13. İstanbul Bienali’nin başlığı Lale Müldür’ün şiirinden bir alıntı: Anne ben barbar mıyım? Bienalin kavramsal çerçevesinde de belirtilen, Yunanca’da ‘yabancı’ anlamına gelen ‘barbar’ kelimesi, günümüzde kamusal alanda nasıl bir karşılık arıyor ve buluyor? Dört sergi mekanındaki işler; kişisel hikayelerden, farklı coğrafyalardan, ortak hafızadan çıkarak kamusal alana dair kendi sözünü söylüyor ve önermeler getiriyor.
Bienalde farklı mecralardan birçok iyi iş varken birkaç video üzerine yazmayı seçtim. Çünkü video, Bienal ve sanat etkinliği telaşında, kalabalığında hiçbir şeye zaman yokken, zaman ‘alan’ bir mecra. Videonun en çelişkili ve bir o kadar da çekici tarafı; bu mecranın teknolojiyle birlikte gelişmesine, hızlanmasına ve zamanı kısaltmasına rağmen karşılaşma / gösterilme noktasında izleyenin zamanına dair talebinin hiç bitmeyecek olması. Sese, görüntüye, harekete, oturmaya, durmaya çağırması, izleyiciyi fiziksel olarak pasifize ederken algıları açması.
Sergide birçok iş arasında gezerken; farklı dünyalardan insanın doğayı, kent üzerinde yaratılan insanı nasıl ele geçirdiğine dair örnekleri izliyorum. Sesler birbirine karışıyor, hiçbir şey tek başına değil burada. Birbirleriyle güçlü bir diyalog halinde konumlanmış işler arasında küçük çerçevelere konulmuş gökyüzü ve gök cisimleri fotoğraflarından oluşan Gökyüzünün El Kitabı’nın, 2011 (Celestial Handbook) 85 sayfası, bienalin tüm mekanlarına yerleştirilmiş. Sergiye bir katman daha katan Lutz Bacher’e ait bu iş; kayboldukça karşınıza çıkan, evrendeki yerinizi, evrenle ilişkinizi hatırlatan bir ‘sayfa’.
Murat Akagündüz’e ait Akıntı, 2013 (Stream) Fırat Nehri üzerinde yer alan Keban, Uzunçayır, Atatürk, Birecik ve Karkamış barajlarında gece suya yansıyan ışıkları aynı karede bir araya getiriyor. Yapılma amaçlarından ve ardındaki politikalardan soyutlanmış olan bu yansıma görüntüleri; siyasetine rağmen meditatif ve içe dönmek istediğiniz bir arada olma haline işaret ediyor. Baraj suyunun, hafızalarımıza var olmaması gereken bir yapı olarak yerleşmiş barajın kendisinden ayrıldığı bir yer burası. Suyun yalınlığıyla çokluğunun, var ettikleriyle yıkıcılığının çatıştığı bir nokta. ‘Akıntı’; ‘öz’ olanın iktidara yenik düşmesi ve buna dair bir Araf.
Nicholas Mangan’ın Çivisi Çıkmış Dünya, 2012 (A World Undone) videosu, aynı adlı projesinin bir parçası. Tek başına izlediğinde, sanatçının taş ve kum taneciklerinden yarattığı bu kozmosta kaybolmaya davet eden bir iş. Görünürde, ‘’çivisi çıkmış dünya’’dan eser yok.
Projede Mangan, Avustralya’da bulunan 4 buçuk milyon yıl yaşındaki Zirkon taşını mikro bir dünyanın içinde makro bir evren yaratarak yeniden var ediyor. Yakın plan çekilmiş fotoğraflarda taş; insan bedeni, yeryüzü, bazen de bilinmeyen bir coğrafya. Saniyede 2400 kare hızda çekilen videoda, karanlıkta dağılan toz parçaları yeni ve bilinmeyen bir evrenin ve sistemin mümkünlüğünü gösteriyor.
Burası, kaybolmak isteyeceğiniz bir yer. Aynı zamanda; çarpık yapılaşma, TOKİ, kentsel dönüşüm gibi meseleleri odağına alan işlerden başka bir dil konuşuyor bu dünya. Bir taşın bazen yıkıcı olabileceğini, bazen de bütün şiirselliğiyle en küçük ve görünmez parçasının büyüleyebileceğini gösteriyor. Akagündüz’ün ‘Akıntısı’ bu anlamda ‘Çivisi Çıkmış Dünya’yı selamlıyor.
Gordon- Matta Clark’a ait 1974 tarihli Yarılma, 1974
(Splitting), mimari – sanat ilişkisine ve kamusal alandaki sanatsal müdahalelerin 40 yıl öncesine götürüyor bizi. Mimariye anarşist bir yaklaşım getirmesinden dolayı kendisini ‘anarchitecture’ olarak tanımlayan gruba dahil olan sanatçı ‘Splitting’de terk edilmiş bir binayı ortadan ikiye keser. Bu fiziksel yarılma beraberinde, mekansal ideolojileri ve mülkiyet meselesini ve aidiyet kavramını sorgulamaya açar.
Halil Altındere’nin ilk kez Madrid’teki bağımsız sanat mekanı C24’te gösterdiği Harikalar Diyarı, 2013 (Wonderland) İstanbul’un mütenalaşmaya maruz kalmış bölgelerinden Sulukule’de geçiyor. Hip hop grubu Tahribat-ı İsyan ve Fuat Ergin ile birlikte gerçekleştirilen, müzik videosu ’Sanat ve müzik silahınız olsun’’ sözleriyle kentsel dönüşüme karşı bir direniş.
Kaan Karacehennem ve Franz Von Bodelschwingh tarafından çekilmiş 300 saatlik filmden 20 dakikalık bir kurgu, Azılı Yeşil, 2013 (Violent Green) adıyla bienalde. Videoda Lale Müldür’ü bir bebek arabasının İstanbul’un bir türlü olamayan kaldırımlarında taş bebeğini taşırken sohbet ediyor. Yanındaki kişiyle gerçekleştirdiği bu konuşma, aslında çoklu bir sohbet. Kaldırımların imkansızlığı ve İstanbul’un hiç bitmeyecek bir inşaat alanı olması geçiyor bu sohbette. Ve birden deniz kenarına geçiyoruz. China Woman’ın ‘’I’m your woman’’ı başlıyor.
Cinthia Marcelle ve Tiago Mata Machado’nun 9, 37 dakikalık videosu Yüzyıl, 2011 (The Century) kaos ve dengeyi bir araya getiren bir video performans. Yüzyıl; teneke parçaları, boyalar ve boya kutuları, tahta parçaları gibi malzemelerle boş alan bir başkaldırı ortamına dönüşür. Gündelik malzemelerin sesi, sokak sesine karışır. Görüntü, boş bir kanvastan yola çıkarak boyaların ve malzemelerin karıştığı renkli bir zemine dönüşür. Yüzyıl; yaratılan mikro alanda, insan görüntüsüne yer vermeden iktidar ilişkilerine gönderme yapar.