Günümüz genç kuşak sanatçılarından Tarık Töre’nin müziğini duymaya alışkınız ama bu kez karşımıza tuvalleriyle çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde ilk kişisel sergisi “Whellkom” ile sanatseverlerle buluştu. Zamansızlığı figürleriyle donduran Tarık Töre ile atölyesinde yeni sergisi “Whellkom”un doğuşu üzerine konuştuk.
Gerçekliğin ve gerçek dışılığın bir arada harmanlandığı, Tarık Töre'nin “Whellkom” adlı sergisinde bizleri detayların ütopyası karşılıyor. Anlamlandırabilmek adına bilinç altınızın tozlu raflarına uzandığımız “Whellkom” sergisini sanatçıdan dinledik.
Seni son zamanlar Palmiyeler müzik grubu ile anarken “Whellkom” sergisiyle resim yeteneğini ve eğitimini bizlere hatırlatmış oldun. Nasıl gelişti “Whellkom”un hazırlık süreci?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde resim eğitimi aldım, daha sonra yüksek lisansa başladım. Hâlâ devam ediyor yüksek lisansım ama sanırım o işi biraz akışına bıraktım. Müzik ise çok önceden beri yaptığım bir şeydi. 17 yaşında Mertcan ile (Mertcan Mertbilek) Kilink adlı punk- rock bir müzik grubuyla bu işe başladık. Daha sonra Kilink tarz değişikliğine gitti ve dört yılın sonunda ara vermeye karar verdik. 2013 yılında Palmiyeler grubu fikriyle tekrar bir araya geldik. Bu süreçte ben insanlar görmese de hep resmin içindeydim. Evet müzikten de keyif alıyorum ama resim daha farklı, daha öznel. Aklımdaki şeyleri kendime dönük bir biçimde ifade edebildiğim bir alan. Daha önceki zamanlarda bireysel sergi açmak gibi özel bir uğraşım olmamıştı ama bu sergi tam da ben artık bir sergi mi açsam diye kendimi tarttığım döneme denk geldi ve tüm bu süreç çok hızlı gelişti. Aslında bu kadar hızlı gelişmesi benim için daha iyi oldu, eğer uzun vadede gerçekleşecek bir sergi olsaydı elimdeki işleri bir kenara bırakıp, yeni işlere başlayacaktım ve süreç uzayarak laçkalaşacaktı. Toparlayacak olursam müzikle tanınsam da aslında hep atölyemde resim yapıyordum.
Serginin ismi oldukça ilgi çekici ve anladığım kadarıyla alegorik. Ne demek “Whellkom”?
Aslında bir anlamı var tabii ama ortaya çıkış hikâyesinin bir anlamı yok. Resim yaparken kullandığım bir kelimeydi. Kendi kendini doğurdu diyebilirim. Sergi için bir isim arıyordum, ilk defa insanların karşısına çıkıyordum ve bir şeylerin bütünleşmesini istiyordum. Aynı zamanda davetkâr da olmalıydı. Böylece hem hoşgeldiniz deyip hem de içinde küçük bir kelime oyunu barındıran “Whellkom”u tercih ettim. Serginin iki kat aşağıya inilerek izleyiciyle buluşmasını da göz önüne alınca bu isimden emin oldum.
Resimlerin genel olarak çok renkli, insanı uzaktan cezbediyor ancak yakınlaştığımızda ve detaylara göz attığımızda bir kaosun hakim olduğunu görüyoruz. Bu tezatlığı nasıl tanımlarsın?
Kaos derken neyi yorumladığın aslında önemli. Renk seçkisi içgüdüsel bir durum ama evet resimlerde şöyle bir ironi var -tıpkı “Whellkom” isminde olduğu gibi- konu olarak en negatifinin içinde bile bir pozitiflik var. Her şey kötü dahi olsa, bakış açına göre, kahkaha gibi tınlayan bir ses daima vardır.
Eserlerinde, Brueghel tarzı bir figür yoğunluğu var. Askerler, hayvanlar, zaman dışı varlıklar ve yüz hatları olmayan çıplak insanlar, ölü – asılmış adamlar ve iskelet figürü. Bunlara sıklıkla rastlıyoruz. Nedir bu figürlerin ayrıcalığı?
Evet, Brueghel çok sevdiğim bir sanatçı. Sık kullandığım figürlere gelirsek aslında kısaca keyif alıyorum diyebilirim. Tüm o figürler birer ayrıntı ve ayrıntıları seviyorum. Bütünlüğü küçük parçalar oluşturuyor ve bu figürleri pekiştirerek kullanmak beni mutlu ediyor. Mesela koca bir tuvale tek bir köpek figürü çizmiş dahi olsam onu çizerken üstündeki pirelere kadar detay vermeyi tercih ederim. Detaylar kendimi daha “orada” hissetmeme yol açıyor.
Resimlerin ya zamansız ya da geleceğe dair bir ütopyadan oluşuyor, bunu kurguluyor musun?
Aslında hem evet hem hayır. İki yol var diyebilirim. Biri daha içgüdüsel biri daha duygu odaklı. Olaylardan ziyade verdiği boşluk hissinin üzerinden ilerliyorum. Bazı şeyler tamamen estetik kaygılar üzerinden gelişiyor. Bazen denge için bazen de sırf gözüm istediği için. Bazen de anlamsızlığı tercih ediyorum, ritim vermesi benim için yeterli oluyor. Eskiz üzerinden de gidiyorum çizerken de kurguluyorum.
Figürlerin kimi zaman en ufak ayrıntıya bile yer verirken kimi zaman sanki bir çocuk elinden çıkmışçasına basit. Bu duruma “Tarık Töre” üslubu yorumunu getirebilir miyiz?
Bir üslup olarak değerlendirebilmem için aslında çok erken. Resimlerin ve figürlerin ihtiyaçlarına göre ayrıntısı üzerinde duruyorum. Tamamen sezgisel.
Biraz daha genelden söz edecek olursak, müziğin ile resmin arasında bir etkileşim var mı? Varsa bu üretimine nasıl yansıyor?
Tam anlamıyla bir iletişim yok. Müzik daha çok benim için bir nefes alma alanı, grupla yapıyorsun kolektif ve eğlenceli. Resim daha kendi başına. İkisi benim için farklı yerdeler.
Yakın zamanda başka bir sergi planın var mı?
Yakın zamanda bir sergi planım yok ama yapmak istediğim şeyler var tabii ki .Tüm bunları zaman gösterecek.
Pilot Galeri’nin ev sahipliğini üstlendiği “Whellkom” sergisi 23 Aralık tarihine kadar görülebilir.