Elif Çelebi, suluboya çalışmalarına yer verdiği “Ekosistemden Ayrılmamak Üzere” adlı sergisiyle Krank Art Gallery’de sanat izleyicisinin karşısına çıkıyor. Geçmişte Apartment Project’te suluboya çalışmalarının yer aldığı kişisel bir sergi açan sanatçı, son sergisinde ise insan-hayvan-doğa formlarına bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
Suluboya çalışmalarının kendisi için düşünsel bir sürecin parçası olduğunu söyleyen Elif Çelebi, çalışmalarını tek bir iş yerine grup ve seriler halinde ele alıyor. Sergideki işler de seriler ya da daha büyük serilerin parçaları olarak karşımıza çıkıyor. Çelebi’nin farklı mediumları kullanırken boş zamanlarında “karalama” çalışmaları olarak kullandığı suluboya çizimler, onun için bir şeyleri kelimelere dökmek yerine desenler çizerek ifade etmenin anlamını karşılıyor.
Çelebi’nin insan, hayvan ve doğa formuna odaklanışı salt çevre sorununa dikkat çekmenin ötesinde kimi zaman ekoloji ve etoloji gibi konular altında yer alan kimi zamansa metaforik olan işler doğuruyor. Sanatçının 2005-2017 yılları arası ürettiği işlerini kapsayan “Ekosistemden Ayrılmamak Üzere”, gündelik yaşamın getirdiklerinden etkileniyor. Bir bütünmüş gibi görünüp birbirinden farklı temalara odaklanan çalışmaların kiminde mitolojik bir dil öne çıkarken kimisinde insan figürleri ya da mutasyon ögeleri öne çıkabiliyor.
Sergi ağırlıkta olan kırmızı temasıyla dikkat çekiyor. Sanatçı bu rengi öğrencilik yıllarından beri tercih ettiğini ve kendisi için yaşamı; kan, ölüm, doğum, gerçeklik gibi bütünüyle temsil ettiğini söylüyor. Çelebi’nin kurduğu bir cümlenin kelimeleri olarak, mekâna yazılmış bir metin niteliği taşıyan sergi, bu bakımdan hiyeroglif bir dile sahip.
Çelebi’ye çalışmalarının temelini oluşturan ekosistemi sorduğumuzda ilk bu konuyla yakınlaşmasının ekoloji kavramıyla oluştuğunu söylüyor. “Burada tam bir ekolojiden bahsetmemiz mümkün değil. Aslında canlı-cansız varlıklar arası hiyerarşi ötesi bir durumdan bahsetmek istiyorum. Daha total bir düşünce değinmek istediğim. Cinsiyet değil ama cinsellik, cinsiyetler arası geçiş, mutasyonu ifade eden ögeler… Aslında bütün o hiyerarşiden uzak bir bir aradalık üzerine düşünüyorum.” diye ekliyor.
Çelebi’nin çalışmalarında insan, doğa, bitki ve cansız formlar tek bir düzlemde hayat buluyor. Bu sunum biçimi bir çeşit kimliksizlik olarak da okunabilir. Şu anda ekolojik sistem konusunda dünya olarak büyük sorunlarımız olması bu serginin esas konusu değil. Geçmiş serilerinde bu konuyu gündeme getiren sanatçı bu defa daha derine odaklanıyor. Serginin kurgusu Ali Akay’ın sergi metninde belirttiği gibi “… hayvan hakları savunmaktan çok hayvanların insanlar ve bitkilerle birlikte canlı varlıklar olarak ele alınması gerektiğini düşünmek üzere,” ilerliyor.
Sembolik anlatımlar, hayvan figürleri, organ parçaları sanatçının üretimlerinde adeta bir günlük dili gibi kendini gösteriyor. Bu çalışma formunun kendisi için bir düşünme süreci olduğunu belirten sanatçı, sergideki işlere de bir metin gözüyle bakılabileceğini ekliyor. Kendine göre bir ritmi olan çalışmalarda, çini mürekkebi ve ekolin ağırlıkta. Kağıtta bıraktığı derin etki sebebiyle bu malzemeleri seçtiğini söyleyen sanatçı, aynı zamanda spontane ve süprizli çalışma şeklinin de kendisi için önemli olduğunu belirtiyor.
Ali Akay sergi hakkındaki metni şu sözleriyle sonlandırıyor: “Etoloji ile ilişkisini yıllardır sürdüren Elif Çelebi’nin suluboyaları birer belleğe tutunmaktan çok ileriye doğru taşınmakta olan bir düşünceye ait olarak işlemektedir. Desenler ve renkler yabancı olduğu kadar tanıdık bir dünyaya taşımakta bizleri. Cinsellikten çok müphem cinsiyetlerin bir poetikası içinden geçilmekte. Sergide, insanlar, hayvanlar ve bitkiler dünyası birlikte ele alınmaktadır.”
“Ekosistemden Ayrılmamak Üzere”, 21 Nisan’a dek Krank Art Gallery’de ziyaret edilebilir.