Dünyaca ünlü figüratif sanatçı Max Papeschi, “Geriye Kalan Sessizlik” sergisi ile Gama Art Gallery’de izleyiciyle buluşuyor. Politik ve küreselleşen tüketim bağımlılığını ele alan ironik çalışmalarıyla sanat dünyasında büyük ses getiren sanatçı ile sanata bakışı, geçmiş projeleri ve İstanbul’da gerçekleşen sergisi üzerine konuştuk.
Nazi Sexy Mouse’tan Katil McDonald’s’a çocukların favori karakterlerini ya da kült imgeleri bir kâbusun içindeymişçesine yorumlayan Max Papeschi’nin eserleri, 2008 yılından günümüze tüm dünyada sergilenmeye devam ediyor. Son dönemlerde San Fransisco’da gerçekleştirdiği “The Leader is Present” ve ZAC di Palermo’da gerçekleştirdiği “Pyongyang Rhapsody The Summit of Love” sergileriyle eleştirmenler ve izleyici kitlesinden olumlu eleştiriler alan sanatçı, “Geriye Kalan Sessizlik” sergisiyle İstanbul’daki izleyiciyle bir araya geliyor.
Tiyatro, sinema ve televizyon yazarlığı ve yönetmenliğinin ardından sanat dünyasında dijital sanat çalışmalarınızla büyük ses getirdiniz. Çok farklı medyumları bir arada kullanan bir sanatçısınız. Eserleriniz, eserleriniz ile oluşturduğunuz videolar, yerleştirmeleriniz ve özellikle karakteriniz birbirinden ayrılamaz bir bütün olarak karşımıza çıkıyor. Geçmiş tecrübeleriniz çalışmalarınıza yaklaşımınızı nasıl etkiledi?
Geçmiş tecrübelerim sanatımın temelidir, bunu tek bir eserim için söylemiyorum, aksine bir çerçeve içindeki her bir sanat çalışmam büyük bir anlatımın bir parçası. Örneğin multimedya çalışmalarımdaki anlatım benzersiz ve devamlı, aynı bir film ya da tiyatronun bir parçası gibi.
Figüratif bir sanatçı olarak sanat eleştirmenleri ve izleyiciler tarafından olumlu eleştiriler aldınız ve hızla başarıyı yakaladınız. Eserleriniz “haddini aşan uygunsuzlukta” politik ve küreselleşen tüketim bağımlılığını ele alıyor. Bu yaşam tarzının tüm korkularını gerçekçi bir ironi ile yansıtıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İnsanlık kaynama noktasında, bu nedenle dünyayla ne yapacağımıza karar vermeliyiz. Aşırı üretim çok fazla ve bir değişim olmazsa bir yıkımın olması yakın ve muhakkak.
La Société du Spectacle serisinde bazı politik figürlerin görsel manipülasyonlarından yola çıkıyorsunuz. In Ramadan Night Forever eserinde Saddam Hüseyin’i bir disko dansçısı olarak görselleştiriyorsunuz. Usama Bin Ladin’i Elvis Presley şarkısı Kill me tender ile ilişkilendiriyorsunuz. Captain Barract’ta Barrack Obama’nın yüzünü Kaptan Amerika’nın vücudunda görüyoruz ya da The Great Comedian’de Charlie Chaplinimsi Adolf Hitler’le karşılaşıyoruz. Bu çalışmalarınızdan yola çıkarak eserinizin temsili, toplumsal algı ve kişisel düşünceleriniz arasında nerede duruyor?
La Société du Spectacle serisi Guy Debord’un 1967 yılında yayımlanan, günümüzün toplumunda medya etkisini ve medyanın izleyicinin algısında gerçek ile kurgu arasında karışıklık yaratmasını anlattığı sosyolojik / felsefi denemesinden ilham alıyor. Argüman olarak bunu söylemem uygun olacak, bu benim konu hakkındaki görüşüm, umarım hepinizin gözünde çalışmalarım ne ise öyle algılanıyordur.
Son dönemlerde ZAC di Palermo’da “Pyongyang Rhapsody The Summit of Love” serginiz gerçekleşti. “Kuzey Kore ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki barışı kutlamak” amacıyla eserlerinizde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ve Kuzey Kore Devlet Başkanı’nı bir araya getirdiniz. “Dünyanın en büyük otoritelerini” bir araya getirme hikâyeniz nasıl gerçekleşti?
Sergi Amerika Birleşik Devletleri ve Kuzey Kore arasındaki sahte barış kutlamasını konu ediniyor. Barış sahte, tabii ki iki ülke arasında gerçek bir savaş yok, ama ayrıca şu doğrudur ki 1950-1953 yıllarında Kore ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki savaş sonrası (Kore’yi Kuzey Kore ve Güney Kore olarak ikiye bölen bir savaş) hiç bir ateşkes imzalanmadı. Yani gerçekte bir savaş ya da barış yok, hepsi bir gösteri.
Welcome to the North Korea projeniz sanat dünyasında çok büyük bir etki bıraktı. Bu projede Amnesty International Italy ile iş birliği yaptınız. Projenin konsepti olarak kendinizi Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin “Propaganda Bakanlığı Büyükelçisi” olarak düşünerek rejimin imajını geliştirmek adına bir kampanya oluşturdunuz. Çalışmalarınızda Yodoko Toplama Kampı ile ilgili gerçek verileri kullandınız. Amnesty International’dan edindiğiniz verileri eserlerinize nasıl işlediniz?
Amnesty International ile çalışmak projeyi geliştirebilmek için çok önemliydi. Bu imkân için çok minnettarız çünkü Kuzey Kore’deki insan haklarını çalışırken Amnesty ile sahte haberler olmadan gerçek bir çizgi izleyebildik. Toplam nüfusunun %5’inin tutuklandığı bu ülkedeki toplama kampları ve zorunlu işçilik hakkında somut gerçeklerden konuştuk, bu proje Pyongyang Playground enstalasyonunda temsil edildi.
Kim Jong-Un’un kişisel propaganda elçisi olarak San Fransisco’da “The Leader is Present” sergisini gerçekleştirdiniz. Serginin konsepti kapsamında Büyük Lider’e hürmetini sunmak isteyen, hayatta olan ya da olmayan birçok sanatçının eserini bir araya getirdiniz. Sanatçıların ünlü çağdaş ve modern eserlerini Kim Jong-Un’u da içine katarak yeniden yorumladınız. Örneğin ∞ Minutes of Fame eseriniz Andy Warhol’un Marilyn serisinden, The Leader is Present eseriniz Marina Abramovic’in The Artist is Present’inden ve Leader is in the Air eseriniz Banksy’nin Love is in the Air’inden ilham alıyor. Serginizden önce referans aldığınız sanatçılar ile iletişim kurdunuz mu ya da bu konu ile ilgili bizimle paylaşabileceğiniz unutulmaz bir anınız var mı?
Hayır, diğer sanatçılarla bir iletişim kurmadım ama sanırım onlar (hem hayatta olanlar hem de yaşamayan sanatçıların vakıfları) projeyi biliyorlar. Bence projenin insancıl anlamını anlıyorlar çünkü hepsi akıllı insanlar ve kimse şikayet etmedi, şey biri dışında, ki adını söylemeyeceğim.
Disneyland Under Attack serisinde çocukların favori karakterlerini bir kâbusun içindeymişçesine yorumladınız. Örneğin Mickey Mouse’u bir Nazi bayrağı önünde çıplak bir kadın bedeninde ya da McDonald’s’ı Bağdat’taki bir Amerikan askeri olarak görüyoruz. Bu satirik işleri kurgularken hassas ve konuşulmayan konuları elle alıyorsunuz. Hiç yanlış anlaşılmaktan korkuyor musunuz?
İlk başta yanlış anlaşılmıştım, bu her sanatçının başına gelir. Şu an hakkımda birçok materyal var; söyleşiler, kitaplar, kataloglar, videolar... Yani işimin anlamını anlamamak çok zor, bunun için anlamamak istemelisin.
http://www.welcometonorthkorea.org sitesiyle The Leader is Present, Made in North Korea ve Pyongyang Playground projeleri hakkında birçok şey öğreniyoruz. Youtube kanalınızda video çalışmalarınızı görüyoruz. Ayrıca KIM+PONG oyunu ile biraz fazla zaman geçirmiş olabilirim (Kim’in her zaman yeneceğini bilmeme rağmen). Çalışmalarınızın ulaşılabilirliği ve interaktifliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bence sanat herkes için ve bunu “oynanabilir” yapmak herkesin onu anlamasını kolaylaştırır.
Gama Art Gallery 4-25 Nisan tarihleri arasında “Geriye Kalan Sessizlik” serginize ev sahipliği yapıyor. Sergiye hazırlık süreciniz nasıldı? Sergide bizleri neler bekliyor?
Sergide önemli işlerimin en iyileri ve bunun yanında gizli yeni projemden iki eser yer alıyor. Böylece benim sanatsal geçmişimi, şu anımı ve gelecekteki sanatımı görüyorsunuz. Seçki seçimi galerinin sahibi Şule Claire Altıntaş’ın yardımıyla yapıldı, ona çok teşekkür ediyorum. Onun sanatsal duyarlılığı benim düşüncelerime çok yakın.
Sizinle bu söyleşiyi gerçekleştirmek bizi çok mutlu etti, zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Sizi ve eserlerinizi İstanbul’da görmeyi heyecanla bekliyoruz!
Sergide tanışmayı sabırsızlıkla bekliyorum, İstanbul’da olacağım için mutluyum. Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim!
*Sergi 25 Nisan tarihine kadar Gama Art Gallery’de ziyaret edilebilecek.