Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Design Week Turkey 2018, 16-18 Kasım tarihleri arasında “Tasarım Ekosistemi” ana temasıyla Haliç Kongre Merkezi’nde Türkiye’yi tasarımla buluşturacak. Etkinlik kapsamında gerçekleşecek, form ve hareketi merkeze alan “Interforms” sergisi ise pek çok değerli sanatçıyı bir araya getirecek.
Design Week Turkey’de gerçekleşecek olan “Interforms” sergisi vesilesiyle serginin küratörü Esra Özkan ile bir araya geldik. Kendisiyle serginin ana teması, katılan sanatçılar, sergide yer alan çalışmalar üzerine konuştuk.
Design Week Turkey ziyaretçileri “Interforms” sergisine uğradıklarında nelerle karşılaşacaklar? Serginin ana teması nedir?
Serginin ana teması “bir dizi noktadan oluşan form bir yıkım oluşturabilir mi?” sorusunun üzerine inşa edildi. Bu soru üzerinden birbirlerinin sınırlarını eriten alanları teknoloji üzerinden ele alarak, sanat ve tasarımın eriyen formları arasında geniş bir sınır çiziyor ve iki ana eksende sanat ve tasarımın kesişen noktalarını birleştiriyor. Bu kesişim kimi zaman doğadan bir parça, sivri bir kenar, bir ses, bir temas veya yansıma olarak sergi içerisinde karşımıza çıkıyor. İzleyici “formlar arası” ve “formlar ötesi” olarak hem bugünün form anlamındaki yıkımını yaratan hem de genel çerçevede güncel avangardı anlatan bir yaklaşımla tasarım, bilim, sanat ve teknoloji üzerinden bir seçki görüyor, karşılıyor olacak.
Sergide pek çok disiplin ile karşılaşacağız gibi görünüyor ağırlıklı olarak izleyiciyi neler bekliyor?
İzleyici ağırlıklı olarak yeni medya, kinetik heykel ve tasarımları ile karşılıyor olacak. Bu alanların dışında ise biyo-sanat ve nörobilimin örneklerinden eserleri de deneyimliyor olacağız.
Sergi kapsamında sanatçı seçimini nasıl gerçekleştirdin? Kimler hangi işleriyle dahil oluyorlar?
Form üzerinde uzun zamandır Kazimir Maleviç’in “yıkımdan sağ çıkan imge, yıkımın imgesidir” sözü üzerine düşünüyordum. “Interforms” sergisini ortaya çıkarırken döneminin avangardına gönderme yapan Kazmir Maleviç’in yıkımından ve bugün de devam eden avangart yaklaşımlara ışık tutan çalışmalarından etkilenerek bir seçki oluşturdum diyebilirim.
Alper Derinboğaz, mimari olarak ifade bulan İstiklal Caddesi’nin ses hafızası, bu katı form üzerinde dinamik bir görsel performansa dönüşen ve ses, mimarlık, görsel sanatlar gibi birbirini etkileyen ancak ayrık disiplinleri iç içe getiren Augmented structures projesi ile sergide yer alıyor. Hakan Yılmaz & Süleyman Yılmaz (Awesome Bros)& Mehmet Ünal, hidrojen atomlarının, mutlak sıfıra giderken başından geçenleri anlatmayı deneyen görsel işitsel bir sanat projesi olan Absolute Zero ile bizlerle buluşuyor.
bang. Neuro by ArtBizTech’in nöroestetik yöntemi esas alınarak ve yapay zekadan (AI) faydalanılarak hayata geçirdiği; somut davranışlarımızın soyut hislere bürünerek yeniden ortaya çıkmasını, renklerle temas etmesini ve yeniden doğmasını kendine ilham aldığı projesi sergide karşımıza çıkan bir diğer iş. Berkay Buğdan ve Orhan Kavrakoğlu’nun bir veriyi dijital olarak sese çeviren bir enstrüman işlevi gören Shear projesi ve Candaş Şişman’ın iç ve dış arasındaki etkileşim sonucunda ortaya çıkan durumu, başkalaşımı, iç ve dış arasında iletişimsel bağların yarattığı enstalasyonu serginin diğer dikkat çeken işleri arasında.
Damla Sari’nın psikolojik durumlarını ortaya çıkarmaya her zaman hazır olan dışa-dönük karakterler üzerine yaptığı gözlemler üzerinden karakterlerin davranışlarının kendi üzerinde doğurduğu izlenimlerden hareketle ürettiği Kismi Vakum ve Su Verenlerin Çok Olsun eserleri sergide bizimle buluşuyor. Epitome {collaborative network} bir amaç için tasarımın yerine, bir varoluşun ajansı olarak, endüstriyel malzemeyi yani kentsel doğal bileşeni; üretim süreci, çevresel faktörlerle ilişkisi gibi özdeksel kaliteleri ile devşiren hareketi, örüntüyü, strüktürü kullanarak yarattığı kaordik (chaos and order) bir nesne ya da varlık olarak ortaya çıkmasını temel aldığı Murmur, Pur ve baskılarını sergiliyor.
Gökçen Dilek Acay, basit geometrik formlar ve lineal yapı ile bedenimizden bir parça olan insan saçı ile hem dinamik hem de statik olarak oluşturduğu formlarıyla karşımıza çıkıyor. Kerim Dündar ise doğadan ödünç alınan algoritmik morfogenez süreçler ile tasarlanan organik-geometrik desen ve formlarla dijital zanaatkarlık ile işlenerek kültürel nesnelere dönüştürdüğü Yakaza’yı bizlerle buluşturuyor.
Ömer Pekin, sergilediği objelerin form ve yapılarının izleyici tarafından farklı şekillerde algılanıp deneyimleneceği, kendi yarattığı gerçeklik kavramı içinde anlamlandırabileceği yeni bir farkındalık oluşturmayı hedeflediği Untitled eserini, Selin Balcı ise popülasyon yoğunluğuna bağlı değişiklikleri koordine etmek için "Quorum Sensing" olarak adlandırılan bir hücre iletişim sistemi araştırmasından esinlenerek desenli ve renkli küf mantarlarının kullanıldığı görsel ve etkileşimli biyolojik bir manzarayı sergiliyor. Son olarak Varol Topaç doğaya, yaşama ve insana ait değerlere gönderme yapan, yaşamsal ritmi, dinamizmi ve hareketi vurgulamak için kinetik heykel yerleştirmesi Etkileşim’i sergiliyor.
Sergi form ve hareketi merkeze alıyor. Bundan kasıt nedir?
Teknolojinin gelişimi, sanat ve tasarımın doğasını, ruhunu, biçimlerini yeniden oluşturarak formları algılama, taklit etme ve anlamaya çalışma şekillerimizi farklılaştırıyor. Disiplinlerin kendi aralarında kurduğu bağın yanı sıra aralarındaki ayrımların da ortaya çıkmasını, böylelikle yeni tanımların oluşmasını destekliyor. Birbirlerinin sınırlarını eriten alanları teknoloji üzerinden ele alıyor ve eriyen formlar arasında geniş bir sınır çizerek iki ana eksende sanat ve tasarımın kesişen noktalarını birleştiriyoruz. Bu kesişim kimi zaman doğadan bir parça, sivri bir kenar, bir ses, bir temas, bir hareket veya yansıma olarak karşımıza çıkıyor.
Senin için nasıl bir küratörlük süreciydi? Neler deneyimledin?
Benim için heyecanlı bir süreçti çünkü yıkım kelimesinin barındırdığı güce ve forma inanıyorum. Bu inancım serginin oluşum sürecinde beni çok tetikledi. Soru sorarak ilerlediğim süreçte sorularımın cevaplarını bulduğum sanatçılarla birlikte olmak aslında gelecek için daha farklı sorularla keşif sürecine geçmemin yolunu oluşturuyor diyebilirim. İzleyici Design Week Turkey’nin hemen girişinde yer alan “Interforms” sergisinde hem kürasyon olarak hem de sergi tasarımı olarak da farklı bir dil ile karşılaşacak.