Art Basel direktörü Marc Spiegler, sanat galerilerinin kendilerine sorması gereken 10 soruyu yanıtladı. The Artnewspaper tarafından yayımlanan haber, galericilerin aklına takılan soruların cevaplarını arıyor.
Galericiler son yıllarda, stantlarını ziyaret eden kişilerin, önceki yıllara kıyasla sanat hakkında daha az bilgiye sahip olmalarından şikayet ediyorlar. Bu, kısmen sanat dünyasının hızlı büyümesinin bir belirtisi. Koleksiyonerlerin çoğu sanat koleksiyonu mirası taşıyan ailelerden gelmiyorlar. En deneyimli koleksiyonerlerin bile bugün, önceki kuşaklara nazaran sanat için daha az zamana sahip olmaları da bunun önemli faktörlerinden biri.
Mesleğimde en çok sevdiğim anlardan biri, daha önce hiçbir fuarımıza katılmamış (ve hatta başvurmaya çekinen) genç bir galeriye giderek onların hazır olduklarını söylemek ve daha sonra da onların katılımlarını seyretmek. Genç galerilerle doğru bir biçimde çalışabilmek çok önemli; çünkü onlar devamlı olarak bıçak sırtındalar. Yaşadıkları en büyük ikilemlerinden biri de fuar stratejisi konusunda oluyor. Çünkü tanınmaya başladıkları zaman fuar yöneticileri onları sisteme dahil etmeye başlıyor. Ve tabii ki galeriler için buna karşı koymak çok da kolay olmuyor. Ama unutmamaları gerek ki, bu durum galerilerin zamanlarının çoğunu ve bütçelerinin önemli bir kısmını başka yöne çevirmelerine sebep olabilir.
Bunun cevabını bilemşyoruz; çünkü sadece sanat dünyası değil, genel anlamda dünya hiç bu kadar hızlı ilerlememişti. Yine de, her ne kadar birçok sanatçının hedefi 50 yaşından önce MoMA retrospektifine girmek olsa da, günümüz sanatçılarından birçoğu bir futbol oyuncusu ya da süper model biçiminde bir kariyere odaklanıyor. Genç sanatçılardan birçoğu, onları bir MoMA sergisine götürmek için destekleyecek sanat dünyasına güvenmektense kendi pazar aralıklarından gelir elde ediyor. Hızlı yükselişteki sanat pazarı geçmişinin hızlı yok oluşları üstün tuttuğunu göz önüne alırsak, mantıklarını kınamak gerçekten bir hayli zor. Yine de bu sanatçılar, fırsatçılıklarıyla çoğu zaman kendi pazarlarını mahvediyorlar.
Galerinizin gelişimi için klasik kurallardan biri, kendi jenerasyonunuzun en iyi sanatçılarını desteklemek. Doğru sanatçıları seçtiğinizi ve onların kariyerlerini iyi yönettiğinizi düşünürsek, galeri de onlarla birlikte ün ve servete erişir. Eskiden birçok galerinin, aynı sanatçılarla 15 veya 20 yıl çalıştıkları oldukça sabit kadrosu vardı. Bu artık böyle değil: Başarılı sanatçılar genelde bir kaç sergiden sonra daha yerleşik galerilere zıplıyor. Oscar Murillo’nun David Zwirner’a gidişi bu konuda hep anlatılan bir örnektir; ama o bu konudaki tek isim değil.
The New York Times gazetesi bir defasında Los Angeles merkezli koleksiyoner ve danışman Stefan Simchowitz’i “sanat dünyasının Şeytan efendisi” olarak tanımlamıştı. Ancak pek çok kişi Simchowitz’i aslında beğenmese de onu düşman olarak kabul etmiyor. Çünkü Simchowitz kendi farkını yaratarak, Petra Cortright, Amalia Ulman, Parker Ito ve Jon Rafman gibi genç sanatçıları düzenli bir biçimde belirleyerek geleneksel galeri sürecinde “aracıları aradan çıkarmayı” başardı. Bu sanatçılar daha hiçbir galeriyle anlaşma yapmadan onlar için sergiler düzenliyor ve Charles Saatchi’nin yaptığı gibi sanatçıların materyallerinin büyük bir çoğunluğunu alıyor. Sanatçıların stüdyolarına giderek işlerini Instagram’a koyarak tanıtıyor.
Galeriler ve müzayede evleri arasındaki bölge savaşı yeni bir şey değil. Clare McAndrew tarafından hazırlanan The European Fine Art Fair (Tefaf - Avrupa Güzel Sanatlar Fuarı) raporuna göre 2014 yılında müzayedelerin % 48’i ancak 1,500 çalışmayı ağırlamış. Ve yüksek rakamlar küçük sanatçı grupları etrafında toplanmış. Ayrıca müzayede evleri arasında, -her ne kadar bu konuda başarısız olsalar da - sanatçıları doğrudan temsil ederek galerilere rakip olmayı deneyenler de var.
Sanat dünyası, yıllardır sanat ödenekleri hakkında konuşuyor. Birkaç yıl önce ortalıkta 38 adet sanat fonu vardı, ama sonunda sadece Fine Art Fund ayakta kaldı. Neden? Sermayeler genelde danışmanlara bel bağlarlar ve danışmanlar da daha çok kendileri için en umut vadeden işleri alırlar, ki bunlar bir fondan ziyade genelde özel destekçilerdir.
Instagram açıkça görsel tanıtımın muhteşem bir biçimi olarak hizmet veriyor. Günümüzün genç sanatçıları tarafından yaratılan çalışmalar incelendiğinde Instagram ortaya çıkmadan önce daha iyi işler yapıldığının ortaya çıkacağına iddiaya girerim. Çünkü sanatçılar, bilinçsizce Instagram dünyasında hangi işlerinin daha fazla ‘beğeni’ aldığına ya da en iyi sattığına göre hareket ediyorlar.
Pek çok galeri az ziyaret almaktan yakınsalar da, önemli büyük galeriler tüm dünyada yeni mekanlar inşa ediyorlar. Öyle ki New Yok’taki birçok galeri halihazırda ikinci ve daha büyük bir mekana geçmiş durumda. Los Angeles ise küresel oyuncularla güçlü bir biçimde bu dünyaya yetişiyor.
Ben size bu konuda bir cevap veremem, ama umarım bir cevap bulursunuz. Sanat dünyası hakkında en beğendiğim kitap efsanevi İtalyan gelarici Massimo Minini tarafından yazılan, çalışmış ve çalışmamış olduğu birçok sanatçı tarafından yapılmış binlerce süslemeyi içeren Pizzini’dir. Galerici olarak en kötü zamanlarınızda bu kitaba bakın: Bu kitap muhteşem sanatçılar ve koleksiyonerlerle bir hayat yaşamak için sizlere ilham verecektir.