Eserlerinde izleyicisini imgeler denizinde yüzdüren, kendine özgü ifade biçimi ve çok yönlülüğüyle Türk sanat tarihinde özel bir yere sahip olan mimar, öykücü ve ressam Cihat Burak’ın sanatına ve hayatına dair bir yazı.
Cihat Burak’ın resimlerini incelerken yeniden çocuk oluruz. Bulmacanın parçalarını bir araya getirir gibi tuvalin her köşesine gizlediği imgeleri, sembolleri bulup anlatmak istediği hikâyenin peşine düşeriz. Bir sanatçının en güçlü yönü aklındakini imgeler aracılığı ile izleyiciye aktarmasıdır. Cihat Burak’ın resimlerinde imge çok kuvvetlidir, tüm resimlerinde adeta imgeler denizinde yüzdürür. İzleyicileri; resimlerindeki dünyanın büyüsüne kaptırarak, adeta orada varmış gibi hissettirir. Onun resimlerini okumak bir hikâye okumak gibidir. Hem tarihten, hem güncelden hem de onun hayal dünyasından görsel zenginlik barındırır. Türkiye’nin önde gelen kavramsal sanatçılarından Cengiz Çekil (2023), Eda Berkmen küratörlüğünde Arter Müzesi’nde gerçekleşen “Bugün de Yaşıyorum” için sergilenen videosunda sanat yaparken imgelerin önemine şu şekilde açıklık getirmiştir:
“Yüzlerce roman, öykü okudum hepsi de dünya klasikleri. Hiçbirisi Franz Kafka’nın Dönüşüm’ü kadar etkilemedi beni. Kısacık bir hikâye ama ne kadar güçlü bir imge, o kitabı okuyup da örümceği unutabilen var mıdır? Veyahut Van Gogh’un Ayçiçekleri, dünyamıza dünya katan bir imge. Van Gogh bu şekilde resmetmese bizim hayal dünyamızda öyle güçlü bir imge haline gelecek miydi? Dolayısıyla imge yaratmak çok önemlidir.”
Kimilerine göre mimar kimilerine göre ressam kimliği ile öne çıkan Cihat Burak’ın fırçası kadar kalemi de kuvvetlidir. “Mimarlığı da çok sevdim; şimdi artık mimarlığı karım, resmi sevgilim, edebiyatı da metresim gibi görüyorum.” diyerek icra ettiği sanatın bütün mecralarını kucaklar (Altuğ, 2007). Öykülerini derleyip yayımlanması için önayak olan Ferit Edgü “Okuduklarım sanki resimlerine bir eklemeydi,” diyerek Burak’ın sembolist anlayışının resimlerinde olduğu kadar hikâyelerinde de sürdüğünü gözler önüne sermiştir (Burak, 2009, 6). Hayat onu Akademi’nin mimarlık bölümüne götürse de resim yapmaktan hiç vazgeçmemiş, aksine her zaman resimle iç içe olmuştur. Mimariyi dereceyle bitirmiş ve geçimini bu meslekten sağlamıştır. 1953 yılında Birleşmiş Milletler bursu ile altı aylığına gittiği Paris’in büyülü dünyası onu etkilemiş ve iki yıl süreyle orada kalmıştır. Paris, Burak’ın hem kişisel yaşamında hem de resimle olan ilişkisinde dönüm noktası olmuş, resmi bu şehirde müzelerden öğrendiğinden, şarap içer gibi müzeleri içtiğinden bahsetmiştir (Giray, 1994). Daha sonra 1961 yılında Paris’e tekrar dönecek bu defa memuriyetten ayrılarak beş yıl süreyle bu şehirde yaşayacaktır.
Burak, renk ve biçimi özenli bir şekilde yerleştirmiştir (Tansuğ, 1969, 182). Batı’da soyutlaşmanın ön plana çıktığı yıllarda o kendi sanatına sadık kalarak figüratif bir üslup benimsemiş, Batı sanat piyasasında koyu renk kullanmasına Bizantin eleştirisi getirilse de kişisel ve karma sergilerde yer alarak kendisine önemli bir yer edinmeyi başarmıştır. Kendine has gözlem gücü, keskin görüşü, ifade biçimi ve çok yönlülüğüyle Türk sanat tarihinde müstakil bir yere sahiptir (Gürçağlar, 2004, 86). Toplumsal gerçekçi yanı yaşanan olayları ve kendi gözlemlediklerini ustalıkla hicvederek aktarmasına sebep olmuştur. Çevresindeki çirkinliklerden kaçmak için fantastik öğelere sığınması, gerçeği ve gerçeküstü düşünce âlemini izleyici ile buluşturması düş âleminin en nitelikli göstergesidir. Gerçekçi bakış açısının eleğinden geçirdiği toplumsal motifleri hayal gücü ile sentezleyerek fantastik bir kurguya dönüştüren Burak kendi imgeler dünyasını geniş bir izleyici kitlesine sunmuştur.
Türk kültürüne ait imgeler, müthiş bir tarihsellik çerçevesinde Burak’ın gözlem penceresinden tuvale ilmek ilmek aktarılır. Büyük bir istif düzeni içerisinde iç içe ördüğü kompozisyonlarda her türlü ifade yapısını kullanmıştır (Çalıkoğlu, 2007). Cihat Burak’ın resimleri gerçeküstü bir atmosfer ve mistik bir hava yaratır. Sanatçının kendine has tarzı, figürler, doğa ve renklerin bir araya gelmesinden oluşur. Resimlerindeki gizem ve mistisizm izleyicileri adeta büyüler. Sanat anlayışı eleştirmenlerce naif olarak addedilse de aslında naif olan Burak’ın kendisidir. İçindeki çocuğu hiç kaybetmemiş ve onun bakış açısını her yaptığı işe aktarmayı başarabilmiştir.
Doğup büyüdüğü İstanbul’u ve uzun yıllar yaşadığı Paris’i resimlerine konu etmekten vazgeçmemiş, iki büyülü şehrin mimari öğelerinden sık sık faydalanmıştır. Resimlerine hakim olan desen ve çizginin gücü mimari eğitiminden kaynaklanıyor olabilir. İstanbul ve Paris, klasik manzara anlayışının dışına çıkarak Burak’ın gözlerinde bambaşka figürlere bürünmüş, düşsel dünyamıza yeni anlamlar sunmuştur. Bir minyatür sanatçısı gibi bir resme birden fazla hikâye sığdırmış, kendi kültürünün imgeleri ile Paris’te biriktirdiği kimlikleri bir arada kullanmıştır. Daha önce resmetmeye layık görülmeyen halktan kişileri, sokak satıcılarını, politikacıları, kadınları, sanatçıları, hayvanları ve bilhassa kedileri resimlerine konu etmiştir. “Hayvanları işliyorum çünkü yapmacıkları yok, hepsi oldukları gibi” diyen Burak, resimleri sayesinde hayvanların sevgi dolu dünyasını yansıtırken tezatlar yaratarak insanların kötücül doğasını gözler önüne sermektedir (Dindar, 2019, 44).
Toplumsal gerçekçi bir üslupla hicvettiği siyasi olaylar ve kişiler Türkiye bürokrasisinin resmigeçidi niteliğindedir. Eleştirel bir bakışla yaklaştığı toplumsal olaylara mizahi bir detay ekleyerek nüktedanlığını elden bırakmayışı Cihat Burak’ın sanatsal anlayışını ortaya koymuştur. Sultan Sofrası (1984)’nda görülen şaşaalı sofrada dönemin başbakanı Turgut Özal ve işbirlikçileri tüketim toplumunun temellerini atarken sade vatandaşlar bankta simit yerken resmedilmiştir. Çağdaş kent yaşamını sürdürmesine rağmen yerelliğini koruyan ve popüler kültürün aksine değerlerinin peşinde giden bir sanatçımızdır (Tansuğ, 1983, 16). Fantastik Şehir (1962) tablosunda bu defa hızlı değişen kent siluetlerine takındığı tavrı dışavurumcu bir üslupla anlatmıştır. Değerlerin yozlaşması sanatçının başvurduğu temaların başında gelir; politik, mimari siluetler üzerinden anlatır, topluma mesajlar verir. Dönemin olaylarını tuvallere aktarması onun arşivci yanını belgeler. İçinde bulunduğu toplumu, hızlı değişen kültürü ve yitirilen değerleri hicvederek çağdaş Türk resmine farklı bir renk katar.
Cihat Burak’ın işlediği temaların içerisinde kadınların ayrı bir yeri vardır. Kadının estetik yapısını sevdiğini söyleyen sanatçı, nü çalışması olmadan resim yapılamayacağını dile getirir (Büyükünal, 1991, 26). Ailesindeki kadınları, sevdiği arkadaşlarını, aşklarını defalarca resmetmesi, kadınların Burak’ın çalışmalarına doğal yollarla girmesini sağlamıştır (Dindar, 2019, 50). Kesik El (1984), bu anlamda en ünlü işlerinden birisidir. Koyu renkli ve fantastik öğelerden oluşan bir kompozisyondur. Burak’ın sanat anlayışının pek çok öğesini barındırır. Resmin ön planında iki tane nü kadın göze çarpar. Arka planında Edgar Degas’nın balerinlerine benzeyen bir figüre kediler eşlik etmektedir. Yine mimari bir öğe olarak bugün Mısır Başkonsolosluğu olarak kullanılan Bebek’te bulunan yalı yer alır.
Nadir Nadi ve Kardeşi (1991), Cumhuriyet gazetesi kurucusu olan Yunus Nadi Abalıoğlu’nun oğlu Nadir ve kızı Nilüfer’in bir fotoğrafından esinlenerek yapılmıştır. Nadir Nadi üniforması ve kemanıyla, Nilüfer ise elbisesiyle masalsı bir üslupla resmedilmiştir. Cihat Burak’ın hayatında olanları tuvale belgelemesini gösteren önemli bir örnektir. Burak’a göre Yunus Nadi ve Nadir Nadi, Atatürk’ün ilkelerini gelecek nesillere taşıma gayesiyle kurdukları Cumhuriyet gazetesinin, kuruluş ilkelerinden uzaklaştığını düşünmektedir. Hitler sempatizanlığı yapan Nadir Nadi bu resimde, Burak’ın çocuksu hayal gücünden beslenerek askeri üniforma ile resmedilmiştir. Elindeki keman ise hem Burak’ın hem de Nadi’nin Mozart’a duyduğu hayranlığı sembolize eder (Başkent Üniversitesi, 23 Nisan, 2021).
Burak’ın yaşadığı dönemde çok sevdiği İstanbul’u, ülkede yaşananları ve kendi anılarını resmetmesinin bu zenginliklerin geleceğe kalabilmesi açısından görsel bir kaynak oluşturması onun ölümsüzleştirme kaygısını ortaya koyar. Sanat hayatı boyunca pek çok ödül almış olan Burak, Türk sanatına önemli katkılarda bulunmuştur. “Resmini yapamadığım şeylerin öyküsünü yazarım.” (Antmen, 2006) diyerek kendi sanatının çeşitliliğine vurgu yapan Burak’ın hikâye anlatıcılığı da kendisine ödüller getirmiştir. Osmanlı Devleti’nin son yıllarında doğmuş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında gençliğini yaşamış birisi olarak birbirine bağlı bu iki kültürü aynı anda yaşayabilmek kuşkusuz ona çok çeşitli bir tarih bilinci kazandırmıştır (Dindar, 2019, 29). Kendi yaşanmışlıklarını ve gözlemlerini tuvale aktarmayı önemseyen sanatçı, toplumu ilgilendiren konuları da kendi düşsel yorumları ile renklendirmiş ve unutulmaz kılmıştır. Türkiye’de soyutlaşmanın ön plana çıktığı bir dönemde, Batı’dan esen yenilik rüzgârlarına aldırmayıp kimseye öykünmeyen dünya sanatını kendi gözlemlediği yerel değerlerle harmanlayarak “Cihat Burak” kimliğini oluşturmuştur. Deneyimlediği dünyanın içine hayal gücünün fantastik öğelerini de ekleyen Cihat Burak bambaşka bir üslup yaratmıştır.
Sonuç olarak, Cihat Burak’ın resimleri yalnızca sanat değil, aynı zamanda hayatın kendisiyle ilgili bir anlatım biçimidir. Kültür Bakanlığı ve Yapı Kredi Kültür Sanat iş birliğinde 1994 yılında yapılan Simurg: Gerçeğin Peşinde Otuz Yolcu yapımında Cihat Burak, kendi kültürüne, güncel olana ve anılarına olan bağlılığını “Eskiyi yaşatmak önemli. Bir de yaşadığımız çağ var. Bugünü anlatmak da bizim borcumuz.” diyerek dile getirir. Burak’ın resimlerini incelemek içimizdeki çocuğa bir yolculuk gerçekleştirdiği kadar Cihat’ın kendi çocukluğunu keşfetmemizi sağlar. Cihat Burak’ın resim yaparken takındığı naif tavrı ve hikaye anlatıcılığı çok değerlidir. Kendi özgün yolculuğunu sürdürmesi kadar bir dönem Türkiye’sinin portresini üstün mizah yeteneği ile ortaya koyar. Resimlerini incelemek Burak’ın yaşananlara tepkisini ölçmek, tarihsel yaşanmışlıkların izlerini sürmek gibidir. Düşlerle gerçekleri iç içe geçirme ustalığı, onun çocuksu ruhunu yansıtır.
Notlar:
Sultan Sofrası, Paris’ten, Fantastik Şehir, Nadir Nadi ve Kardeşi, kedi, Notre Dame, Kesik El, Cafe Le Select.
Altuğ, E. (2007, 28 Aralık). Mimarlık karısı, resim sevgilisi, edebiyat metresiydi. Sabah.
http://arsiv.sabah.com.tr/2008/01/18/cm/haber,F6CE28F1CFDE448F81331B5C5969EC3E.html
07.04.2023
Antmen, A. (2006, 27 Eylül). Yaşadıkları Dönemin İki Özel Sanatçısı. Arkitera.
https://v3.arkitera.com/h11869-yasadiklari-donemin-iki-ozel-sanatcisi.html
07.04.2023
Burak, C. (2009).Cardonlar. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Büyükünal, (1991). Cihat Burak. Sanat Çevresi, Sayı 156 Ekim içinde (s.22-27)
Çalıkoğlu, L. (2007). Cihat Burak Retrospektifi. Modern seyyah, bıçkın nakkaş, zamansız tarihçi.
https://www.istanbulmodern.org/tr/sergiler/gecmis-sergiler/cihat-burak-retrospektifi_205.html
07.04.2023
Çekil, C. (2023). “Bugün de Yaşıyorum”, Arter Müzesi.
Dindar, E. (2019). Cihat Burak: Resimleri ve Öyküleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Mimar Sinan Üniversitesi.
Giray, K. (1994, 12 Aralık). Cihat Burak Sergisinin Düşündürdükleri, Cumhuriyet.
https://core.ac.uk/download/pdf/162234881.pdf
07.04.2023
Gürçağlar, A. (2004). Gelenek-Evrensellik- İmgelem- Gerçeklik : Cihat Burak. Antik Dekor, Sayı 82, (s.86-94)
Kayalı, M. ( Yapımcı) ve Rıfat, S. (Yönetmen) (1994). Simurg: Gerçeğin Peşinde Otuz Yolcu. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık,
Youtube. (Yayımlanma Tarihi: 26 Kasım 2020).
https://www.youtube.com/watch?v=WiALEDvPwS0
07.04.2023
Tansuğ, S. (1969). “Geçen Yılın Sergileri”, Yeni Dergi, Sayı 53, s. 181-186
Tansuğ, S. (1983). “Cihat Burak Hürriyet” Gösteri, Sayı 16, s. 16-17.
Tekkök Karaöz, B. (2021). Başkent Üniversitesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 101. Yıl Anısına (2. Oturum) (2021, 23 Nisan). Billur Tekkök Karaöz, Youtube.
https://www.youtube.com/watch?v=ggdb41BTOh8&t=4650s
07.04.2023