11 ARALIK, ÇARŞAMBA, 2024

“Eskinin Ruhundan Korkmamak, Kendine Bir Yol Bulup Devam Etmek”

Sanatçı Orçun Beslen ile son dönemde ürettiği eserleri, bunların ait oldukları yolcukları ve dünyaları; güncel ve gelecek projelerini konuştuk.

“Eskinin Ruhundan Korkmamak, Kendine Bir Yol Bulup Devam Etmek”

Sanatsal yaşamın kişisel hayat pratiğinin neresinde konumlanıyor?

Her yerinde :). Bunu ayırmanın benim için imkânsız olduğunu düşünüyorum. Yürürken bile gördüğüm bir köşeye “HRR”* yazmak, bir afişi görüp kolaj yapma fikri, çöpün yanında bir çerçeve bulup onu hemen bir şeye dönüştürme hâli benim için vazgeçilmez bir şey. Böyle söyleyince de biraz işkolik gibi görünüyor olabilirim fakat bu durumdan memnunum.

*HRR; sanatçı tarafından hrrlamak, diş göstermek, kızmak anlamlarında kullanılıyor.

Eserlerinde farklı malzeme kullanımı bakımından oldukça geniş bir yelpazeye sahip, disiplinlerarası bir sanatçısın. Kullandığın malzemelerin eserin anlamıyla kurduğu ilişkiye baktığımızda ortaya çıkan bütünün malzeme özelinde ne tür bir hikâyesi var? Malzeme seçimini neye göre yapıyorsun?

Bazen bağlam kendisini akışta buluyor. Yani bazen sadece malzeme konunun kendisini belirliyor ya da tam tersi okuduğum bir şey beni malzemeye doğru götürüyor. İki ya da üç senaryoda da malzeme kendi hikâyesini bana kabul ettiriyor ya da ben hikâyemi ona anlatıyorum.

Dikkatimi çeken noktalardan biri eserlerinde bulunan mekânlar dahilindeki zamansızlık. Belli bir kalıba sığdırılamayan ve bunu da istemeyen üretimlerin söz konusu. Her üretim biriciktir fakat özgün olma hâli başka bir konu olarak değerlendirilebilir. Seni bu kadar özgün kılan ruh durumların ve eserlerinin bu denli zamanlar üstü olmasını sağlayan dinamiklerin nelerdir?

Öncelikle teşekkür ederim. Sanırım bu dinamikler korku ve kaygı. Ben en çok korkularıyla hareket eden biriyim. Yaşama arzumu belirleyen en önemli şey korku ve onunla baş edebilme mücadelesi. Korku derken her türlü korkudan bahsediyorum. Üretebilecek miyim acaba? Burada konuşabilir miyim? Bize ne olacak? Ne olacak? gibi bir dolu soruyla gelen korkular, kaygılar... Bu toplumda herkesle beraber bu tür kaygılarla yaşıyoruz. Üretim beni bu kaygılardan koruyan yegâne şey, yaşamamın amacı da sanki. Özgünlük dediğiniz şey belki buradan geliyordur. Kaygıyı aşınca bir sonrakinde gelen cesaret gibi. Daha ne olabilir ki? En kötüsü nedir?

Fotoğraf: Mine Güçel (Memory of Art)

Özellikle çerçeveleri yeniden yorumluyorsun. Klasik resim ve çerçevelere yüklenen ait olma hâllerine (bu bir akıma ait olmak olabilir, bir sanat galerisine ya da bir müzeye) tepki gösterircesine çerçevelere yeni biçimler veriyorsun. Bana kalırsa resimler aracılığıyla hikâyelere özgürlük; bir biçimde anlatılabilme alanları tanıyorsun. Bu durum izleyici açısından klasik ve steril olana bir tepki olarak mı yorumlanmalı yoksa sokak sanatının daha esnek ve gerçekçi yapısının senin üretimlerine bir tezahürü olarak mı?

Bundan on sene önce şu an bulduğum klasik çerçeveleri kesmeyi bırak boyamaya bile cesaret edemezdim. Çünkü çerçeveler eskinin de verdiği ağırlıkla çok güçlüler. Ama zaman içinde öğrendiğim şey şu; eskinin ruhundan korkmamak, kendine bir yol bulup devam etmek. Tepkiyle yaptığım birçok şey var. Steril olana tepkim vardı evet ama bu durum da en az beş sene önceydi. Şimdilerde hiç öyle düşünmüyorum. Nasıl olması gerekiyorsa öyle oluyor. Yani aynı anda steril bir galeride sergilenirken sokakta da aynı eserle var olabilirim. Bunda hiçbir çelişki de görmem.

Disiplinlerarası üretimin gerekliliğine inanan bir sanatçısın ve bu anlamda sanatçı refleksinin önemini sık sık vurguluyorsun. Sanatçı refleksinin senin nezdinde tanımı nedir? Ve bu noktada sanatçı belli üretim metotlarında takılıp kalarak bu refleksini köreltme eğilimine de girmiş olur mu?

Mesela sadece yağlıboya yapan biri olsaydım sticker yapmayacaktım. Sağa sola “HRR”  yazmayacak, fotoğraf çekmeyecek, heykelle ya da sesle hiç ilgilenmeyecektim. Çünkü bunların hiçbiri daha iyi yağlıboya yapmamı sağlamayacaktı. Ama meselenin kendisi iyi yağlıboya yapmak değilse (ki bence öyle) derdinizi anlatmak için her şeyi deneyebilir; reflekslerinizi güçlendirebilirsiniz.

Fotoğraf: Mine Güçel ve Damla Özdil

Bir üretim aracı olarak ileri dönüşüm fikri, son yıllarda dünyada yaygın olarak sanatçılarda zuhur etmiş durumda. Bu da geri dönüştürülebilir pek çok materyalin sanatsal üretim mecralarında yer bulmasını sağlıyor. Bu noktada sanatçının hem çok çeşitli bir malzeme yelpazesine sahip olduğunu ve hem de bu sayede ekolojik sürdürülebilirliğe katkı sağladığını düşünüyorum. Bu tür malzemeleri üretim nesnesi hâline getirmiş bir sanatçı olarak senin bu konudaki düşüncelerin nelerdir?

Ben ne kadar sürdürülebilirim acaba diye düşünüyorum. Yani kendi kendimi ekonomik anlamda idame ettirebiliyor muyum? Bendeki sürdürülebilirlik böyle oluştu. Çünkü zaten gidip yeni malzemeler alacak param yoktu. Zorunluluk meselesi sonrasında bir bilince evrildi. Mesela son dört senedir sadece bulduğum çerçevelerden çıkan çivileri kullandım asla yeni bir çivi almadım ki yılda kaç tane çerçeve ürettiğimi bir düşünün. Ama bu çivi örneği de aslında takıntı gibi. Ekolojik olarak nereye gittiğini çok sonradan düşündüm açıkçası. Her şeyi çok üretip, çok tüketiyoruz zaten bununla ilgili bir şey söylemek istemiyorum.

Oluşturduğun kompozisyonların sinematografik yanları da söz konusu. Mekânlar, duvarlara konumlanan manzaralar ve genellikle orta aksta duran deforme edilmiş figürler. Bu çok katmanlılık ve sinematografik bir bakış ile kurguladığın dünya aracılığıyla ne tür bir kapıyı aralıyorsun?

Kafamda kurguladığım mekânların somutlaşmış hâlleri bu mekânlar. Yani şöyle; imgesel olarak üretim yaptığım mekânlar var bende. Öncelikle malzemeyi kafamdaki o mekânda dener, olup olmamasına göre de gerçekte üretir ya da üretmem. Deforme edilmiş figürlerim de aslında benim paranoyalarım. Onlar resmin üzerini tamamıyla kapatmıştır (dikkat ederseniz figürler saydam da değildir) fakat alttaki resmin üstünü kapatan mekânlar saydamdır, çünkü onları belirli sorunları çözebilmek için ben kurguladım. Bu çok katmanlılık beni iyileştiriyor, hangi kapıları araladığımı bilemiyorum şimdilik.

Orçun Beslen

Son olarak güncel ve gelecek projelerin neler?

Ankara’da mart ayında ikinci kişisel sergim olacak. Bu sergi yıllarca yarışmalara yolladığım ve kabul edilmeyen eserlerimden oluşacak. Yani bir sergiye gideceksiniz ve bütün eserler belirli yarışmalardan ret yemiş olacak.

​Gezi parkından aldığım tohumlarla yetiştirdiğim ağaçlarla ürettiğim eser de o sergide yerini alacak.

0
869
0
Fotoğraf: Damla Özdil,Mine Güçel
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage