23 NİSAN, CUMARTESİ, 2016

Gökyüzüne Düşmeye Çalışsak Uçmayı Becerebilir miyiz?

Irmak Canevi, uzun yıllar avukatlık yaptıktan sonra kariyerini noktalayıp resim ile ilgilenmeye başlamış. Bu ilgisini lisans, yüksek lisans ve katıldığı konuk sanatçı programlarıyla geliştirmiş ve şimdi hayatına bir ressam olarak devam ediyor. Geçmişte solo ve karma sergilerde yer alan Canevi, bu yıl Mamut Art Project 2016’da yer alıyor. Kendisini Kasımpaşa’da yer alan atölyesinde ziyaret ettik, üretim süreci, kariyer değişimi, yeni projeleri ve Mamut’ta sergilediği işini konuştuk.

Gökyüzüne Düşmeye Çalışsak Uçmayı Becerebilir miyiz?

Ne zamandır resim yapıyorsun?

2003 yılına kadar avukatlık yaptım. Bir süredir hukuk kariyerime son vermeyi düşünüyordum. Avukatlık bana göre değildi. New York’ta beş haftalık hızlandırılmış bir resim ve çizim kursu buldum. İşten izin isteyip ona yazıldım. Kendimi denemek için gittim. “Bu işi yapabiliyor muyum, seviyor muyum, böyle devam etmem mümkün mü?” sorularıyla yola çıktım. Ve çok hoşuma gitti. Sokaklara çıkıyorduk, yerlerde çizimler yapıyorduk… Kendimi nihayet özgür hissettim ve aldığım izni kısa keserek dönüp işi bıraktım. Ardından okullara başvurmaya başladım. Ve lisans eğitimim için Londra’ya Slade Güzel Sanatlar Akademisi’ne gittim. Lisansın ardından da resim yükseklisansı için Rhode Island School of Design geldi.

 Irmak Canevi ©Nazlı Erdemirel

2010’da Apartman Projesi’nde bir sergin olmuştu. Ondan biraz bahsedebilir misin?

Apartman Projesi, Selda Asal’ın kurduğu bir inisiyatif. Proje bildiğim kadarıyla artık Berlin’de çalışmalarına devam ediyor. Apartman Projesi’nde “Kırılım” adında bir sergi gerçekleştirdim. Sergi alanının camları hemen sokak hizasında olduğu için ilgimi çekti. O camlardan, mahallede bulduğum görsel ve objelerin kırılarak camın ardında yeniden kurgulandığı bir sergi hayal ettim. Birkaç gün dolaştım, çok fazla fotoğraf çektim, shot bardakları, çöpler ve bunun gibi birçok malzeme topladım. İlgimi ne çekerse biriktirdim. Sonra mekana girip üç hafta boyunca bulduğum şeyleri bir araya getirdim. Ana fikir camdan giren-geçen imgelerin kırılarak soyutlaşması ve dış dünyanın iç mekanda yeniden kurgulanmasıydı. Sonuç bir tür enstalasyon oldu. 

Ardından karma sergilere dahil oldun. 

Non, addresistanbul’da bir sergi yapıyordu, ben de mekanda bir mural yaptım. Oradaki çakıl havuzlarının şekillerini toplamıştım. Ve o şekillerin üstüste bindiği, sadece kömür kullandığım bir çizim yaptım. Ortaya katmanlardan ve geometrik formlardan oluşan bir iş çıktı. 

Irmak Canevi ©Nazlı Erdemirel

Bir de katıldığın konuk sanaçtı programı var. Ondan da bahsedebilir misin?

Master başvurumu yapmadan önce tıkandığımı hissettim. O sırada lisans yaptığım okulda lisansüstü programından bir grup insan İstanbul’a gelip beni ziyaret ettiler. Ben yaşadığım duraklama döneminden onlara bahsederken, oradaki bir arkadaşım Vermont Studio Center’a konuk sanatçı olarak dahil olduğunu anlattı. Bu programın kendisine çok iyi geldiğinden bahsetti ben de başvurumu yaptım. Kabul edildim ve bir ay boyunca oradaydım. Orada pek çok iş ürettim. Yaptığım işleri atölyemde sergiledim. Çok verimli bir süreç oldu benim için bu. Ardından master’a başvurmaya karar verdim.

Burcu Ezer ve Irmak Canevi ©Nazlı Erdemirel

Resim okudun ama multidisipliner çalışıyorsun değil mi?

Lisans ve lisansüstü eğitimimi resim konusunda aldım.  Eğitimim süresince geleneksel malzemelerle resim yapmadığım için beni ressam yapan en önemli şeyin ne olduğunu sorgulamaya başladım. Oradan duvarla olan ilişkime ulaştım. Duvarı farklı şekillerde nasıl kullanabilirim diye düşünmeye başladım. Master’ın son birkaç ayında çivi ile yaptığım işler ortaya çıktı. Normalde tezgah üzerinde objeler topluyordum. Atölyeme bakınca, atölyemin duvarda yaptığım işlerden hep daha ilginç olduğunu düşünüyordum. Sonrasında çiviler yardımıyla atölyemdeki organizasyon, yerleşim gibi eşya ve objeleri bir araya getirme pratiğimi duvara taşıdım. Bu da bana bir özgürlük alanı sağladı. 

©Nazlı Erdemirel

Bu sıralar herkes İstanbul’dan uzaklaşmaktan bahsediyor. Sen uzun yıllar yurt dışında kaldıktan sonra neden İstanbul’a geri döndün?

İstanbul’u evim olarak görüyorum. Ailem burada, yeni bir yeğenim var, sevgilim burada… Ortam ne kadar zor olursa olsun, insan eşiyle dostuyla daha rahat. Bir şekilde hayat standardımız buraya daha uyumlu. Arkadaş çevrem burada. Bir de İstanbul’da yapacak daha fazla şey var. Mesela İngiltere, New York gibi şehirlerde sanat dünyası çok daha doygun durumda.

Peki Mamut ile yolun nasıl kesişti?

Benim kuzenim de sanatçı: Zeren Göktan. Bana bir mesaj attı ve Mamut’a katılmamın benim için iyi olabileceğini söyledi. Biraz vaktim daralmıştı. Üzerinde çalıştığım işimi gönderdim, ama o sırada başka bir çizim de yapıyordum. Sonrasında sağolsunlar onu da kabul ettiler, onu da koyduk sergiye.

©Nazlı Erdemirel

Mamut’ta daha çok işleri daha önce biryerde sergilenmemiş sanatçıları görmeye alışığız. Ama sen daha önce işlerini sergilemiştin. 

Evet aslında daha önce işlerimi sergilemiştim. Yurt dışında okuduğum için sanat çevrem daha çok o tarafta. İstanbul’daki çevrem arzu ettiğim kadar geniş değil maalesef.. Özellikle genç sanatçıları çok bilmiyorum. Bu vesileyle yeni insanlarla tanışırım diye ümit ediyorum, belki birlikte yeni işler yapılabilir. Sanatçılarla iletişimde olmak benim için önemli.

Irmak Canevi ©Nazlı Erdemirel

Mamut’ta katıldığın işi anlatabilir misin?

Duvar mimari bir unsur olarak yer çekimine kafa tutan dikey bir düzlem. Birtakım şeyler aşağıya akıp düşmeye çalışıyorlar ama ben bunu engelliyorum. Duvarda asılı kalan her obje farklı bir anı veya anıyı temsil ediyor. Mamut’ta sergileyeceğim iş de bu çivili yerleştirmelerimden biri. Jean Cocteau adlı yazarın youtube’da bir videosunu bulmuştum. 60’larda 2000 yılına hitaben bir kayıt yapmış. O videoda Burkhard Heim adlı bir fizikçiye atıfta bulunuyor. Fizikçi şöyle düşünürmüş: “Biz hep uçmaya çalışıyoruz ama gökyüzüne düşmeye çalışsak acaba uçmayı becerebilir miyiz?”. Fizikçi tam tersinden düşünmeyi, tek açıdan bakmaktan uzaklaşmayı savunuyor. Ben de işin orijinal başlığını oradan aldım: Eğer Burkhard Heim uçmaya çalışmak yerine düşmek gerektiğini düşünüyorsa, bu teorisi pekala doğru çıkabilir. İsmi Türkçe’ye Konstrüktif Atletizm olarak çevirdim orası ayrı. Bu başlığın eserdeki inmek, çıkmak, gökyüzü ve yerçekimi temalarıyla örtüşeceğini düşündüm.

Konstrüktif Atletizm’in bir türevi olan Yuva başlıklı çizimimde ise eş aralıklı daire motiflerinden oluşan bir başka ‘grid’ yapısı önerdim. Bu çalışmada yuvarlak baskı ve çizimlerin içine, altına ve üstüne yuvalanan işaret ve şekiller aşağıya doğru biriktiler. Duvardan yere bakan, yine yerçekiminden bahseden bir hikaye var bu işimde de.

Irmak Canevi’nin Konstrüktif Atletizm ve Yuva adlı çalışmaları 21-24 Nisan tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta yer alan Mamut Art Project’de görülebilir.

0
9550
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage