SABO’nun “Paracetamol” isimli ilk kişisel sergisi geçtiğimiz hafta Versus Art Project’te açıldı. Çocukluk anılarından yetişkinlik telaşlarına uzanan ve belleğin basamaklarında zamanı yakalamaya çalışan sergi sanatçının kapsamlı üretiminin bir sunumu olarak karşımıza çıkıyor.
“Paracetamol” sergisi kapsamında SABO ile bir araya geldik, sergi hazırlık sürecinden bellek ve zaman ilişkisine, gelecek projelerinden sergide yer alan aile portrelerine kadar pek çok şeyi konuştuk.
İlk kişisel sergin “Paracetamol” adını çocukluğunda yaşadığın bir hikâyeden alıyor. Bize bu hikâyeyi anlatabilir misin?
Sergiye ismini veren “Paracetamol” adlı işimde, Amerikalı bir biyokimyacı olan Julius Axelrod’un portresini ele aldım. Kendisi neredeyse çoğu ilacın içerisinde olan “paracetamol” etken maddesini bulan bir kimyager. Onu resmin içerisine dahil etmemin nedeni ise benim şu an bile en büyük korkum olan baş dönmesini bana hatırlatması.
Çocukluğumda ciddi olmayan bir rahatsızlık sonucu içmem gereken dozdan fazlasını kullandığım için neredeyse bir hafta devam eden yoğun bir baş dönmesi yaşamam sonucunda bu korkuyu hâlen hissediyorum. İyileştirmek üzere kullanılan bir ilacının sınırlarının bu kadar hassas olması oldukça düşündürücü. Geride bıraktığımız tüm bu karmaşayı (anılar, korkular, planlar, detaylar) üretim sürecine oldukça yakın buluyorum.
Çalışmalarında bellek ve zaman ilişkisine odaklanıyorsun. Bu ikili sergide de dikkatimizi çekiyor. Bu iki kavramı terazinin iki tarafı olarak değerlendirirsek birbirlerini nasıl etkilediklerini söyleyebiliriz?
Açıkçası bu iki kavram tüm sergi oluşumunda eş zamanlı bir şekilde ilerledi. İşlerin temalarının ortaya çıkmasında geçmiş zamanda belleğimde yer eden ufak detaylara başvurdum diyebilirim. Üretimim devam ettikçe bu zaman çizelgesi günümüze kadar ulaştı. Belleğimdeki yer etmiş ufak ya da büyük birçok anıyı değerlendirip kompozisyonlarımın içerisine dahil ettim.
Birçok karma sergi ve projede yer aldın ancak “Paracetamol” ilk kişisel sergin. Senin için nasıl bir deneyim oldu?
Oldukça heyecanlı ve bir o kadar da keyifli bir süreç oldu benim için. Uzun süredir bahsetmiş olduğum bellek ve anılar üzerine birtakım çalışmalar yapıyorum. İşler ortaya çıkmaya başlayıp hepsini aynı çatı altında değerlendirme sürecine geçince işler daha da ciddileşti. Sonuç olarak güzel bir seçki ve benim açımdan heyecanlı bir sergi oldu. Versus Art Project ile bu süreci herhangi bir sıkıntı olmadan, rahat bir şekilde geçirdim ve geçiriyorum.
Sergide herkeste farklı hisler uyandırabilecek kompozisyonların yer alıyor. Kendi bellek tortularını izleyicilerinkiyle ilişkilendirmek istediğini düşünüyorum, böylece herkes farklı bir hikâyenin ucundan çekebiliyor.
Kesinlikle. Temaların konuları ve detayları her ne kadar benimle ilgili olsa da izleyici de bir açıdan kendi ile farklı bağlantılar kurabileceğini düşünüyorum. Hepimizin birtakım unutamadığı korkular, biraz zorlayınca hatırladığımız, zihnimizde yer etmiş ufak detaylar mutlaka vardır. Üretim sürecimde beslendiğim bu anıları paylaşmak hem samimi hem de rahatlatıcı bir deneyim oldu.
Sergide hem yeni çalışmaların hem de geçmişten tanıdığımız birkaç işin bizi karşılıyor. Nasıl bir hazırlık süreci geçirdin?
Yaklaşık iki yıldır aralıksız devam eden üretimim sonucunda bu sergi kapsamında seçtiğim ve bir araya getirdiğim işlerden oluşan bir sergi oldu. Resimlerin temaları birbirleriyle bağlantılı olduğu için bir araya geldiklerinde diyalogları kuvvetli oldu.
Üretimlerin bir yandan çok fantastik bir yandansa gerçeğin ta kendisi. Bu ince çizgiyi nasıl ayarlıyorsun?
Bu sürecin içerisinde birçok farklı katman var aslında. Üretim de bu hayali ve geniş dünyanın bir yansıması ya da sonucu benim için. Yeri geldiğinde hepsi iç içe geçebiliyor bazen ise de netliğini ve gerçekliğini koruyan bir sonuç ortaya çıkıyor.
Deformasyona uğramış aile portreleri ve vesikalıklar, yıkıntı ev ve şehir manzaraları, sıradan gibi görünen ancak ardında hikâyeler barındıran an resimleri ve kontrolsüz gülüş portreleri. Tüm bu betimlemeler bir ortak paydada birleşiyor mu?
Hepsinin buluştuğu ortak ve zamansız bir dünya var. Yeni işler eklendikçe bu aile genişliyor ve birbirleriyle iletişimleri de sağlamlaşıyor.
Eserlerinde güçlü isimler kullanmayı tercih ediyorsun. Ayrıca yazar kitaplarından ilham aldığını görüyorum. İsim seçimlerini nasıl gerçekleştiriyorsun?
“Paracetamol” içerisindeki işlerin isimlerinin çoğu daha işler oluşmadan kendini belli etti aslında. Eskiz defterlerimde ele aldığım temaların ana başlıkları bu isimler. Bir nevi resimli anı defteri de diyebilirim. Hem metin hem de görsellerin yer aldığı bu defterin içerisinde birçok yazar da mevcut. Zaman zaman bu yazarlar ile etkileşime geçmeyi seviyorum. Güzel yol gösterici oluyorlar benim için. Bu yüzden yeri geldiğinde kitaplarından birtakım detayları sürecime dahil ediyorum.
Peki bundan sonra gerçekleştirmeyi planladığın projelerin arasında neler yer alıyor?
Şu an için netleşen yakın zamanlı bir projem olmasa da yeni resimlerin hazırlıklarına şimdiden başladım. Ayrıca içerisinde benim de yer aldığım inisiyatif grubumuz Signs of Time ile gerçekleştirmek istediğimiz yeni projemizin toplantılarına başladık.