23 MAYIS, PAZARTESİ, 2022

Doğa Nerede?

Genç sanatçıların ekolojik yönü kuvvetli yapıtlarıyla doğa arayışındaki noktaları gözler önüne serdiği, Doğuş Holding’e ait Sanata Bi Yer platformu & Han Spaces iş birliği ve ArtPick organizasyonu ile izleyiciyle buluşan “Doğa Nerede?” sergisi üzerine bir yazı.

Doğa Nerede?

“Ağaçlar kutsaldır. Onlarla konuşmayı bilen, onları dinlemeyi bilen, gerçeği öğrenebilir.”
Hermann Hesse

Şüphesiz yukarıda alıntılanan cümlenin çıplaklığı, son yıllarda küresel ısınmayla birlikte dünyanın birçok noktasında gerçekleşen orman yangınlarıyla ve şiddeti gittikçe artan doğal afetlerle gün yüzüne çıktı. Aynı zamanda bu acı fark ediş, doğayla konuşmayı, onu dinlemeyi bilmediğimiz için içimizi de yaktı. Tabii ki orman sadece ağaçlardan ibaret değil; G. Wilhelm Leibniz’a atıfla, çeşitlilik ve ahenge dayanan bir varlık alanı. Doğa diye tabir ettiğimiz yerin, sadece ormanlar olmadığını, içimizin de bu yangınlarla yanmasıyla öğrendik. Evimiz, ciğerimiz yanıyor dedik... Yunanca ev, oturulan yer anlamlarına gelen “oikos” kelimesiyle açımlanırken bu kökten gelişen “ekoloji” kelimesi de evin bilimi olarak düşünülebilir. Bu bağlamda “evimiz yanıyor” derken doğru söylüyorduk.

Doğa ile olmaması gereken savaşımızda İngiliz yazar Vita Sackville-West’in 1946 tarihli yapıtı Bahçe’de dile getirdiği dizeleri hatırlamakta fayda var:

Küçük zevkler dindirmeli büyük trajedileri
Bu yüzden sakınmam sözümü
Savaşın orta yerindeki bahçeleri anlatırken.”

​Cesur olmamız gereken asıl şeyin, doğadaki en büyük erdem olan yaşatmak olduğunu deneyimlemeliyiz. Bu doğrultuda söz konusu doğa olduğunda sesimiz daha gür çıkmalı. Peki, hiç düşündünüz mü, “Doğa nerede?”

​Yorgun argın eve dönerken omuzlarımızda hâlâ yükünü hissettiğimiz işimizde mi; yoksa yolda dinlediğimiz, benliğimizi kısa bir anlığına da olsa gerçeklikten koparan notalarda mı; şehrin betonlaşmış yüzeylerine inat şahlanarak bir şekilde yeşermeyi başarmış yabani otlarda mı; kendimize, sevdiklerimize ya da hiç tanımadığımız, bilmediğimiz insanlara, canlılara, varlıklara karşı duyduğumuz empati ve şefkatte mi; etrafımızı saran bütün keşmekeşten kaçtığımız yerde mi; doğa dışımızda mı, içimizde mi? Buradan doğacak cevaplara göre doğa ile iletişiminizi, ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?


©Nazlı Erdemirel

Kavram olarak baktığımızda “doğa” 19. yüzyıl felsefesinin, insanlık ve düşünce tarihi üzerine oluşturduğu bilimsel bilgi döneminde karşımıza çıkıyor. Burke, Kant ve Hegel’in metinleriyle gelişen ve “Alman romantizmi” olarak adlandırılan felsefi bakışla sanat tarihinde kendine yer buluyor. 19. yüzyıl insanın, doğa ve diğer insanları değiştirme olgusunun da geliştiği bir dönem. Doğanın yeniden ele alındığı ve doğaya olan hayranlıkla sanata olan hayranlığın kesişerek doğaya ait renklerin insanda bıraktığı etkiler de ön plana geliyor. Yine bu dönemde şehirleşmenin de başlamasıyla sanatçıların kırlara gidip resim yapmaları, şehrin keşmekeşinden uzak, huzurlu bir ortam arayışı kendini gösteriyor. Kavramın dildeki yansımalarına göz attığımızda da Japonca bir kelime olan, tüm duyularımız vasıtasıyla doğayla bütünleşmek ve bu sayede arınarak huzur bulmak anlamlarına gelen Shinrin-Yoku, güzel bir paslaşma yaratıyor.

​Doğuş Holding’e ait Sanata Bi Yer platformu & Han Spaces iş birliği ve ArtPick organizasyonu ile 21 Mart – 31 Mayıs 2022  tarihleri arasında izleyiciyle buluşan “Doğa Nerede?” sergisinde yer alan sanatçılar, Sanata Bir Yer’e üye olan öğrencilerden seçildi. Bu genç sanatçıların çalışmalarındaki eklektik yapı, doğa arayışımızdaki noktaları da gözler önüne sermekte: Tıpkı Berrak Zeynep Yılmaz’ın fotoğraflarındaki kent yaşamında saklanmış olduğu gibi, anlara gizlemişizdir doğayı. Yağmur Kevser Barutçu’nun metal poşet çalışmalarındaki gibi buruşturulup etrafa atılmış, itilmiş ve kıvrımlı hâlde de bulunabilir doğa. Abdulgani İlhan’ın çalışmasındaki gibi geçmiş ve gelecek arasındaki ikilemde de saklı olabilir. Belki İrem Terzi’nin çalışmalarındaki gibi saf, duru bir belleğimiz kalmadığı için kaybetmişizdir doğayı da. Daha kişisel bir alanda, kimlik arayışlarımızda da saklı olabilir doğa. Bu kimlik arayışında toplumsal kimlik betimlemeleri de diken gibi açığa çıkar. Eyhan Çelik’in çalışmalarındaki gibi bir saklambaç oyununda saklanmıştır belki de. Şeyma Lakot’un çalışmalarındaki gibi bir fotoğraftan başlayıp devamını getirmeye çalıştığımız resim de olabilir doğa. Belki de doğa, pandemide her şeyimiz olan, birlikte daha fazla zaman geçirmeye mecbur kaldığımız evlerimizde saklıdır ya da Ayşenaz Çubukçu’nun çalışmalarındaki gibi en iyi hâlimizdir, doğamız.

©Nazlı Erdemirel

Ekolojik yönü kuvvetli yapıtlar, eleştirel bir tavırla doğanın korunması adına eyleme geçmeye odaklanır, tüketim çılgınlığını ve alışkanlığımızı eleştirir. Kimi yapıtlarda dikkatimizi çeken yüzleşme ise sanatçıların, doğanın güçleriyle çatışması veya bütünleşmesi ekseninde meydana gelir. İnsan, meydan okumayla yüzleşir ve kendi güçlerini kıyaslamasının yanı sıra doğayı kendi yaratıcı sürecinin bir parçası hâline getirmeye çalışır. Yapıtlarında organik unsurları kullanan ve verilen yüzeyin yapısının ve ifadesinin doğru yorumlanmasına dayanan temsiller yaratan sanatçılar, maddeyle kurdukları ilişkilerini açığa çıkarır. İnsani özellikleri ve duruşları içeren çalışmalar sembolik ve betimleme tarafı ağır basan temsilleri gösterir. Sanatçıların yaşamları ve yapıtları üzerinden doğayla kurdukları iletişim ve ilişkilerinde farkındalığımızı artıracak etmenler vardır. Buradaki ilişki ağlarının çoğunun kökenine doğru bir yolculuk yapıldığında ise insanın merak, keşif ve oyun güdüsüyle tetiklendiği görülebilir. Çünkü meydana gelen yapıtlar da tıpkı doğa gibi yaşar, konuşur, büyür, yeni bir yaşam geliştirir; gölge ve barınak sağlar.

​Sergideki çalışmalar, insanın ilk mekânı ve ilişki kurduğu (oyun oynadığı) yer olan doğa ile günümüze kadar değişmeyen tek şeyi, insan olmanın yapı taşını (oyunu) gösterir. “İnsan boşluğu, boşluk insanı şekillendirir” ve “Oynadığın sürece” başlıklı ilk iki serginin devamı niteliğinde olan “Doğa Nerede?” sergisiyle, mekân ve onunla kurduğumuz ilişkiden (oyundan), doğayla olan ilişkimize geçiyoruz. Bu geçiş çoğunlukla sancılı olabiliyor: Albert Camus’nün dediği gibi, çevremizi o kadar çok değiştirdik ki şimdi bu çevreye uyabilmek için kendimizi de değiştiriyoruz.

0
3303
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage