak bir estetik vizyon paylaşıyor gibi görünebilir. Çalışmaları bir biçimde birbirlerine bağlı üç şehirde –İstanbul, Tokyo ve New York- yaşayan deneyimlerin, dürtülerin günlük bir galerisidir. Neticede, PULSE adında güzel basılmış bir seri kitapta yayınlanmıştır.