Kendinizi biraz anlatır mısınız? Uzun yıllar yurt dışında eğitim aldınız, bu süreç size nasıl bir katkı sağladı?
Paris doğumluyum. Ortaokul liseyi İstanbul’da okuduktan sonra üniversite için Amerika’ya taşındım. Brandeis’de eğitimimi tamamladıktan sonra bir süre üniversitede eğitmenlik yaptım. New York’a gelmem yüksek lisansım için Parsons’a gelmemle birlikte oldu. New York’ta bulunduğum süre içinde bir galeride sanat yönetmenliği yapmamın yanı sıra, kendi kurduğum bir festival programını yürütmeye başladım. Sanatçı olarak New York’ta aktif olarak bulunmak başka bir yerde asla edinemeyeceğim olanaklar sağladı. New York gibi sanat kapitali bir şehirde bulunmanın ve aktif olarak çalışıp sergileyebilmenin avantajlarının yanı sıra, şehrin katı kurallarının içinde zorlukları da beni kendi inisiyatifimi kullanarak idareyi elde etmeyi öğrenmeye yönlendirdi. Uzun süreden sonra İstanbul’a gelip bir sanat mekânı oluşturabilmemin en geçerli sebeplerinden biri bu yurt dışı deneyimimdir diyebilirim.
Yakın zamanda New York‘dan İstanbul’a taşınıp çok amaçlı bir mekân olan Space Debris’i kurmaya nasıl karar verdiniz? Space Debris'in çok amaçlı bir mekân olarak tanımlanmasının sebebi nedir?
Kültürel deneyimin paylaşılması gerektiğine inanıyorum. Kültürel etkileşimin sağlandığı bir platform yaratmak önemli. İstanbul’da sanatçı inisiyatifinin aktif olduğu ve kollektif paylaşımın güçlendirdiği bir sanat kurumu yaratmak gerekli; sanatı sadece belli bir kesime hitap eden bir pedestal üzerinde sunmak değil de, ortak deneyimlemenin/etkileşimin yaratacağı açık bir diyalog oluşturmaktan bahsediyorum. Benim için artık bu paylaşımı gerçekleştirmenin zamanı gelmişti; edindiğim tecrübeyi ve bilgiyi İstanbul’a taşımak. Bu etkileşimi daha da zenginleştirmek ve geliştirmek adına, New York ve İstanbul arasında edindiğim birikimim ile açık bir platform yaratmak ve değerlendirmek istedim. İstanbul’da bulunmak bana farklı ve değişik deneyimler yaratma imkânı veriyor. İstanbul gibi kültür ve değişim açısından güçlü bir şehirde çalışmanın gerekliliğine inanıyorum. New York’ta yaratılan kollektif çalışmanın İstanbul’da da uygulanmasını istedim. “Çok amaçlı” tanımı da buradan geliyor aslında. Bir çok amaca hitap eden.. Kollektif ruhu içinde sanatın tüm dallarını barındırabilecek, organik bir şekilde gelişebilecek bir ortam yaratmak amaçlı.
Birlikte çalışacağınız sanatçıları seçerken hangi unsurları ön planda tutuyorsunuz?
Benim için diyalog çok önemli. Eleştiriye açık ve eleştirmeye korkmayan bireylerle çalışmayı tercih ediyorum hep. Hangi sanatçılarla çalışmak istediğimi belirleyen en önemli unsurlardan biri de çalışmalarında da bu açıklıkta ve esneklikte olmaları. Çok sesli bir portfolyo barındıran ve çalışmalarında değişik ve farklı medium’ları denemekten korkmayan, deneysel ve kolektif çalışmaya önem veren ve kendini sürekli değiştirip, geliştirmesini bilen sanatçılar benim için ideal.
Ayrıca önümüzdeki dönem Space Debris kollektif adı altında yeni bir mekâna sahip olacak. Orada ne tür etkinler bizi bekliyor?
Evet, Debris Kollektif için çok heyecanlıyım. Şişhane’de edindiğimiz bir mekân, ve yaşanmış bir urban (kent) havasına sahip. Bu mekânda sanatçıların daha rahat, kolay bir şekilde kullanabileceği etkinlikler gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Gerek atölye olarak, gerekse de çok yönlü, deneysel performans ve sergilerin sıklıkla düzenlenebileceği, sanatçı inisiyatifine önem veren bir mekân olacak. Onun yanı sıra beni çok heyecanlandıran bir proje, sanatçılara çalışma mekânı ve sergi olanağı sağlayacak sanatçı davet programını başlatıyoruz ve bu gelişme önümüzdeki dönemde İngiltere’deki bir sanatçı davet programına katılma imkânı sağlayacak.
Kısa süre içerisinde sanat ortamına eklenen Space Debris’i takip eden izleyici sayısını nasıl buluyorsun?
Şu ana kadar gelen ilgi ve eleştiri umut verici. İstanbul’da bulunan sanata meraklı kesimin yan sıra, yurt dışından da hatırı sayılır derecede ziyaretçi geliyor ve bu çok memnun edici bir durum. Tabii önümüzdeki dönemde bu sayıların daha da artmasını umut ediyoruz.
Sanatçı ve galerici olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
İki taraflı perspektife sahip olmak en büyük avantaj. Çoğu zaman galericilerin sanatçıyla diyalog kurmakta ya da sanatçının çoğu zaman içine düştüğü yaratma dilemmasını anlamakta zorluk çektiğini görüyoruz. Sanatçı olmanın avantajı da bu eksikleri görebilip, bu boşluğu doldurmakta kolaylık sağlaması ve daha sağlıklı bir diyalog ortamını oluşturmaya el vermesi. Galerici olarak da deneyim sahibi olup işin mutfak tarafını çok doğru bir şekilde organize edebilmek eksiksiz bir bütün oluşturuyor. Dezavantajı; sanatçı olarak kendi yaratıcı işine daha az vakit ayırabiliyor olmak, ama bu hangi işi yaparsanız yapın yaşanılacak bir durum olduğu için ben şikayetçi değilim. İnandığım ve tutku duyduğum bir konuda çalışabiliyor olmak ve deneyimim ve birikimimi çoğaltarak, paylaşıp yardımcı olabilmek benim için çok tatmin edici bir durum. Başka bir şekilde çalışma tarzını düşünemiyorum bile.
Önümüzdeki dönem yapmayı planladığınız projeler var mı?
Evet kesinlikle. Multivizyon sergilere ve sound (ses) performans ve konser serisine devam edeceğiz. New York, LA, Londra ve Torino arasında oradan sanatçılarla ortaklaşa çalışacağımız projeler var yeni sezonda duyuracağımız. Ayrıca yeni sezonda workshoplarımıza devam ediyoruz, daha kapsamlı ve değişik alanlarda olan seminerler de sunulacak. Space Debris‘de herkesin kullanımına açık analog siyah beyaz baskı için karanlık odamız var, bunu kullanımını arttırmak adına karanlık oda fotoğraf temel eğitimi sunacağız. Ayrıca sanat terapi, çizim, atölye çalışmalarının yanı sıra sound (ses ) ve new-media üzerine değişik eğitim ve seminerlerimiz de olacak. Bizi spacedebrisart.org sitemizden takip edip haberlerimizi alabilirsiniz.