Beyoğlu’nun en önemli yapılarından tarihi Elhamra Han, evsahipliğini yaptığı yepyeni sanat mekânı Gaia Gallery ile yeniden sanatseverlerin İstiklal Caddesi üzerindeki temel duraklardan biri oluyor. Arda Yalkın’ın ‘Deep Fried Dreams’ isimli sergisiyle ilk defa izleyicileriyle buluşan Gaia Gallery özel projeler ve interaktif etkinliklerle capcanlı ve farklılıklarla dolu bir sanat platformu yaratarak İstanbul’un güncel sanat hayatında her an ‘yeni bir ses’ olmayı amaçlıyor. Artful Living için görüştüğümüz Gaia Gallery’nin genç kurucusu ve yöneticisi Nil Nuhoğlu galerinin kuruluş sürecini, politikasını, amaçlarını ve beklentilerini bizlerle paylaşıyor.
Nil Hanım önce sizi tanıyalım?
1988’de İstanbul’da doğdum. Eğitimimi İngiltere’de University of Birmingham’da Sanat Tarihi ve Felsefe üzerine tamamladıktan sonra, 2009 yılında yüksek lisansımı yapmak üzere Istituto Marangoni, Milano’ya gittim. Ardından Doğuş Yayın Grubu bünyesindeki Vogue Türkiye ekibine katılarak Ocak 2013’de bu dergide moda koordinatörü oldum. 2014’ün Ekim ayında da tarihi Elhamra Han’ın beşinci katında yer alan Gaia Gallery’yi açtım.
Gaia Gallery fikri nasıl doğdu? Bize kurulum sürecinden bahseder misiniz?
Galeri açma planım hep vardı. Bir iki seneye açılır diye düşündüğüm bu hayal karşıma Elhamra’nın çıkmasıyla gerçeğe dönüştü. Hem mimari hem tarihi önemi olan, hem de DNA’sından sanat geçen bu mekânı görünce Gaia için kolları sıvadık. Nisan ayında çalışmalara başladık. Şimdi ise sanatçı deneyimlerini dinleyerek ve sektördeki yaşanmış örnekleri analiz ederek kendimize yeni bir perspektif çizmeye çalışıyoruz.
Gaia Gallery'nin sanat politikası ve yönetim politikası nedir?
Gaia çelişkiler üzerine kurulu bir sanat çizgisi sergiliyor. Galerinin politika, din, cinsiyet kimlikleri, seks, varoluş ve kimi diğer çelişkileri içinde barındıran, eleştiren ve irdeleyen bir sanat politikası var. Gaia’nın yönetim politikası da tamamen şeffaflık üzerine kurulu. Biz, yoğun ülke gündemi ve inişli çıkışlı bir sanat ortamında, yeni şeyler söylemek üzere yola çıkmış, henüz çok genç bir galeriyiz. Bu gençlik enerjimizi de şeffaf ve dürüst bir politikayla ilerletmek niyetindeyiz.
Gaia Gallery sanatçı seçiminde veya sergileme sürecinde ne tür kriterler göz önünde bulunduruyor? Galeri ne tür sergilere yer vermeyi tercih ediyor?
Az önce de bahsettiğim gibi, içinde sorun ve çelişki barındıran işleri sergilemeyi istiyoruz. Gerek solo gerek karma sergilerimiz ile izleyicilerimizi her ziyaretleri sonunda besleyerek ve düşündürerek yolcu ettiğimiz sergiler yapmayı planlıyoruz. Aslında Gaia, sadece izleyicinin gelip, sergiyi görüp, gittiği bir sanat alanından çok daha kapsamlı. Biz sanatsever ve koleksiyonerlerle birlikte çeşitli disiplinlerden sanatçıların da içinde yer alabileceği interaktif bir sanat platformu kurmak istedik.
İlk serginiz olan Arda Yalkın sergisinden bahseder misiniz? Nasıl karşılandı? Siz bu süreci bir evsahibi olarak nasıl deneyimlediniz?
Arda uzun bir süredir izlediğim bir sanatçıydı. Açılış sergimizi de onunla yapmaktan çok mutluyuz. Arda’nın Deep Fried Dreams isimli sergisinden çok güzel geri dönüşler aldık. Açıkcası sanatçının çalışmaları da bizim üzerinde durmak istediğimiz platformla örtüştüğü için galerinin açılışıyla bir sinerji yakalandığını düşünüyorum.
Gaia Gallery konum olarak kentin oldukça hareketli bir noktasında konumlanıyor. Beyoğlu ile galeriniz arasındaki ilişkiyi anlatır mısınız?
İstanbul'un, Beyoğlu'nun ve elbette tarihi Elhamra Han'ın özgün karakteri ve merkezi konumu bizi bu anlamda çok motive ediyor. Galatasaray-Tünel aksındaki sanat oluşumları ve galerilerin bu piyasadaki majör konumları yadsınamaz. Biz de yola çıkarken onlardan biri olmayı hedefledik. Avantajımız ise çevremizdeki tüm sanatsal oluşumlar, kurumlar ve galerilerle hep birlikte daha güçlü bir sinerji yaratmış olmamız.
Bu kadar hareketli bir noktada bir galeri yönetmek sizin açınızdan nasıl bir deneyim?
Sanat ortamını bir kenara koyun, hali hazırda İstanbul’un temposuna ayak uydurmak bile yeteri kadar zorlu değil mi? Türk sanatının hemen hemen her dalının bu kadar yoğun bir biçimde ilham aldığı Beyoğlu’ndan beslenerek her gün bu havayı solumak ve kapının önünden akıp giden heterojen insan profilini gözlemlemek, bizi, her zaman için daha fazlasını araştırmaya, daha iyisini bulmaya ve daha yenisiyle tanışmaya itiyor.
Gaia Gallery sanat alanında oldukça yeni bir kurum. Gelecek projeleri nelerdir? Sanat alanına ve özellikle sanat izleyicilerine vaat ettikleri nelerdir?
Contemporary İstanbul maratonundan yeni çıktık. Arda Yalkın’ın sergisi de 26 Aralık 2014’te sona eriyor. Yılın ilk günlerini de sanatla karşılamayı planlıyoruz. 15 Ocak 2015’de Slovenyalı sanatçı Mito Gegi?’in Encryption (Şifreleme) adlı sergisini açacağız.
Biz Gaia’nın genel olarak algılanan klasik, kemikleşmiş bir galeri yapısından farklı bir sanat platformu olmasını çok istiyoruz. Bu nedenle galerinin yıllık programını özel projeler ve interaktif etkinliklerle zenginleştirdik. Aynı zamanda, yurt dışındaki galerilerde örneklerini görebileceğiniz, bize özel projelerle izleyicinin sanatın içine dahil olacağı etkinlikler sunacağız.
Son olarak yeni bir aktör olarak İstanbul’daki sanat piyasasını ve fuarlarla hareketlenen yeni süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Gözlemleriniz ve değerlendirmeleriniz sonucunda, sizce Gaia Gallery alanda nasıl bir konumumlanmalı?
Uzun süredir varolan ve daha niş kesimlere yönelik etkinliklerin barındığı bir ortamda değiliz artık. Rüştünü ispatlamış galeriler, büyük kurum ve kuruluşlar, ödüllü müzeler ve Contemporary İstanbul ile ArtInternational gibi fuarların etkisi yadsınamaz. Beraberinde Plato Sanat, Signs of Time ve Yeldeğirmeni’ndeki taze oluşumlarla da sanat izleyicilerinden oluşan kitle her geçen gün genişliyor ve çeşitleniyor. Biz de sanat piyasasında esen bu rüzgarı arkamıza alırken herkesi dinlemeye özen gösteriyoruz. Elbete bu bahsettiğim fuarların genç galerileri destekliyor oluşu, piyasaya yeni katılan bizim gibi genç galericiler için de ciddi bir motivasyon sağlıyor.