20. yüzyıl sanatı denilince asla es geçemeyeceğimiz resim disiplininde başlıca bir devrim: Kolaj! Bir asamblaj türü olan kolaj tekniği, Kübist sanatçılarla gün yüzüne çıkmasıyla başladığı serüveninde pek çok akıma mâl oldu, çağdaşlığın teknolojiyle tanışmasıyla “dijital kolaj” formatına ulaştı.
Kolaj sanatının eylemi sadece biçimsel bir kurgulama olarak kalmadı, sezginin eşliğinde deneyselliğe de açıldı. Bu deneyselliği dijitalle buluşturan 5 Türk kolaj sanatçısına; bu yola nasıl çıktıklarını, üretimlerini, geleneksel kolaj ile dijital kolaj arasındaki farkları ve ilham aldıkları sanatçıları sorduk.
Ceren Bülbün
Mimarlık eğitimi alan Ceren Bülbün, bu sanatla tanışmasına fotoğrafa ve geometriye duyduğu ilginin vesile olduğunu belirtiyor. Sanatçı kolaj tekniğiyle olan ilişkisini: “Görsel olan şeyler ilgimi her zaman daha fazla çekiyordu. İlk önce fotoğraf, mimarlık, grafik tasarım ve kolaj; aslında ayrı gözükse de hepsi birbiriyle bağlantılı. Hepsi birbirini etkiledi ve bu etkileme devam ediyor.
Kolaj tekniği zaten belirli malzemelere ya da kurallara bağlı değil, malzeme ve anlatım konusunda özgür bir teknik. Benim yaptığım şey ise; bu özgürlüğü kullanarak, doğanın parçası olan insanlığın, çevresiyle ve kozmosla olan somut ve soyut birlikteliğini izlemek ve ifade etmek.” olarak açıklıyor.
Kolajlarının temasını sorduğumuzda ise “Uzun süredir dergilerden, gazetelerden, internetten bulduğum görselleri, sevdiğim yazıları ya da üzerine düşündüğüm şeyleri biriktirdiğim bir defterim var. Bu düşüncelerimi ve hayata bakışımı şekillendiren ve bir araya getirmemi sağlayan bir fikir defteri diyebiliriz. Bilimi, felsefeyi, doğayı ve sanatı seviyorum. Genellikle hissettiğim duygular, düşüncelerim ve yapmak istediğim kolajlar da bu konularla ilgili oluyor.” diyor.
Dijital ve geleneksel kolaj arasındaki fark onun için analog ve dijital fotoğraf makinaları arasındaki fark gibi. “Teknolojinin gelişmesi, daha fazla kaynaktan yararlanma ve dijital ortamda uygulanabilir olması sebebiyle dijital tekniğin günümüzde daha fazla kullanıldığını düşünüyorum. Yaratıcı zekâya sahip ve özgün bir kişi için üslupla ilgili geleneksel ya da dijital diye bir ayrım yoktur. O iş yaratıcıysa geleneksel bir teknik kullanılsa dahi ortaya çıkacak iş çok farklı olacaktır. Önemli olan neyi sevdiğiniz ve ne hissederek yaptığınızdır.” diyen Bülbün’ün sevdiği sanatçılar arasında René Magritte’in ayrı bir yeri var.
Sanatçının diğer çalışmaları için tıklayınız.
Meriç Canatan
Sanatla çok erken yaşta haşır neşir olduğunu belirten Meriç Canatan, kolaj sanatı ile de çok erken yaşlarda tanışmış. “Sanat ve el becerileri ile haşır neşir olup tadını çıkarmaya başladığım ilk yer anaokulu. İlk kolajımı 4 yaşında yapmışım, bir kampanya haberinden kestiğim bir model.” Daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde Moda Tasarım Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlayan sanatçı, kolaj sanatı ve modayı birbiriyle özdeştirmeyi tercih ediyor. “Grafik, moda tasarım ve kolaj tekniği birbirini pek çok kanaldan tamamlıyor ve benim de ilerlemek istediğim yol, bu yönde kendimi tamamlayabilmek.” diyor.
Nelerden etkilendiğini sorduğumuzda: “Bir fikir ya da tepkimi çeken bir his üzerinden ilerlediğim oluyor ama bu o anda gözümün neyi gördüğu ile alakalı da olabiliyor. İmajın kendisi, isin gidişatını belirliyor. Malzemeye de imaja da o özgürlüğü sağlıyorum. İlham değil ama algımı kendine çeken şeyler form ve renk diyebilirim. Bakmaktan keyif aldığım şeyler cok çirkin ya da çok güzel arasında. Kolajın kendi gerçekliğini yaratma kuvveti çok yüksek, beni ters köşeye yatıran bir hissi var.” diyor.
Dijital ve geleneksel işler arasındaki farkı sadece teknik fark olarak değerlendiriyor: “Aralarındaki fark birinin elde kesip biçilmesi diğerinin de dijital araçlarla aynı işlemden geçmesi. Onun dışında alt yapı düşünce ya da çıkış noktası açısından kendini yine aynı çerçevede anlatıyorlar. Ben daha cok mixed medya ya da en azından geleneksel temelli bir çalışma yöntemi tercih ediyorum ama dijital işlere de bayılıyorum.”
Baldessari, Hockney, Ruscha ise Canatan’ın çalışmalarını sevdiği sanatçılar.
Sanatçının diğer çalışmaları için tıklayınız.
Selman Hoşgör
Sanat ve Tasarım fakültesinde çizim hayatına başlayan Selman Hoşgör, tasarımcı kimliğin aslında sürekli öğrenen olması gerektiğine inandığı için bir süre sanat hayatını Londra’da geçirmiş ve Central Saint Martins’te illüstrasyon ve tipografi eğitimi almış.
İlham noktalarını tek bir madde ile açıklamanın mümkün olmadığını söleyen Hoşgör, “Çok seslilik, çok çeşitlilik benim sahiplenmeye çalıştığım tüm tekniklerin temeli. Ayrıca her yeni eserde kullanılan ögeleri kendi gerçekliğinden çıkarıp bambaşka gerçeklere entegre etme fikri de beni çok heyecanlandırıyor. Tasarım sürecindeyken her zaman yeni şeyler öğreniyor, bunları farklı çözümlerle zenginleştirip beraberinde özgün işler üretmeye çalışıyorum. Geçmiş zaman çok cesur ve çok renkli. Bu dönemler benim için çok önemli bir kaynak oluşturuyor. Ayrıca ikonik figürler ve zıtlıklar beni fazlasıyla etkileyen dolayısıyla yeni işler üretmemi sağlayan önemli ve vazgeçilmez ilham kaynaklarıdır.” diyor. Ve Paula Scher’in onun için en önemli isimlerden biri olduğunu söylüyor.
Sanatçının diğer çalışmaları için tıklayınız.
Ege İşlekel
İzmir doğumlu olan Ege İşlekel, bir süredir Milano’da yaşamını sürdürüyor. İç mimarlık üzerine aldığı lisans eğitiminden sonra Scuola Politecnica di Design’da eğitimini bir üst seviyeye taşıdı, ardından kendi şirketini kurdu. Şimdilerde ise firmalara görseller tasarlıyor.
Kullandığı tekniği sorduğumuzda: “Yaptığım işlerdeki fikirleri yaratıcı bulan firmaların beni keşfetmesi ile daha çok tanınmaya başladım ve şu an bu nedenle yaptığım işten çok keyif alıyorum. Kullandığım tekniğe kısaca ‘photomanipulation’ diyebiliriz.” şeklinde açıklıyor.
Sanat hayatına atılışını küçüklüğünden beri ilgili olduğu heykellere ve tablolara borçlu olduğunu söyleyen İşlekel: “Babamın anlattığı mitolojik hikâyeler, dedemin anlattığı sanatsal bilgiler, çizim teknikleri beni bugüne sağlam adımlarla taşıyan önemli bilgilerdir. Ben heykel ve tabloları son dönemde popüler olduğu için değil ilgim olduğu için kullanmaya başladım. Hatta bu işi ilk yapanlardan biriyim diyebilirim.” diyor.
İlham sürecinin kendisi için çok değişken olduğunu söyleyen İşlekel: “Moralimin yüksek olması ve huzurlu olmam fikir oluşturma sürecimi çok etkiliyor. İlham almak için herhangi bir araştırma yapmaya gerek duymuyorum. Aslında ilham benim için gerçek hayatta gizlenmiş ipuçları gibi. Herkesin göremediği bir şeyi yakaladığınızda o sizin ilhamınız oluyor.” diyor.
Dijital kolaj tekniğinin büyük kolaylık olduğuna inanıyor. Hata toleransı olması ve çoğu kaynağa, görsele çok kısa sürede ulaşabilme imkânı sunması nedeniyle sınırsız kolaj üretme avantajı sunduğunu belirtiyor. İlham aldığı sanatçıları sorduğumuzda ise cevabı şöyle oluyor: “Günümüzde insanlar birbirlerini taklit etmekten öteye geçemediği için geçmişten işlerine hayran olduğum kişiler var: Michelangelo, Gustav Klimt ve Botticelli.”
Sanatçının diğer çalışmaları için tıklayınız.
Mehmet Geren
Dijital medyanın alaylı isimlerinden olan Mehmet Geren, reklam ve moda fotoğrafçılığı üzerine olan yetkinliğini kolajla buluşturmayı tercih eden bir sanatçı.
Onun için fikir aşamasının önemli olduğunu belirtiyor: “Üretimden önce, fikir aşaması sürecin en uzun kısmı benim için. Yaptığım çalışmalarda popüler kültürün yanı sıra, insanoğlunun zayıf noktalarına, içinde bulunduğu günlük durumlara değinmeyi seviyorum. Kendim de dahil olmak üzere insanlara görsel dille bir şeyler aşılamak hoşuma gidiyor.”
Geleneksel ile dijital kolaj arasındaki fark üzerine fikirlerini sorduğumuzda: “Teknoloji şüphesiz insanların hayatını kolaylaştırıyor günden güne, bu her alanda böyle. Eskiden bir kolaj çıkarmak için önce gerekli görseli araştırıp bulmak sonra onu kolajlayacağınız görsele göre kesmek ve birçok el işçiliği sergilemek varken, şu an istediğiniz görseli bulmanız dakikalar bile sürmüyor. Sonrası sizin göz zevkiniz, vermek istediğiniz mesaj ve program bilginize kalmış. Ben tüketilen işler yapıyorum. Herkes program dilini bir şekilde öğrenebilir, herkes kağıt da kesebilir. Önemli nokta, anlatmak istediğiniz fikri insanlara görsel bir dille sunabilmek, eğer bunu yapabiliyorsanız o zaman ortak paydada buluşmuş olursunuz.” diyerek düşüncelerini açıklıyor.
Sevdiği sanatçılar arasından tek bir isim vermenin aslında zor bir karar olduğunu söyleyen Geren, Alexey Kondakov’un işlerini beğendiğinin altını çiziyor.
Sanatçının diğer çalışmaları için tıklayınız.