Ünlü İngiliz sanatçılar Jake ve Dinos Chapman’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergileri “Anlamsızlık Âleminde”, 10 Şubat tarihinden beri Arter’de sergileniyor. Serginin küratörlüğünü üstlenen Nick Hackworth ile sergiyi gezerken bize katılan Dinos Chapman eşliğinde anlamsızlık alemine dalıyoruz.
Her katı farklı bir anlatıya sahip olacak şekilde tasarlanan sergi mekânında, önce alt kata inerek gerçekten de bir “cehennem” temsili içinde, yerin altına iniyormuş hissini tadıyorsunuz. Karşılaşılan manzara ise; dev camekanlar içinde yer alan minicik figürler... İnsanüstü bir emek gerektiren detaycılığıyla Cehennem serisi, dünya üzerinde bir cehennem hayal ediyor. Belki de hayal etmiyor, aslında içinde yaşadığımız cehennemi tüm çıplaklığıyla yansıtmaya çalışıyor.
Sanatçıların teker teker ve büyük bir titizlikle yerleştirildikleri her halinden belli olan minik figürlere bakıldığında, Nazi ya da Ronald McDonald figürleri gibi sosyal ve politik tarihin belli başlı imgeleri göze çarpıyor. Bu imgelerle izleyicilere tuzaklar kuran Chapman’lar, aslında basitçe algıladıkları dünya ve ötesini bir hayli pesimist bir bakış açısıyla yansıtmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyor.
“Anlamsızlık Âlemi”nin birinci katına çıkınca, absürt bir atmosferin içine dalıp sanatçıların pesimist bakış açısının mizahi ve eğlenceli bir tarafı olduğunu fark ediyorsunuz. Kendi deyişleriyle “kültürel değeri sıfır” olan eserler üretme istekleriyle sürekli yinelenen ve geri dönüştürülen çalışmalar yapan Chapman’lar, bu sayede anlamsız bir alana dönüştürdükleri sergi mekânında bir nevi tüm evrenle alay ediyorlar.
“Anlamsızlık Âleminde” İngiliz sanatçılar Jake ve Dinos Chapman’ın İstanbul’daki ilk solo sergisi. Serginin hazırlık sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?
Nick Hackworth: Ben serginin küratörüyüm. Daha önce İstanbul’da yaşıyor, Galerist ile çalışıyordum. Bu sayede Arter ile tanıştım ve bu sergiyi yapmak için onlara teklif götürdüm. Sergi hazırlıkları çok sorunsuz ve güzel geçti. Arter ekibi çok nazik bir şekilde teklifimi kabul etti, burada bir sergi düzenliyor olmak çok heyecan verici.
Sergi fikri nasıl doğdu ve nasıl şekillendi öğrenebilir miyiz?
Nick: “Anlamsızlık Âleminde”, Jake ve Dinos’un Türkiye’deki ilk sergisi olduğundan getirilen eserlerin sergilenmesi adına gerçekten geniş bir alana ihtiyacımız vardı. Eserleri onlar seçti.
Sergi alanının katları arasında belirli farklar var. Sergi üç ayrı kattan oluşuyor. İlk kat, sanatçıların Hell / Cehennem serisindeki çalışmalarını bir araya getiriyor. Sanıyorum, bu seriye ait bu kadar çok eser daha önce hiç bir arada sergilenmemişti. Seride yer alan en büyük işlerden biri olan Tüm Kötülüğün Toplamı da burada sergileniyor. Bu eser dört büyük parçadan oluşuyor. Ve üç ayrı Cehennem eseri daha var. Bu serideki eserlerin bir kısmı, sanatçılar tarafından ilk kez 2000 yılında sergilendi. Seriyi bu şekilde düzenledim, çünkü bence sanatçıların tepki gösterme yöntemleri işin nasıl işlediği konusunda belli bir ölçüde tarihsel bir vurgu yapıyor. Ve bu biraz karmaşık. Sanıyorum ki çalışmaları görmeye gelen izleyici daha önce böyle bir şeyle hiç karşılaşmadı. Eserler anlamak için biraz ağırlar. Çünkü pek çok sanatçının çalışması izleyiciyi güzellik veya başka özelliklerle cezbetmeye ve bazı açılardan tatmin etmeye çalışıyor. Bence Jake ve Dinos’un işlerinin seyirciyle olan ilişkisi çok daha kompleks ve muğlak. Örneğin birbirlerine işkence eden binlerce model Nazi askerinden oluşan Cehennem serisi sert bir şiddeti detaylı bir şekilde gözler önüne seriyor. Ama eserler ilk kez sergilendiğinde verilen tepkiler, eserin temeline ait yanlış okumalara sebep oldu.
Dinos Chapman: Bence işin kendisi, izleyiciyi yanlış okumaya cesaretlendiriyor. Bunun sebeplerinden biri eserlerin çok zorba ve baskıcı olması. Ve eserin tam olarak neyle alakalı olduğunu söylemenin imkânsız oluşu... Çünkü eserler aslında her şeyi kuşatmaya ve örtmeye çalışıyor. İnsanlar çalışmaları genellikle tüketim çılgınlığına veya faşizme bir saldırı olarak yanlış biçimde okuyorlar.
Nick: İnsanlar bunu daha çok ahlaki bağlantılarıyla okuyor.
Dinos: Ama aslında eserler bunların hepsiyle ilgili. Bir sanat eserini bir galerinin içine koyma fikrini gerçekleştirdiğinizde, sanatçı o eserin ne olup olmadığıyla ilgili önceden karar vermiş olsa bile, sanatçının verdiği anlam olumsuzlanmasa da tamamen subjektif bir şeye dönüşüyor. Çünkü izleyicinin bakış açısı her şeyi değiştiriyor.
Nick: Kendi yorumlarıyla beraber...
Dinos: Ve bizim, onların yaptığı yorumlar üzerinde herhangi bir sorumluluğumuz yok. Çünkü aynı zamanda onların yaptığı yorumlar işin neye dönüşeceğini de dikte ediyor. Biz de ahlaki yorumlamalardan uzak durmaya çalışıyoruz ama yine de oradalar. Onlardan kaçmak epey zor... Aynı zamanda da komikler. Cehennemin bir heykelini yapmak aslında absürt bir girişim. Ve gerçekten de çok büyük bir zaman kaybı.
Zaman kaybı mı? Neden?
Dinos: Çok fazla insanın bu kadar büyük çapta bir şeyi yapmaya kalkışacağını sanmıyorum. Fazla detaycı ve aslında anlamsız.
Sanatsal çabayı makine işine indirgiyor aslında. Stüdyoya gittiğinizde ya çizimler, resimler yapıyorsunuz ya da asla bitmeyecek dev bir eserle uğraşıyorsunuz. Bu aslında emekle ve asla bitmeyecek bir şeye verilen özveriyle ilgili bir durum.
Nick: Bir de resim ve çizim gibi başka ifadeci sanatsal üretim biçimlerinin içinde sanatçının eli mevcut. Bunun içinde de tabii ki sanatçının eli var ama yine de çok büyük ve detaylı bir çalışma. Bu anlamda da aslında biraz makine işine benziyor.
Dinos: Küçücük figürleri bu kadar büyük bir şeyin içine yerleştirme fikrinin tamamı bir bakıma sıradan gibi geliyor bana. O küçük figürlere duygu vermeye çalışmaksa bazı açılardan acıklı. Bu yapabileceğimiz sanatsal üretimin en az sanatsal olanı.
Sergide özellikle Cehennem serisine vurgu yapmanızın sebepleri nelerdir?
Dinos: İlk kez seriden bu kadar fazla eser beraber sergileniyor. Bu çok güzel bir şey. Benim açımdan bu çalışmaları bir arada görmek güzel.
Nick: Bu seriyi seviyorum, ama aynı zamanda tekrarlama fikrini de seviyorum. Çünkü yineleme ve geri dönüşüm kavramları Jack ve Dinos’un çalışmalarında çok önemli bir yerde duruyor. Sanatçılar klasik, romantik sanatçı fikri üzerine düşünüyor ve “yineleme” aslında sanatçının tek dâhi olduğu Aydınlanma Çağı fikri olan romantik sanatçıyı çürütüyor. Kendi öznelliğinin içinde evreni bir şekilde yeniden yorumlayan bir dâhinin eşsiz fikri, işte bu romantik sanatçının tanımı. Jake ve Dinos’un da bu fikirle oynadıkları pek çok işi var.
Dinos: Bir de iki kişi beraber çalıştığımız için aslında işe kendi öznelliğimizi koyamayız. Biz işi farklı sebeplerle yapıyoruz. Jake’in nedenini bilmiyorum. Çalışmalar ikimizin ortak emeğimizin bir birleşimi. Ama bu her konuda aynı fikirde olduğumuz anlamına gelmiyor, aslında pek çok şeyde aynı fikirde değiliz. Ama bu sürecin ta kendisi. Her şey anlaşmazlık, sürtüşme ve farklılıklarla ilgili.
Birlikte çalışmak sizi zorluyor mu?
Dinos: Bazen.
Nick: Jake’in mizah duygusundan yoksun oluşu zorluyor.
Dinos: Yapabileceğimiz her şeyi yapıyoruz sanırım. En azından çalışmaya öznelliğin karışmasına izin vermemek için çok uğraşıyoruz. İşler ne benim ne de Jake’in karakterini yansıtmamalı.
Sergideki eserler bize ne anlatmaya çalışıyor?
Dinos: Burada niyetimizi anlatan bir metin var. Bizim ne yaptığımız ve ne yapacağımız konusunu ortaya koyuyor.
Nick: Aslında bir manifesto gibi.
Dinos: Evet, bir manifesto gibi. Aslında herkese bir uyarı veriyor: “Bizim burada yapacağımız şey işte bu”.
Nick: Bu aslında çok güzel çünkü tarihsel anlamda pek çok manifestoda olmayan şeyleri içeriyor. Abartılı, komik ve biraz da agresif.
Dinos: Ve bir anlamda gerçek.
Nick: Bu kadar gerçek olması aslında biraz şaşırtıcı, bu yazı 25 yıl içinde neler yaptığınızın bir özeti. Jake bu metinde anlamların arkasında bulunan amaçlılığı reddediyor. Ve gerçekten de burada yazan her şeyi yaptınız; bu da çok özgün bir durum.
Dinos: Ne yapacağını bilmeden böyle bir şeye kalkışmayı düşünmek berbat bir düşünce.
Basın bülteninde geçen bir ifade var. “Sıfır kültürel değeri olan sanat eserleri üretme isteği...” “Sıfır kültürel değer” ne anlama geliyor?
Dinos: Bir teşebbüs. Sanatsal pratikler içinde veya etrafında her ne üretirsen üret, bu üretim otomatik olarak kültür tarafından emiliyor. Ama bir sanatçı olarak belki de eseri yutulması daha zor bir hale getirebiliriz. Eseri sert veya zor yapmaya çalışarak yapılabilir bu.
Nick: Katalogda yapmaya çalıştığım ve basın bülteninde de bahsettiğim bir şey var. Jake ve Dinos’un işlerinde en ilginç bulduğum şeylerden biri; tüm projenin tamamen ve derinden pesimist olması... Aslında felsefe ile birbirine bağlı bir sanatsal pratikleri var ve ben de bunu ilginç buluyorum, çünkü çağdaş sanatın felsefi düşünceyle olan iletişimi uzun fakat yüzeysel bir ilişki. Kavramsal sanat eserleri üretiliyor fakat yine de sanatın fiziksel alanında çok fazla başarılı uygulama yok. Ama bence Jake ve Dinos bunu yapabiliyor. Ve ilginç bir biçimde, kendi felsefi önermelerinde çağdaş sanatçıların büyük çoğunluğunun uzaklaştığı şeyleri göz önüne alıyorlar.
Dinos: Sanatın bizim için iyi olduğu ve dünyayı daha iyi bir yer yapacağı inancı var.
Nick: Tüm Aydınlanma Çağı düşüncesinin temelini oluşturan fikir, ilerlemeye olan inanç... Bu fikri çürütmenin bir yolu yinelemeden geçiyor. Sürekli bir tekrar...
Dinos: Bence sanatçının yeniliğin saçma bir fikir olduğuna dair bir düşüncesi olmalı. Eğer bir fikrin varsa, şanslısın. Birden fazla fikir sahibi olmana gerek yok, tabii eğer iyi bir fikirse.
Sanatçıların eserlerde kullandığı zorlayıcı ve ironik dili bize savaş, şiddet ve modern toplum hakkında neler söylüyor?
Nick: Hiçbir şey. Bu kavramlar hakkında hiçbir şey söylemiyor. Daha çok sanatla ve mizahla ilgili şeyler söylüyor.
Dinos: Çalışmalarımız tamamen sanat ve bu kavramları düzgün bir şekilde temsil etmekle ilgili. Cehennem’de de cehennem ve korku kavramlarını yeterince iyi bir şekilde temsil ettiğimizi hayal ederek yola çıktık. Bu anlamsız. İmkânsıza teşebbüs etmeye çalışmak... Ama imkânsıza teşebbüs etmek tamamen meşru bir hareket. Her zaman başarısız olacaksın ama yine de başarısız olmakta hiç bir sorun yok.
Ama yine de eleştirel bir diliniz olduğu söylenemez mi? Eserlerde pornografik öğeler ve şiddeti kullanıyorsunuz...
Nick: Burası biraz önemli, Jake ve Dinos bu kavramların kendileriyle çalışmıyor, temsilleriyle çalışıyor. Eserlerin yanlış biçimde okunabileceğini konuşmuştuk. İnsanlar ilk geldiklerinde cehennem hakkında yorum yapıyorlar. İlk yanlış okuma genellikle “şiddetin önemsizleştirilmesi” oluyor. İnsanlar çalışmanın soykırımda acı çeken insanlara karşı bir saygısızlık olduğunu düşünebiliyor. Ya da ahlaki açıdan yorumlayarak eserlere savaşla ilgili sanat üretme fikri olarak bakıyorlar. Ama sanatçıların yapmaya çalıştığı şey ikisiyle de alakalı değil. Çalışmalarının çoğunluğu dünyayı algılama biçimimizle ilgili. Neredeyse bir tuzak gibi. Bir tuzak kuruyorsun ve insanlar gelip buna bir tepki veriyor. Etrafında dolaşıp esere bakıyorlar ve tartışmaya açık fikirler formüle ediyorlar. Ama bu temsil ile alakalı. Temsilin dünyada nasıl işlediğini ve insanların tepkilerinde ne kadar mekanik olduğunu yansıtmayı amaçlıyor. Ki bu durum aslında biraz hayal kırıklığı yaratıyor, tabii eğer ütopik bir insansanız ya da sanatın iletişim yöntemleri konusunda umutluysanız.
*"Anlamsızlık Âleminde", 7 Mayıs tarihine kadar Arter'de görülebilecek.