1980'lerin sonlarına doğru bir yaz, Berlin’de sıradan bir gün. Ne sıradan ama... Düzen çatırdıyor, statüko değişiyor... Kadınlar da tabii. Kadının erkeğe göre ikincil görülüşünün karşısında duranlar, mücadelelerinin vazgeçilmez bileşenleri arasına sanatı da dahil etmişler. Kadınlar sanatta öne çıkıyor ve kadın bedeninin doğrudan sanatsal biçimlerde kullanımıyla kadın bedeninin metalaştırılmasını eleştiriyorlar. Feminist mücadeleye artık herkes bir şekilde aşina. Homoseksüellik yavaştan kapalı kapıların ardında yaşanmamaya başlıyor. Tam olarak İkinci Dalga’yla Üçüncü Dalga arasında bir yerdeyiz yani. Feminist düşüncenin yüzyıllar boyunca kat ettiği yola bakılırsa, gelinen nokta aslında hiç fena değil, ancak daha gidilecek yol hala uzun.
Eylül Aslan’ın "Herstory" adlı sergisine adım atar atmaz böyle bir hisse kapılıyorsunuz. Sanki bugünden kopmuş 30 yıl öncesine gitmiş gibisiniz. Birçok şey yeni, taze, alışılmışın dışında. Söylenecek çok söz var, umut var, değişim beklentisi, kadın direnişi... Var da var. Sergisinde 30 yıl öncesinin kelime dağarcığıyla, aslında 30 yıldır süren bir hikayeyi anlatıyor Aslan. Zaten bu yüzden "bu fotoğrafları daha önce görmüştünüz". Kelimelerin, imgelerin geçen zamana rağmen aynı kalışı feminist mücadeleye tanıklık, ortaklık mahiyetinde. İmgeyi görmediyseniz kelimeleri biliyorsunuz; kelimeleri bilmiyorsanız fikri duydunuz. Zaten fotoğrafların baskılarını yaparken de sanatçı muhtemelen bu eski, nostaljik, karıncalı havayı yaratmak istemiş, fotoğraflara bilinçli olarak analog makineyle çekildikleri havasını vermiş.
Aslan’ın sergide yer alan fotoğraf çalışmaları her ne kadar günlük hayattaki 'kadın-oluş' anlarını kayıt altına alsa da, kompozisyonlarda gerçeküstü bir hava var. Kadraja bütün olarak girmek yerine kadınlar kompozisyonlarda çoğunlukla uzuvlarıyla yer alıyorlar. Bu uzuvlara fallik objeler ve renkler eşlik ediyor. Erkek egemen bakışın hapsettiği kadın, bu günlük kompozisyonların içinde cinselliğini rahatça yaşarken spontanlığı üzerinden de bir nevi özgürleşiyor.
Serginin ana fikrinin en bariz olduğu yer ise başlığı. Sanatçı erkek egemen düzenin yaratısı olan 'his-tory'yi 'her-story' şeklinde ele alarak küçük bir dilbilgisi oyunuyla düzene tepkisini ortaya koyuyor. Dolayısıyla Eylül Aslan'ın oluşturduğu yeni dünyası "Herstory", içinde barındırdığı yalın ve günlük temsiller aracılığıyla, son derece ağır bir konuyu az malzemeyle anlatmaya muvaffak oluyor.