Pandemi süreciyle bir araya gelen grafiti sanatçıları, haftalık olarak belirledikleri kelimelerden yola çıkan “Weeklyblackbook” isimli eskiz serisiyle sosyal medya üzerinden izleyiciyle buluşan bir çalışma yürütüyor. On birinci haftaya giren serinin geçen haftaki kelimesi, daha önce Martch Art Project’in “Open Wall – I” sergisinden de anımsayacağımız grafiti sanatçısı Reach Geblo’dan gelmişti. “Weeklyblackbook” serisi, belirlenen yeni kelimeleriyle önümüzdeki haftalarda da izleyiciyle buluşmaya devam edecek.
Grafiti sanatçıları, pandemi sürecinde bir araya gelerek haftalık olarak belirledikleri kelimeler üzerinden “Weeklyblackbook” serisini yaratırken sokaklarda, binalarda, cadde ve publarda görmeyi özlediğimiz grafitinin dinamik ruhunu da kişisel hesaplarında yaptıkları eskiz paylaşımlarıyla sosyal medya üzerinden izleyiciye aktardılar. Fiziksel ve sanal mekân algısının grafiti sanatında sanıldığı kadar uzak olmadığına dikkat çeken ve seride yer alan sanatçılardan Reach Geblo ile “Weeklyblackbook”un hikâyesini, pandemi günlerinin grafiti sanatına etkisini ve elbette ki sürecin gerek bireysel gerekse sanatçı kimliğinde yarattığı pek çok etkiyi konuştuk. Seride çalışmaları yer alan diğer grafiti sanatçıları: Omeria, Caseclassico, Highero, Brot.br, Maxonduty, Furkannukabirgun, Smone, Outcry, Pansca, Wicx.
İlk olarak pandemi süreciyle başlayan ve sosyal medya hesabından duyurduğunuz “Weeklyblackbook” serinizi sormak istiyorum. Bu röportajı gerçekleştirirken seriniz de onuncu haftasına giriyor ve merak ediyorum, serinin hikâyesi nedir ve onları şekillendiren hashtag’ler nasıl belirleniyor?
Öncelikle serinin pandemi sürecine denk düştüğünü söyleyebilirim. Seriye başlarken bunu düşünerek hareket etmedik. Belki de bu dönem birbirimizden fiziksel olarak uzaklaştık ama tinsel olarak bizi yakınlaştırmış olabilir. Seriye Omeria’nın teklifiyle dahil oldum ve şu anda aktif olarak dijital ve geleneksel malzemelerle üretmeye çalışan on bir sanatçı mevcut. Grafiti sanatçıları olarak birbirimize destek verip nasıl daha sıkı etkileşimde olabileceğimizi ve bu bağlamda elbette ki nasıl üretebileceğimizi tartıştık. Eski dönemlerde grafiticilerin blackbook’larına başka grafiti sanatçıları tarafından sketch’ler çizilirdi. Bu hâlâ devam eden bir gelenek ama şehir dışındaki sanatçı arkadaşlarımızla her zaman bir araya gelemeyebiliyoruz. Eskiz serisi etkinliği de bana bu geleneği anımsatıyor. Seriye sadece siyah beyaz eskizlerle başladık fakat süreç ilerledikçe renkli çalışmalara da yer vermeye başladık. Seriyi aksatmadan, her hafta yeni bir kelime belirliyoruz. Her hafta farklı bir sanatçı, bir kelime öneriyor ve grup içerisinde de uygunluğunu tartışıyoruz. Genel olarak sanatçıyla özdeşleşen kelimeler oluyor. Bizler de her hafta sınırlarımızı zorlayarak kelimeye ve konsepte uygun sketch’ler hazırlamaya çalışıyoruz.
Grafiti sanatçıları olarak üretim pratiğiniz, özellikle mural çalışmalarda kullandığınız malzemeler açısından da dijital ortama geçtiğiniz için sanal bir boyut kazanmış durumda. Elbette ki mural öncesi atölye, ev gibi ortamlarda eskiz çalışmaları yapılsa da bu süreçle eskiz ve işin kendisi arasında daha yakın, besleyici bir ilişki kurulduğu düşüncesindeyim. Bu bağlamda dijital ortamın grafiti sanatını ve elbette ki üretimlerle kurduğu ilişkiyi nasıl yorumluyorsun?
Pandemi sürecinde evlerimizden çıkamadık ve sosyal ihtiyaçlarımızı karşılayamadığımız bir süreç geçirdik. Sosyalleşemediğimiz ve sokaklara mesafeli kaldığımız bu dönemde en verimli durum, imkânların el verdiği kadarıyla evlerimizde üretime devam etmekti. Bu dönemde sıkça sanal ortamda dijital üretim içerisine girdik. Sokağa çıkamadığım için de bir nevi bu süreçte uygulayabileceğim çalışmaların ön tasarımlarını yaptığımı söyleyebilirim. Mural ve duvar çalışmaları öncesi eskizlerin hazırlanması, uygulanacak çalışmaların üzerine denemelerin yapılmasıysa o çalışmayı olgunlaştırır ve daha iyi sonuçlara yol açabilir diye düşünüyorum. Dijital üretimi, renk seçimi, kompozisyon vb. açılardan değerlendirecek olursak bu ortamda üretimin kolaylık sağladığını ve süreci hızlandırdığını söylebilirim ama reel duruma geçtiğimiz zaman durum çok başkalaşabiliyor. Geleneksel olarak üretime geçildiği zaman malzemeyi ve materyalleri deneyimlemek gerekiyor ve bunun etkileri de çok farklı olabiliyor. Dijital ortamda ürettiğimiz eserin sanal olduğunu varsayarsak, tamamen o alanda sunduğu imkânlar doğrultusunda bir pratik oluşturuyor. Reel üretime geçtiğimiz zamansa ucu açık problemler fark edebiliriz. Burada gerçeklik kavramı devreye giriyor. Dijital ortamda üretiminizi programların verdiği destek sayesinde kolayca tamamlayabilirsiniz ama uygulamaya geçtiğinizde farklı faktörler söz konusu. Sokakta boyama yaparken eylemleriniz boyadığınız çevrenin yönlendirmesine göre şekillenir.
Uygulama yapılacak yüzey üzerinde kullanacağınız malzemeler çok farklı etkiler bırakabilir. Örneğin, bir marker’ın duvarda, tuvalde ve kağıttaki etkileri farklı olabilir. Bu üretimlerin iç mekân ve dış mekândaki etkileri de çok farklılaşır. Duvar boyarken özellikle de spreyle çalışıyorken hava şartları çalışmanın gidişatını değiştirebilir. Bu bağlamda, dijital üretimin uygulanacak çalışmaya katkı sağladığını söyleyebilirim.
Bir önceki soruyla bağlantılı olarak, ev, sokak, cadde, pub ve park gibi fiziksel mekânların gündelik yaşamla birey ilişkisinde hem besleyici hem de beslenen bir rolü olduğu düşüncesindeyim. Çalışmalarınız, söz konusu mekânları merkez olarak kapsıyor ve bu yönüyle de izleyicinin yaşamıyla bütünleşiyor. Merak ediyorum serinin sürdürülebilirliği noktasında sosyal medya, fiziksel mekânlarla hangi yönden benzerlik taşıyor veya bu mekânlardaki hangi ihtiyaca cevap arıyor/veriyor olabilir?
Eskiz bir grafitici için rutindir. Serinin temeli bu rutini referans alır. Sokakta ve diğer çevrelerde aktif olmak da bu rutinin bir sonucudur. İzleyici ister istemez bunun bir parçası hâline gelir. Sosyal medyanın da sokak ve çevresi kadar etkileşim içerisinde olunan bir mecra olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar çalışmaların sosyal medyada paylaşımları yapılsa da serinin sürdürülebilirliğinin sosyal medya ya da sokak pratiğiyle bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Ulaşılabilirlik bağlamında fiziksel mekânlarla bir benzerlik söz konusu.
Son olarak, pandemiyle başlayan sketch seriniz yeni normalleşmeye girdiğimiz dönem sonrasında da aktif olarak devam edecek mi? Bu bağlamda grafiti sanatının gerek dijital platformla kurduğu gerekse fiziksel mekânlarla iç içe geçen ilişkinin pandemi sonrası üretimlerine nasıl yansıyacağını düşünüyorsun?
Şu an sürecimiz bu şekilde devam ediyor fakat ilerleyen süreçte seri nasıl şekillenir, bilemiyorum. Fakat elbette ki bireysel olarak üretimlerimize devam ediyor olacağız.
İkinci sıradaki eserlerin künyeleri:
1) Wicx
2) Case
3) Reach Geblo
4) Reach Geblo
5) Reach Geblo
6) Max on Duty
Son dizideki eserlerin künyeleri:
1) Pans
2) Omeria
3) Brot
4) Nuka
5) Smone