AHU BÜYÜKKUŞOĞLU SERTER
Koleksiyonumuz ailemizin portresi gibi.
Nasıl başladı:
Annemin sanatçı kişiliği ve babamın zamanının büyük bölümünü sanatçı atölyeleri ve sergilerde geçirmesi sonucu sanat her zaman kardeşim ve benim için hayatın bir parçası oldu. O dönemde ben de birçok genç gibi Magritte hayranıydım. Koleksiyonerlikse bize annem ve babamdan miras kaldı diyebilirim. Bizim için koleksiyonu başlatan ve gelecekteki tonunu belirleyen eser, babamın bu işe profesyonel denebilecek bir alaka göstermeye başladığı zamanlarda aldığı ilk işlerden ziyade, 16 yaşında Fındıklı’da güzel sanatlar öğrencilerinin resimlerini de satan bir çerçevecide görüp altı ay boyunca para biriktirerek aldığı bir resim. Fırtınaya yakalanmış bir gemi resmi, altında Servet isimli bir ressamın imzası var. O yaşta bir çocuğun böyle bir resimden etkilenmesi ve onu seyredebilmek için aylarca para biriktirmeyi göze alması, bizi çok etkiledi. Koleksiyonumuzu devam ettirirken de bize bu his ve motivasyonu yaşatan eserler seçmeye özen gösteriyoruz.
Koleksiyon nasıl şekilleniyor:
Koleksiyonda babamın yaklaşımı, Türk sanat tarihinde dönemlerinde söz sahibi olmuş sanatçıları kronolojik olarak biriktirmekken, son dönemde hem bizim katılımımız hem de Türkiye ve dünyadaki genel yönelim sonucu daha çok çağdaş sanata yoğunlaştık. Koleksiyonumuz, hem katılan yeni nesiller hem düşünce tarzlarımızdaki değişimler sonucu organik olarak büyüyüp evrildiğinden, ailemizin bir portresi gibi. Başlangıçtan bu yana yaptığımız seçimlerdeki farklılıklara bakmak, gençlik fotoğraflarına bakmak gibi bir şey. Hayatlarımız ve zevklerimizin nasıl değiştiğini gördükçe, o dönemleri nostaljiyle anıyor veya şaşırıyoruz. Benim için koleksiyonerlik, keşfetme üzerine kurulu. Bu merakımızı tatmin etmek üzere, kardeşimle birlikte Casa dell’Arte Art Residency programını kurduk. Her yıl altı haftadan oluşan iki dönemde 12 uluslarası genc ve ümit vaad eden sanatçı ve küratörü Bodrum’da ağırlıyoruz ve onlara, birlikte bir sanat diyaloğu yaratma imkânı sunuyoruz.
Şimdilerde koleksiyonumuzda bine yakın eser var. Başlangıcından beri resim ağırlıklı bir koleksiyona sahibiz. Her iki senede bir öldüğü iddia edilse de resim sanatının hâlâ kendi içinde soracak çok sorusu olduğuna inanıyoruz. Ama koleksiyonumuza eser alırken böyle bir kısıtlamamız yok. Sanatçı, mesajını en iyi ne şekilde verebiliyorsa o medyumu kullanmalı. Son zamanlardaki alımlarımız ise fotoğraf ağırlıklı.
Hangi isimler var:
Koleksiyondan isimler vermek gerekirse; Nuri İyem, Neşet Günal, Adnan Çoker, Alaaddin Aksoy, Burhan Doğançay, Mehmet Güleryüz, Neş’e Erdok gibi modern ve çağdaş Türk sanatının kimliğinin belirlenmesinde önemli rol oynayan isimlerden, beden ve kimlik politikalarına kafa yoran İnci Eviner, Azade Köker, Selma Gürbüz, Nilbar Güreş gibi kadın sanatçılardan ve daha bir çok isimden bahsedebiliriz.
Son dönemdeyse Claudia Rogge, Ruud van Empel, Julia Fullerton-Batten gibi fotoğraf sanatçılarını, Kemal Özen, Ardan Özmenoğlu ve Casa dell’Arte’de her sene iki dönem yaptığımız ‘residency’ programımıza katılan Yusa Yalcintas, Tuğba Çeliktir, Elif Erkan, Türkay Çotuk gibi umut veren gençleri takip ediyoruz.
Hangi galerilere gidiyor:
Yurtiçinde Rampa (Nilbar Güreş, Selma Gürbüz, Ahmet Oran, Gülsün Karamustafa), Galeri Nev (İnci Eviner, Ali Kazma, Canan Tolon), Galeri Zilberman (Azade Köker, İpek Duben, Seçil Erel, Aslı Torcu), X-ist (Bahadır Baruter, Ali Elmacı), Dirim Art (Ekrem Yalçındağ, Peter Zimmermann, Markus Lupertz, Hermann Nitsch), Pi Artworks gibi galerileri, yurtdışında ise Victoria Miro (Chantal Joffe, Hernan Bas, Elmgreen and Dragset), Hauser and Wirth (Guillerma Kuitca, Zhang Enli), Pace (Adrian Ghenie), Andrea Rosen Gallery (Micheal Raedecker) ve daha bir çok galeriyi takip ediyoruz.
Ev ve ofisinde hangi eserler var:
Bizimle etkileşim içinde yaşayacak eserleri seçmeye özen gösteriyoruz. Evimizdeki eserler, çocuklarımın da sanatı özümsemesi açısından renkli, malzeme olarak dikkat çekici veya mizahi yönü kuvvetli işler. Şu anda salonumuzun büyük duvarında Ardan Özmenoğlu’nun bir Arko serisi, 2 yaşındaki kızımın favorisi haline gelen İbrahim Koç’un bukalemun heykeli ve Ayşegül Sağbaş’ın Fadu’larından bir tanesi var. Bunun dışında kızlarımın odasında Yusa Yalçıntaş, ortak mekânlarda ise Bubi ve İrfan Önürmen’in işleri var.
Nerede muhafaza ediyor:
Gittikçe büyüyen koleksiyonumuza ev sahipliği yapabilecek bir depo mekânı ararken, koleksiyon yönetimini zorlaştıran ulaşım, nakliye, mekân boyutu gibi lojistik sorunlarla karşılaşmak bizi alternatif bir çözüm aramaya itti ve fabrikamızda bulunan geniş endüstriyel bir mekânı sanat alanına dönüştürme kararı aldık. Bu mekânın bir kısmını koleksiyonumuza ev sahipliği yapması için tasarlanmış depo alanı, diğer kısmını ise projelerimizi gerçekleştirebileceğimiz bir sergileme alanına dönüştürdük.
EBRU ÖZDEMİR
Duvarda asılı olmayan eserlerimi özlüyorum.
Nasıl başladı:
Sanata ilgim aslında sinema ile başladı. Her zaman sanatın bir dalıyla ilgili oldum. Ben kendimi koleksiyoner değil sanatsever olarak tanımlıyorum. Başta İstanbul Film Festivali olmak üzere Sundance, Cannes, Berlin festivallerinin çok iyi bir izleyicisi oldum. Hâlâ da takip etmeye çalışıyorum. Ailemin Cumhuriyet dönemi resim koleksiyonu olduğu için sanat eserlerine yakın bir ortam içerisinde oldum. İlk olarak da bu koleksiyonu geliştirmekle başladı serüvenim. İzledikçe daha da gelişti, tuvalle başlayan süreç fotoğraf, heykel, video art gibi alanlarda da genişleyerek devam ediyor. Modern sanattan çağdaş sanata geçişimse bir dostumun evinde gördüğüm Mübin Orhon tablosuyla başladı. Çok etkilendim ve çağdaş sanatı takip etmeye başladım.
Koleksiyon nasıl şekilleniyor:
Sanatla ilişkimi bir yolculuk olarak görüyorum. Her safhada zevkimin geliştiğini, beğenimin değiştiğini fark ediyorum. Bu bana büyük keyif veriyor. Tercihlerimde daha cesurum. Bundan 10 sene önce seveceğimi düşünmediğim fotoğraf, video art ya da farklı medyumlarda yapılmış heykelleri bugün koleksiyonuma katıyorum.
Koleksiyonumun ilk parçalarını gazetede ilanını görerek Ankara Galeri Nev’den satın aldım. İki Neşe Erdok eseriydi. Şimdiyse koleksiyonumda birçok modern parça olmasına rağmen son dönemde sadece çağdaş sanat eserleri topladığımı söyleyebilirim. 1960’larda modern sanatın bittiği yerde başlayan çağdaş sanat, akım ve üsluplardan bağımsız, çok geniş bir yelpazede ürün veriyor. Dolayısıyla günümüz sanatseverlerinin kendilerini bulabilecekleri çok sayıda eser var. Ben de en doğru ilişkiyi kurabildiğim, içinde bulunduğumuz zamanın yansımalarını taşıyan, kendimi ifade eden bir koleksiyon oluşturduğumu düşünüyorum. Yaklaşık 350 eser bulunuyor.
Hangi isimler var:
Abidin Dino, Abidin Elderoğlu, Adnan Çoker, Ahmet Elhan, Alaettin Aksoy, Ali İbrahim Öcal, Aliye Berger, Alp Sime, Angel Otero, Arif Dino, Arzu Başaran, Avni Arbaş, Ayşe Erkmen, Banu Birecikligil, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Burcu Perçin, Burhan Doğançay, Burhan Uygur, Canan Dağdelen, Canan Tolon, Ceren Oykut, Cevat Dereli, Chantal Joffe, Darren Almond, Deniz Bilgin, Devrim Erbil, Diana Al-Hadid, Duygu Süzen, Ekrem Yalçındağ, Elvan Alpay, Emin Ansen Atilla, Emre Hüner, Ercan Akın, Erdil Yaşaroğlu, Eren Eyüboğlu, Ergin İnan, Erinç Seymen, Erol Akyavaş, Erol Eskici, Fatih Alkan, Fatih Aydoğdu, Ferruh Başağa, Figen Cebe, Fikret Mualla, Fikret Otyam, Füsun Salor, Gözde Çelikel, Gözde İlkin, Güçlü Öztekin, Gül Ilgaz, Güneş Terkol, Günnur Özsoy, Hakkı Anlı, Haluk Akakçe, Handan Figen, Hernan Bas, Hüseyin Alptekin, Hüseyin Çağlayan, Yiğit Yazıcı, İbrahim Örs, İnci Eviner, İnci Furni, İrfan Önürmen, İsmet Doğan, Jale Erzen, Jennifer Steinkamp, JR, Julian Opie, Karolin Fişekçi, Kemal Önsoy, Kezban Arca Batıbeki, Klara Kristalova, Komet, Koray Ariş, Kutluğ Ataman, Lale Delibaş, Leyla Emadi, Leyla Gamsız, Leyla Gediz, Mehmet Ali Uysal, M. Necati, Mehmet Koyunoğlu, Merve Çanakcı, Metehan Özcan, Mithat Şen, Murat Akgündüz, Murat Germen, Murat Morova, Mustafa Ata, Mustafa Karasu, Mübin Orhon, Nejad Devrim, Neşe Erdok, Nilbar Güreş, Nuri İyem, Nuri Kuzucan, Olafur Eliasson, Osman Kerkütlü, Ömer Uluç, Petrov, Ramazan Bayrakoğlu, Roland Topor, Sarkis Zabunyan, Seda Hepsev,, Selim Cebeci, Selma Gürbüz, Serdar Arat, Serkan Adın, Serkan Özkaya, Seza Bali, Sibel Horada, Sissi Farassat, Sophie Calle, Şükriye Dikmen, Şerif Karasu, Tahsin Aydoğmuş, Taner Ceylan, Tiraje Dikmen, Wilhelm Sasnal, William Klein, Yaşam Şaşmazer, Yüksel Arslan.
Kimleri takip ediyor:
Koleksiyonumda eserleri olan sanatçıları izlemeyi seviyorum ama genç sanatçılar söz konusu olduğunda nereden nereye gelmiş, ne yapmaya çalışıyor, ne mesaj vermek istiyor gibi konuları da inceliyorum. Genç sanatçıları takip ediyorum, daha çok Türkiye’de ama yurtdışında da izlediklerim var. Gelecek vaad ettiğine inandığım genç bir sanatçı olursa onun yapıtını mutlaka alıyorum.
Hangi galerilere gidiyor:
Galeri Nev, C.A.M, Daire Sanat, X-İst, Lehmann Maupin, Art Sümer, White Cube, Marianne Boesky Gallery, Merkür, Rodeo, Siyah Beyaz Sanat Galerisi, Galeri Non, Galerist, Pi Artworks, Galeri Manâ, Galerie Perrotin–France Paris, Anton Kern Gallery–NY, Rodeo gibi birçok farklı galeriden alım yapıyorum.
Ev ve ofisinde hangi eserler var:
Duvarlarımdaki eserleri zaman zaman değiştiririm. Asılı olmayanları özlerim. Eserlerin değişmesinin mekânlara dinamizm kazandırdığına, farklılaştırdığına inanırım. Koleksiyonumdaki parçaların imajlarıysa hep aklımdadır.
Nerede muhafaza ediyor:
Koleksiyonum evimin ve ofislerimizin duvarlarında yer alıyor. Sanat eserlerinin kamusal alanlarda sergilenmesini, izleyicilerle beklenmedik anlarda ve yerlerde buluşmasını seviyorum. Bu nedenle koleksiyondaki bir eseri Sabiha Gökçen Havalimanı’nda sergiliyorum. Devamı da gelecek. Diğerleri de depoda muhafaza ediliyor.
HÜMA KABAKÇI
Sanatçının atölyesinde bulunmayı çok seviyorum.
Nasıl başladı:
Sanata ilgim benim hatırlamayacağım kadar küçük yaşta başladı. Nahit Kabakçı gibi sanatsever, koleksiyoncu ve galerici bir babayla (1988-1994) büyüdüğüm için sanata olan ilgim çok doğal bir şekilde gelişti ve yaşamımın en büyük parçası haline geldi. Babamla Venedik’e ilk gittiğimde (yaklaşık 11 yaşındaydım) Guggenheim Müzesi’ndeki Pablo Picasso’nun ‘On the Beach (La Baignade)’ adlı işinden ve Centre Pompidou’da gördüğüm Yves Klein’in Klein Blue akımından etkilendiğimi hatırlıyorum. Tabii çağdaş resim ve sergilerden başka Madrid’deki Prada Müzesi’nin ulusal koleksiyonundan büyülendiğimi hatırlıyorum.
Koleksiyon nasıl şekilleniyor:
İkinci nesil koleksiyoncu olduğumdan ve babamın başladığı dönemde daha doğmadığımdan koleksiyonun ilk eserinin ne olduğunu söyleyemeyeceğim. Zira, o zamandan beri koleksiyonun içeriği ve yönü değişti. Koleksiyona eser eklendiğinde beni daha çok etkileyen şeyler sanatçının atölyesini gezmek, koleksiyonun oluşmasındaki ilginç konuşmaların bir parçası olmak ve kendimi gördüklerimle, okuduklarımla geliştirmek. Koleksiyonun 1950’lerden bu yana modern ve çağdaş Türk ve Türk-i Cumhuriyetleri sanat eserlerinden oluştuğunu söyleyebilirim. Toplamdaysa 500’ün üzerinde eser var. Bunlara kronolojik olarak bakarsak, koleksiyonun daha sonraya kıyasla geleneksel ve resim ağırlıklı eserlerden oluştuğunu sonra ise enstalasyon, fotoğraf, video ve heykel ağırlıklı olduğunu söyleyebilirim.
Hangi isimler var:
Yüksel Arslan, Ferruh Başağa, Braco Dimitriyevic, Bubi, Nezaket Ekici, Max Ernst, Mustafa Kunt & Özlem Günyol, Ardan Özmenoğlu, Shahpour Pouyan, Susan Hefuna, Tahir Salakhov, Pınar Yolaçan koleksiyondaki sanatçılardan örnekler.
Hangi galerilere gidiyor:
Gagosian Gallery, White Cube, Max Wigram Galery, Hauser and Wirth, Pace Gallery, Raven Row, David Roberts Foundation, South London Gallery, Waterside Contemporary, WhiteChapel Gallery, Saatchi Gallery, Delfina Foundation, Pi Artworks, Galeri Non, Dirim Art, ArtSümer, Galeri Mana, Rampa.
Ev ve ofisinde hangi eserler var:
Evde eserler hep değişiyor, babamın eski ofisi depo olduğundan eserlerin çoğu orada.
Nerede muhafaza ediyor:
Nemi ve ısısı kontrol edilen özel bir depoda.
MEHMET ALİ BAKANAY
Bazen en başa dönüyorum, sadeleştiriyorum.
Nasıl başladı:
Küçük yaşlarımdan beri sevdiğim sanatçıların resimlerini, desenlerini ve baskılarını alırdım. Ya da bunları ailemden hediye almalarını talep ederdim. Tabii daha ileri yaşlarda bu, yerini daha bilinçli toplamaya bıraktı. Yani 2005 sonrasında daha ciddi bir alım söz konusu oldu. Çocukluğumda en sevdiğim eser ‘Guernica’ idi. Daha sonra Keith Harring'in eserlerinin hayranı olmuştum. Basit çizgilerle yaratılan anlatım, hoşuma gidiyordu. Aslında hâlâ da öyle.
Koleksiyon nasıl şekilleniyor:
İlk sanat eserim, daha çocukluk yaşlarımda anneannemin bana Fransa'daki müzayededen hediye olarak aldığı, Abidin Dino'nun İstanbul serisinden küçük bir mürekkep çalışmasıydı. Oldukça naif bir eser, hâlâ ofisimde durur. Sanıyorum beni etkileyen yönü yalınlığı olmuştu. Koleksiyonumu oluştururken ilk zamanlarda beğeni daha ön plandaydı. Tabii ki sadece beğeniyle ilerlediğinizde ortaya daha yüzeysel bir toplama çıkıyor. Artık kendi içinde bir bütünlüğü ve derinliği olan bir koleksiyona dönüştü. Şimdilerde koleksiyona yeni bir yapıt eklerken ‘ruhsal olarak akraba olan’ eseri almak daha ağır basıyor, beğeninin yanında. Burada akrabalıktan kastım, farklı sanatçılardan eserler olsalar bile, o tek tek eserlerin yan yana geldiklerinde bir bütün oluşturmaları. Bu bütünlük tematik, tarz ve yaklaşım olarak birbirine yakın eserler olması. Artık her beğendiğimi almıyorum, öncelikle koleksiyonda yeri var mı yok mu ona bakıyorum.
Daha çok kavramsal eserlere ilgi duyuyorum. Genelde diptik işleri toplamaya gayret ediyorum. Son zamanlarda dualite temasını koleksiyonda oluşturmaya çalışıyorum. Genç, araştırmaya dayalı, kendi içinde bir bütünlüğü olan bir koleksiyon diyebilirim. 2005 sonrasına bakarsak 100’ü aşkın eser var. Öncesiyse çok dağınık. Ama öncesini bir koleksiyon olarak addetmiyorum. Bir nevi toplama diyebiliriz.
Hangi isimler var:
Türkiye'de son dönem alımlarımdan örnek verirsem Nilbar Güreş, Hera Büyüktasçıyan, Fahrettin Örenli, Güçlü Öztekin, Hatice Güleryüz, Necla Rüzgar, Yusa Yalçıntaş, Can Pekdemir, Nazım Ünal Yılmaz...
Kimleri takip ediyor:
O kadar çok sanatçıyı takip ediyorum ki... Nilbar Güreş, Fahrettin Örenli, Yuşa Yalçıntaş, Şükran Moral, Nevin Aladağ, Sibel Horada, Nazım Ünal Yılmaz, Canan, Gülsün Karamustafa, Ahmet Öğüt, Cevdet Erek, Emre Hüner diyebilirim. Bu sanatçıların sadece sanat üretimlerini değil, bir de hayatlarını takip ediyorum.
MEHMET ALİ BAKANAY
Bazen en başa dönüyorum, sadeleştiriyorum.
Nasıl başladı:
Küçük yaşlarımdan beri sevdiğim sanatçıların resimlerini, desenlerini ve baskılarını alırdım. Ya da bunları ailemden hediye almalarını talep ederdim. Tabii daha ileri yaşlarda bu, yerini daha bilinçli toplamaya bıraktı. Yani 2005 sonrasında daha ciddi bir alım söz konusu oldu. Çocukluğumda en sevdiğim eser ‘Guernica’ idi. Daha sonra Keith Harring'in eserlerinin hayranı olmuştum. Basit çizgilerle yaratılan anlatım, hoşuma gidiyordu. Aslında hâlâ da öyle.
Koleksiyon nasıl şekilleniyor:
İlk sanat eserim, daha çocukluk yaşlarımda anneannemin bana Fransa'daki müzayededen hediye olarak aldığı, Abidin Dino'nun İstanbul serisinden küçük bir mürekkep çalışmasıydı. Oldukça naif bir eser, hâlâ ofisimde durur. Sanıyorum beni etkileyen yönü yalınlığı olmuştu. Koleksiyonumu oluştururken ilk zamanlarda beğeni daha ön plandaydı. Tabii ki sadece beğeniyle ilerlediğinizde ortaya daha yüzeysel bir toplama çıkıyor. Artık kendi içinde bir bütünlüğü ve derinliği olan bir koleksiyona dönüştü. Şimdilerde koleksiyona yeni bir yapıt eklerken ‘ruhsal olarak akraba olan’ eseri almak daha ağır basıyor, beğeninin yanında. Burada akrabalıktan kastım, farklı sanatçılardan eserler olsalar bile, o tek tek eserlerin yan yana geldiklerinde bir bütün oluşturmaları. Bu bütünlük tematik, tarz ve yaklaşım olarak birbirine yakın eserler olması. Artık her beğendiğimi almıyorum, öncelikle koleksiyonda yeri var mı yok mu ona bakıyorum.
Daha çok kavramsal eserlere ilgi duyuyorum. Genelde diptik işleri toplamaya gayret ediyorum. Son zamanlarda dualite temasını koleksiyonda oluşturmaya çalışıyorum. Genç, araştırmaya dayalı, kendi içinde bir bütünlüğü olan bir koleksiyon diyebilirim. 2005 sonrasına bakarsak 100’ü aşkın eser var. Öncesiyse çok dağınık. Ama öncesini bir koleksiyon olarak addetmiyorum. Bir nevi toplama diyebiliriz.
Hangi isimler var:
Türkiye'de son dönem alımlarımdan örnek verirsem Nilbar Güreş, Hera Büyüktasçıyan, Fahrettin Örenli, Güçlü Öztekin, Hatice Güleryüz, Necla Rüzgar, Yusa Yalçıntaş, Can Pekdemir, Nazım Ünal Yılmaz...
Kimleri takip ediyor:
O kadar çok sanatçıyı takip ediyorum ki... Nilbar Güreş, Fahrettin Örenli, Yuşa Yalçıntaş, Şükran Moral, Nevin Aladağ, Sibel Horada, Nazım Ünal Yılmaz, Canan, Gülsün Karamustafa, Ahmet Öğüt, Cevdet Erek, Emre Hüner diyebilirim. Bu sanatçıların sadece sanat üretimlerini değil, bir de hayatlarını takip ediyorum.
MEHMET ALİ BAKANAY
Bazen en başa dönüyorum, sadeleştiriyorum.
Nasıl başladı:
Küçük yaşlarımdan beri sevdiğim sanatçıların resimlerini, desenlerini ve baskılarını alırdım. Ya da bunları ailemden hediye almalarını talep ederdim. Tabii daha ileri yaşlarda bu, yerini daha bilinçli toplamaya bıraktı. Yani 2005 sonrasında daha ciddi bir alım söz konusu oldu. Çocukluğumda en sevdiğim eser ‘Guernica’ idi. Daha sonra Keith Harring'in eserlerinin hayranı olmuştum. Basit çizgilerle yaratılan anlatım, hoşuma gidiyordu. Aslında hâlâ da öyle.
Koleksiyon nasıl şekilleniyor:
İlk sanat eserim, daha çocukluk yaşlarımda anneannemin bana Fransa'daki müzayededen hediye olarak aldığı, Abidin Dino'nun İstanbul serisinden küçük bir mürekkep çalışmasıydı. Oldukça naif bir eser, hâlâ ofisimde durur. Sanıyorum beni etkileyen yönü yalınlığı olmuştu. Koleksiyonumu oluştururken ilk zamanlarda beğeni daha ön plandaydı. Tabii ki sadece beğeniyle ilerlediğinizde ortaya daha yüzeysel bir toplama çıkıyor. Artık kendi içinde bir bütünlüğü ve derinliği olan bir koleksiyona dönüştü. Şimdilerde koleksiyona yeni bir yapıt eklerken ‘ruhsal olarak akraba olan’ eseri almak daha ağır basıyor, beğeninin yanında. Burada akrabalıktan kastım, farklı sanatçılardan eserler olsalar bile, o tek tek eserlerin yan yana geldiklerinde bir bütün oluşturmaları. Bu bütünlük tematik, tarz ve yaklaşım olarak birbirine yakın eserler olması. Artık her beğendiğimi almıyorum, öncelikle koleksiyonda yeri var mı yok mu ona bakıyorum.
Daha çok kavramsal eserlere ilgi duyuyorum. Genelde diptik işleri toplamaya gayret ediyorum. Son zamanlarda dualite temasını koleksiyonda oluşturmaya çalışıyorum. Genç, araştırmaya dayalı, kendi içinde bir bütünlüğü olan bir koleksiyon diyebilirim. 2005 sonrasına bakarsak 100’ü aşkın eser var. Öncesiyse çok dağınık. Ama öncesini bir koleksiyon olarak addetmiyorum. Bir nevi toplama diyebiliriz.
Hangi isimler var:
Türkiye'de son dönem alımlarımdan örnek verirsem Nilbar Güreş, Hera Büyüktasçıyan, Fahrettin Örenli, Güçlü Öztekin, Hatice Güleryüz, Necla Rüzgar, Yusa Yalçıntaş, Can Pekdemir, Nazım Ünal Yılmaz...
Kimleri takip ediyor:
O kadar çok sanatçıyı takip ediyorum ki... Nilbar Güreş, Fahrettin Örenli, Yuşa Yalçıntaş, Şükran Moral, Nevin Aladağ, Sibel Horada, Nazım Ünal Yılmaz, Canan, Gülsün Karamustafa, Ahmet Öğüt, Cevdet Erek, Emre Hüner diyebilirim. Bu sanatçıların sadece sanat üretimlerini değil, bir de hayatlarını takip ediyorum.