15 ŞUBAT, PAZARTESİ, 2016

Geçmişin Şimdiyle Bağını Zorladığı An

Kilit Taşı, sanatçıların türlü meseleleri biçim içerik ilişkisinde kurdukları zamansallık ve mekânsallıkta; belleğin atölyeden uzama yayılan biçimlerine odaklanıyor.

Geçmişin Şimdiyle Bağını Zorladığı An

2015 sonbaharında Çukurcuma’da  kapılarını açan Rem Art Space’in yeni sergisi: “Kilit Taşı”. Sergi, mimarlıktan aldığı terimle geçmişin şimdiyle olan bağını ve ortaya çıkan dengeyi; sanatçıların bellekleri vasıtasıyla ve üretimlerinin kilit kavramlarıyla aralıyor. Farklı disiplinlerden sanatçıların türlü meselelerle bir araya geldiği sergi, bir yandan sanatçıların bireysel arşivlerinin güncel olanla ilişkisini gösterirken öte yandan da farklı icraların buluştukları ortak zemini keşfe çağırıyor.

Bu keşifte Özgür Demirci’nin 9 Durak adlı yerleştirmesi bizi sanatçının 2002 – 2007 arasında Gebze - Haydarpaşa arası yaptığı tren yolculuklarının biletleri ile karşılaştırıyor. İlk bakışta kişisel bir yolculuk arşivi/bileti koleksiyonu olarak yorumlanabilecek bu iş, İstanbul’un ortak belleğinde önemli dokuz durağa dokunuyor: Anadolu Yakası’nda, Haydarpaşa’dan başlayarak Gebze’ye kadar devam eden banliyö tren hattının artık var olmayan sesini, izini ve hafızasını küçük delik biletlerle izleyenin  hafızasına bağlıyor. 

Özgür Demirci - 9 Durak

Özgür Demirci’nin biletlerinden Volkan Kızıltunç’un, Hafıza Boşlukları adlı çalışmasına dönersek, artık var olmayan hikayelerin peşine takılıyoruz. Zira Kızıltunç,  farklı ülkelerde topladığı 8 mm filmlerden  oluşan bir arşivle bizi baş başa bırakıyor. 8mm ve süper 8mm film makaralarından yerleştirme olarak izlediğimiz Hafıza Boşlukları’nın içinde sakladıkları ise sergide, bir ekran aracılığıyla izleniyor. Bu proje için, İstanbul, Viyana, Berlin, Köln, Münih, Milano, Amsterdam, Barselona, Riga, Budapeşte ve Selanik’e ait  filmler; bit pazarı ve ikinci el dükkânları ve internet kaynaklarından satın alınarak bir araya getirilmiş. Devam edecek gibi gözüken bu arşive, şimdiye kadar 100 saat süren dijital görüntüye, toplam 100 aileye ait 2000 makaralı filminin dönüştürülmesiyle ulaşmış. Makaraların üzerinde yazan yazılara bakılırsa da hikayeler 1968 ile 1982 yılları arasında geçiyor. Bireyselden toplumsala bağlanan düzlemde sorular ve cevaplar arasında akan görüntüler artık var olmayan bir trenin penceresinden  “an” lar vasıtasıyla tarihe bakıyor.

Sibel Kocakaya’nın İsimsiz adlı kırık kasesi ise bizi artık kase olmayan paramparça bir eşyaya  bakmaya davet ediyor. Kırık bir kasenin içinde bulunan fotoğraflardan oluşan yerleştirme, pencere ve perdelerin küçük fotoğraflarını yan yana sunumundan ibaret. Sanatçının Brüksel’de  konuk sanatçı olarak kaldığı dönemde çektiği fotoğraflar, bizi bireysel hafızanın bir yerine bağlarken; Brüksel’in tarihi ve kültürel belleğine salıyor. Kocakaya, mimari imgeler vasıtasıyla kentle ve dolaysıyla evlerle bağ kurarak içerisi ve dışarısı hakkında düşünmemizi öneriyor. Sanatçının kilit taşı, düş evrenini harekete geçiren henüz yazılmamış ev hikayeleri  belki de...

Sibel Kocakaya - İsimsiz

Sergide yer alan resimler Mahmut Celayir’in. Kral Yolu Serisi, ve Bir gezginin öğleden sonrası, kendini “kimlik, gelenek ve çağdaşlık normları içinde, bir toprak ve doğa anlatıcısı” olarak anlatan sanatçının doğduğu topraklarda yaptığı uzun yürüyüşlerden sonra belleğinde kalanlar. Bingöl’ün toprağını, kokusunu, aydınlığını ve karanlığını kendi dili ile anlatan sanatçı için  manzara, hafızanın doğum yeri olarak karşımıza çıkıyor.

Sergide farklı dönemlere ait  üretimlerini yeni bir kurguyla bir araya getiren Elçin Ekinci’nin heykel yerleştirmesi bellek ile şimdi arasında zamansal ve mekânsal, varoluşsal bir okuma sunuyor. Sanatçının üretim süreci içinde önceki işlerinde de tanık olduğumuz zaman, bu dört işi için de ortak.

Elçin Ekinci

Düzenin Ölçüsü isimli metronom yerleştirmesi, doğal bir taşı küre gibi yerleştirdiği Küre heykeli, Şiirler ve Taşlar serisinden, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.” dörtlüğünü yazdığı mermer yazıtı ve altın kaplama kemikler üzerine yerleştirdiği beton kütlesi Ruhun Tasnifi’yle  yaşamla ölüm arasında gidip gelen hafızanın yeryüzü ve insan  ilişkisinde  kurduğu diyaloğu anlatıyor. Bu anlatım bizi iktidar ve kültür ilişkisine götürüyor. Ekinci, heykel ve gündelik objeler gibi farklı mecra ve materyallerle ürettiği işlerinde organik/inorganik formları, zamanı ve belleği örgütlü bir anlatımla yan yana getiriyor.

“Kilit Taşı”, sergide yer alan beş farklı sanatçının anlatımları aracılığıyla belleği merkeze alarak kültür, tarih, coğrafya ekseninde kişiselden toplumsala uzanan  samimi okumalar sunuyor. Rotanızı  6 Mart’a kadar Çukurcuma’ya çevirin derim.

REM Art Space: Çukurcuma No:20 Beyoğlu / Istanbul

0
4125
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage