27 NİSAN, ÇARŞAMBA, 2016

Geleceği Kemiren Geçmişi* Muhafaza Etmek

"Filtresiz": Şener Özmen’in birbirini konuşturan tahtlar aracılığıyla, ilk kez mekan kurduğu bir sergi. İçinde dolaşılabilir, oturulabilir, uzanılabilir bu yer; kendi hayat tecrübelerimiz içinde filtreli ve filtresiz alanlar eşliğinde tarihsel, kültürel ve siyasal olanla karşılaşarak/yüzleşerek  düşünmemizi öneriyor.

Geleceği Kemiren Geçmişi* Muhafaza Etmek

“Süre, geleceği kemiren ve ilerledikçe kabaran geçmişin daimi ilerleyişidir. Ve geçmiş durmaksızın büyüdükçe muhafazası için hiçbir sınır yoktur. Hafıza... hatıraları bir çekmeceye koyup kaldırma ya da onların kaydını tutma yetisi değildir, ... (G)erçekte geçmiş kendisi tarafından, kendiliğinden muhafaza edilir.”[1] Henri Bergson Creative Evolution kitabında geçmişin muhafazası hakkında yukarıda alıntıladığım sözleri sarf eder. Ona göre geçmiş mefhumundan hareketle bütün evren sürekli genişlemektedir. Ve yine onun sözleriyle: “Hakikat hiç durmaksızın değişmekte olduğumuzdur.”[2] ARTER’de açılan Şener Özmen'in "Filtresiz" sergisini gezerken; mekânın üç köşesine yerleşmiş üç "taht" kendiliğinden muhafaza edilmiş çocukluk anılarımı çağırdı. Şener’in çocukluğunun geçtiği Şırnak-İdil’de ve hemen tüm Güneydoğu Anadolu’da evlerin damında yer alan tahtlara benzer bir taht onun da sohbetimiz esnasında uzun uzun anlattığı gibi benim de oyun alanım olmuştu. Edremit’te dere kenarında bulunan dedemin çiftliğinde, türlü haşerattan korunmak ve yaslandığımız çınarın gölgesinden daha iyi faydalanabilmek için dedem bir yaz   taht yaptırdığını açıklamış, aile üyeleri çakıl taşlı zeminden kurtularak yükseğe çıkmanın haklı sevincini yaşamıştı. Yemekler hazırlanırken biz çocuklar tahta serili kilimlere uzanıp dedemin anlattığı masalları dinler, rüzgarın serin izini saçlarımızda tutmaya çalışırdık...

Şener sohbetimiz sırasında, çocukluğunda evlerinin damında bulunan tahtta yalnız başına oynarken  annesinin ona: “Kendi gölgende oyna!” dediğini söyledi. Zaman akarken büyüyen geçmiş, keşke Şener’in annesinin sözlerinde taşıdığı anlam gibi korunaklı kalabilseydi. Öteden, düne oradan da bugüne uzanan sanal olarak muhafaza edilen geçmiş, herkesi kendi gölgesinden ayırmadan yüksekte bir yerlerde imgeler yaratır. Bu imgeler anı olarak kayda geçtikleri anda; herhangi bir duyumsama yoluyla geriye çağrıldıklarında geçmiş tüm heybetiyle karşımıza dikilir. Peki Bergson’un sözleri ile zamanın/sürenin, geleceği sürekli kemirmesine imkan tanıyan bu imgeler mevcut durumla geçmiş durum arasında bir mercek işlevi mi görür? Şener Özmen’in çoğunlukla sıcak iklimlerde kullanılan bir dış mekân platformu olan "taht"ları bu sergiye çağırması elbette bir tesadüf değil. Şimdinin içinde akarken geçmişin genişlemesine yapılan katkı gelecek hakkında gördüğümüz düşleri filtresiz sunarken ortaya çıkan görüntüyü izleyebilmek mümkün mü?

Şener Özmen

Güneşsiz Bir Gün / Koh Samui | An Overcast Day / Koh Samui

2016

Fiberglas, Slide Viewer Light Box, Duratrans fotoğraf | Fiberglass, glass, Slide Viewer Light Box, Duratrans photograph

120 x 80 x 30

Yerleştirme görüntüsü | Installation view: Arter, 2016

Fotoğraf | Photo: Ali Taptık

Sergide mekanın üç köşesine yerleştirilmiş üç taht, başlı başına bir yapıt olarak hem sanatçının genişleyen geçmişine basamaklar aracılığıyla çıkmamızı sağlıyor, hem de bu yapılar başka yapıtları taşıyan birer platform olarak kullanılıyor. Her bir tahtın kenarlarında küçük küçük ikonlar var. CNC tekniğiyle işlenen toplam 32 ikon var tahtlar üzerinde.

Bu ikonlar arasında, Urartu Tanrısı Haldi, Yezidi Sembolü, Çift başlı Kartal, Ermeni sonsuzluk işareti, Arapça Allah yazısı, Tanrıça İştar’ın yıldızı, Hilal Ve Yıldız, Swastika, Tanrıça Inanna, Akrep, Tahir Elçi’nin vurulması gibi anlar ve semboller var.

Şener, yüzyıllardır Mezopotamya’da ve Anadolu’da birbirine türlü sebeplerle giren ve barışı kalıcı olarak inşa etmeyi hâlâ çözememiş insanlığın, sembollerle kutsanmış kimliklerini tahtlara kazıyor. Geleceği kemiren geçmişi, hatırlama ve hatırlatma refleksi eşliğinde izleyiciyi yerden yükseğe davet ediyor. Bu vesileyle de tahtlarla geçen çocukluğunun etrafında oluşan imgelemin; bilinmesini ve görülmesini istediğini söylüyor sohbetimizin içinde bir yerde.

Sergiye girer girmez soldaki ilk taht: Taht-1: Sanatçı Görünmez Düşmanlarına Karşı Savaşırken. Taht-1'in üzerindeki beyaz, parlak, kocaman dürbün sanatçının çocukluk anılarında yer bulan tek fotoğraflık minik Slide Viewer'ların heykeli. Yaklaşıp içine baktığımızda tek bir fotoğraf karesi içinde Şener Özmen'i görüyoruz. Bu üretim pratiği Şener için şaşırtıcı değil. Zira hatırlarsak; Şener, Süper Müslüman 2012 fotoğraf serisinde, Crossroads, 2009 fotoğrafında ve Road to Tate Modern, 2003 isimli videosunda ve başka işlerinde de kendi fotoğrafını ya da oyunculuğunu üretimine dahil etmişti. Dolaysıyla Taht-1 bu fotoğraf üretim pratiği açısından Şener’in önceki üretimleri ile paralellik gösteriyor. Fakat burada, Şener bizi dev bir dürbünün içine bakmaya davet ettiği anda, öteden beri bildiğimiz “made in Şener Özmen” dilini  deyim yerindeyse bir tatlı huzurla ezip geçiyor! Zira Şener, geleceği kemiren şimdinin içinden koparak kendini küresel tatil destinasyonlarından Samui Adası sahilinde uzanırken buluyor. Böyle bir tatil fotoğrafının bu sergideki varlığı, bildik Şener Özmen üretimi klişelerine ilk bakışta çalım atsa da Samui ya da herhangi başka bir yerde şimdinin kemirdiği geleceği görmemek/görememek pek çok facebook profilinde zaten benzer pozu  saklamaya devam ediyor. Herkes için normal olan Kürt bir sanatçı için de normal olur mu?/Olmalı mı/Olmuş mu?

Taht-1'deki ikonlar Aslan Üzerinde İştar'dan Urartu Tanrısı Haldi'ye, Mezopotamya mitolojilerinden, bölge uygarlıklarının tarihlerinden imgelerden oluşuyor. Kısa bir süre önce, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin çatışmalardan zarar görmemesi için önünde basın açıklaması yaparken vurulduğu tarihi "Dört Ayaklı Minare" diye bilinen Şeyh Matar Camii’nin ikonu da Taht-1'de bulunuyor. Ve bu olayla ilgili başka bir ikon da  Taht-2'de yer alıyor.

Şener Özmen

İp Atlayan Kadınlar | Women Jumping Rope

2016

HD video, renkli, sesli | colour, sound, 4’23’’

Video karesi | Video still 

Sıcak iklimin açık hava mobilyası tahtlar; gündüz sıcak, gece de mahremiyet sebebiyle bez gerilerek kullanılırdı diye anlatıyor Şener sergiyi gezerken. Taht-2'deki perde bir yandan bu bezleri akla getirirken; öte yandan serginin tek videosuna zemin olarak, yazlık sinema hissi veriyor. Perdede üç arkadaşı doğanın ortasında neşe içinde ip atlarlarken görüyoruz. Kısa bir süre sonra  oyun yerden kalkan toz sebebiyle tekinsiz bir ana dönüşüyor. Barış içinde başlayan oyunun atmosferi, ip yere çarptıkça, biri yanıp diğeri onun yerine geçtikçe bozuluyor. Oyuncular yerden kalkan tozun içinde, zıplamaların artan ritmiyle giderek görüntüden kayboluyor. Memelerden Duyduklarım isimli Taht-2 İp Atlayan Kadınlar videosu ile dört dakika içinde  Samui Adası rüyasını toza buluyor. Ve Şener Özmen, belki de Taht-1’e Sanatçı Görünmez Düşmanlara Karşı Savaşırken ismini bu videoyu bildiğinden koyuyor.

Taht-3’ün ismi: Kendi Gölgende Oyna. Yazının girişinde de belirttiğim gibi bu cümle Şener’in annesine ait. Buradaki ikonlar ise sanatçının bu sergi için kaleme aldığı ve sergi kitabında da bulunabilecek Filtresiz Anılar başlıklı metinlere gönderme yapıyor. Bu tahtta bir televizyon ekranı görüyoruz. Sanatçı Tarafından Uygulanmış Bir Sansürden Geriye Kalanlar isimli video aslında kırmızı fon üzerinde dans eden beyaz daireler. Sanatçının çocukluk ve gençlik anılarından imgeler ve sanatçı tarafından filtrelenmiş/sansürlenmiş bir film olduğunu öğrendiğimiz bu taht diğerlerinden çok daha küçük. Video’dan yansıyan ışık, tahtın üzerindeki imgeler ve mekanın en derin yerinde yer alması bu tahtı diğerlerine göre hem  kişisel hem de mahrem kılıyor.

©Nazlı Erdemirel

"Filtresiz": Şener Özmen’in birbirini konuşturan tahtlar aracılığıyla, ilk kez mekan kurduğu bir sergi. İçinde dolaşılabilir, oturulabilir, uzanılabilir bu yer; kendi hayat tecrübelerimiz içinde filtreli ve filtresiz alanlar eşliğinde tarihsel, kültürel ve siyasal olanla karşılaşarak/yüzleşerek  düşünmemizi öneriyor.

Küratörlüğünü Süreyyya Evren’in yaptığı sergiye eşlik eden kitap; Şener’in filtresiz anıları  ve istekleri eşliğinde serginin imlediği alanlara kılavuzluk ediyor. 15 Mayıs sergiyi görmek için son gün.

[1] Damian Sutton ve David Martin Jones, Yeni Bir Bakışla DeleuzeTürkçesi: Murat Özbanak, Yetkin Başkavak İstanbul, Kolektif Kitap, 2014, s.106.

* Henri Bergson

[2]A.g.y.,s.106.

0
5440
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage