Şeniz Polat ile aile dinamiklerini odağına aldığı, karakalem, kuru boya ve renkli saydam kağıtlar ile ürettiği çalışmalarından oluşan ilk kişisel sergisi “Alan Savunması” üzerine konuştuk.
Şeniz Polat’ın Büyükdere35’te devam eden ilk kişisel sergisi “Alan Savunması” karakalem, kuru boya ve renkli saydam kağıtlar ile ürettiği desenlerinden oluşuyor. Ev kavramı temelinde şekillenen eserlerinde 2018 yılından bu yana ürettiği “Kesit Bedenler” serisinin güncel yapıtları izleyici ile buluşuyor. Figüratif bir yaklaşım içinde yakın çevre, hane içindeki kişilerin günlük rutinlerinden anları çalışmaya taşıyan Polat’ın “Alan Savunması” isimli sergisi 4 Aralık tarihine kadar Büyükdere35’te izlenebilir.
Öncelikle kendinizden ve genel olarak yapıtlarınızın kavramsal ve formal çerçevesinden bahseder misiniz?
1988 İstanbul doğumluyum. Çocukluğumdan beri resimle ilgiliydim ve bununla ilgili bir şey yapmak istediğimi biliyordum. Lisede grafik okudum ve 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü’ne başladım. Hâlâ aynı okulda sanatta yeterliğe devam ediyorum ve sekiz aydır, taşındığım Dersim’de araştırma görevlisi olarak çalışıyorum.
Lisansın ilk yıllarından itibaren “ev” temel kavramım oldu. İlk dönemler eşya ve objeler üzerine yoğunlaştığımı görüyorum. Sonrasında odağım mekân ve durumlara yöneldi, alışkanlıklar ve rutinler üzerine düşünmeye başladım. Şimdilerde hane üyeleri ve özne boyutuyla ilgiliyim. Formal yaklaşımımı zihnimdeki işe hizmet edecek şekilde seçmeyi seviyorum. Bir dönem evimden çektiğim fotoğraflardan dijital kolajlar ürettim. Bunlara yerleştirmeler eşlik etti. Bir süreç yaratmak istiyorsam video formatında düşünüyorum. Zaman zaman üçüncü boyuta ihtiyaç duyuyorum ve strafor, kağıt gibi malzemelerden renkli heykeller çalışıyorum. Boyayı özlediğimde akrilik kullanıyorum. Bu teknik çeşitliliği beni özgür ve diri hissettiriyor.
İlk kişisel serginiz “Alan Savunması”nı Büyükdere35'te açtınız. Bu serginin içerik ve teknik yapısından söz eder misiniz?
Sergi 2018’de başladığım “Kesit Bedenler Serisi”ne ait işlerden oluşuyor. Ev halkına, rol ve kimliklerini gözeterek yaklaştığım bir seri. Süreç 2017’de çektiğim bir fotoğrafla başladı. O fotoğraftan yola çıkarak benzer kompozisyonlarda işler üretmeye başladım ve teknik olarak da özlediğim kaleme döndüm. Deseni bitirdikten sonra işi önüme alıp seçtiğim yerlere renkli saydam kağıtlar yerleştirerek bitiriyorum.
Büyükdere35’te izlediğimiz eserlerinizde karakalem üzerine kuru boya ile renklendirilmiş, kontrastlıklar içindeki kompozisyonlar bizi karşılıyor. Karakalem ve kuru boya ilişkisi arasındaki zıtlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nötr ve canlı renk birlikteliğini plastik olarak çekici buluyorum. Siyah beyazın gücüne üçüncü, dördüncü renk eşlik ettiğinde hem dengeli hem de çarpıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Renkleri bazen rengin kendisinin bendeki anlamıyla orada olmasını istediğim için, bazen resimdeki belli bir bölgeyi vurgulamak için, bazen de figürleri çevreleyen objelerde kullanarak; işlerdeki figür - mekân dengesini kurmakta kullanıyorum. Seriye başlarken aklımda sadece kalem kullanmak vardı fakat bir yerde renge ihtiyaç duydum. Etkiyi görmek için renkli naylon bir kaplama kağıdını resmin üstüne koyarak etkisine baktım, etkisini çok sevdim ve renk kullanımı açısından yöntemin bir parçasına dönüştü. Rengi sürecin son basamağında işe dahil etmek, düşünmek için zaman ve özgürlük alanı yaratıyor. Kuru boya ve keçeli kalemi ise küçük ayrıntılardaki pratik kullanımı için tercih ediyorum.
Kompozisyonlarınızda tekli ya da çoklu figürler izliyoruz. Bu figürler kimler, resimlerinizdeki yeri nedir?
Kompozisyonlardaki modelleri yakın çevrem oluşturuyor ve bir hane halkını temsil ediyorlar. Aile kavramını kan bağından ziyade bir arada yaşayan ve aynı ortamı paylaşan insan dinamikleri şeklinde ele almaya çalışıyorum. Figürler arasındaki kuşak ve karakter farkları ile oynamayı, aralarındaki ilişkiyi bazen vurgulamayıp bazen bozmayı seviyorum.
Yapıtlarınızda izlediğimiz kişiler ailenizin bir parçası. Özel alanda yer alan aile bireylerini yapıtlara dahil etme süreci üretimlerinizde nasıl gelişti?
Aslında yaratım sürecim böyle başladı diyebilirim. Beslenme alanım ev içi olduğundan bu şekilde gelişti sanıyorum. Durduğum yerden geriye baktığımda, bunun başlı başına bir olgu olduğunu fark ettim. Bu tabii bazen fazla şeffaf ve savunmasız hissettiriyor ama bu hisle inatlaşmayı ve izleyiciyi de aynı duyguya dahil etmeyi çok seviyorum.
Ayrıca yapıtlarda yüzler yok, portreler izlenmiyor. Bunun yanında bedenin kol, gövde ve bacaklardan oluşan bütünlüğünü izleyebiliyoruz. Portre ve beden ilişkisi arasında yüzün görünmemesini ve bedeni ortaya koymayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Portreleri kullanmamak başta mahremiyet amacı taşıyordu fakat sonrasında anlatıyı güçlendiren bir tercihe dönüştü. İfadeyi ve karakteri bedene yüklemek ve orada çözmeye çalışmanın resimlerin evrenini zenginleştirdiğini fark ettim. İşlerin duygusunda anonim bir taraf olduğunu düşünüyorum. Yaşayıp hissettiklerimizin de evrensel bir tabanı var. Bu noktada figürleri kendi hâlindeliğiyle izlenen, herhangi birinin bedeni gibi kurguluyorum. Şimdi baktığımda portreleri kullansaydım belki de işlerle kurduğum ilişkiyi baskılardı diye düşünüyorum.
Beden, üretimlerinizde sizin için neyi ifade ediyor?
Göğüs ve karın anlam veremediğim biçimde insan figüründe resmetmekten en keyif aldığım bölge. Üniversiteye hazırlık sürecimden beri bu böyleydi. Bunu zaman içerisinde unutmuştum fakat bu seriyle birlikte tekrar hatırladım ve benim için müthiş bir karşılaşma oldu. Bu bilgiyle meseleye yaklaştığımda, belki merkezde olmalarıyla ilişkili olabilir diye düşünüyorum. Bir buluşma noktası ya da diğer uzuvların tutkalı gibi. Bahsettiğim anonim ve ortak duygu kavramlarıyla da bir paydaşlık taşıyor olabilir. Benim için hâlâ gizemini koruyan bir konu. Bu seri özelinde ise bedenler benim için kütleleriyle güvende hissettiren ve şefkatle sarılmaya davet eden aynı zamanda hacimleriyle alan tanımayan ve boğucu parçalar.
Sergiyi bir ev gibi düzenleyerek mekânsal bir yerleştirmeyi de izleyiciye sunuyorsunuz. Burada eserleriniz ile mekânsal ev düzeni yerleştirmesini nasıl kurguladınız?
İşleri yerleştirmelerle bir arada düşünme, yukarıda da bahsi geçtiği gibi lisansın ilk yıllarından itibaren benimsediğim bir yaklaşım. Kurguladığım evrenle ortaklık kurduğum objelerin ilişki kurmasını seviyorum. “Alan Savunması”nda yaptığımız yerleştirmeden çok bir mekân düzenlemesiydi benim için. Eşyaları bir yapıt gibi değil, bir atmosfer elemanı gibi ele aldık. Ait hissettiğim ve işlerle paslaşabileceğini düşündüğüm bazı parçaları köşelere yerleştirdik. Seçilen eşyaların, olduğu şeyin altını çok çizmemesine, serginin ortak duygusuyla uyum içerisinde konumlanmasına dikkat ettim. Burada benim için amaç galeri mekânını bir eve dönüştürmek, tam bir dekor kurmak değildi. Belki de mahrem alanlarındaki figürlerin kamusal bir alanda kendilerini daha rahat hissetmeleri için bir ortam hazırlamaktı.
Sergide izlediğimiz yapıtlara eşlik eden eşyalar serginin kurgusallığı içinde izleniyor. Mekânı bütünsel bir yerleştirmeye dönüştürdüğünüz bu eşyalar nereden geliyor? Sonucunda öznel bir aile öyküsüne değiniyorsunuz aslında.
Evet eşyaların öznelliği çıkış noktamı oluşturdu. Birçoğunu doğup büyüdüğüm evden, çocukluğumdan itibaren aşinalığım ve aidiyetim olan objelerden seçtim. Serginin bütünselliği adına olmasını istediğimiz ama evden seçmediğim bazı parçalara da dışarıdan ulaştık.
Devam eden üretimlerinizin gelecekteki süreçlerinden bahseder misiniz? Ne gibi projeler, konu ve kavramlar üzerine çalışıyorsunuz?
Kesit bedenler serisi devam edecek. Renk kullanımımı çeşitlendirmek istiyorum. İşler, figürlerin boğucu ve alan tanımayan yönleri üzerine gelişecek gibi düşünüyorum. Aynı zamanda resimlerde mekânı önceleyip figürü ikincileyen işler var aklımda. Yine kavramsal çerçevesini evin oluşturduğu bir seri olacak ama kişisel hikâyemin de etkisiyle kamusal alana göz kırpacak gibi geliyor.
Son olarak Mamut’ta yapıtlarınızı izledikten sonra Büyükdere35’te sergi yapıyorsunuz. Galeri ile olan ilişkinizi, bu süreci nasıl değerlendirirsiniz?
Mamut, benim için kısmi kapanma dönemine denk gelmesine rağmen verimli bir süreçti. İşlerimin izleyiciye ulaşmasında büyük katkısı oldu. Beş ay önce bu sergi için arandığımda galeriyi tanıma fırsatım oldu. Hazırlık süreci benim için yoğun ve tatmin edici geçti. Kariyerim adına kişisel sergi zamanının geldiğine en inandığım dönemde “Alan Savunmasını” gerçekleştirdiğim için mutluyum. Büyükdere35 ekibiyle süreci keyifli geçirdiğimizi düşünüyorum.