Nejat Satı'nın Pi Artworks İstanbul'un Karaköy'deki yeni mekânında açılan "Karanlıktaki Işık" başlıklı sergisi, kırılgan bir ifadeyle, ışığın resimdeki gücünü sorguluyor. "Karanlıktaki Işık"; Satı'nın daha önce Pi Artworks Londra'da açılan sergisindeki Cracks serisinden de eserlerin gösterildiği, bütünsel anlamda ışık, renk ve tuval üzerindeki yanılsamaları ele alan, belki de resmin ilk sorularına tekrar bir sorgulama niteliğinde değerlendirilebilecek, heyecan ve illüzyon dolu bir sergi.
Nejat Satı’nın sergide yer alan yeni serisinde florasan ve glow renkler kullanarak ortaya koyduğu tuvalleri "blacklight" ışıklar ile karşımıza çıkıyor. Satı renk seçimlerini, belli bir rastlantısal algı ile, tuvallerini estetik sonuca götürecek algoritmik bir yaklaşımın sonucu olarak gerçekleştiriyor. Tuvallerin her bir katmanındaki renk geçişlerini oluştururken kullandığı plastik minimalizm, izleyicinin yaşadığı hazzı olağanüstü boyutlarda ortaya koyar nitelikte. Zamanın her geçiş anında, her salise, ışıkla birlikte görünen renkler de değişiyor. Satı, boya katları arasındaki bu renk değişimlerini çoğulcu bir sosyal yapının seçilimi olarak yaratırken, tuvaller arasındaki şeffaf ve katmanlı yapı ise görünen ve görünmeyen meseleler arasındaki ilişkiyi irdeliyor. Tuval yüzeylerini oldukça pürüzsüz bir şekilde işleyen sanatçı, sosyo-politik ve kişisel meselelerin ılımlı ve sakin ruh halini yansıtırken, tuvalin yanlarına taşırılmış olan boya katmanlarının kasıtlı varlığı ise pürüzsüz yapıya bir zıtlık olacak şekilde güncel durumun sert ve katı halini gözler önüne seriyor.
Satı'nın tuvallerinde gördüğümüz renkler, onun bireysel hayatı içindeki psikolojik ruh durumları ve sosyal politik çerçevede, toplumda, sokakta gerçekleşen olayların bir yansıması olarak aktarılıyor. Hızla değişen ruhsal dünya ve politik söylemler karşısında minimal bir söylem ve derin bir sorgulama biçimi olarak dikkat çekiyor. Işığın tuvaldeki yoğun gücü ve değişimi, kişilerin olaylara bakışları karşısındaki söylemlerin de farklılaşan transisyonlarına işaret ediyor. Her bir tuvalin katmanları arasındaki geçişler bu dönüşüm ile renk, ışık gibi somut nesneleri karanlık ve aydınlık gibi soyut kavramlarla birleştiriyor ve toplumsal olduğu kadar kişisel bir hikâyenin de bütün tabakalarını gözler önüne seriyor.
Satı'nın eserlerinde renk ve ışığın birleştiği noktada estetik bir cümbüş, karanlık ve aydınlık arasındaki esrarlı zaman dilimlerinde ise kaotikleşen bir realite söz konusu. Gün aydınlandığında beyaz ya da çok daha açık soft tonlarla izlenebilen tuvaller günün değişen saatlerinde gittikçe artan renk tonajları ile duruluk ve masumluk gibi imgelerden ayrılarak karanlıklaşan, ciddileşen ve gerçek durumlara referanslar oluşturan bir hâle bürünüyor. Satı, gece - gündüz, karanlık - aydınlık gibi zıtlıklar içinde sıklıkla değişmekte olan güncel “an”ları ortaya koyuyor.
Satı'nın renk seçimlerinde rastlantısallık ve tinsellik ön plandayken tuvaller üzerindeki kaygan katmanlar ise belli bir matematik sonucunda ortaya çıkar. Sanatçı hangi rengin yanına nasıl bir rengin geleceğine o an hissettiği duygu bütünlüğüne göre gelişigüzel/ rastlantısal olarak karar verir. Serileri yaşadığı kişisel ve sosyal olayların da bir sentezi olarak izlenebilir.
Başka bir açıdan ise Satı'nın sanat tarihindeki önemli isimlere yakın bir anlayışla klasik tabir edilen pentüre ışık ve renk oyunları yaratarak yaklaşımı, öldü denilen resmin hâlâ araştırılacak sorgulanacak boyutları olduğunu da gözler önünde seriyor.
Rembrandt'ın karanlık, loş ve buhranlı resimlerindeki küçük ve keskin ışık düşeyleri, Monet'nin Nilüfer Yaprakları üzerine düşen natürel gün ışığı, başka empresyonistlerin pentür üzerindeki derin tutkuları karşısında ışık ve renk sorgulamaları, kendilerini ikna edecek derecede defalarca resmederek en doğru ışık ve rengi ortaya koyma çabaları, ışık ve renk karşısındaki ihtiraslı arayışları… Daha yakın döneme yaklaştığımızda ise Mark Rothko'nun resimlerindeki kompozisyonlarda yer alan ahenk, James Turrell'in ışık ve renk ile estetiği ortaya çıkardığı olağanüstü armoni içindeki resimleri, Satı'nın tuvallerinde de yeni ve deneysel bir bakış açısıyla ele alınır.
Renk yolculuğuna duygusal bir hisle devam eden sanatçı, tuvallerinin zemininde ilk olarak siyah rengi kullanır ve tüm resmi bu siyahın üzerine inşa eder. Ona göre beyaz "cüretkâr" nötr bir varlık olarak üzerine gelen tüm renkleri kışkırtıcı bir etki ile ön plana atarken, siyah üzerine gelen renkleri sakinleştirir, içine çeker ve bir boşluk, ferahlama hissi yaratır. Satı böylece en temelde siyah zemin üzerine rastlantısal bir ruhsallık ile seçtiği renklerde metaforik bir anlam yaratır ve karanlık içindeki boşluk ve umut ışığı arayışını izleyiciye de aksetirir.
Florasan ışık altında koyu ve donuk renkler olarak karşımıza çıkan tuvaller, mekân içinde belli bir boşluk ve dinginlik yaratırken, güneş ışığıyla beslendikçe, ışığın daha yoğun olduğu saatlerde beyaza en yakın renkler olarak karanlık bir dünyadan umut beklentisine dönüşür. Dünyaya vuran ışık azaldıkça, tuvallerdeki fosforlu ve canlı renkler ışığa doymuş oldukları için yeniden varlıklarını görünür hâle getirip, isimsiz organizmalar olarak baş döndürücü bir çekicilikle değişken varlıklarını tekrar ortaya koyarlar. Tıpkı çocukken gece yattığımızda tavanda gördüğümüz fosforlu yıldızlar ve bulutlar gibi.
Sonuç olarak Nejat Satı, izleyiciye günün her anı değişen bir illüzyon içindeki tuvalleri ile derin bir buhrandan nefes alınabilecek bir dünyanın varlığını yeniden müjdeleyerek, umut arayışını ışık parıltıları eşliğinde haber verir. Tuvaller, ışık oyunlarıyla izleyiciyi içine dahil ederek kişide içe ve dışa dönük sorgulamalar yaratırken, kişiyi tuhaf bir paradoks ile tinsel bir dinginlik içine alır. Sakinleşme ile birlikte izleyici hazırlanmış olan bu oyuna kapılır. İzleyici, bu acayip düş halinden, oyundan uyandığında, yanılsamanın bıraktığı etkiyle, var olan gerçeklik ve hayal arasında, yalın bir renk ve ışık armonisi içinde tuhaf bir tedirginlik hissine kapılır. Satı'nın renk ve ışık üzerinden yarattığı ütopya ve reel distopyalar içeren göz alıcı sergisi, deneysel bir üslupla işlenmiş, optimist - pesimist ruh durumlarının ve sosyo-politik kaosun geçiciliğine, umudun varlığına işaret eden güçlü ve armoni içinde minimal bir sergi.
*Sergiyi 27 Ocak tarihine dek ziyaret edebilirsiniz.