Çağdaş Sanat Koleksyonerliği Hakkında Bazı Düşünceler
İnsanlar çağdaş sanatı birçok nedenden dolayı biriktirir. Bazıları ayrıcalıklı bir kültürel aktivite ve boş vaktini değerlendirmek için zevkli bir hobi olarak yapar. Diğerleri için ise, enerji, para ve çokça zamanlarını alan bir tutkudur. Bu insanlar sanat toplamayı, entelektüel ve manevi ufuklarını açan bir serüven olarak algılarlar. Bazısı ise altın, hisse senetleri veya gayrimenkule benzer bir yatırım olarak görür. İnsanlar sosyal prestij kazanmak, belirli bir elitist sosyal sınıf tarafından kabul edilmek ve aidiyet kazanmak için de bunu yaparlar. Kanımca bir koleksiyoner ciddi, tutkulu ve profesyonel olmalıdır ki kişisel zevkini ve sanat anlayışını yansıtabilen müthiş bir koleksiyon kurabilsin.
Sanat eserlerini birleştirmek ve biriktirmek arasında büyük bir fark var çünkü anlamlı bir koleksiyon kişisel yatırım ve hayat boyu bir öğrenme sürecidir. Bundan dolayı bir sanat koleksiyonu sadece banka hesabına değil, genel olarak içinde kişilik ve karakterin devamlı geliştiği kişisel hayat biçimine değer katmalıdır. Tutkusu ve kişisel bağlılığı olmayan bir koleksiyon, parlak ama boş kabuğa benzer. Sanat eseri biriktirmesi için birine bir alışveriş listesi veremezsiniz, bunu tamamiyle bir varlık yatırımı olarak görenler dikkat etmeli: sanat kötü bir yatırım da olabilir. Duvarlarınızda yanlış eserler asılıysa prestij ve takdir kazanamazsınız, sadece size gülerler ve alay konusu olursunuz.
Yine de, çağdaş sanatı biriktirmek dünya çapında bir trend haline geldi. Çeşitli sanat alanları ve piyasaları, sanatçılar, galeri sahipleri, koleksiyonerler, küratörler ve sanat yazarları için odak noktası olma yolunda devamlı dikkat çekiyor. Uluslararası olan bu fenomen milenyumdan beri Türkiye’de de bir hayli rağbet gördü. Artık gazeteler ve dergilerde yazılar yazılıyor, bilgilendirici sanat seminerleri veriliyor, sanat galerilerinin çoğu bununla ilgileniyor ve İstanbul’daki sanat fuarları bir koleksiyon oluşturmanın ne kadar harika olduğunu gösteriyorlar. Fakat ciddi koleksiyonerlerin grubu halen küçük. Buna rağmen, koleksiyonların adedi ve kalitesi, tutku, bilgi ve profesyonelliğin öneminin farkındalığının artması nedeniyle çoğalıyor.
“Genç Koleksiyonerler” serisinin önemi
Geçen sene Ayda Elgiz Güreli tarafından kavram olarak geliştirilen “Genç Koleksiyonerler” sergi serisi, çağdaş sanat koleksiyonerliği alanında yükselen bir ilginin göstergesidir. Bu seri, özel koleksiyonların yönetilmesi ve organizasyonundaki güncel eğilimleri yansıtıyor, daha çok yeni oluşturulan çağdaş sanat koleksiyonlarının seçkilerinin sergilenmesi ile bu alanın görünebilirliği ve farkındalığını arttırmayı amaçlıyor. Müze, “Genç Koleksiyonerler” serisi ile koleksiyonerlere eserlerini başka sanatseverlerle paylaşma fırsatı veriyor ve belki başkalarının koleksiyonerliğe başlaması için ilham oluyor. Bu sergi serisi, Elgiz Müzesi’nin vizyonu, yerel sanat camiasını ve çeşitli aktörlerini destekleme misyonuna uyuyor. Müze, Türkiye’de güçlü uluslararası bir koleksiyonu sunma ve geliştirmeye halihazırda iyi bir örnek. Müzecilik ve koleksiyon yönetimi üzerine uluslararası konferansları organize etmesiyle kurum yerel sanat camiasının gelişmesine olumlu bir katkıda da bulunuyor. Şimdi ise, “Genç Koleksiyonerler”in birliktelik karakteri ile müze, sergi alanının büyük kısmını başka koleksiyonerlere açıyor. Bunu yaparak müze, özel koleksiyon müzesinin genel rutinlerinin dışına çıkıyor ve kurumsal gücünü başka koleksiyonerlerle paylaşıyor. Ayrıca, genç koleksiyonerler camiasının tanınırlığı ve görünürlüğünü destekliyor. Dolayısıyla bu sergi serisinin müthiş sanat eserleri göstermenin yanı sıra kültürel politik bir önem taşıdığı kanaatindeyim.
Küratöryel Fikir
Serginin küratörü olarak bu sergide koleksiyonerleri ön plana çıkarıyorum. “Genç Koleksiyonerler 2”, Şeli-Alber Elvaşvili, İrem-Sina Kınay, Billur-Atilla Tacir, Şebnem-Mahmut Ünlü Koleksiyonları’ndan yirmi yedi yapıtı bir araya getiriyorum. Bu sergi sadece çağdaş sanatın bazı sanat tarihi, formal, estetik ve kavramsal özelliklerini sunmuyor, aynı zamanda farklı yaklaşımları ve dört sanat koleksiyonunun fikirlerini yansıtıyor.
Serginin tasarımı ve küratöryel fikir dört farklı koleksiyonu gösteren bir yol üzerine kuruldu. Bu yüzden sergi alanını dört bölüme ayırdım. Her bölüm bir koleksiyonun karakterini yansıtıyor. Sergi, Şebnem-Mahmut Ünlü Koleksiyonu’ndan örnekler ile başlıyor, büyük boyutlu, figüratif portreler ve peyzajlara odaklanıyor. Bu şekilde, estetik ve kavramsal açıdan oldukça tutarlı ve homojen olan bu seçki ile sergi, iki yaygın üslup ve stil ile başlıyor. Aynı zamanda, dünya ve birey arasındaki psiko-dramatik karşılıklı ilişkiyle ilgili olan işler olduğu için, izleyici çağdaş sanatın çok alışılmış konusu ile karşı karşıya kalıyor. Bu yüzden serginin ilk bölümü, bugünkü sanatın güncel halinin yanı sıra biriktirme trendlerinin başlangıcını oluşturuyor.
Sergi daha sonra Billur-Atilla Tacir’in Koleksiyonu ile devam ediyor. Burada oldukça eklektik bir seçki gösteriliyor, sergilenen işler canlı jestler ve çok katmanlı estetikler ile karakterize ediliyor. Dokuların ve stillerin çakışması, bugünün gerçeklik konstrüksiyonlarının çoğulculuğa ve heterojenitesine işaret ediyor. Bunun akabinde, izleyici Şeli-Alber Elvaşvili Koleksiyonu’ndaki eserler ile karşılaşıyor. Bu bölümde geometrik soyutluktan dışavurumsal ve lirik soyut yaklaşımlara bir geçiş var, bu şekilde rasyonel ve kavramsal düşüncelerle iç içe geçmişler. Bitiş kısmını oluşturan yarı-figüratif iki resim, soyut ve kavramsal tutumları dengeliyor. Serginin en sonunda İrem-Sina Kınay Koleksiyonu’ndan bir seçki gösteriliyor. Bu koleksiyon genellikle Asya sanatı üzerine oluşturulduğu için, seçkimizde Çinli sanatçılar gerçekçi resimlerinde çocukluk, askeriye ve rejime sosyo-politik kritiği yaratan ulusalcılığı eleştiren konularıyla sergileniyor. Mel Bochner’in tipografik baskı işi ve Murat Germen’in soyutlanmış fotoğraf işi, salt doğruluğun olabilirliği ve objektif olan gerçeklik yapısını eleştirel bir şekilde yorumluyor.
Değerli eserlerini bizimle paylaştıkları için koleksiyonerlere teşekkür etmek istiyorum! Aynı zamanda, Ayda Elgiz Güreli ve ekibini bu önemli seriyi başlattıkları için tebrik etmek isterim. Yardımlarıyla “Genç Koleksiyonerler 2” dört farklı koleksiyonun karakterini ve buradan sanat üzerine çeşitli zevkler ve fikirleri gün yüzüne çıkarıyor. Sergi, çağdaş sanat biriktirmenin dünyayı farklı biçimlerde anlamaya ve eleştirmeye yol açtığını kanıtlıyor. Aynı zamanda, sanat toplamanın koleksiyonerin kişiliği üzerine kurulu olması gerektiğini gösteriyor. Adam Lindemann’a göre bir koleksiyon karakteri ile parlamalı. Aynı fikirdeyim ve ümit ediyorum ki, sergimiz izleyicileri bilindiklerinin dışına çıkan bir yolculuğa başlamak üzere cesaretlendirip teşvik edecek. Bu bağlamda bu seri Ayda Elgiz Güreli’nin fikrine uyuyor, kendisi için bu sergi serisi spiritüel bir yolculuk ifade ediyor. Yolculuğumuza hoş geldiniz!