Sizi mekânsal yerleştirmeleriniz ve günlük objelere kattığınız farklı boyutlar ile tanıyoruz. Bize biraz çalışma şeklinizden bahsedebilir misiniz?
Pek çok projeyi bir arada tasarlarım. Birini bitirmeden ötekine geçebilirim. Zaman içinde periyodik olarak bu çalışmalara göz atar, onlara ekleme ve çıkartmalar yaparım. Sanatın her yerde olabileceğine inandığım için, mekân, görüntü, obje vb. etrafımdaki her şey ilgi alanıma girer.
Yerleştirme, sanat hayatınızda sonradan ağrlık kazanmış bir disiplin. Enstalasyon sanatıyla aranızda nasıl bir ilişki var?
Resim ile uğraştığım yıllarda da yerleştirme, hayatımın bir parçası idi aslında. Yaşadığım mekânı sürekli değiştiriyordum. Küçük objelerle uğraşıyor, onların fotoğraflarını çekiyordum. Bunları sergilemek amacıyla değil, kendim için yapıyordum. Ama sonraları yerleştirme işlerimi gurup sergilerinde sergilemeye başladım. Zaman içinde bu taraf ön plana çıktı.
Enstalasyonu hayatın bir parçası olarak görüyorum. Bu herkes için geçerli. Etrafıyla uğraşmayan, objelerle düzenlemeler yapmayan kimse yoktur herhalde. Sonuçta ben de herkesin yaptığı işi yapıyorum.
Bir enstalasyon fikri nasıl doğuyor, mekân ile bağlantılı olarak mı zihninizde oluşuyor? Yoksa kafanızda canlanan yerleştirme fikrini mekâna mı uyarlıyorsunuz?
Bir fikri kurgulayıp mekâna uygulamak bana uymuyor. Fikirlerin genelde bir başlangıç noktası var. Bu nokta bir mekân ya da bir obje olabilir. Sonra zaman icinde olgunlaşıp yalın bir hale geliyor. Deneysellik, sürekli bir arayış içinde olmak benim için önemli. Bazen satranç oynar gibi ciddi, bazen de eğlenceli, bir çocuk oyunundaki gibi samimi. Ben varlıkların doğal durumlarını sorguluyorum. Sıradan şeylerin sıradışı görünümleri bana göre gündelik monotonluğu dayanılır hale getiriyor. Eşya ile mekân arasındaki alışılmışın dışındaki ilişkiler, eşyanın tabiatına aykırı durumlar benim ilgi alanıma giriyor.
Bildiğim kadarıyla yaşamınızı Hamburg’da sürdürüyorsunuz, bu durum çalışmalarınızı nasıl etkiliyor? Üretirken nelerden besleniyorsunuz?
Üretim aşamasında özel bir çabam yok. İlham kaynağım etrafımda gördüğüm nesneler ve günlük kullanım eşyaları. Gündelik yaşamda o sırada etrafımda ne varsa bana yetiyor. Bir de bitpazarı türü yerlere sıklıkla giderim. Daha çok malzeme almak veya aramak için. Oralarda gördüklerimin bana katkısı oluyordur diye düşünüyorum.
Enstalasyon dışında fotoğraf ve heykelleriniz de bulunmakta, disiplinler arası çalışmak sizi nasıl etkiliyor? İleride sizi daha farklı disiplinlerde de görebilir miyiz?
Enstalasyon ve obje türünde ürettiklerim çok da farklı disiplinler sayılmaz. İlgi alanım çok geniş. Ben bu durumu satranç oyununa benzetiyorum. Pek çok şeyi harmanlayıp, birbirine uyan şeyleri bulup çıkarmak veya en uygun olanı bulmak için milyonlarca olasılığı analiz etmek gibi. Çok farklı bir disiplinde örneğin video türünde işler üretmek de mümkün. Şimdiye kadar yapmadım ama, olabilir pekala.
Zorlu Center’da sergilenen Black Hole isimli son çalışmanız hakkında birçok haber okuduk, altı ay boyunca sergilenmesi planlanan enstalasyonu bir de sizden dinleyelim.
Kamusal alanlar da özel alanlar gibi bizim yaşam alanlarımızdır. Bilinen anlamdaki heykellerin ötesinde, farklı malzemelerle yapılmış, alışılmamış mekânlardaki yerleştirmelere (veya heykellere) çok ihtiyacımız var. Bu tür oluşumların çoğalması kollektif yaratıcılık anlamına gelir.
Zorlu Center PSM’de gerçekleştirdiğim işi daha önce Almanya’da sergilemiştim. Tabii sergi mekânı ile PSM gibi yaşayan bir mekân arasında çok fark var. Burada yerleştirmenin konsepti ile mekânın ruhu örtüştü. Malzemeden kaynaklanan olumlu bir aykırılık da var aynı zamanda.