6 Şubat depremlerinden etkilenen Hataylı gençlerin dayanışma ve dönüşüm temasıyla ürettikleri işleri bir araya getiren “Biz Hâlâ Buradayız…” sergisi üzerine bir yazı.
Tophane’nin tarihi Tütün Deposu’nda yer alan DEPO, 6 Şubat depremlerini “Biz Hâlâ Buradayız…” sergisiyle anıyor. 2023 yılında İstanbul’da kurulan Talebeyiz Biz Derneği tarafından Sanat Elçileri Projesi kapsamında düzenlenen sergi, Hatay’daki lise ve üniversite öğrencileri ile yeni mezun sanatçıların deprem sonrası sanat aracılığıyla yeniden inşa ettikleri umut hikâyelerine odaklanıyor. Ayrıca sergi, dayanışma ve dönüşüm temaları üzerinden birlikte iyileşmenin mümkün olduğuna dair izleyiciye bir hatırlatmada bulunuyor.
“Hatay dışındakilere söylenen bir söz”
Türkiye, 6 Şubat 2023’te büyük depremlerle sarsıldı. Kahramanmaraş merkezli deprem, Hatay da dahil olmak üzere birçok ili etkiledi. Hatay, büyük bir yıkıma uğradı; onlarca bina yerle bir oldu, binlerce insan hayatını kaybetti. Şehirde altyapı çöktü ve hayatta kalanlar büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı. Depremin üzerinden iki sene geçmesine rağmen bu zorluklar hâlâ devam ediyor. Ancak orada yaşayan gençler, umutlarını koruyarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Talebeyiz Biz Derneği Başkanı Müge Ayan’a göre, “Biz Hâlâ Buradayız…” sergisi de bu ‘umut’la doğmuş. Dernek, yaz boyunca gençlerle sanatçılar ve uzmanlardan oluşan atölyeler düzenledi. Bu atölyelerde gençlere tiyatrodan müziğe, plastik sanatlardan edebiyata pek çok disiplinde eğitimler verildi. Ayan, “Başlangıçta sadece arkadaşına destek olmak için katıldığını söyleyen bir genç, süreç içinde dört etkileyici şiir yazmakla kalmayıp bir tablo yapıp tiyatro oyununda rol aldı” diyor. Gençlerin bu üretimleri ilk kez 2024’ün ekim ayında Hatay’daki Arsuz Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde sergilendi. Ardından dernek, bu sergiyi İstanbul’a taşımaya karar verdi. Ayan, serginin İstanbul’da açılmasının, dayanışmanın sürdürülebilmesi için büyük bir anlam taşıdığını belirtirken, “Sergi, aslında Hatay’dakilere değil, Hatay dışındakilere söylenen bir söz” diye de ekliyor.
İz bırakan bir alan
Depo’nun ikinci katına yayılan sergide, 20 gencin resim, video, heykel, yerleştirme, şiir ve müzik parçalarından oluşan yaklaşık 44 eseri yer alıyor. Sanatçılar, eserleri aracılığıyla yeniden doğuş, dayanışma, direngenlik ve dayanıklılık gibi evrensel kavramlara odaklanıyor. Her iş ayrı bir hikâyeyi anlatıyor. Sergi alanına adım attığınızda, izleyiciyi ilk olarak sağdaki oda karşılıyor. Odanın içinde, gençlerin atölyedeki görüntülerinden oluşan bir video kaydı, duvara yapıştırılmış notlar ve yazılar yer alıyor. Bu notlarda “Buradayım, çünkü…”, “Dayanışma sizin nasıl bir görüntüye sahip?”, “Buradaki eserlerden biriyle konuşma şansın olsaydı ona ne sorar ya da ne söylerdin?” gibi sorular ve bu soruların altında da sergiye gelen ziyaretçilerin yanıtları yer alıyor. Bu oda, mesafeler ne kadar uzak olursa olsun, insanların aynı duygularda buluşabileceğini ve birbirini anlayabileceğini ortaya koyuyor. Adeta bir köprü gibi, izleyiciye sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal bir bağ kurma fırsatı da sunuyor. Bu oda, dayanışmanın interaktif bir biçimde somutlaştığı ve izleyicinin ruhunda iz bırakan bir alan hâline geliyor.
Sergide her bir eserin yanında, künyesiyle birlikte bir QR kod da yer alıyor. İzleyiciler, bu QR kodu telefonlarından okutarak derneğin YouTube kanalına yönlendiriliyor ve burada sanatçının kendi sesiyle, işlerin hikâyelerini, şiirleri ve müzik parçalarını dinleyebiliyorlar. Ayrıca serginin İstanbul’da açılmasının ardından, Müge Ayan, sergiyi dijital olarak da erişime açmayı planladıklarını belirtiyor.
Dayanışma ruhu
Sergide dikkat çeken işlerden biri Ali Tuna Murt’un Kısıt isimli yerleştirmesi. Murt’un bu işinde beton bir kayanın üzerinde her an uçup özgürlüğüne kavuşmak istercesine süzülen bir balon görülüyor. Bu iş, gençlerin özgürleşme ve kimlik bulma çabalarının, toplumun ve yetişkinlerin kurduğu sistemlerle nasıl sınırlanabileceğini anlatıyor. Murt’un çalışması, izleyicisine özgür bir dünyaya ulaşmanın önce kendini sorgulamaktan geçtiğini hatırlatıyor.
Serginin devamında İrem Karasürmeli’nin Ma rihna, nehna hon! (Gitmedik, buradayız)” isimli tablosu anlatımıyla serginin ruhunu yansıtıyor. Karasürmeli bu resminde depremin 40’ıncı gününde hayatını kaybeden yakınlarını anmak için ellerinde bahhur ve rihen ile yürüyen Samandağlı kadınların yürüyüşünü tasvir ediyor. Karasürmeli, bu işi aracılığıyla Samandağlı kadınların seslerini gençlerin sesleriyle birleştiriyor ve “Biz gençler şimdi isyanımızı duyurmak için buradayız. Ötekileştirilmek istenmiş bir Hatay’a rağmen bir aradayız” diyor.
Ayrıca serginin adını taşıyan “Biz Hâlâ Buradayız” rap şarkısı, Samandağlı kadınların “Gitmedik, buradayız” mesajından ilham alarak gençlerin isyanını izleyiciye aktarıyor. Sergide izleyiciler, bu şarkıyı dinleyerek, gençlerin seslerini ve dayanışma ruhunu daha yakından hissedebiliyor.
Deprem sonrası yeniden inşa edilen umut ve dayanışma hikâyeleri, izleyiciye yalnızca bireysel değil, toplumsal bir iyileşme sürecinin de mümkün olduğunu gösteriyor. Sergi, sanatın yalnızca estetik bir ifade biçimi değil, toplumsal farkındalık yaratma ve çözüm üretme noktasında ne denli güçlü bir araç olabileceğini de gözler önüne seriyor.
“Biz Hâlâ Buradayız…” sergisi, 26 Nisan’a kadar DEPO’da görülebilir.