Aslı Çavuşoğlu’nun 5 Mayıs tarihinde KRANK Art Gallery’de açılan sergisi “Kırkpare” sanatçının üç ayrı sanatsal çalışmasının kesişiminde konumlanıyor. Galeri alanında bir yapbozun parçaları gibi konumlanan çalışmaların herbiri birer hikâye fısıldıyor.
Aslı Çavuşoğlu İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. Projeleri kültürel ve tarihsel olguların bireylerce nasıl dönüştürüldüğünü, temsil edildiğini ve yorumlandığını inceliyor. Çeşitli mecralar üzerinden çalışan sanatçı, projelerinde sıkça bir tercüman, yazar ya da danışman rolü üstlenerek, ortak tarihlerimizin güvencesiz ve öznel doğasının altını çiziyor. Geçtiğimiz yıllarda "Taşlar Konuşuyor" isimli sergisiyle ARTER'de yer alan sanatçı, 14. İstanbul Bienali'nin de dikkat çeken isimlerindendi.
Aslı Çavuşoğlu’nun 14. İstanbul Bienali’de yer alan Kırmızı/Kırmızı adlı eseri “Kırkpare”de karşımıza çıkan ilk hikâye oluyor. Bienalin ardından MoMA, British Museum ve Katar’daki Mathaf Müzesi koleksiyonlarına dahil olan çalışma, “Ararat Kermesi” böceğinden elde edilen kırmızı ile Türk kırmızısını ele alıyor. Sanatçının dünyada bu boyayı üreten tek adamın peşine düşüp kendini Yerevan’da Eski Elyazmaları Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde bulmasıyla gelişen çalışma, MÖ 7. yüzyıldan beri Aras Nehri kıyısında bulunan bir böcekten elde edilen özel kırmızı pigmente odaklanıyor. Bu pigment ki 1915’ten sonra yapımı sona eren bir boya tekniğinin kapılarını aralıyor. Aras Nehri kıyılarında bulunan bir bitkinin köklerinde hayat bulan böcek, Türkiye ve Ermenistan’ın sınırını oluştururken ve her iki tarafta da yaşamını sürdürme mücadelesi veriyor. Sanatçının çalışmalarındaki “kırmızı” hayat, canlılık, ölüm, enerji, kader, mücadele temalarına vurgu yapıyor.
Yapbozun ikinci bölümünde bizi Çavuşoğlu’nun Taşlar Konuşuyor adlı çalışmasından eserler selamlıyor. Sanatçı, 2013 yılında ARTER’de gerçekleştirdiği “Taşlar Konuşuyor” sergisi için 71 arkeolojik eserden yola çıkmıştı. Türkiye’de yapılan birçok kazıda bulunmuş, ancak sergilenmeye “layık” görülmemiş arkeolojik eserler üzerine bir çalışma olan Taşlar Konuşuyor, görünmeyen ya da dikkat çekmeyene odaklanıyor. Taşlar Konuşuyor arkeoloji müzelerinde karşılaşılan sınıflandırma üzerine kurulu değer sistemi üzerine bir eleştiri niteliği taşıyor.
Serginin son bölümünde ise ucuz imitasyonları satışa sunulan ve seri üretimle daha da yapaylaşan mücevherlerin fotogramları karşımıza çıkıyor. Fotoğraf kağıdı üzerine taklit mücevherler pozlanarak üretilen çalışmalar, Osmanlı’da tarihi mücevherciliğin parçalarını simgeliyor. Sanatçı bu çalışmasıyla diziler vesilesiyle popülerleşen Osmanlı yaşam tarzının sembollerine odaklanıyor. Osmanlı mirasını yapay bir şekilde canlandıran semboller, birer kurgu ögesi olarak sıralanıyor.
“Kırkpare” 1 Temmuz’a dek KRANK Art Gallery’de ziyaret edilebilir.