Geçtiğimiz yıllara göre çok daha rahat ve geniş bir iç mimariye sahip olan Frieze Londra 2013, küratoryel seçkilerin yapıldığı Frame ve Focus bölümleri ile fuarın ticari ortamında yeni keşiflerin yer alabileceğini, fuardaki standların birer sergi olarak kullanılabileceğini kanıtlar nitelikteydi.
Frame bölümünde Berlinli galeri Aanant & Zoo'nun standında gösterilen Vlado Martek, 60lı yaşlarında olmasına nispeten bilinmeyen bir sanatçı. Hırvat sanatçının pratiği, basit malzemeleri kullanarak ürettiği kavramsal dil oyunları ile ticari açıdan değerlendirildiğinde oldukça 'mütevazı.' Mallarme, Duchamp ve Beuys'un isimlerinin geçtiği kağıt üzerine desen işlerinin yanı sıra, sökülmüş pantalon ceplerinin duvara çivilendiği ve bu ceplere dosya kağıdına yazılmış metinlerin sıkıştırıldığı 'heykelsi' çalışmalar, sanatçının metni ve fikirleri olduğu gibi temsil etme kaygısını yansıtıyor. Şu anda Londra'nın Shoreditch mahallesindeki Calvert 22'de sergilenmekte olan Mladen Stilinovic'in 'Sevgili Sanat' adlı işini gerek biçimsel olarak gerekse hassasiyet olarak anımsatan Martek'in çalışmaları, fuardaki en önemli keşiflerden biri.
Fuarın başka bir köşesindeki Vadim Fishkin'in fotoğraf ve heykel işleri de, basit malzemelerin, fuarın gösterişli ortamında bile göze çarpabileceğinin kanıtı. Fishkin'in aynı noktadan çektiği iki manzara resminin ortasındaki beyaz noktalar, biçimsel bir bütünlük ve basit bir tekrarın doğurduğu ufak şaşkınlığın gerginliğini işlerken, bu işin hemen yanında gösterilen fişi çekilmiş ama yanmaya devam eden ampül, sanatın işlevsellikle olan ilişkisini sorgulatıyor.
Focus bölümünde New Yorklu 47 Canal'ın sanatçılarının işlerinin birbirine geçmesi, görsel tezatlıkların bir bütünlük sağlamak için kullanılması, fuardaki kısıtlı alan kullanımı açısından zihin açıcı nitelikteydi. Duvardaki heykel-resim arası objelerin yerdeki aynalı küplerde yansıması ve karşı duvarla ilişki kurması, sanatçıların kendi pratiklerinin içinden kaybolma eğilimine karşı gelerek, galerinin bir estetik duruşu olduğunu hatırlatarak farklı işler arasında kolay bir geçiş sağlıyordu. Küçük bir alanı karma bir sergi olarak kullanmak, izleyicinin deneyimini karmaşıklaştırdığından oldukça başarılıydı.
İstanbul'dan gelen Rodeo Galeri'nin fuardaki standı, minimal olduğu kadar iki-üç boyut arasında gidip gelen işler ile oldukça sade ve dikkat çekiciydi. Frieze açılmadan bir gün önce fuar alanına gelerek Tate Müzesi'nin koleksiyonuna katmak için belirli bir fon ile (Frieze/Outset Fund) alım yapan misafir seçiciler Beatrix Ruf (Kunsthalle Zurich'in küratörü) ve Tobias Ostrander (Pérez Art Museum Miami'nin baş küratörü), Rodeo'nun sanatçılarından James Richards'ın bir video yerleştirmesini (Not Blacking Out, Just Turning the Lights Off (2011)) seçtiler. Alım yapılan dört galeriden biri olan Rodeo'nun standında James Richards'ın iki boyutlu işlerinin yanı sıra Ian Law'un buzdolabı kapağı ve buzdolabı mıknatısları kullanarak gerçekleştirdiği kolaj çalışmaları da ev ortamının bir müdahaleyle resim mecrasıyla ilişkilendiren, hem bir kolaj hem de heykel olarak okunabilecek, gülümseterek akıllarda kalan bir iş.
Fuardaki en iyi stand seçilen Cabinet, Mark Leckey'nin kurduğu teatral sahneye ev sahipliği yaptı. Resim, poster, duvarkağıdı, heykel, video gibi unsurları biraraya getiren 'Pylons, Nylons & Klossowski AD' sanki fuarın görsel kakofinisini bir adım öteye götürerek standın kendi kakofisini tek başına yaratıyordu. Zincir kullanılarak asılmış olan soytarı resmi ile arka plandaki tatil peyzajı fotoğrafı, izleyiciyi memnun eden görsellerin aynı düzlemde gösterildiğinde anlamlarını kaybetmesine atıfta bulunur gibi, American Apparel estetiğini anımsatan pornografik poster ile paslaşıyordu.
Fuar boyunca her gün çıkan The Art Newspaper'a göre fuarın ses getiren satışlarından biri Richard Long'un 1994 tarihli çamur işiydi. Her işini sadece tek bir kere üreten Long'un bu işi, ismi açıklanmayan Orta Doğulu koleksiyoner için yerinde tekrar üretilecek. Geçen sene ilki düzenlenen Frieze Masters'da gerçekleşen bu satış, Long'un Lisson Galeri'yle tekrar çalışmaya başlamasını kutlar nitelikte.
Lisson Galeri'nin Frieze Londra'daki standında gösterilen Dan Graham heykel-yerleştirmesi, yerden yaklaşık 15 santimetre yükseltilmiş tahta platformun üzerinde gösterildi. Graham'ın imzası niteliğindeki organik, minimal, camdan yapılmış duvarların arasına giren izleyiciler, çoğu zaman dış mekanlarda gösterilen Graham heykellerini, klostrofobik fuar ortamında tecrübe ederek belki de kendilerine ufak bir alan yaratmış oluyorlardı.
Lisson Galeri'nin hem karşısında yer alan New Yorklu galeri 303, yine minimal ama Lisson'unkinden oldukça farklı bir estetik ile Doug Aitken ve Jeppe Heim'ın işlerini gösterdi. Doug Aitken'ın alt alta konmuş, aynadan yapılmış 'You'ları, fuardaki işleri hızlıca bakarak geçen izleyicileri çağırırken sanki kendilerinden utanmaları gerektiğini söylüyordu. Jeppe Heim'ın beyaz neondan yapılmış kübü ise benzer bir öz eleştiri ile işlerin nerede ne şekilde görüldüğünü hatırlatıyordu.
New Yorklu başka bir galeri, Salon 94, fuardaki çarpıcı heykellerin birkaç tanesine ev sahipliği yapıyordu. New York, Berlin gibi güncel sanat merkezlerinden çıkmasına alıştığımız, domestik objelerin, mobilyaların dönüştürüldüğü işler, anıtsallıkla oynuyor. Aynı standda gösterilen, siyasi posterleri çıkış noktası olarak alan flamalar da heykellerin objeliklerini metinsel bir çerçeveye oturtarak galerideki işlerin birbirini tamamladığı hissini veriyordu.
Bernadette Corporation'ın reklam diliyle yakın ilişkideki görselleri, tamamen posterleştirilerek Greene Naftali'nin standının dışını kaplıyordu. Sanatçı kolektifinin kendini araçsallaştırdığı işlerin fuar çerçevesinde sunumu belki de yapılabilecek en samimi jestlerden, performanslardan biriydi.
team (gallery inc.)'in P Diddy (Diddy/Lakes) (2013) adlı işi, P Diddy'nin video portresi olmanın ötesinde, sanat fuarlarındaki 'ünlü' unsuruna bir gönderme yaparak sanat işleri ile lüks tüketim arasındaki ilişkiyi sahipleniyordu. Söylenenlere göre geçmiş yıllara göre ünlüler tarafından daha az katılım gören fuarda bu 'eksikliğin' haber yapılmış olması, bu işin manidar olmasına neden oluyordu.
Amalia Pica'nın Catachresis #45 (leg of the sofa, leg of the table, teeth of the saw, head of the screw) (2013) adlı bükülmüş testeresi, Johann König Galerisi tarafından gösterildi. Evde görmeye alışık olduğumuz objelerin bükülerek ve dönüştürülerek korkunçlaştırılmasının iyi bir örneği olan bu heykel, objenin gerçek boyutlarında olduğu için de aslında fuarın genel çerçevesinde oldukça küçük kaldı.
Rineke Dijkstra'nın yeni fotoğrafları, Scott King'in printleri, Sandra Gamarra'nın gazete resimleri, fuardan aklımda kalanlar diğer işlerden sadece birkaç tanesi. Fuar hakkında bir genelleme yapmanın yetersizliğinin bilincinde olarak dikkat çekmek istediğim son nokta, Frieze'in ticari ve kar amacı gütmeyen arasında sert bir çizgi çizmeye alışık olduğumuz güncel sanat dünyasındaki değer yapılarıyla oynaması. Milyon dolarlık işlerin satıldığı fuardaki küçük keşifler, küratörler tarafından davet edilen galeriler, indirimle satılan sanat dergileri ve asla aynı müzede bulamayacağımız işlerin, coğrafyaların, estetik duruşların aynı çatı altında yer alması, aslında fuarın istendiğinde alış-satış dışında düzensiz bir laboratuvar olarak görülebileceğini hatırlatıyor.