09 HAZİRAN, CUMA, 2017

Bir Kaçıştan Ziyade Yeniden Kurgulama: Dünya’dan Çıkış Yolları

Küratörlüğünü Fulya Erdemci, Kevser Güler ve Ilgın Deniz Akseoğlu’nun üstlendiği Cappadox 2017’nin çağdaş sanat sergisi “Dünyadan Çıkış Yolları”, 12 Haziran’a kadar Uçhisar, Keyşidere (Göreme) ve Avanos’ta ziyaret edilebiliyor.

Bir Kaçıştan Ziyade Yeniden Kurgulama: Dünya’dan Çıkış Yolları

Cappadox’un 2017’nin teması olan “Dünya’dan Çıkış Yolları”, ismini yazar, şair ve sanatçı Sami Baydar’ın 1990 tarihli aynı adlı kitabından alıyor. Baydar, eylemin yetersiz hatta imkânsız olduğu koşullarda, sanat ve şiiri özgürleşmenin imkânı olarak görmeyi ve anlam üretimi aracılığıyla dünyayı yeniden kurmayı öneriyor. Fulya Erdemci, Kevser Güler ve Ilgın Deniz Akseoğlu ile bu yılın sergisini, çalışmaları ve üretimlerin kültürle ilişkisini konuştuk.

“Dünyadan Çıkış Yoları” aynı zamanda Cappadox’un bu yılki temasıydı. Bir kaçıştan ziyade yeniden kurgulamaya cesaret veren Cappadox’un çağdaş sanat programından ve devam eden sergiden biraz bahsedebilir misiniz?

“Dünyadan Çıkış Yolları”, 2012 yılında kaybettiğimiz yazar, şair ve sanatçı Sami Baydar’ın 1990’da yayımlanan bir denemesinin başlığı. Bu metinde, Sami Baydar “Dünyadan çıkış yollarını yalnızca odalara kapatılan çocuklar bilir” diye yazar. Baydar, mutlak fiziksel kısıtlılığın, içinde bulunduğumuz olgusal gerçekliğin ötesine geçebilen, onu dönüştürebilen hayal gücünü tetikleyen bir yönü olduğuna işaret ediyor. Baydar, eylemin yetersiz, hatta imkânsız olduğu koşullarda, doğrudan sanatın açabileceği yollara ve imgesel alana atıfta bulunuyor, özgürleşmenin imkânı olarak şiirsel eylemi –anlam üretimi ve dünyayı yeniden kurmayı– öneriyor. Bu aslında, “poesis”e, “şiir”in eski Yunan’daki etimolojik kökenine referans veriyor, yani doğrudan sanat eseri aracılığıyla, dünyayı yeniden anlamlandırarak, yeni dünyalar yaratmakla ilişkili.

Furkan Temir

Sergideki çalışmalar da bu konsept etrafında şekilleniyor. Çalışmalardan biraz bahsedebilir misiniz?

Sergiye katılan birçok sanatçı, ilksel olanı bugünün bağlamında tekrar düşünüyor. Alper Aydın, Keyişdere vadisinde 20 Mayıs’ta gerçekleşen Barınak isimli performansında, bu coğrafyadaki yerleşme biçimlerine gönderme yaparken, insanın inşa etme, yaşam kurma jestini de tekrarlar, toprakla kendi bedeni etrafına bir koza örer.

Yaşam Şaşmazer sergi için ürettiği Tahribat başlıklı çalışmasında, azizlerin inzivaya çekilme geleneğinden ve Kapadokya’da doğaya eklemlenmiş yaşam tarzlarından etkilenir. Şaşmazer, “dünyayı dönüştürmek, kendimizi dönüştürmek, yeniyi oluşturabilmek için eskiyi 'öldürmek' gibi fikirlerin etrafında" biçimsel olarak düşünüyor. Sanatçının, içe dönerek toprağa kapanmış bir kadın figürünü, gözden uzak bir mağarada yattığı koza uykusunda, doğa tarafından işgal edilirken betimleyen heykeli Keyişdere Vadisi’nde bir mağarada yer alıyor.


Deniz Gül 2003 tarihli projesi Arzunun Kanatları / Wings of Desire başlıklı heykel yerleştirmesini Keyişdere Vadisi’ne uyarladı. Başlığını Wim Wenders’in aynı adlı ikonik filminden alan bu heykel yerleştirmesi, arzunun özgürleştirici gücünü melek metonimiyle birleştiriyor. Kiremitlerin melek kanatları formunda dizilmesinden oluşan bu yerleştirmede sanatçı, iki kanat arasında izleyicilere yer açarak, bu kiremitten kanatların nasıl izleyici ile birlikte canlanarak bir melek imgesine dönüştüğünü gösteriyor. Proje, uçma arzusunu ve değişim potansiyelini tetiklerken, mekânsal özgürlük hissini araştırıyor. Aynı zamanda insan bedenine oranla devasa büyüklükteki bu kanatlar, katılımcıyı mitolojik bir figüre dönüştürüyor. İzleyicinin katılımıyla tamamlanan bu proje, ziyaretçileri Kapadokya doğasına uzanıp üzerimizden akıp geçen gökyüzünü seyrederek hayal kurmaya davet ediyor.

Furkan Temir

Sesin evrende kaybolmadığı bilgisinden yola çıkarak geliştirdiği Dinle Serisi heykel yerleştirmesiyle Nermin Er, sessizliğin sesini, Kapadokya’nın vadilerinde yüzyıllardır yankılanan sesleri -kayaların, çalıların, suyun, yerin, göğün sesini- dinlemeye davet ediyor. Sanatçının “belki çıplak kulaklarla da, belli bir konsantrasyon aralığında edinilebilecek bir algıyı harekete geçirecek” şiirsel ve oyuncu yerleştirmesi Keyişdere Vadisi’nde ve Avanos Parkı’nda yer alıyor. Sanatçı ayrıca Yan Yana isimli hassas kâğıt işleriyle bu vadide bulunan bir güvercinlik mağarasına da müdahalede bulundu. Kâğıt işlerinde sıkça rastladığımız kırılgan minik iskeleleriyle sanatçı, bu coğrafyanın doğal nedenlerle olduğu kadar, insan eliyle de tahrip edilen doğal ve tarihi yapısını vurgularken, arkeoloji ve restorasyon çalışmalarının orantısız ama iyi niyetli çabalarına da işaret ediyor.

​Erdağ Aksel sergide Karşılaştırmalı Belirsizlik isimli heykel yerleştirmesiyle yer alıyor. Her parçası orijinal marangoz metresinin 15 kez büyütülmesiyle elde edilmiş 3 metre uzunluğunda birimlerden oluşan heykel yerleştirmesi Keyişdere Vadisi’nde sergileniyor. Sanatçı, Kapadokya’nın olağanüstü coğrafyasında bir ölçüm aletine referans veren formlar kullanarak yalnızca aletin metaforik anlamlarına atıfta bulunmuyor. Aynı zamanda ölçü, ölçek ve mekân arasındaki ilişkiyle de bağlantı kuruyor. Kapadokya’nın algıda yanılsama yaratan doğasına bir tür ölçek veren Aksel, algıda oluşan bu yanılsamayı gösterirken, aynı zamanda ölçümün her zaman görece olan kesinliğini de sorguluyor. 

Furkan Temir

Kapadokya tarihinin, pek çok tarım toplumuyla da ortak olan, “hayvanlarla bir arada yaşama ve birlikte bir topluluk olmanın deneyimlendiği” kesitinden ilham alan İris Ergül, sergiye Keyişdere’deki bir peribacasının içinde, güvercinlik olarak da kullanılan mağaraya uyguladığı heykel yerleştirmesiyle katılıyor. Keşişlerin de yaşamış olduğu bu vadideki mağaralar, Kapadokya’daki diğer mekânlar gibi, yüzyıllar içinde hem mimari hem de işlev olarak farklılaşarak hibrid katmanlar oluşturmuşlar. Sanatçı, bu farklı katmanları, Hıristiyanlıktan Şamanizme uzanan inanç kültürleri ve başka türlerle yoldaşlık düşüncesiyle birleştiriyor.

Chaupisat Kardeşler, sergi için hazırladıkları Tatil Köyü başlıklı projelerinde, kayalara oyulmuş geleneksel arı kovanlarından esinleniyor. Peribacalarının üzerlerine açılan deliklerle, içeride kolonilerin barınmasını sağlayan bu “kovanlar” binalaşarak mimari bir katman da kazanıyorlar. Sanatçılar buradan yola çıkarak, Modernist mimarideki erkek egemen rasyonalite ve estetik anlayışı sarsan kadın mimar ve tasarımcı Charlotte Perriand’ın yapılarının estetik, mimari ve toplumsal vaatlerine referansla, Kapadokya’daki bu çok özel geleneksel arı kovanlarını, 1970’lerde inşa edilen devasa modernist tatil kompleksleri fikriyle bir araya getirerek, Keyişdere Vadisi’ndeki arı kolonileri için bir “dinlenme tesisi” tasarladılar. Kolonilerdeki üretim ilişkilerinde ortaya çıkan bir nevi “kadın egemen” yapı (kraliçe arı ve işçi arılar) ile daha iyi bir tasarımın daha iyi bir toplum yaratacağına inanan Perriand’ın mimarisi arasında kurulan paralellik, arıların dünyanın ekolojik geleceğinde oynadığı rol de göz önüne alındığında, yalnızca 70’lerdeki toplumsal ütopyaya ince bir gönderme yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Dünya gezegeninin geleceğiyle ilgili de bir işaret veriyor.

Furkan Temir

Annika Erikson, Avanos’ta, Kızılırmak’ta bulunan yapay adacıkta yaşayan kazlarla ilgili gözlemlerini ve kişisel içgörülerini şiirsel bir dille paylaştığı çalışması, Kazların Hükmü (Avanos'un cesur ve yorgun kazlarına) başlığını taşıyor. Kazların bireysel portrelerinin yer aldığı video işi Avanos’taki Hacı Nuri Bey Konağı’nda gösteriliyor. 

Lara Favaretto’nun, Kapadokya için gerçekleştirdiği projesi Kazmak: Boş Tarihler Atlası da araştırmaya dayanıyor ve documenta13 (2012) için Kabil’de başladığı “zaman kapsülü” fikrinin devamı niteliğinde. Proje, Favaretto’nun Kapadokya’da yaptığı araştırmalarından sonra seçtiği altı alandan, Aşıklı Höyük, Keyişdere, Helvadere, Gökçetoprak, Çavuşin ve Yaprakhisar’dan aldığı toprak örneklerini içeriyor. Favaretto, alanları seçerken, bilimsel ya da kendi içinde tutarlı bir tarihsel ve jeolojik yaklaşımdan çok, akademik disiplinlerin bakış açıları ve araştırma alanlarının arasından kayıp gidebilecek farklı tipte hikâyelerin yaratacağı çarpık bir perspektif oluşturmayı tercih ediyor. Örneğin bir Neolitik yerleşim alanı olan Aşıklı Höyük, beyin ameliyatına ev sahipliği yapması nedeniyle seçkide yer alıyor. Yerleştirme, Avanos’taki Hacı Nuri Bey Konağı’nda yer alıyor.  

​Halil Altındere’nin Berlin’deki nbk için geçen yıl ürettiği Uzay Mültecisi, 2016 [Space Refugee 2016]’de bölgenin başka gezegenleri hatırlatan jeolojik yapısını da kullandığı, bilimkurgu filmlerini ve dilini de hekleyen, mülteciler için Mars’ta bir yaşam alanı fikriyle oynuyor. Yerleştirmenin öne çıkan parçalarından biri, 1987 yılında Sovyet uzay aracı Soyuz TM-3 ile Mir Uzay İstasyonu’na yedi günlük bir yolculuğa çıkmış olan Suriyeli kozmonot Muhammed Ahmed Faris hakkındaki film. Esad rejimine karşı demokratik muhalefet hareketini destekleyen, SSCB’nin eski kahramanı bugün İstanbul’da mülteci olarak yaşıyor. Altındere’nin yerleştirmesi Avanos’taki Sofa Otel’de görülebilir.

Furkan Temir

Héctor Zamora, bir Türkiye metaforu olarak, Knidos’ta bir taş üzerinde keşfedilen labirent çizimine referansla bir labirent yapısı yarattı. Doğu labirentlerinin bu erken dönem örneği, arada hiçbir kestirme yol bulunmaksızın merkeze kadar yürüyüp geri dönmeyi sağlayan bir rota sunuyor. Hakikat Örtülü Olarak Ortaya Çıkar adlı heykel yerleştirmesi için yerel olarak üretilen delikli kiremitlerden yararlanan sanatçı, “açık ile örtük arasında farklı bir algılama imkânı, Türkiye ve dünyanın içinden geçtiği zamanlara ilişkin fiziki bir metafor” öneriyor. Yerleştirme Avanos Parkı’nda yer alıyor.

Mehmet Ali Uysal, çocuk oyunlarını hatırlatan “kağıt” uçak ve kayık formundaki, soyut üçgen formlardan oluşan, yapıldığı materyal ve yerleştirildiği yerle birlikte farklı anlamları açan iki “kağıt” heykeliyle bölgedeki en büyük ve en yüksek peribacası Uçhisar Kalesi’ne müdahalede bulunuyor. Sanatçının Houston Teksas’ta, holding yapılarında ve plazalarda görmeye alışık olduğumuz ayna gibi yansıtan bir metalden yapılmış, bir şirket binası önüne yerleştirilen “kağıt” uçak formundaki heykeli, savaş ve kapital ilişkisini hatırlatırken, paslı yüzeyiyle yeşillikler içinde yer alan uçağı nostaljik bir kalıntı hissini uyandırıyor. Uçhisar Kalesi’nin üzerine yerleştirilen, kâğıttan kayık formundaki heykeli, bu coğrafyanın bir dönem sular altındaki jeolojik geçmişine işaret ederken, meydandaki bir binanın üzerine zorunlu iniş yapmış ya da çakılmış gibi duran uçak heykeli de oyun, savaş ve politikanın iç içe geçtiği, gündelik dilin parçaları durumuna geldiği günümüze işaret ediyor.

​Guillaume Bijl, Şöhret Yolu projesiyle, küresel olarak yükselen siyasi popülizm ve şöhret fetişizmi sorularını ele alan Guillaume Bijl, sergi için Kapadokya’daki kitlesel kültürel turizm olgusunu yorumladı. Çağdaş “yıldızlar”dan bir seçkiye odaklandığı projesinde sanatçı sahip olduğu şöhreti hak eden tenis yıldızı Federer’le, sanatçının basit bir hata olarak adlandırdığı Tea Party / Çay Partisi hareketinden siyasetçi Sarah Palin gibi çağımızın “yıldızlarını” bariz olanın ötesindekini gösterecek farklı bir bakış açısıyla yan yana getiriyor. Guillaume Bijl, bu “kentli” yerleştirmeyi büyük ve kalabalık bir şehir merkezi yerine, Uçhisar Kalesi’nin girişine yerleştirerek projenin ironik etkisini artırmayı hedefledi.

Furkan Temir

Doğrudan bu bölgenin, yaşamsal, sosyal ve coğrafi geleneklerine bakan sanatçılardan Yasemin Özcan seramik geleneğini bugüne taşıyan Avanoslu usta ve atölyeleri öne çıkaran video işinin yanı sıra, ustaların üretimlerini bir araya getiren kolektif kamusal bir heykel üretiyor. Sanatçı sergi için Toprak Hepimizin Anası isimli bir video çalışması ve Dünyadan Çıkarken başlıklı kolektif bir kamusal heykel gerçekleştirdi. Avanos’ta bulunan Hacı Nuri Bey Konağı’nda yer alan video çalışmasında, seramik geleneğini bugüne taşıyan Avanoslu usta ve atölyelere atıfla, en ilksel olana, toprağa, toprakla iç içe geçmiş yaşam anlayışına ve üretime yoğunlaştı. Film, kaolen yatağından üzüm bağlarına, çömlekçiliğin toprakla olan ilişkisini, yine bu bölgedeki en eski tarım geleneği olan bağcılık ve şarapçılıkla birleştiriyor. Sanatçı, video işinin yanı sıra, Avanos’taki ustaların kişisel üretimlerini bir araya getiren kolektif kamusal bir heykel de tasarladı. Ortak üretim ve dayanışmanın, dünyadan çıkışın ya da dünyayı bulmanın bir yolu olabilme ihtimalini araştıran Özcan’ın kolektif kamusal heykeli Avanos Parkı’nda izlenebiliyor.

Suyu “geçmiş ve gelecek arasında bağlayıcı bir unsur” olarak gören Serkan Taycan ise, sergi için ürettiği Hidro Lab Kapadokya projesinde, Kapadokya’nın suyla, Kızılırmak’la ilişkisi üzerine yoğunlaşıyor. Sanatçı bir tartışma platformu oluşturarak Avanos’tan geçen Kızılırmak’ın geçmişteki ve bugünkü durumu ve kullanımı üzerinden evrensel su politikalarının yaşam alanlarımıza etkisini inceliyor. Proje, Avanos’ta bulunan Hacı Nuri Bey Konağı’nda yer alıyor.

Müzik ve çağdaş sanatın imkânlarını bir araya getiren Karin Sander sergiye, izleyicilerin algıları ve önyargılarıyla oynamayı hedefleyen, konser deneyimiyle ilgili iki performansla katıldı. En Yüksek Notalara Çıkmak performansı, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü’nden müzisyenler/akademisyenlerin iş birliğiyle, İbrahimpaşa’daki köprü üzerinde gerçekleşti. Bu performansta müzisyenler, klarnet, flüt ya da Doğu müziğine ait kanun gibi enstrümanlarla doğaçlama yaparak, her biri enstrümanın kapasitesinin yettiği, müzisyenin kendi enerjisi ve çabasının el verdiği ölçüde en yüksek notalara çıkmaya çalıştı. Uçhisar’daki Bezirhane’de Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Resim Bölümü’nden öğrencilerin işbirliğiyle, gerçekleşen Yıldırım Konseri performansında ise, her öğrenci, farklı bir çocuk şarkısı ritminde flaş ışıklarını kullanarak, bir şarkı ve ışık kakofonisi oluşturdu.

Ayrıca, Avanos’ta bulunan Hacı Nuri Bey Konağı’nda, Muharrem Gürdal, Aziz ve Murat Güzelgöz, Nurettin Mantar, Selahattin Şahin ve Mükremin Tokmak’ın kişisel arşivlerinden oluşan, bölgenin coğrafik, kültürel ve sosyal geçmişini örnekleyen bir arşiv sergisi de yer alıyor. Yine bölgedeki sanatsal eğilimleri bir araya getiren Kapadokya Sanat İnisiyatif’nin “Liberal? Mekanik?” adlı sergileri de Museum Otel’in sanat galerisinde yer aldı.

Furkan Temir

Kapadokya çarpıcı bir coğrafya. Sergi mekânları sanatçılara ve üretimlerine göre mi belirlendi? Mekânların işlerle olan ilişkisini anlatabilir misiniz?

Genel olarak, davet ettiğimiz sanatçılar, her yıl Cappadox’a özel işbirlikleriyle, mekâna özel ve bağlama duyarlı yeni projeler üretiyor. Her sanatçı, işini üretmeden önce bölgeye gelip araştırma yapıyor, daha önceden bizim belirlemiş olduğumuz lokasyonlar ve mekânlar için yeni işler üretiyorlar. Ya da daha önce üretilmiş işler için, mekân bakıyorlar. Görselliği bu kadar güçlü bir coğrafyada, görsel alana dair iş üretmek kolay değil. Kapadokya, takımadalar gibi birbirinden kısa mesafelerle ayrılmış ama benzerlikler de taşıyan, aralarında muhteşem bir coğrafyanın aktığı, Uçhisar, Ortahisar, Sinosos, İbrahimpaşa, Avanos, Hacı Bektaş Veli ve Göreme gibi birçok küçük köy ve ilçelerin toplamından oluşuyor. Yani coğrafyayla insan topluluklarının bir arada yaşadığı toplumsal alanlar neredeyse iç içe geçmiş. Tabii ki bu durum çok farklı ilgi alanları ve sanat pratikleri olan sanatçılar için çok zengin bir içerik ve fiziki bağlam sunuyor.

Cappadox’un ilk yılından bu yana yaşam alanlara ve doğal dokuya, Uçhisar’ın yanı sıra, Göreme yakınlarındaki Keyişdere Vadisi’ni ve bölgedeki entelektüel enerjinin yoğunlaştığı, Kızılırmak kıyısında yer alan Avanos’u da sergiye dahil ettik. 

Furkan Temir

Cappadox ilk yılından bu yana Kapadokya yereliyle ilişki kuruyor. “Dünyadan Çıkış Yolları”nda bu ilişkiye vurgu yapan işlerden bahsedebilir misiniz?

Kapadokya’da yalnızca muhteşem coğrafyaya ya da katmanlı tarihe bakmadık. Kapadokya’nın yaşayan değerlerini ortaya koyan kişi, kurum ve yapılarla da iletişime ve ilişkiye geçmeye çalıştık. Üç yıldan bu yana, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Resim Bölümü, Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü ve Organik Tarım Bölümü’yle farklı projelerde iş birlikleri yaptık. Bu yıl gerçekleşen Karin Sander’in iki performansında da bu iş birliklerine devam ettik. Yine bu yıl, Jeoloji Gezisi’yle birlikte Hacettepe Üniversitesi ve Serkan Taycan’ın “HidroLab” projesiyle birlikte de Kayseri Erciyes Üniversitesi ve Abdullah Gül Üniversitesi akademisyenleriyle işbirlikleri yaptık. Yasemin Özcan’ın Avanos’un seramik geleneğine işaret eden birbiriyle ilişkili iki projesinde, Avanos’lu ustalarla işbirlikleri geliştirdik. Yine bu yıl, iki yıl önce sanatçı, akademisyen ve zanaatçıları bir araya getiren Kapadokya Sanat İnisiyatifi’nin sergisini paralel etkinlikler kapsamına aldık. Kendi çaba ve imkânlarıyla bölgenin arşivini tutan, koleksiyon oluşturan kişilerin arşiv ve koleksiyonlarından oluşan bir arşiv sergisi oluşturduk, konuşmalarla bu çalışmayı destekledik.

​Bu çaba ve birikimi görünür kılmak ve evlerde saklı görsel ve yazılı belgeleri paylaşarak, kolektif bir Kapadokya arşivi oluşturmaya başlamak istedik. Bunu, Hacı Nuri Bey Konağı’nın Avanos’ta bir müzeye, kalıcı bir kültür sanat mekânına dönüşmesi sürecinde bir ufku işaret etmek niyetiyle yapıyoruz. Bu bir başlangıç, çünkü o belgelerin okunup, çevrilip anlaşılması yıllar alacak... 

0
5794
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage