Resimlerinizi “bilinmeyen bir uzamda süregelen, bilinmeyen bir serüven” olarak tanımlıyorsunuz. Bu bilinmeyenlik tanımından yola çıkarak, çalışmalarınızın planlı bir şekilde mi yoksa spontane mi geliştiğini sormak isterim. Çalışma sürecinizden biraz bahseder misiniz?
Belli bir konsantre olma süreci var, çalışmaya başlamadan önce o enerjiyi toparlamanız gerekiyor. Resme başlamadan önce herhangi bir taslak ya da bir planlama süreci geçirmiyorum. O yolculuk içerisinde resim kendisini ortaya çıkartıyor. Geçmişte konu üzerine çalışmalarım da olmuştu ancak artık çok fazla konu odaklı çalışmıyorum.
O an hissettiğim duygularla şekilleniyor resim. Bana o duyguların ne olduğunu sorduklarında, ‘yaşlanmış’ ya da ‘yerleşmiş’ olarak tanımlıyorum duygularımı. O an ki hava, hayattan beklentiler, o an ki heyecan… Tüm bunlar resmin oluşumunda etkili olan etmenler.
Resimlerinizi yaparken nerelerden beslenirsiniz, diğer disiplinlerden etkilendiğiniz zamanlar oluyor mu?
Başka sanat dalları olarak düşünürsek, tabii ki müzik çok etkiliyor beni. Klasik ve jazz müzik dinlerim, etnik müzikleri de seviyorum.
Etkilendiğim diğer şeylerin başında ise doğa geliyor. Doğanın her hali güzel benim için, her mevsimi severim. Yaşama dair her şeyin beni beslediğini söyleyebilirim. Sizinle beraber oturmak, sizinle konuşmak, bu havayı solumak gibi yaşadığım her şey beni etkiler. Görmek çok önemli, o anı hissetmek…
Sanat fuarlarını yakından takip ediyor ve katılıyor musunuz?
En son 2010’da Tüyap’a katılmıştım, kişisel bir sergim gerçekleşmişti. Ondan önce de 2008’de Contemporary İstanbul’a katılmıştım. Bunlardan sonraki beş senede de yurt dışında sergilerim oldu ve de uluslararası bir sempozyumun koordinatörlüğünü yaptığım için çok fazla vakit bulamadım açıkçası.
Çalışmalarınızı ve çalışma tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Çalışmalarımın birbirine benzer işler olması gibi bir kaygım yok. Bu biraz cesaret gerektiren bir konu bence. Herkes sergilerde yer alan eserler arasında bir tutarlılık bekler. Belki de ben tutarsız bir insanım bu anlamda. Aynı fırçadan aynı elden çıktığını hissedebileceğiniz çok farklı işlerimi görebilirsiniz.
Sanat eserlerinde öncelikle sorguladığım şey (bir izleyici olarak da) o eser ile ne-kadar diyalog halinde olduğum. Bu sebeple kendi yaptığım işlerde de o diyaloğu yakalamaya çalışıyorum. Farklılığı ve renkliliği seviyorum. Bu durum işlerime de yansıyor. Bazen bir resmin altyapısına başladığımda ardından yapmak istediğim noktaya geldiğimde, henüz bitmeden güzel olduğunu düşünerek bırakabiliyorum. Bazı işler bitmemiş olur, ancak benim kafamda bitmiştir onlar.
Takip ettiğiniz güncel sanatçılar kimler?
Çok takip ettiğimi söyleyemem ama yakın arkadaşlarım var onların işlerini seviyorum. Sabire Susuz, Mustafa Horasan, dün İstanbul Modern’deki sergisini ziyaret ettiğim Mehmet Güleryüz’ün işlerini çok beğenirim.
İzmir’de yaşıyorsunuz bildiğim kadarıyla, çalışmalarınızı sürdürdüğünüz bir atölyeniz var mı?
Evet İzmir’de yaşıyorum. Bir atölyem yok, her yerde resim yapabiliyorum. Müstakil bir Rum evinde yaşıyorum. Evim büyük olduğu için her tarafını kullanabiliyorum. Evin ikinci katında büyük bir salonu kendime ayırmıştım çalışmak için, fakat sonrasında orada kendimi çok iyi hissetmedim. Sonra mutfakta çalışmaya başladım, büyük bir mutfağım var. Zaman zaman da bahçede çalışıyorum. Her yer olabilir çalışma mekânım.
Artcollection’da gerçekleşen ‘Geçerken’ isimli serginizden biraz bahsedebilir misiniz?
Yaşadığımız her şey sadece o anda olur anların geri dönüşü ya da tekrarlaması mümkün değil. Her bir halka kendi içinde geçmişi ve geleceği barındırıyor. Bu halkalar arasında geçiş yaparken yeni bir dünya yaratabiliyorsunuz. Serginin ismi olan ‘Geçerken’ buradan geliyor.
Resmin kuralları, planlanlaması beni çok ilgilendirmiyor, bunlar üzerinde çok fazla düşünmem. Elbette bunlar üzerinde bilgi sahibiyim, gözüm çok iyi eğitilmiştir, yıllardır bu işin içindeyim. İçimdeki çocuksu duyguları tuvale aktarıyorum, hayattaki hareket ve dinamizim, naiflik benim tablolarımda kendini gösterir. Benimsediğim belirli bir duygu yok, bir-sürü duygum var benim. Önemli olan kendime ne kadar dürüst olabildiğim. Bunun savaşını veriyorum, yeterince dürüst olup olmadığımı sorguluyorum. Resim kendisini anlatır, yeter ki emek harcansın. Ayrıca her resim, bir şey sunmak zorunda da değil.
‘Geçerken’ için özel bir çalışma süreciniz oldu mu?
Resimlerin bir kısmını İtalya’da yaptım. Ondan önce de İzmir’de çalıştığım bir birikimim vardı. Sonrasında galeri ile belirlediğimiz tarihlere göre hazırlıklarımı hızlandırıp tamamladım.
Koordinatörlüğünü yaptığınızı söylediğiniz Old House New Art’dan biraz bahsedebilir misiniz?
Ben eski Rum evlerinin restorasyonunu yapıyorum, bunlar izin almak açısından zorlu süreçler olabiliyor. Bu evlere sahip çıkılması amaçlı bu sempozyumu başlattık. Geçen yıl düzenlediğimiz Avrupa’dan birçok sanatçının katıldığı Old House New Art’da mübadele konusunu işledik. Bu sene projenin beşincisini düzenleyeceğiz.
Sergi sonrasında yeni projeleriniz var mıdır?
Bu sergi sonrasında 5. kez gerçekleşecek olan Old House New Art’a yoğunlaşacağım. Ondan sonraki süreci ise bilmiyorum. Çalışmalarımız devam ediyor olacak.