10 EKİM, PAZARTESİ, 2016

Çağdaş Hikayeler Sanatçılarıyla Sohbet-1

Sanatı Maslak semalarına taşımaya devam eden 42 Maslak Art!SPACE Gallery, 16 Ağustos tarihi itibariyle Çağla Cabaoğlu Gallery’nin "Çağdaş Hikayeler” sergisini ağırlamaya başladı. Birbirinden yetenekli sanatçıları sanatseverlerle buluşturan sergi; sanatçıların tarihsel, kültürel, mitolojik, lirik ve/veya politik temalarla ilişkilerini/ilgilerini ortaya koymayı amaçlıyor.

Çağdaş Hikayeler Sanatçılarıyla Sohbet-1

Farklı yaş, cinsiyet, etnisite ve kültür gruplarından gelen ve farklı medium’larla iş üreten sanatçıları aynı çatı altında buluşturan "Çağdaş Hikayeler” sergisi 16 Kasım tarihine dek ziyaret edilebilecek. Sergide yer alan sanatçılarla sohbetimizin ilk serisini yayımlıyoruz. Bu yazıdaki konuklarımız: Ayla Turan, Barış Sarıbaş, Evren Erol, Gökhan Deniz, Gökte Tunç, Gülce Yelken, Hakan Kırdar, Kerem Ağralı ve Kurt Bullend.

1-Sanat pratiğinizi kısaca nasıl tanımlarsınız?

2-Sanatçıların tarihsel, kültürel, mitolojik, lirik ve/veya politik temalarla ilişkilerini/ilgilerini ortaya koymayı amaçlayan "Çağdaş Hikayeler” sergisine hangi çalışmalarınızla katıldınız?

3-Önümüzdeki dönem projeleriniz arasında neler var?

Ayla Turan

1-1996 da Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümün’den mezun olduğumdan beri aktif olarak İstanbul’daki atölyemde ve yurt dışında farklı ülkelerde heykel çalışmalarıma devam ediyorum. Kamusal alanlarda yaptığım büyük boyutlu heykellerimde mermer, granit, metal ve ahşap kullanıyorum. Yeni ve farklı malzemeler denemeyi seviyorum. Güncel olayları da gözlemleyerek, izleyicinin de kendinden bir şeyler bulabileceği, yakın hissedebileceği konuları, zaman zaman mizah da kullanarak yorumlamayı tercih ediyorum.

2-“Çağdaş Hikayeler” sergisine iki eserimle katıldım. Bunlardan biri , Umut adlı heykelim. Heykelde gökyüzüne bakarak oturan bir çocuk figürü yer alıyor. Sergide yer alan diğer işim de oto parçalarından oluşan Oto-portre adlı metal heykelim.

3-Contemporary İstanbul sanat fuarına hazırlanıyorum. Ekim ayında küratörlüğünü yaptığım bir heykel sempozyumu olacak, dokuz uluslararası sanatçının katılımı ile heykeller kamusal alanlara yerleştirilecek. Hemen sonrasında da bir kişisel sergim olacak. Ardından yine yurt dışı projeleri devam edecek.

AylaTuran Umut - 150x150x160cm. 2014 Akrilik polyester

Barış Sarıbaş

1-Dünya ve evreni anlamanın bir yolu aynı zamanda... Yeteneklerimin sınırlarıyla kendimi tanımaya çalışıyorum.

2-Sergiye Babil 1 ve Şeytanlar ve Gölgeler resimlerimle katıldım.

3-Roma-Tahran-Palermo'da sergiler ve davetli atölye çalışmalarının yanı sıra yeni basılan Çağdaş İtalyan Sanat Ansiklopedisi'nde son dönem işlerim yer alacak. 

Barış Sarıbaş - Şeytan ve Gölgeler, 200x250cm, 2013-2016 1.sınıf keten üzerine yağlıboya

Evren Erol

1-Sanatı; var olan gerçekliğe alternatif bakma yöntemleri geliştirebilmek noktasında, sanatçıya sonsuz özgürlük alanı yaratan kendini ifade etme ve sorgulama dili olarak görmekteyim. Heykellerimi, koşullara göre kendi varoluşunu biçimleyen düşünce ve kavramların, bilinçaltında yer alan değişimin yansıması olarak tanımlayabilirim. Değişim, dönüşüm, karşıtlık, ret ve kabul bağlamı gibi temel metaforlar çerçevesinde üretiyorum.

2-“Çağdaş Hikayeler “ sergisine 2012-2015 yılları arasında ürettiğim, ahşap ve polyester üzerine akrilik boya ile gerçekleştirdiğim Keşf 1-2, Arınma ve İrade adlı çalışmalarım ile katıldım.

3- Contemporary İstanbul’a yeni çalışmalarımla katılıyorum. 6 Aralık - 21 Ocak tarihleri arasında Bozlu Art Project’te  “Aklın Yarat(t)ıkları” başlıklı üçüncü kişisel sergimi açacağım. Ayrıca yeni sezonda gerçekleştireceğim farklı projeler için çalışmalarım devam ediyor. 

Gökhan Deniz

1-Daha çok kimlik ve iktidar kavramları üzerinde çalışıyorum. İnsanın insana ve kendisine yaptıklarına işaret ederek; etten, kemikten günahlarıyla yaşayan insandan ve  bu insanın yaşantı ve deneyimlerinden söz ediyorum. “Ancak vicdanın aynası kişiyi kendine getirir” ilkesinden hareketle, basit ve sıradan olanın peşinden gidiyorum. Günceli takip etmenin dışında, güncel konuların kişi maneviyatı üzerinde bıraktığı etkiler ve duygu yansımalarını anlatma gayreti içindeyim. İnsan kimi zaman kendinden ama çokça diğerinden farklı olandan korkar. Ve farklı olanı ötekileştirerek korkusunu yok etmeye çalışır. Benim resimlerimde anlatmaya çalıştığım korku, endişe duygusu ama daha çok üzerine düşündüğüm suçluluk. Kötülük, suç, masumiyet ve tanıklık… Dünyanın her yerinde karşılığı belirgin, uyandırdığı duygular aynı olan kavramlar.

Bir durum karşısında verdiğimiz anlık tepkileri, kendimizde izleyemediğimiz, tanık olamadığımız, kabul etmediğimiz duygulanımları yarattığım figürler üzerinden bir ayna gibi izleyicinin karşısına çıkarmayı hedefliyorum. Tüm bunlarla beraber izleyeni yargı alanından çıkararak sorgulama alanına davet ediyorum. Böylece edilgen biçimdeki izleyici artık aktif bir katılımcı haline gelecektir. Figürlerde ve konularda izleyiciyi diri tutmaya yönelik bir yöntem izliyorum. Bu her an tetikte olma duygusunu da beraberinde getiriyor. Tedirgin edici bir durum ama tehdit ya da uyarı yok. Resimler hedef göstermiyor durumlara ve olaylara işaret ediyor. Bu yöntem çoğu zaman hesaplaşma durumunu beraberinde getiriyor.

2-Sergiye katıldığım işlerin ortak noktaları durağan, nötr, altını çizmeden de olsa yaratılmış bir iktidarın karşısında durmalarıdır. Bu karşı duruş, insan olmanın eksikliğini ve doğaya karşı bir hiyerarşi kurma isteğini eleştirir. Tüm bu hesaplaşmalar iktidarın karşısında izleyene nerede durduğunu sordurur. İnsanın kendisine ve doğaya yabancılaşmasının temsiliyetlerini görünür kılmaya çalışan işler.

Sergideki işlerden malzeme kullanımı olarak söz edersek; paslanmaz çelik tuvallerdeki ayna etkisi ile kurulan birebir belki de sert yakınlık, tam aksi olan transparan mika, pleksi malzemeyle daha şeffaf ve geçirgen bir hâl aldı. Sonuçta malzeme çeşitliliği tamamen resmi hızlandırma arayışıma dair. Bu arayış bakışa ilişkin bir farklılığı da beraberinde getiriyor. İki boyutlu yüzeyde yaratılan perspektif  aslında bir algı yanılması. Resimlerde yakınlık-uzaklık metaforundan yola çıkarak görüntüyü, bakılan yere göre değiştiriyor ya da bizzat bakışı çarpıtarak fiziksel mekân algısıyla oynuyorum. Uzaklık-yakınlık ilişkisine dayalı bir doku farklılaşması hissi yaratıyorum. Böylece mekânsal şaşırtmayı sağlamaya çalışıyorum.

İzleyicinin resimde görünen “o” anın dışında, öncesine ve sonrasına dair düşünmesini kolaylaştırmaya çalışıyorum. Resimlerdeki figürler, hareketi ve duygusuyla “mutlaka bir şey olmuştur” hali ile izleyenle ilişkisine başlıyor. Malzeme bu ilişkideki yakınlaşmaya yardımcı oluyor.

3- Gönül ister ki mutlu, mesut bir dünyadan ve umutlu insanlardan söz etmek. Ama ne yazık ki insan buluşu olan şiddet ve dolayısıyla kötülük her yanı sarmış durumda. Kötülük insanın ürettiği bir kavram, en temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra tüketmek istemekle başlıyor her şey. Ve sanırım koca bir dünya ile beraber kendimizi de tüketiyoruz.

Bunun sonu kaçınılmaz bir kaçış olacak herhalde. Kendi gerçekliğinden kaçan insanın tek sığınacağı yer, davetini esirgemeyen tüm olanlara tanık ve tek masum olan doğa olacaktır. Bizi gizleyip saklayan, içe dönmemize izin veren ve kucaklayan vicdanın gerçek aynası büyük boşluk doğa.

Daha önceki resimlerimde ana konu olarak yer alan insan yeni çalışmalarımda doğa içerisinde, gizlenip saklanacak, küçülecek ve  yok olacak. Tüm bunlarla beraber insanın her zamanki ‘yolunu şaşırmış’ haline işaret edecek. Ve böylece gerçek olanın yani doğanın huzuruna erişme ve yeni umutları düşleme peşindeyim.

Gökhan Deniz - İsimsiz, 270x200cm, Triptik 2011 tuval üzerine karışık teknik

Gökte Tunç

1-Çalışmalarımda plexiglas ve ayna birleşimi ile yarım küreler oluşturuyorum, bunların içinde çizimler ve endüstriyel malzemeler kullanıyorum. Genelde monokrom tonlarında siyah, gri ve beyaz renkler ağırlıkta oluyor veya tamamen şeffaf, ayna yansımıları ile çalışma kendini tamamlıyor. Sonsuzluğu simgeleyen yuvarlak formlar benim için çok önemli, tüm işlerimde çember formlar mutlaka var. Benim için önemli olan unsurlardan 'denge', 'yuvarlak', 'şeffaf' ve 'yansıma'yı tek bir form altında bulmaya çalışıyorum.

2-“Çağdaş Hikayeler” sergisine iki tane çalışma ile katıldım, ikisi birbirini tamamlayan işler. Şeffaf, sade, arınmış, minimal, yarım küreler içersinde tekrar küreler ve uçuşan balonlar gibiler. Arka planda aynanın yansıması ile kendilerini paralel bir mekanda tekrarlayıp ve bütünleşiryorlar. Üzerlerindeki beyaz ince çizgiler ile dengeyi ve bütünlüğü bulmaya çalıştım. Bu formlar ve materyaller, kendi yansımaları ile birleşince sonsuz bir döngü ve bir mekanizmayı yansıttılar. İşlere baktığmzıda kendimizi bu hesaplanmış mekanizmanın tam da ortasında bulabiliriz.

3-Ekim sonu gibi İstanbul’da kişisel bir sergi olacak. Bu sene tekrar Basel Scope Art Show fuarına katılmayı düşünüyorum.

Gökte Tunç

Gülce Yelken

1-Dünyanın tarihsel sürecine bizimle birlikte tanıklık eden taşın oluşumu, beni malzeme seçimimde etkileyen önemli etmenlerden olmuştur. Bu anlamda benden daha uzun süredir var olan ve birçok başkalaşım süreci geçirmiş taşı, bir sonraki formuna getirerek onun zamansal sürecine müdahale etmiş oluyorum. Formlarımda sadeliği ön planda tutuyorum. Çünkü modern hayat zaten yeterince karmaşık.

2-Sergiye İsimsiz ve Üçlü Kompozisyon adlı heykellerimle katıldım. İsimsiz’de hareketin kaynağını hayali olarak bırakırken, Üçlü Kompozisyon’da hareketin oluştuğu yeri canlandırdım. Üçlü Kompozisyon’da bir araya gelen metal, mermer ve ağaç dalı, zaman içinde birbirine dönüşen malzemelerdir. Malzemlerin bir ayara gelip dönüşüm ve değişimi aslında zamanın etkisini ifade etmektedir.

3- Heykelin bitmiş hali, süreciyle ilgili az şey gösterip fazlasını gizlemektedir. Yapım aşamasındaki süreci heykel sunumuna eklemeyi deniyorum. Daha önce kişisel sergilerimde kullanmış olduğum çalışırken çıkan sesleri kaydedip kendi duyduğum şekilde düzenlemeler yapıyorum....

Gülce Yelken

Hakan Kırdar

1-Kişisel deneyimlerimi de gözardı etmeden toplumsal deneyimlerimizi, hayatın ve elbette sanatın sosyolojik ve tarihsel bağlamda nasıl dönüştüğünü araştıran; yerel hikayelerden yola çıkarak evrensel meselelere odaklanan; pratikte "sanat"ı devre dışında tutmayan kavramsal işler üretiyorum. İmgeler ve nesnelerle düşünen bir sanatçıyım.

2-Sergide 1922 İzmir Yangını'nın artırdığı etnik ayrışma ve yarattığı travmaya odaklanan Anıt Ormanı projemden bir enstalasyon ve bir heykel olmak üzere iki işime yer verdik. Ayrıca "Türkiye Modernleşmesi"ni bir de soyut sanat üzerinden okumayı denediğim soyut resim/rölyef işlerimden birini de sergiliyoruz.

3-Daha önce ilgilendiğim tüm projelerim üzerinde düşünmeye ve "görsel notlar" almaya devam ediyorum. Yeni dönemde sanat ile tasarım arasındaki geçişkenlik üzerine daha fazla gidip, tüm malzeme sınırlamalarını yok sayarak, soyut işlerime ağırlık vermeyi planlıyorum.

Hakan Kırdar - YakınIşık 85x5x5cm, 2016, plastik akrilik

Kerem Ağralı

1-Sanat pratiğimi ''multidisipliner'' olarak tanımlayabilirim... Yani tek bir dil üzerine yoğunlaşmak beni  pek tatmin etmiyor. Bu sebepten, yapabildiğim ve ustalaşabildiğim ölçü de sadece mezunu olduğum heykel bölümüyle ilgili değil, bu disiplinin kardeşleri desen (mürekkepli kalem ve akrilik kalemi) ve resim (yağlıboya , akrilik) ile ilgili eserler de üretmeye çalışıyorum. Bu bir bağlamda benim için neredeyse zorunluluk gibi, bu kadar malzemenin ve anlatım dilinin olduğu günümüz dünyasında, bu madenden kendimi mahsur bırakmamaya çalışıyorum açıkçası.

 2-“Çağdaş Hikayeler” sergisine üç desen, bir heykel ve iki adet de tuval üzerine resim işimle katıldım.

 3-Yakın gelecekte çok kesin belirlenmiş programlarım olmamakla birlikte bilboardlarda sanat eserleri  gösterilmesine yönelik bir projede olma ihtimalim var. 

KeremAğralı - Başlangıç, 200x150cm, 2014, Tuval üzerine akrilik

Kurt Bullend

1-Her insan yaşamıyla, bu dünyaya bir mesaj verir. Eğer söyleyecek birkaç sözünüz varsa bunu bir şekilde ifade edersiniz. Ben bunu fotorealist resimlerimle yapıyorum. Çalışmalarımın temelini varoluş felsefesi oluşturuyor. Ana fikir insana unutturulduğu kendi değerini hatırlatmak.

2-Varoluş süreci adı altında devam eden resimlerimin her biri, birbirini tamamlayan konulardan oluşuyor.

Çağdaş hikayeler sergisine, üç çalışmayla katıldım. İlk çalışmam olan Nefes insanın kendi değerini, Kendimi Seviyorum isimli ikinci çalışmamda kendi farkındalığının sonundaki mutluluğu, üçüncü ve son çalışmam olan Sizleri Affediyorum’da  ise kimseyi reddetmeyip, herkesi olduğu gibi kabul etmeyi anlatıyorum.

3-Yoğun bir çalışma programı içindeyim. Ara vermeden resim çalışmalarını sürdürüyorum. Önümüzdeki dönemde Çağla Cabaoğlu Gallery ile beraber gerek yurt içinde ve yurt dışında sergi ve fuar katılımlarımız olacak.

Kurt Bullend - Nefes

0
5511
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage