Guerrilla Girls “Avrupa’da daha mı kötü?” sergisi ile Avrupa sanat kurumlarındaki çeşitliliği ve etik kaygıları araştırıyor. Sergi programı ve koleksiyonları hakkında 383 kurumun yönetimine yönelttikleri sorulara verilen cevapları kamuyouna sergi aracılığı ile sunuyor. Sorular, kültür kurumları tarafından üretilen anlatıları ve mecvut uygulamaları eleştirel bir biçimde incelemek üzere hazırlanmış olmasıyla dikkat çekiyor.
1986 yılında, kızlar, “Guerrilla Girls Talk Back” adlı bir portfolyo yayımladı. Sanat dünyasında cinsiyet ve ırk ayrımı yapıldığını odağına alan portfolyoda, 30 posterden biri “Avrupa’da daha da kötü”ydü. Bundan 30 sene sonra ise Londra Whitechapel Gallery’de “Avrupa’da daha mı kötü?” diyerek yaptıkları kampanyayı tekrarladılar. Sergi sadece birkaç ay sonra, Türkiye’de GAIA Galeri’de izleyici ile buluştu. Sergi vesilesi ile Guerrilla Girls ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
ABD’de 1985’te kurulan feminist ve kimlikleri gizli aktivist sanatçı grubu Guerrilla Girls, kamuoyunda kimliklerini gizlemek adına goril maskeleri takıyor, kendilerine sanat tarihinden takma isimler buluyor ve aktivist eylemlerini gerek dağıttıkları materyaller, gerek yaptıkları sergiler, gerekse müzelerin dış cephelerine yaptıkları müdahalelerle izleyicilerle buluşturuyorlar. Sanat, siyaset ve kültüre yerleşmiş ayrımcılık, kurumlardaki gerçeklik, cinsiyetçilik, ırkçılık, yolsuzluk gibi konuları; mizah, maske ve sahte kürkleri ile posterler, afişler, çıkartmalar, billboard’lar, projeksiyonlar ve kamusal projeler ile eleştiriyorlar.
Guerrilla Girls, GAIA Galeri’deki sergiyle eserlerini ikinci defa Avrupa’da bir galeride gösteriyor. Müze uygulamaları üzerine gönderilen ankette, 383 sanat kurumunundan sadece çeyreği cevap verdi, verdikleri yanıtlar sergide asılı duruyor. Cevap vermeyen sanat kurumları ise, dilerseniz isimlerinin üzerinde yürüyebileceğiniz bir bölümde, “yerde” duruyorlar. Sergi, kültür kurumlarının kendi temsil uygulamaları ve finansman problemi gibi iki ana sebepten bu durumda olduğunu öne sürüyor.
Eserlerinizi İstanbul'da tekrar ağırlamaktan dolayı çok heyecanlıyız. İlk söylemek istediğiniz şey nedir? Bu sergi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çalışmalarımızı İstanbul'da tekrar göstermek çok güzel. 2005'te İstanbul Modern'in direktörü Rosa Martinez tarafından Türk kadın sanatçıların çalışma koşullarını inceleyen bir proje hazırlamaya davet edildik. Eserimizin tarihte özellikle şu an Türkiye, ABD ve Avrupa'daki kültürle ilgili söylemlere girmesi önemli.
"Avrupa'da daha mı kötü?" ilk defa Whitechapel Gallery Londra'da sergilendi. GAIA'daki İstanbul sergisinden ne beklemeliyiz? Neler bulacağız?
Whitechapel şovu GAIA Gallery'de tamamen yeniden düzenlendi. Sergide, gönderdiğimiz bir ankete yanıt olarak, Avrupa'daki müzelerin sunduğu çeşitlilik hakkındaki istatistikleri ve yorumları bulacaksınız. İstatistikleri kendimiz yapmadık, kurumların kendi sesleriyle söylemelerine izin verdik. Bir sürü sebep veriyorlar, programlarına birçok mazeret katıyorlar. Bazı durumlarda, gerçekten olduklarından daha iyi yaptıklarını düşünüyorlar. Ankete cevap vermeyen kurumların da hepsi sergide, herkesin üzerlerinde yürüyeceği bir listede, yerde duruyor.
Türkiye'deki kadın sanatçıların 1990'lı yıllardan sonra kadınların rol ve kimliklerine odaklanması ve kadınların sadece % 28'inin iş gücüne katıldığını göz önünde bulundurursak, böyle bir ortamda sergi yapmak ne anlama geliyor?
Lütfen, sen bize söyle!
Hareketiniz artık ABD dışına çıktı, Avrupa'ya yayıldı. Londra'nın ardından ikinci varış noktası Türkiye oldu. Bu sergiyi doğudaki bir yerlerde tekrar görecek miyiz? Kurumsal sorgulama bağlamında, bu Gerilla Girls’ün küresel bir dönüm noktası mıdır?
Biz de öyle umuyoruz! 2002'de Arakis'in Bilbao'daki afişlerimizden bir sergi düzenlediğinden beri Avrupa'da gösterimdeyiz. Bizce Avrupalılar, Amerikalıların ABD'yi eleştirdiklerini görmekten hoşlanıyorlar ve biz de onları eleştirdiğimizde aldırmıyorlar. Hükümet tarafından işletilen çoğu Avrupa sanat kurumu, genelde zengin sanat koleksiyoncuları / yatırımcıları tarafından yönetilen ABD müzelerinden biraz daha demokratiktir. Birçok Avrupalı sanat uzmanı, yolsuzluk için olgunlaşmış bu ABD sisteminin Avrupa'ya zarar vermeye başlamasından korkuyor. Bu bizim için bir dönüm noktası değil. Bu bir süreklilik.
GAIA Galeri’de birinci kattaki serginizle birlikte, galerinin ikinci katında sadece kadın sanatçılardan oluşan bir sergi daha var. Bundan ayrı olarak, birçok kurum sanat dünyasındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik kadın sergileri yapıyor. Kadın sanatçı sergileri, sanat dünyasındaki eşitsizliği düzeltmeye yardımcı mı oluyor yoksa eşitsizliği ebedileştiriyor mu? Kadınlara sanat dünyasına uyum sağlama adına görünürlük sağlıyor mu, yoksa onları ayrı tutup eşit olmadan sonsuza kadar sanat dünyasından dışlanmış olarak mı konumlandırıyor?
Buna kimse cevap vermiyor. Bağlamına bağlı olarak, tüm kadın show’ları her ikisini de yapabilir.
Ünlü müzelerin kalıcı koleksiyonları, müzayedelerin satış rakamları, solo kadın-erkek sanatçı sergisi oranları ve uluslararası galerilerdeki temsil oranlarına bakarsak; temel sorun toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayanıyor ve yukarıda belirtilen sergiler hâlâ kadınların karşılaştığı eşitsizlik endişesi ile ortaya çıkıyor. Hep bu konular üzerine çalıştınız. En meşhur işlerinizden biri Kadınların MET müzesine girmesi için çıplak olması mı gerekiyor?’da dikkat çektiğiniz konu: New York Metropolitan Müzesi’ndeki nü’lerin % 85'i kadın iken işleri sergilenen sanatçıların sadece% 5'inin kadın olmasıydı. "Avrupa'da daha mı kötü?" ile müzelerin ve kültür kurumlarındaki kadınların görünmezliğini sorgulayan geçmişten çok daha geniş bir tartışma konusunu açıyorsunuz. 1986 portfolyonuzda var olan bu soru bugün bu sergi için gündeme getirildi. Sizin bakış açınızdan 30 yıldır neler değişti ve değişmedi?
Kadınlar, yaşadıkları kültürün kendilerine sanatçı denmesine izin verip vermemesine bakmaksızın sanat yaptılar. Aynı şey ABD ve Avrupa'daki ressamlar için de geçerli. Bugün, tarihin basit bir hikâye olmadığını bildiğimizde, tarihin kültüründeki tüm sesleri dahil etmeden kültürün tam tarihini anlatmak mümkün değildir. Aksi takdirde bu sadece zenginlik ve iktidar öyküsüdür.
Sanatınızı her zaman ulaşılabilir ve uygun fiyatlı olarak ürettiniz, sitenizdeki çıkartmaları indirebiliyoruz ve Facebook'ta 102.000'den fazla takipçiniz bulunuyor. Bugünün teknolojisinin ve sosyal medyanın sözlerinizi yayan olumlu bir faktör olduğunu söyleyebilir miyiz?
Hayatta kalmak için kendi yolumuzu geliştirdik. Çok para kazanmak için birkaç büyük alışveriş yerine, çok sayıda küçük alışverişi tercih ediyoruz. 20 euro'luk posterlerimizden birine sahip olabilirsiniz, sanat tarihi kitabında veya müze koleksiyonundakiler gibi… Tabii ki teknoloji ve sosyal medya da bize yardımcı oluyor.
30 yıl önce sanat dünyasındaki yolculuğunuza resmen başlamıştınız ve büyük olasılıkla bunun kökeni çok geriden alıyor. Sanat galerilerinde artık işleriniz sergileniyor, ancak galerilerde satılık herhangi bir eser bulunmuyor. Bugün sanat piyasasıyla olan ilişkiniz nasıl?
Satış için çok şey var aslında, web sitemiz üzerinden satıyoruz. Çalışmalarımızın tümünün toplandığı portfolyolarımızı da halka açık koleksiyonlara satıyoruz çünkü eleştirilerimizi tarihsel kayıtların bir parçası haline getirmek istiyoruz. Oldukça komik, pek çok özel koleksiyoncu portföyümüzle ilgilenmiyor. Neden acaba?
Tate Modern son yıllarda Sonia Delaunay, Agnes Martin ve Marlene Dumas gibi kadın sanatçı sergileri yaptı, kadın sanatçılara özel kişisel sergilerdi bunlar. Müzenin önümüzdeki sezonunda Joan Jonas (14 Mart-5 Ağustos 2018) ve Anni Albers (11 Ekim 2018-13 Ocak 2019) kişisel sergileri gerçekleşecek. Whitechapel Gallery'deki serginiz de yine Tate'de paralel bir etkinliğe sahipti. Şimdi ise Tate’te kadın Türk ressam Fahrelnissa Zeid'in retrospektifi sergileniyor. Zeid aynı zamanda İstanbul'da sanat okuluna ilk giden kadınlardan biriydi. Bu sergilerin dünyadaki diğer kadın sanatçılar için gelecek vadettiğini düşünüyor musunuz? İşler değişmeye başladı diyebilir miyiz?
Frances Morris ve diğer Tate Modern küratörleri, kadınları ve farklı renk sanatçıları göstermek, toplamak için bir çaba göstermiş, ayrıca sadece Avrupa'ya özgü değil, bir ana akımın fikrine dayanan bir perspektif sunmaya çalışmışlardır. Bu yaklaşım, küresel bir dünyanın hikâyesini sunmanın bir yoludur, Avrupa merkezli bir ataerkillik hikâyenin sunumu değildir. Ancak, kendi ülkemiz de dahil olmak üzere, her yerde milliyetçiliğin yükselişini göz önüne alırsak, hepimiz geri gidişe karşı direnmek için uyanık olmalıyız.
Linda Nochlin'in 1971'de yazdığı "Neden hiç büyük kadın sanatçı yok?" makalesinde Nochlin, erkek sanatçıların kadın sanatçılardan daha rahat çalışma koşullarına sahip olduklarını söylüyor. 46 yıl sonra, bugün hâlâ bu fikir geçerli mi?
Tabii ki! Paranın çoğunu sanat dünyasında kimin aldığı bir bakalım mı? Erkekler. Genellikle beyaz erkekler. Eleştirel düşünme dünyası ile sanat piyasası arasında hangi sanatın en iyi olduğu konusunda büyük bir tartışma devam etmekte. Ve umarız pazar kaybeder.
“Avrupa’da daha mı kötü?”, 13 Ağustos’a dek Gaia Galeri’de ziyaret edilebilir.