İrem Günaydın ile Red Bull Art Around’da yer alan {İniş çıkış yukarı aşağı} vesilesiyle buluştuk. Altı farklı lokasyondaki sokak lambalarının üzerine yerleştirilmiş flamalardan oluşn işini, üretimin hikayesini ve gelecek projelerini konuştuk.
İşleyiş – Mechanism isimli yerleştirmeniz 28 Mayıs'a dek Elhamra Han'da görülebilecek. Yerleştirmeyi sizden dinleyebilir miyiz?
İşleyiş – Mechanism, torna’nın davet ettiği üç sanatçının (Charlie Coffey, ben ve Merve Kaptan), yeni üretimlerle, Domates Biber Patlican 3 sergisinin içerisindeki 2 odada yer almasıyla oluştu.
Bu odalara girdiğinizde görecekleriniz: Charlie’nin internet bazlı projesi ve kartpostalları, Merve’nin videosu ve benim halı, kitap ve heykellerim. Bunlara ek olarak haftanın iki günü torna’dan gelen ve sergi boyunca değişen sanatçı kitapları seçkisi de yer alıyor.
Bu sergi için torna ile iki farklı yayın yaptık. Birisi Charlie Coffey’nin dijital projesinin kağıt üzerindeki versiyonu olarak çalıştığımız kartpostalları; bir diğeri ise benim halı ve heykellerimin bu iki odadaki konumlanmasıyla ilgili iki cümleden oluşan bir kitap. Her iki yayını da torna'da bulabilirsiniz.
İşleyiş – Mechanism yerleştirmesi, anlatı, dil ve tercüme arasındaki bağlantıları araştıran toplu bir çalışma olmakla beraber, torna’nın belirli bir süreliğine Kadıköy’de bulunduğu pasajdan çıkıp, İstanbul’un diğer yakasındaki bir başka pasajın içerisinde varolabilmesiyle ilgili bir deneyim oldu.
Red Bull Art Around'da {İniş çıkış yukarı aşağı} isimli flama projeniz ile yer alıyorsunuz. Çalışmanızdan biraz bahseder misiniz? Fikir nasıl ortya çıktı?
{İniş çıkış yukarı aşağı}, Moda Caddesi başta olmak üzere altı farklı lokasyondaki sokak lambalarının üzerine yerleştirilmiş flamalardan oluşuyor. 2015 yılında Merve Kaptan’la beraber yaptığımız “Hatırlatıcı” sergisinden sonra yoğun bir çalışma dönemim oldu, bu dönem sonunda sırasıyla torna’daki yerleştirmem, Domates Biber Patlıcan üç sergisindeki torna yerleştirmemiz ve Red Bull Art Around’daki {İniş çıkış yukarı aşağı} ortaya çıktı. Bu üç yerleştirmenin de çıkış noktası dil (farklı lisanlarda), tercüme ve tarif etme-anlatma idi.
İşler eşzamanlı olarak ilerlediler, fakat peşpeşe sergilendiler. Maurice Blanchot’un “death sentence” isimli kitabında bir sayfayla karşılaşmıştım, ölmek üzere olan J.’nin arkadaşı onun kaderini öğrenebilmek adına onun avuç içinin dökümünü bir astroloğa gönderiyor ve astrolog, J.’nin avuç içindeki çizgilere bakarak onun kaderini okuyor. Bununla bağlantılı olarak çeviri fikri üzerine daha yoğun düşünmeye başladım ve görsel olanın yazılı bir materyale çevrilmesiyle ilgilendim.
Sergilenecek flamaların üzerinde neler yer alacak?
Arkadaslarımın avuç içlerindeki çizgilerin fotoğraflarını çektim ve o fotoğraflara bakarak o çizgileri yazılı bir dile çevirdim. Daha sonrasında flamaları hazırlarken bu yazılı dilin içerisindeki bazı kelimeleri kendi elimi kullanarak görsel bir dile çevirdim. Yerleştirmeyi düz bir alan olarak düşündüğümde bu iki dilin birbirini teğet geçtiği, tamamen ayrıldığı veya tek bir dil gibi göründüğü düzlükler oluşturduğunu deneyimledim.
Flamalar neye göre yerleştirilecek, hangi noktalar seçilecek?
Flamaları sergi rotası boyunca yayarak yerleştirmek istedim ki, sergiyi bilinçli olarak gezecek insanlar bu flamalarla bu rota üzerinde karşılaşabilsin. Burada benim için belirsizliğini ve gizemini koruyacak olan durum ise bu flamalarla sokakta, kendi rotasını takip eden insanların karşılaşma durumu. Eğer denk gelirlerse flamaların sadece ikisinde ismim ve işin ismi yazıyor, diğer dört flamayı künyesiz bıraktım. Flamalarla sergiden bağımsız, gün içinde karşılaşacak insanların deneyimleri benim için belirsiz bir alan oluşturuyor ve bu alanın içerisinde kendi kurgularımla serbest olmanın keyfini çıkarıyorum.
Peki sergileme noktası olarak neden sokak lambalarını tercih ettiniz?
İşin basılı bir materyal ve sokakta bir yerleştirme olmasını istediğim için ve çizgiyi düşündüğüm zaman aklıma gelen ince, uzun bir form olduğundan ilk aklıma gelen sokak lambalarına takılan flamalar oldu.
Önümüzdeki dönem projeleriniz nelerdir?
Son dönemde işlerimde dili; duygulardan, hislerden uzakta geometrik, basit ölçülendirilmiş anlatıya yakın kullandığım için, içerisi tamamen aynı renk ve ölçüde karolardan oluşan bir mekan var ve ben o alan hakkında kafa yoruyorum.