Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) tarafından, “Boğaziçi Değerler Burs Fonu”na katkı sağlamak amacıyla hazırlanan, 47 sanatçının yapıtlarından oluşan “Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisinin sanatçılarıyla konuştuk.
Dünyayı ve insanlık hâllerini anlatan eserlerden oluşan Boğaziçi Üniversitesi mezunlarından Meral Kurdaş, Leyla Sürmeli ve Leyla Derya’nın öncülüğünde düzenlenen “Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisi; Ali Yaycıoğlu, Artin Demirci, Atalay Mansuroğlu, Aydemir Ökmen, Ayşenur Köksal, Aytaç Armağan, Beyza Boynudelik, Can Göknil, Cemal Erez, Cumhur Özer, Çağla Saydağ Karter, Devrim Erbil, Dilek Demirci, Doğu Çankaya, Elvan Erdin, Emre Senan, Esra Carus, Fatih Alkan, Hanefi Yeter, Işıl Güleçyüz, Jennifer Sertel Schneller, Joel Menemşe, Leyla Hancı, Leyla Sakpınar, Maria Sezer, Mehmet Güleryüz, Meryem Eroğan, Mustafa Özay, Muzaffer Akyol, Nedret Sekban, Nilgün Tüzüntürk, Nur Koçak, Nurcan Çağlar, Okan Dedeoğlu, Onur Hastürk, Pınar Tınç, Rasin Arsebük (Rasin), Ruhiye Onurel (Roş), Serap Başol, Serap Murathanoğlu Eyrenci, Shahnaz Aghayeva, Sonat Çavuşoğlu, Süleyman Çağlayan, Tuba İnal, Uğural Gafuroğlu, Yasemin Erdin Tavukçu, Züleyha Altıntaş’ı ağırlıyor. Sergideki yapıtlar, ekolojiden sağlığa, eğitimden yaşam hakkına uzanan pek çok alanda baş gösteren küresel ve yerel sorunlara karşı insanın direngen doğasını ön plana çıkartıyor.
“Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisini 15 Aralık tarihine kadar The Marmara Pera Otel’de ziyaret edebilirsiniz.
Sergide eserleri ile yer alan sanatçılardan Leyla Derya, Leyla Sürmeli ve Meral Kurdaş ile Can Göknil, Çağla Saydağ Karter ve Esra Carus’la sergiye ve çalışmalarına dair konuştuk.
Leyla Derya:
“Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisinin fikri nasıl ortaya çıktı?
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle bağımı devam ettirmek bana iyi hissettiriyor. Çok zaman geçmiş olsa da iyi bir öğrencilik yaşadığım okulumun öğrencilerine nasıl katkıda bulunabilirim fikri ve bu fikri ateşleyen Leyla Sürmeli’nin okulda nöbeti tasvir eden bir tablonun peşine düşmesiyle şekillendi. Daha önce hiç sergi açmak gibi bir tecrübem olmamıştı ama danıştığım herkes yol gösterdi. Artan burs başvurularına katkıda bulunmak için bu sergiyi açtık. Onur Bayiç sergimizin kataloğunu, görsellerini tasarladı. BÜMED ekibinin desteğiyle bu fikri hayata geçirdik.
Bu sergi dünyayı ve insanlık hâllerini anlatıyor. Bunu nasıl sağladınız?
Sanatçıların yüksek duyarlılıkları var, çağımızın her sorununa değişik yaklaşımları var. Her eserin hikâyesi var, çözmek görebilmek merak etmek bize düşüyor. İşler hakikaten çok değişik tarzda ve konuda. Onu da katalogda birleştirmeye çalıştık. Herkesi, Boğaziçi ve öğrenciler için birkaç cümle yazmaya teşvik ettik. Böylece bir anlamda destek olmanın ötesinde de bir birliktelik olsun istedik...
Şu ana kadar sergiyle ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
Sergiyle alakalı çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Özellikle bu serginin gelenekselleşmesi ve tekrarlanmasına yönelik pek çok öneri var.
Leyla Sürmeli:
“Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisinin fikri nasıl ortaya çıktı?
Çok uzun senelerdir sivil toplum örgütlerinde (STK) çeşitli alanlarda çalışıyorum. Bunun sebebi bütün karakter analizlerimde çıktığına şaşırdığım üzere yapımda sosyal sorumluluk ve bu sorumluluk gereği gayret göstermek isteği var. 1976’da üniversitemizin idari bilimler bölümünden mezun oldum. Yıllarca profesyonel çalışırken de emekli olduktan sonra da bu amacıma uygun ortamlarda katkı sunmaya çalışıyorum.
Okulumuzun hayatıma kattıklarını paylaşmam gerektiğini düşünürken son birkaç yıldır başta öğrenciler ve akademisyenler olmak üzere üniversitenin bütün paydaşlarının mezunların desteğine ihtiyacı olduğunu düşünen bir grup içinde buldum kendimi. Tarihimiz çok derin, mezunlarımız dünyanın her yerinde, bir de değerli hocalarımızın hepimizi yüreklendiren direnç görüntüsünü yurt dışındaki bir ressamın fırçasından çıkmış çok anlamlı bir tabloda görünce “haydi” dedik. Ulaşmak istediğimiz uzak yakın mezun ve destekçilerimize bu ve/veya bunun gibi sanat ürünlerinin mesajları ile ulaşabiliriz diye cesaretlendik. Cesaret ve eğitimimizin hepimize kattığı insani beceriler sayesinde dayanışma, özveri, saygı ve sevgi ile çalıştık. Benim ikinci ve en büyük motivasyonum Leyla Derya arkadaşımızın sakin, nazik ve ciddi bir şekilde işe yaklaşımı oldu. Meral Kurdaş arkadaşımızın da büyük sorumluluklar alarak katkıda bulunması ile proje hayata geçti.
Bu sergi dünyayı ve insanlık hâllerini anlatıyor. Bunu nasıl sağladınız?
Sanatçılar ile iletişim ve eserlerin toplanmasında benden ziyade serginin isim annesi de olan adaşım Leyla Derya’nın çok ve diğer arkadaşların da büyük katkıları oldu. Ben burada sanatın dünyamıza ve insanlık hâllerine katkılarının önemini vurgulamak isterim.
Sergimizin adı “Hâller I Hayaller”; çok önemli bir anlamı var; bazı hâller yaşamaktayız, bunlar sonucunda ortaya çıkan hayallerimiz var. Bu olguların en güzel tercümanı da ancak ve ancak sanat olabilir. Bu sergide sanatın en geniş duygusal paylaşım alanını oluşturan dünyamız ve insanlık hâlleri var; ne güzel! Sanatçılar empati kurdular diyelim…
Şu ana kadar sergiyle ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
Çok güzel, hayal ettiğimizin çok üstünde geri dönüş oldu. Dahasını da bekliyoruz; çalışıyoruz.
Meral Kurdaş:
“Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisinin fikri nasıl ortaya çıktı?
Leyla Derya ve Sürmeli ile buluşmamızda Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin ihtiyaçlarının arttığı bir dönemde BÜMED olarak onlar için burs fonu yaratmanın iyi bir düşünce olacağını konuştuk.
Burs fonu için zaten değişik aktiviteler yapıyoruz. Leyla sanatçı çevresinden böyle bir fona aktarılmak üzere bağış yapmaya gönüllü olacak dostlarımız olduğunu ve bir sergi ile bunu harekete geçirebileceğimizi söyleyince kolları sıvadık. Değişik şehirlerden pek çok sanatçıyla görüştük ve hemen hepsi böyle bir sergide BÜMED’e destek olacaklarını söylediler.
Bütün eserleri biz kendi imkânlarımızla toplayıp, serginin kurulumunu da kendimiz gerçekleştirdik ve sonuçlandırdık.
Bu sergi dünyayı ve insanlık hâllerini anlatıyor. Bunu nasıl sağladınız?
Sanatçılar zaten dünyaya ve dünyada olup bitenlere karşı son derece duyarlılar. Çevremizdeki tüm gelişmeleri kendi zihinlerindeki pencereden içeri alıp bir süzgeçten geçirip tekrar dışa vuruyorlar. Biz de buradan yola çıkarak “Hâller Hayaller” olarak adlandırdığımız sergide sanatçıların doğayı ve insanı nasıl gördüğünü ve hayal ettiğini sanatseverlerle buluşturalım istedik. Bugün bizlerin ve öğrencilerimizin içinde bulunduğu durum ve hâllerimiz ile hayallerimizin farklılıkları da bir şekilde ya ortaya konmuş ya da sanatçının ve sanatseverin kendi hayalleri içindeki yaratıcılığına bırakılmış oldu.
Şu ana kadar sergiyle ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
Bütün geri dönüşler son derece olumlu ve gururlandırıcı oldu. Açıkçası hiçbir bilgi birikimimizin olmadığı bir alana soyunduğumuz için başlangıçta hata yapmaktan çekiniyorduk. Ancak Boğaziçi mezunlarının gerçekten çok büyük ve güçlü bir camia olduğunu bir kere daha hissettik bu süreçte. Her ihtiyaç hissettiğimiz an bir yerde bir Boğaziçili koşarak tam destek ile yanımızda oldu. Hem sanatçılar hem mezunlar el ele vererek şahane bir işe imza atmış olduk. En güzel hediyemiz ise sergiyi gezen bir bursiyerimizin “yapılan işi görünce size minnettar olduğumu söylemek istedim” demesiydi. Daha büyük mutluluk yok bence….
Can Göknil:
“Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisinde yer alan işinizin ilham kaynağı ve özellikle yer almasının nedeni nedir?
BÜMED burs sergisinin “Hâller / Hayaller, Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” başlığı Boğaziçi Üniversitesi’nin bugünkü durumunu özetlediği gibi ülkemizde sürmekte olan uyumsuzlukları da kapsıyor. Üniversitede eğitimin çeşitli nedenlerle aksaması ve memleketimizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal çıkmazlar sürüp gidiyor. Huzursuzluk hepimizi rahatsız ediyor. Böylelikle eğitim gönüllüleri öğrenci burslarına kaynak yaratmak için ressamlara başvuruyor.
Benim iki tablom daha önceden yapıldığı hâlde temamızı destekliyor. Ağaç Kutları isimli 60 x 60 cm tuvalimde izleyicimin dikkatini Çatal Höyük/ Anadolu mitlerindeki kadın kutsallıklarına yönlendiriyorum. Günümüzde katledilen kadınların kutlarını hayat ağacına emanet ediyorum.
30 x 40cm boyutlarındaki ikinci tablomun adı Kuşlara Veda. Z kuşağından bir kız çocuğunun mandolin çalarak yöreyi terk eden bir kuşu müziğiyle (sanatıyla) geriye çağırdığını görüyoruz. Doğaya saygı duymayan, hatta evcil hayvanları sopayla öldüren zihniyeti bizim merhametli bildiğimiz halkımıza yakıştıramıyorum.
Serginin başlığındaki Hâller | Hayaller kavramı sizin için ne ifade ediyor?
Serginin başlığı, güncel durumumuzu çok güzel açıklıyor.
Son olarak, yapmayı planladığınız ya da hâlihazırda üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı? Varsa bu projelerden bahsedebilir misiniz?
Bu yıl 77 yaşımda olsam da yeni projelerimde, manilerle hazırlamaya başladığım “Sevda Habercileri” adında tuval çalışmalarıma başladım. Ayrıca resimli çocuk kitaplarımda 50. yılım yaklaştı. 2024 senesi için Can Çocuk Yayınları ile sürpriz projeler geliştiriyoruz. :)
Çağla Saydağ Karter:
“Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisinde yer alan işinizin ilham kaynağı ve özellikle yer almasının nedeni nedir?
Ben sanatın toplumsal olduğuna inanıyorum çünkü içinde bulunduğu toplumdan bağımsız olarak düşünemeyiz sanatsal üretimleri. Ancak benim anlayışıma göre, sanat toplumsallığını içinde bulunduğu toplumu yansıtarak değil, toplum içinde özerkliğini koruyarak ve onu sorgulama potansiyelini canlı tutarak kazanır.
Sanat, radikal potansiyelini ancak, bildiğimiz dünyanın dilini geçersiz kılan kendi dili ve imgesi içinde ifade edebilir. Bu ifadeler de özüne sadık kalma gayretindeki sanatçılar için parmak izi niteliğindedir. Kavramsal olarak sanat ve umudu, toplum ile de karamsarlığı birbirine daha yakın buluyorum. Sergide yer alan eserimle ben umudu temsil ediyorum, tünelin ucundaki ışığı, aydınlık bir yarını ve kışın ardından gelecek rengarenk ve aydınlık ilkbaharı düşlüyorum.
Serginin başlığındaki “Hâller | Hayaller” kavramı sizin için ne ifade ediyor?
Resim yapmaya başladığım ilk yıllardan itibaren ruhumu özgürce, tüm çıplaklığıyla ifade edebilmek en büyük isteğim oldu. Arayışım hep gözle görünenin derinlerindekine ulaşabilmek içindi. Başka bir deyişle benim resimlerimle hayal ettiğim ruhun özünü değişen renkleri ve kırılgan derinlikleriyle resmedebilme gayretidir.
Eğitim benim çok önem verdiğim bir olgu ve hayattaki tercihlerim sürekli öğrenci şapkasını takan ruh hâlimi yansıtır. Gerçekleştirdiğimiz bu sergi tam da bu sebeple benim için çok önemli. Aydınlanmak isteyen açık ve ışık saçan genç beyinlerin önünde hiçbir engel olmamalı. Eğer varsa bu engelleri kaldırmak için el birliğiyle çabalamamız gerektiğine inanıyorum. Umuyorum ki sergilediğimiz eserlerimiz yeni güzel yuvalarına kavuşurken genç öğrencilerimizin yollarına ışık tutacaklardır.
Son olarak, yapmayı planladığınız ya da hâlihazırda üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı? Varsa bu projelerden bahsedebilir misiniz?
2023 senesinin ilk aylarında Dubai’de gerçekleşecek olan World Art Dubai Çağdaş Sanat Fuar’ına katılacağım için bu yönde hazırlıklarım devam ediyor.
Esra Carus:
“Hâller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik” sergisinde yer alan işinizin ilham kaynağı ve özellikle yer almasının nedeni nedir?
İşlerimde bugün ve geçmişin nedensellik ilişkilerini anlatmaya çalışıyorum. Sergideki işim “Göster -Anlat” (2011) adlı serinin bir parçasıydı. Woody Allen’ın Radio Days filminde, radyo spikerinin Pearl Harbor Baskını’nı duyurduğu anın bir fotoğrafını kendi malzememle yorumladım kolaj olarak. Bu film Amerika’ya göç eden bir yahudi ailenin muhafazakarlık, aile, modernleşme, sınıf gibi birçok yönüyle Yeni Dünya’da medyanın gücü üzerinden kimlik oluşturma durumunu düşündürmüştü bana. Balkan göçmeni ailemin yaşamış olduğu göç hikâyesi ile ilişkilendirdiğim bu film medyanın kimlik inşa sürecini nasıl hızla şekillendiğini iyi örnekliyor bana göre.
Sanırım günümüz medyasının hâli, sefalet ve sefahatin geldiği yer, aidiyet kırılması ve beyin göçünün tehlikeli boyutlara ulaşması bu işi yeniden sergileme ihtiyacı oluşturdu bende. Boğaziçili öğrencilerin yalnız olmadığını göstermek, hocaların dirençlerine omuz vermek istedim.
Serginin başlığındaki “Hâller | Hayaller” kavramı sizin için ne ifade ediyor?
Hâl, bugünü ve geçmiş birikimi; hayal, gelecek tahayyülünü ifade ediyor elbette. Gelecek en çok endişe duyduğumuz konuların başında hayat boyu. Özellikle toplumsal ayarlar bozulduğunda insan kabuğuna çekilip kendi içine bakmaya başlıyor, tüm algıları ve duyuları açılıyor. Daha iyi duymaya, bakmaya ve hissetmeye başlıyor, bu doğal olarak bir uyanışı ve merakı tetikliyor. Sonuç olarak aydınlanma seviyemize göre olumlu veya olumsuz çıkarımlar yapıyoruz. Sanatın, gerçeğe ulaşmada, bellek oluşturmada, adaletsizlik ve zorbalığa direnç göstermede, sivil toplum inşasında tartışılmaz bir yaşamı normale döndürme işlevi var.
Ülkenin aydınlık geleceğine karşı açık bir saldırı var, Boğaziçi Üniversitesi hocalarının ve öğrencilerinin verdiği mücadele tarihe kaydedilirken bizler de tanığıyız. Hâlin kendisi budur. Her birimizin kendi alanında göstereceği yüksek çaba ile bu karanlık dönemi atlatacağız. Bu ne rant ne sınıf ne de siyasi ikbal savaşıdır; bu doğrudan hukuk ve hukuk dışılığın, iyilik ve kötülüğün savaşıdır. İyiliğin ve doğruluğun daima kazanacağı liyakatli bir sistem istiyoruz. Hayalimiz de budur.
Son olarak, yapmayı planladığınız ya da hâlihazırda üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı? Varsa bu projelerden bahsedebilir misiniz?
Evet, Ocak 2024’te, Depo’da bir kişisel sergi için hazırlanıyorum. Ayrıca Maçka Sanat Galerisi’nde 10 Aralık’a kadar devam edecek olan “Gizli Yüz / Persona” adlı grup sergisinde işlerim yer alıyor.