Sanatçı Nilüfer Yıldırım ile Galeri Diani’de sanatseverlerle buluşan, “muse” ve “memory” kavramlarına odaklanarak izleyiciye soyut ve figür arasında gezinen esrarengiz bir görsel bileşen sunduğu kişisel sergisi “Muse and Memory” üzerine konuştuk.
Sanatçı Nilüfer Yıldırım’ın zaman, derinlik, kolektif ve bireysellik kavramlarına göndermeler içeren, “muse” ve “memory” kavramlarını merkeze alan “Muse and Memory” başlıklı kişisel sergisi 20 Nisan tarihine kadar Galeri Diani’de sanatseverlerle buluşuyor. Kâğıt üzerine yağlı boya eserlerden oluşan “Muse” serisinde yer alan belli belirsiz figürler sanatçının otoportrelerini veya ona ilham veren kişilerin portrelerini yansıtıyor. Tuval üzerine yumuşak pastel kullandığı büyük ölçekli eserlerin yer aldığı “Memory” serisi çizgiden yola çıkarak renk, biçim ve bütünü vurguluyor. Parçalardan oluşan bütünselliği ve kolektif zihniyeti vurgulayan “Memory” serisinin aksine “Muse” serisi daha bireysel bir bakış açısına sahip.
İlk olarak sizi daha yakından tanıyabilmek için kendinizden, üretimlerinizden ve sanatsal çalışmalarınıza nasıl başladığınızdan bahsedebilir misiniz?
Tabii ki. En yalın hâliyle sanat vizyonum hayata verdiğim duygusal tepkilerin tümünün somutlaşmış hâli, samimi bir yüzleşme, kendimi ifade etme şeklim.
Estetik ve güzele, renkleri kullanmaya ve bir şeyler yaratmaya ilgim kendimi bildim bileli vardı. Sanata ilgi duymaya lise yıllarında başladım. Üniversiteyi İtalya’da okumayı ve çok seyahat etmeyi hayal ettim ve öyle de oldu. Yirmili yaşların başında Milano’da moda tasarım, grafik tasarım ve sanat tarihi okudum ve orada grafik tasarım öğretmenim tarafından resim yapmaya teşvik edildim. Ardından İstanbul’da ilk atölyemi kurdum ve büyük bir şevkle bu yolculuğa çıktım. Birkaç sene önce de New York’a taşındım. Şimdi de New York ve İstanbul arasında yaşıyor ve çalışmalarıma devam ediyorum.
New York ve İstanbul arasında yaşayıp, çalışmalarınıza devam ettiğinizi söylediniz. İki ülke arasındaki bu yolculuk eserlerinizi ve üretim sürecinizi nasıl etkiliyor?
Seyahat ve bunların resmime yansımaları hayatımın her evresinde çok önemliydi. Genellikle varoluşun doğası üzerine fikirlerden ve duygu durumlarından esinlenirim; zaman, aşk, neşe, yalnızlık, özgürlük, tüm bu duygular ve karşı iki uçta yaşanan ruh hâlleri... Manzaralardan diğer insanlarla günlük karşılaşmalara, duygusal her türlü durum, özel ve nesnel öneme sahip her türlü an, eserlerime konu olabilir. Dolayısıyla deneyim ve farklı yerlerde bulunmak beni bu anlamlarda beslediğinden memnunum bu hâlden.
“Muse and Memory” başlıklı serginiz 20 Nisan’a kadar Galeri Diani’de izleyiciyle buluşacak. Bu yeni serginizin kavramsal çerçevesinden ve biçimsel yönünden biraz söz edebilir misiniz?
“Muse and Memory” sergisi iki bölümden oluşuyor. “Memory” serisi 2018’de Upstate New York’ta başlayan ve 2021’de Contemporary Istanbul ve Scope Art Miami’de sergilenen “Garden of Memory” serisindeki büyük ölçekli eserlerin devamını oluşturuyor. Çok daha küçük ölçekli olan “Muse” serisinin serbestliğinin aksine, hakkı verilmiş bir disipline sahip olan bu eserlerde çizgiden yola çıkarak renk, biçim ve bütünü vurgulamaya çalıştım. Resimlerde tekrarlanan kontur benzeri çizgiler renklerin değişik varyasyonlarda birleşimleri ile bütünleşmesini sağlıyor. Bu seride teknik olarak bir farklılığa giderek tuval üzerine yumuşak pastel kullandım.
“Muse” bölümü ise, belli belirsiz figürlerin şekil bulduğu, kâğıt üzerine yağlı boya eserlerden oluşuyor. Bu çalışmalar, benim otoportrelerim veya sevdiğim, bana ilham veren insanların yansımaları, bir ya da nadiren birkaç yüzün özü olabilirler. Katmanlarının genel portrenin içinde beliren ve kaybolan farklı figürlerin serbestlikleri ve yeşil, sarı ve mavi tonlu renk paleti ile belki duyusal bir dinginlik ve derinlik peşindeler.
“Muse and Memory”nin hazırlık süreci nasıldı? Bu süreçte neler sizi besledi, nelerden ilham aldınız, esin kaynaklarınız nelerdi?
Esin kaynağım iç dünyam, yaşamın kendisi, bütünü. Eserlerimde varoluşun doğası üzerine fikirlerden ve duygu durumlarından esinlenirim: Aşk, neşe, zaman, yalnızlık, özgürlük gibi... Manzaralardan diğer insanlarla günlük karşılaşmalara, duygusal her türden durum, özel, tekil öneme sahip anlar eserlerime konu olabilir.
Doğam ve bana göre işin doğası gereği yaptığım her şey kişisel. İzlediklerim, okuduklarım, gördüklerim, kişisel hayatım ve arada olan her şey bana ilham verir.
Sergide “muse” ve “memory” kavramlarına odaklanıyorsunuz. Bu kavramlara yönelmenizdeki sebep nedir? Bu kavramlar ile izleyiciye neler anlatmak istiyorsunuz?
Zaman, derinlik, kolektif ve bireysellik kavramlarına göndermeler var. “Memory” bölümü geçmiş ve hafızanın altını bulutsu ve tek boyutlu bir yüzey kullanarak çiziyor. Bu eserler parçalardan oluşan bütünselliği ve kolektif zihniyeti vurguluyor. “Muse” bölümündeki portreler ise, belli belirsiz figürlerin şekil bulduğu, birçok malzemeyi bir arada kullanarak katmanlar ve dokulara ön plana çıkararak derinliğe işaret ederken kesinlikle daha bireysel bir bakış açısına sahipler.
“Muse” serisi belli belirsiz figürlerin kadınsı bir şekil sunduğu kâğıt üzerine yağlı boya resimlerden meydana geliyor. Bu seride yarattığınız figürler neleri yansıtıyor, resimlerinizde nasıl bir yere sahip?
Kadınsı olarak kısıtlamak doğru olmaz aslında. Bu eserler benim otoportrelerim veya sevdiğim, karizmaları ile bana ilham veren insanların yansımaları, bir ya da nadiren birkaç yüzün özü olabilirler. İnsandan yola çıktığınızda da işin doğası gereği bir takım duygu durumlarını yansıtıyorlar.
“Memory” serisi, 2021’de başladığınız “Garden of Memory” serisindeki eserlerin devamını niteliğinde. Küçük ölçekli eserlerden oluşan “Muse” serisinin aksine bu seride bir disipline sahip olan büyük ölçekli eserler yer alıyor. Bu eserler ile neyi vurgulamak, anlatmak istiyorsunuz?
Renklerin farklı varyasyonlarda kullanıldığında değişen etkilerini ve bunun bir bütüne hizmet etmesi ile yarattıkları kolektifi ve bütünü anlatmak istedim.
“Muse” serisinde yeşil, sarı ve mavi tonlu bir renk paleti hâkim iken, “Memory” serisinde ise teknik olarak bir farklılığa giderek tuval üzerine yumuşak pastel kullanıyorsunuz. Eserlerinizde kullandığınız renkleri ve teknikleri neye göre belirliyorsunuz?
Tamamıyla keyfi ve deneysel bir bakış açısı ile yola çıkıyorum. Değişik malzemeleri birleştirmek, alışagelmemiş zeminlerde uygulamak beni heyecanlandırıyor.
Son olarak, bu sergi sonrasında yapmayı planladığınız ya da hâlihazırda üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı? Varsa bu projeleri bahsedebilir misiniz?
Konuşulan projeler var. Ama belirsiz zamanlarda yaşıyoruz. Planların, projelerin zamanla şekillendiği, son dakikada iptal olabildiği zamanlar… Benim büyük planım üretmeye ve gelişmeye devam etmek.
Nilüfer Yıldırım’ın “Muse and Memory” başlıklı kişisel sergisi 20 Nisan tarihine kadar Galeri Diani’de ziyaret edebilirsiniz.