Ali Bilge Akkaya, x-ist’te yer alan dördüncü kişisel sergisi “Dört veya Kaotik Kentlerin Çözülmüş Sessizliği” ile 30 Ekim’e kadar izleyicisiyle buluşuyor. Sanatçı ile kronolojik bağlamda eğildiği sergileme pratiğinde mimari ögeler ve kent yaşantısının geometrik formlarla ilişkisini, ilk kez öne çıkardığı heykel ve otoportre çalışmaları üzerinden, serginin tamamında hissedilen güçlü bir kontrastlık odağında konuştuk.
“Dört veya Kaotik Kentlerin Çözülmüş Sessizliği”, Ali Bilge Akkaya’nın pandemi sürecinde kendisine sorduğu “Elimdeki işlerden neler üretebilirim, bunları nereye evriltebilirim?” sorusuyla şekilleniyor aslında. Sokaklardaki kadrajını bilgisayarının başına, arşiviyle geçirdiği uzun çalışma saatlerine ayıran sanatçı, bu sayede kendisine ve pratiğine yeni sorular sorabildiği, yanıtlarınaysa pek çok ilk ile cevap verebildiği güçlü bir alan açmış. Yaşamında disleksi ile kurduğu ilişki üretim pratiğine yansırken, sergideki pek çok öge de kaynağını bu noktadan almış. “Çalışmalarımda kendi görme biçimimi izleyiciyle bir araya getirerek onların da çevrelerini yeniden yorumlamasını sağlamaya çalışıyorum” diyen Akkaya; figürlerin geometrik yapısı ve siyah-beyazın güçlü kontrastlığı odağında, şehir yaşamının yarattığı hissiyat ile kentli bireyin hissettiği yalnızlık hissine uzanıyor. Tasarım odaklı eğitimini çerçeveyle kurduğu ilişkiye yansıtan sanatçı “fotoğrafın içerisindeki formlardan inşa ettiği bir yapı sürecinin” kapılarını izleyicisine açıyor, onları bu kapıdan içeri girmeye davet ediyor.
Öncelikle tasarım odaklı eğitiminizden gelen, sergilerinizde öne çıkan soru sorma pratiğiniz ve kronolojik yaklaşımınıza eğilelim isterim. "Dört veya Kaotik Kentlerin Çözülmüş Sessizliği"nin "başlangıç sorusu" nedir? Temel sorunun hazırlık sürecine ve kronolojik sıralamaya nasıl bir akış önerdiğini düşünüyorsunuz?
Sergi isimlerimi şu ana kadar kronolojik bir sırayla adlandırdım. Bunun sebebi fotoğraf çalışmalarımdaki yaklaşımımın belli sorunsallar belirleyip, bunlara cevap arayışımdan kaynaklı olmasıdır. İlk sergimden bu yana işlerim aynı felsefenin devamı niteliğinde. Son sergimde ise önceki işlerimin devamı olarak gözlemlemekten öteye geçerek, çektiğim gerçeklikler üzerinden kendime ait yeni yapılar inşa etmek istedim. Bu yaklaşımım ile yapısal olarak daha karmaşık ama kavramsal olarak daha çözülmüş işler ürettiğimi düşünüyorum. Kendime üzerinde çalışabilecek daha geniş alanlar sunuyorum ve bir fotoğraf sergisinin sınırlarını nereye kadar zorlayabileceğimi görmek istiyorum.
Bir konu yerine "felsefi bir arayış"a odaklanan pratiğinize dayanarak bu sergideki mimari ögeler ve kent yaşantısının geometrik formlarla ilişkisini nasıl yorumlarsınız? Sergide ilk olmasıyla öne çıkan bütün yapıtlarınızdaki siyah-beyaz kontrastlık yine bir ilk olarak "anı yakalayan fotoğraf karelerinden tasarım odaklı sanat eserine" eğilen dönüşümünüzle nasıl ilişkileniyor, bu arayışta neleri öne çıkarıyor olabilir?
Disleksi olduğum için çevremi form odaklı algılıyorum ve bu durum insanların gözden kaçırabileceği pek çok detayı fark etmemi sağlıyor. Çalışmalarımda kendi görme biçimimi izleyici bir araya getirerek onlara da çevrelerini yeniden yorumlamasını sağlamaya çalışıyorum. Eserlerimde ön plana çıkan geometrik formlar kompozisyonlarımda mekân üzerinden kendini göstermektedir. Figürler ise kendi auralarında organik bir şekilde kadrajlanıp eser üzerinde güçlü bir kontrast yaratmamı sağlamakta. Bu etki şehir yaşamıyla gelen yalnızlık hissini eserler üzerinden anlatmamı sağlıyor.
Bu sergide renkli işlerden uzaklaşıp tamamen siyah-beyaz kurgulanması yine disleksi ile bağlantılı. Renkten ziyade form üzerinden kendimi çok daha rahat ifade edebiliyorum. Dördüncü sergimde, aldığım tasarım eğitimi fotoğrafların çerçevelerine yaptığım müdahalelerdeki çözümlemelerde görmeniz mümkün. Burada mekânların strüktürel yapılarını çerçevelere taşıdığım için bir noktada tasarım odaklı sanat eseri ifadesini meydana getiriyor. Fotoğrafların içindeki formlardan yola çıkarak yapıları inşa ettiğim için bir ilişkilendirme yapabilirim.
Sürece kucak açarken kaçınılmaz olan "rastlantısallık", belirli bir düşünme ve soru sorma biçiminde (pratik) özgünlüğe de alan açıyor. Bu bağlamda üretimlerinizdeki "rastlantısallık", ilk defa bu sergide izleyiciyle buluşturduğunuz ögelerle nasıl ilişkileniyor, hareket hâlindeki görüntüler ve tasarım odağı arasında nerede konumlanıyor dersiniz?
Fotoğraf çalışmalarımı üretirken bunların nereye varacağını önceden planlayarak çekmiyorum. Tüm süreç kendi içinde basamak basamak ilerliyor. Mesela çerçevelere yaptığım müdahaleler fotoğrafların doğru seçkisi ve kadrajlanması finalize edildikten sonra işi götürmek istediğim yere göre şekilleniyor. Fotoğraf çalışmalarımda da pek çok farklı denemeler yapıyorum. İşlerimin arasında seçkiler yaparak sergim için bir çatı inşa ediyorum ve bunların üzerinden farklı çözümler üretiyorum. Her sergimden sonra, önü temiz bir sayfa açıyorum, bir sonraki sergimin nereye gideceğini karşıma çıkan fotoğraflar belirliyor.
Aynalı pileksi, sentetik boya ve organik yapılar ile kompozisyonlarınızdaki çerçevenin rolü ve sınırlandırıcı yönüne nasıl yaklaşıyorsunuz? Kompozisyon-çerçeve ilişkisi irdelediğiniz meselelere nasıl bir akış öneriyor?
Çerçevelerde eserin bir parçasıdır ve yaptığım bu müdahale ile fotoğrafları sınırlandırmaktan öte heykelleştirerek bir bütünlük sağlıyorum.
Kompozisyonda kullanılan mekânların devamı niteliğinde çerçeveleri tasarlıyorum. Bu noktada amacım kadrajladığım mekânların gerçekliğini bozmak ve izleyici için düşünsel yeni bir alan yaratmaktır. Fotoğrafçı olarak eserleri iki boyutludan üç boyutluya çevirerek fotoğraflara kendi yorumumu ekliyorum.
Sergideki otoporte ve heykel çalışmalarınız, pratiğinizde ilk kez öne çıkıyor. Söz konusu yaklaşım sergi kurgusu ve pratiğinizde hangi ihtiyaçtan yola çıkıyor, onlara nasıl bir cevap arıyor?
Dördüncü sergime ilk kez bir otoportre çalışması ekleyerek kendimi kamera arkasından çıkarıp serginin içine dâhil ettim. Pandeminin de etkisi ile yaşadığım içsel değişim, bu sergide daha önce yapmadığım pek şeyi ortaya koyabilmem için cesaret verdi. Otoportre çalışması da bu değişimin bir sembolü olarak nitelendirebilir. Heykel çalışmam da bir fotoğraf sergisinin limitlerini nereye kadar zorlayabileceğim sorusu ile ürettiğim bir iş. Serginin tamamında fotoğraftan heykele doğru bir evrilme yaşanırken, Çözülme adlı heykel çalışmam ise bir heykelin fotoğraflaşma çabasıdır.
Serginin yerleştirme kurgusuna eğilelim isterim. Ana mekâna girmeden, izleyicisini merdivenlerin başında karşılayan Yer Altı Gezintileri (2020) ile sergi mekânın merkezinde konumlanan Çözülme (2021)’ nin dikkat çekici olduğu düşüncesindeyim. Sergi, yerleştirme düzeninde nasıl kurgulanıyor?
Sergi kurulumuna galerim ile ekip olarak karar veriyoruz. “Dört veya Kaotik Kentlerin Çözülmüş Sessizliği” pek çok farklı ebat ve materyalden oluşan eserleri bir araya getiriyor. İşleri hem kavramsal hem de estetik olarak belli bir denge içerisinde yerleştiriyoruz. Eserlerimin üretim prensibindeki gibi, sergi yerleşim kurgusunda da doğaçlama ilerlemeyi seviyorum. Tüm eserler içinde bir tek heykel çalışmasının yeri önceden planlanmıştı. Eseri, sergi alanının içerisinde bulunan mevcut kolonun ölçüsünden referans alarak ürettim. Binanın bir parçasıymış gibi gözükmesini istediğim için galerinin merkezine ve gerçek kolonun aksına yerleştirdim.
Son olarak yaşadığımız pandemi süreci, gezerek kurguladığınız üretim pratiğinizi nasıl etkiledi? Bu etkiler sergiye nasıl yansıyor, gelecekteki üretimleriniz nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Pandemi süreci boyunca fotoğraf çekmek imkânsız oldu. Ben zamansız fotoğraflar çekiyorum ve insanları kendi auralarında yakalamak istiyorum. Pandemi boyunca hareketliliğimizin kısıtlanması ve maskeli insanları kadrajlamak istememem sebebiyle “Elimdeki işlerden neler üretebilirim, bunları nereye evriltebilirim?” gibi sorular sorma fırsatı buldum. Sokakta kadrajlayacak yerler için aradığım vaktin büyük bir kısmını atölyemde bilgisayar başında geçirerek farklı çözümlemeler ve farklı çerçeve tasarımları yaparak geçirdim. Sergimde kullandığım heykel de bu sürecin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Gelecekte de daha farklı heykel çalışmaları yapmayı düşünüyorum. Fotoğraf ve heykel arasında birtakım paslaşmalar deneyeceğim.