İstanbul, yakın zamanda yeni bir festivale kavuşuyor. Sanat ile teknolojiyi bir araya getirecek İstanbul Dijital Sanat Festivali’nin 29 ile 31 Mayıs 2020 tarihleri arasında Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluşması planlanıyor.
Bu yıl birincisi düzenlenecek İstanbul Dijital Sanat Festivali, birçok disiplinden sanatçıyı bir araya getiriyor. Mezo Dijital tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin desteğiyle gerçekleşecek festival üzerine Mezo Dijital Yönetim Kurulu Başkanı Nabat Garakhanova, festivalin artistik direktörü Esra Özkan ve festivalin sergi koordinatörü Ege Sevinçli ile konuştuk.
Nabat Garakhanova
1. İstanbul Dijital Sanat Festivali, Türkiye’de dijital teknolojilerle sanatı birleştiren bir festival olarak sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Bu açıdan oldukça önemli bir iş gerçekleştiriyorsunuz. Öncelikle festival fikrinin nasıl ortaya çıkıp geliştiğini bize biraz anlatabilir misiniz?
Daha önce de insanları harekete geçirecek ve onlara katkı sağlayacak birçok projeyi hayata geçirip yürütücülüğünü üstlendim. Fakat bir sanat festivali fikri doğduğum ülkedeki insanların sanata bakış açısıyla oluştu. Ben Azerbaycanlıyım ve orada her meslekten insan, operadan baleye, resimden müziğe mutlaka bir sanat alanıyla ilgilenir. Türkiye’de ise yanlış bir algı söz konusu. Sanat sadece üst tabakanın ilgileneceği bir alanmış gibi lanse ediliyor. İşte İstanbul Dijital Sanat Festivali ile bu algıyı, her alandan Türk insanını buluşturarak yıkmak istedim. Projenin başlangıç noktası bu düşünce oldu. Dijital dünya herkesin ilgilendiği bir saha olduğu için Türk sanatını, soyut ve kavramsal sanatı dijitalle aynı bağlamda bütünleştiriyoruz.
Festival, T.C. Kültür Bakanlığı ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile birlikte gerçekleştirilecek. Bu açıdan akademik bir yanının olduğunu da söyleyebiliriz. Peki akademi ile bu sanatsal oluşum nasıl birleşti ve ne tür bir etkileşim öngörüyorsunuz?
Böyle birlikteliklerin her zaman olması gerekiyor. Zaten normal olan da bu. Bence burada önemli olan sadece bir akademiyle iş birliği değil. Bunu yaparken Türkiye'de birçok sanatçı ve teorisyen yetiştirmiş Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile bu projeyi hayata geçirebilmek. Bakanlık, MSGSÜ ve Mezo Dijital bu açıdan doğru bir denge oluşturuyor. Bu ilişkiyi çok değerli buluyorum.
Oldukça seyahat eden, farklı kültür, coğrafya ve tarihi dokularla iç içe birisiniz. Yurt dışındaki emsallerinden hareketle Türkiye’de gerçekleşecek festivalin ne gibi bir farklılık yaratacağını düşünüyorsunuz?
Dünyanın her yerinde Türk sanatçılarla karşılaşıyoruz. Bu alanda dünya çapında bilinen birçok Türk isim var. Dolayısıyla sanatçıları belirlemek, başarılı isimlerin çokluğundan dolayı zor oluyor. Ben bu muhteşem sanatçıların kendi dillerinde, kendi ülkelerinde bir festival etrafında toplanmalarının çok değerli olacağını düşünüyorum. Bu festival 10 yıl sonra alanında bir mihenk taşı olarak hatırlanacak.
Gerek Mezo Dijital gerekse şahsi olarak birçok uluslararası kurum ve kuruluşla iç içesiniz. Bu birlikteliklerin size ne gibi katkısı oldu? Bu yolda edindiğiniz tecrübeler festivale nasıl yansıyacak?
Dijital dünyaya girmeden önce, diplomat olduğum zamanlarda, her zaman projeler üretip bu projeleri hayata geçirmekten büyük mutluluk duyardım. O dönemde gerçekleştirdiğim birçok projeden de tecrübeler edindim. Gördüm ki her bir projede birliktelik kurabilmek çok önemli. Her zaman yaptığım iş birliklerinden önce iş birliği yapacağım insanlarla dostluk kurmaktan yanayım. Aradaki enerjiden ve dostluktan alınan güçle, projelerde daha doğru bir yol alabileceğimizi düşünüyorum. Bu zamana kadar edindiğim tecrübeler, gerçekleştirdiğim birçok etkinlikte birçok insan tanımam ve bir iletişimci olarak iletişim dilinde nasıl adım atacağımı bilmemden kaynaklı olarak bu projenin her yıl gerçekleştirilebileceğini ve toplumda sanata olan algının yıkılabileceğini öngörüyorum. Farklı bakış açılarını ve deneyimleri çok kültürlü yaşadığım için doğru okuyabiliyorum. Bundan mütevellit de insanlara istedikleri şeyleri doğru bir şekilde aktarabiliyoruz.
Böyle bir festivalin dijital dünyayla oldukça sıkı ilişkileri olan Mezo Digital ortaklığıyla gerçekleşmesi gerçekten çok önemli. Bu festival ayrıca ileriye dönük birçok iş birliğinin de habercisi gibi gözüküyor. Yakın gelecekte gerçekleşecek başka projeleriniz var mı, varsa bizimle paylaşabilir misiniz?
Şu an üzerinde çalıştığımız birçok projemiz olsa da süreç gereği, projelerimiz hakkında açıklamada bulunmak için erken olduğunu düşünüyorum.
Son olarak içinde olduğumuz dönemde yeni tip corona virüs (COVID-19) salgını sanat dünyasını ciddi şekilde etkiledi. Bunun size olumlu veya olumsuz etkilerinden bahsedebilir misiniz? Salgının bu şekilde devam etmesi durumunda ne tür önlemleriniz, çalışmalarınız var?
Açıkçası bu durumu ülke olarak hep birlikte deneyimleyip hep birlikte olası sonuçları değerlendirmeye çalışıyoruz. Başımıza böyle bir durumun gelmesini hiçbirimiz tahmin edemezdik. Öncelikle en kısa sürede bu salgının kontrol altına alınmasını diliyorum. Kendi festivalimiz üzerinden salgını değerlendirecek olursak, tabii ki biz festivali ortaya çıkarırken bir salgınla karşı karşıya kalacağımızı bilmiyorduk. Herhangi bir duruma karşılık, elimizde hemen devreye sokabileceğimiz eylem planlarımız mevcuttu. Hatta başımıza gelebilecek her türlü olumsuzluğa karşı bir yol haritası bile çizmiştik. Şu anda her şeye rağmen, yolumuzdan caymadan festivali gerçekleştirebilmek üzere tüm ekibimiz canla başla çalışmaya devam ediyor.
Esra Özkan ve Ege Sevinçli (Esra Özkan sözcülüğünde)
Garakhanova’ya da belirttiğim gibi aslında sanatla teknolojiyi iç içe geçiren böyle bir festival Türkiye şartlarında oldukça önemli bir yer tutuyor. Bu işin sanatsal boyutunda sizin ciddi katkılarınız var. Bize biraz bu fikrin doğuşu ve gelişim aşamalarından bahsedebilir misiniz?
Bager Akbay ve Ege Sevinçli (sosyolog/festival sergi koordinatörü) ile geçmiş referansıyla günümüz bakış açısını nasıl birleştirebiliriz sorusu üzerine konuştuğumuz zamanlarda festival temasının fikri filizlenmeye başlamıştı.
Ege ile bir pazar günü festivalin temasının genel hatlarını oluşturmak için bir araya gelmiştik. Yönetmen Aki Kaurismaki’nin Rikos Ja Rangaistus filminin afişi önünde sohbet ederken afiş bize ilham oldu aslında. Teknolojinin davranışlarımıza, dünya ile aramızdaki bağa, yeni düşünme şekillerimize olan etkisinin değişmesi üzerine uzun uzun sohbet ettik. Tabii ikimizin de sosyal bilimler alanından geliyor olması bizi, insanın kendi varoluşu için nasıl bağlantılar aradığı konusuna götürdü. Bu noktada da beş soru/önerme oluşturduk ve bu soruların yanıtlarını aramaya koyulduk. Temanın genel çerçevesini belirledikten sonra danışmanlarımız Bager Akbay, Ebru Yetişkin, Ekmel Ertan ve Selva Gürdoğan’a aktardık. Onlarla da istişare ettikten sonra tema metnimizi son hâline getirdik.
Festivalin artistik direktörlüğü görevini üstleniyorsunuz. Bu süreçte ne tür çalışmalar gerçekleştirdiniz ve bir araya gelecek sanatçılar konusunda karar mekanizması nasıl gelişti?
Öncelikli olarak belirtmek isterim ki festival için geniş bir “alan” taraması yaptık. Dijital sanat alanlarını maddeleştirdik. Bu taramanın ilk fazında sanatçı listesi oluşturduk. Festival danışmalarımızdan da sanatçı önerileri aldık. Ayrıca bu dijital sanat alanlarından kırk kişilik alan danışmanı belirledik. Bu kişileri de yine festival danışmanlarından gelen öneriler çerçevesinde yaptık. Alan danışmanları da yine kendi alanlarında uzman isimler, hatta bir kısmı kendi sanat pratiği de olan kişiler. Ardından onların da ilettikleri sanatçıları listemize ekledik. Buradaki temel niyetimiz dijital sanatlar alanındaki tüm paydaşları bir araya nasıl getirebileceğimizdi. Ayrıca bilmediğimiz, tanımadığımız sanatçılarla da bağ kurmak istedik. Dolasıyla festival sadece tema olarak değil, kendi içinde de “bağlantı_arıyor.”
Seçkiyi oluştururken Ege ile birlikte öncelikli olarak “bağlantı_aranıyor” teması altında sorduğumuz beş sorunun cevabını hangi sanatçılardan ve eserlerinden alabiliyoruz onu inceledik. Bilinir olan sanatçılara yöneldiğimiz kadar bilinmeyen sanatçılara da yönelmek istedik. Dolasıyla burada ikinci bir seçim kriteri daha belirlemiş olduk. Özetle kendimize sanatçının üretim yaptığı dijital sanat alanı, yaşı, bilinirliği, temanın 5 sorusundan hangisine yanıt aradığı ve üretim yaptığı medya gibi kriterler belirledikten sonra seçkimizi oluşturmaya başladık.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile birlikte bu süreci yönetiyorsunuz. Böylelikle sanat topluluğuyla akademi önemli ölçüde kaynaşıyor diyebiliriz sanırım. Peki bu resmi ayağı da olan festivalin hazırlığı sırasında kurumlararası iletişim mekanizması nasıl çalıştı?
İlk olarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin sevgili rektörü Prof. Dr. Handan İnci Elçi ile tanıştık. Bizleri üniversitede ağırladı; kendimizi tanıttık, festivali anlattık. Birlikte ilerlediğimiz günlerden bugüne ilişkilerimiz sıcak devam ediyor. İş birliğimiz kapsamında bizlere Tophane-i Amire’nin kapılarını açtılar ve yalnız mekânsal anlamda değil; süreç içinde insan kaynağı, duyuru ve atölye desteği gibi birçok anlamda destek oluyorlar.
Teknolojiyle birlikte hayatımız sürekli bir değişim/dönüşümün içerisinde. Bundan sanat da tabii ki payını alıyor. Sektörün içinden biri olarak, teknolojiyle sanat ilişkisi ve bu ilişkinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Öncelikli olarak koronavirüs salgını günlerindeki teknoloji kullanımını ele almak isterim çünkü artık çok fazla kamera önündeyiz ve çevrim içiyiz. Bu durum bizleri evriltiyor aslında. Tabii ki bu evrilme hâlini de eleştiri olarak göreceğiz diye düşünüyorum. Her geçen ân dijital bir iz bırakıyoruz. Arkamızda veriler bırakıyoruz. Bu veriler biliyoruz ki depolanıyor ancak ev bağlantılarının bu kadar yoğun kullanıldığı günlerde verilerimizin gizliliğine dikkat etmeliyiz. Bu verilerin sanatta eleştiri olarak karşımıza çıkışı görsel ifade şeklinde yeni medya oluyor. İnternet özelinde kullanılan verilerin kamusal alanda kullanılması üzerine oluşan tartışmalar bağlamında konusu gündeme gelecektir. Yine insan-makine arasındaki gelişmelerin matematiksel/ istatiksel olarak da daha hızla artacağı öngörüsündeyim. Bu durumun yine generative sanatlardaki yansımaları bizim için önemli.
Sanal Gerçeklik (VR) konusu yine bugünlerde hijyen ve ev içi kullanım üzerine konuştuğumuz bir başka konu. Kamusal alandaki kullanımlarda, hijyen için çözüm önerileri geliştiriliyor. Sosyal olarak izole yaşadığımız bugünlerde, Sanal Gerçeklik ile hem tekillik konusunun hem de kendi deneyimlerimizde izole olma hâllerimizin artması bekleniyor.
Tabii ki yapay zekâ etiği diğer bir konu. Yukarıda da bahsettiğim gibi kullandığımız verilerin nasıl işleneceği, ne şekilde ele alınacağını göreceğiz. Buradaki en büyük değer kullandıkları verileri açık kaynak olarak sunmaları diye düşünüyorum. Son olarak oyun diyebilirim. Biz oyunu da artık fazlasıyla sanatın içinde görüyoruz. Bu durum daha da artacak ön görüsündeyim.
Uzun bir süredir dijital sanatlar alanında küratör olarak çalışıyorsunuz ve geçmişte de teknoloji ve sanatı harmanladığınız sergileriniz mevcut. Belki de bu festivalin ilk adımlarını attınız. Peki tüm bu tecrübeden yola çıkarak, Dijital Sanat Festivali’nde daha önceki festival ve etkinliklerden farklı olarak neyle karşılaşacağız?
Tabii önceki etkinliklerden farklı olmasının en temel özelliği festival olması. Festival kendi içerisinde daha fazla farklık barındırıyor. Sadece sanatçıları belirli bir çatı altında birleştirmenin ötesinde çeşitli dinamikler söz konusu. Bu dinamiklerden en önemlisi çok sesli olması. Ne demek çok sesli olmak? Dijital sanatların birçok alt başlığına ev sahipliği yapıyor olmak. Animasyon GIF, hat sanatı, animasyon, algoritmik sanat, veri sanatı, biyo-sanat, 3B animasyon, piksel boya, oyun sanatı, etkileşimli sanat, kinetik sanat, internet ve ağ sanatı, yazılım sanatı gibi geniş bir alanı ele almayı hedefliyoruz. Dolasıyla bu geniş alan çerçevesinde otuz beş üzeri sanatçıyı, performans alanında ise dört sanatçımızı ağırlıyor olacağız.
Festival kapsamında birçok uluslararası sanatçının işleri de Türkiye’deki sanatseverlerle buluşacak ve çeşitli panel, söyleşi ve etkinlikler gerçekleştirilecek. Buna paralel olarak üniversitelerin lisans öğrencilerinin katılımı için de açık çağrı yapılmaya devam ediyor. Bu açıdan genç sanatçılara önemli imkânlar sunduğunuz gibi onları usta isimlerle de bir araya getiriyorsunuz. Peki uluslararası sanatçılar, yerel sanatçılar ve öğrencilerin birlikteliğinin sonucunda ortaya ne tür bir üretim çıkarmayı arzuluyorsunuz?
Teşekkür ederim böylesi güzel bir soru için. Ege ile bizim de üzerine yoğunlaştığımız konulardan biri ana sergi alanı olan Beş Kubbe’de K12 ve lisans öğrencilerini nasıl konumlandıracağımız. Bu iki konudan heyecan duyuyoruz çünkü bu bizim için farklı bir keşif ve düşünme şekli oluyor. Biz aslında buradaki bağlantıların peşindeyiz. Çünkü üretimler tema dâhilinde seçildi/yapılıyor olacak. Dolayısıyla açık çağrı başvuruları dışında ne sergileyeceğimizi az çok öngörebiliyoruz. Temel nokta nasıl yan yana koyup birleştireceğimiz, o bağlantıları nasıl kurgulayacağımız. J Onu da mekânı hissederek, eseri hissederek, daha çok sanatçılarla vakit geçirerek aradığımız bağlantıyı bulduğumuzda gerçekleştirmiş olacağız.
K12’ler Beş Kubbe içinde olmanın yanı sıra asıl sergilenecekleri kısım sevgili Cansu Yalçıner’in koordinasyonunda Sarnıçlar’da yer alacak. Genç sanatçıların üretimlerine ise Cansu ve Bager destek verecek.
Son olarak, corona virüs salgını nedeniyle birçok sanat kurumu sergi ve projelerini online düzenleyerek yoluna devam etme kararı aldı. Sizin bu tür bir çalışmanız var mı yoksa festival planlandığı biçimiyle mi hayat bulacak? (Tabii ki temennimiz bu süreci en sağlıklı şekilde atlatıp Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki yerimizi almak.)
Online mecralarda sergi yapmanın kendi içerisinde düşünülmesi gereken noktaları var. Online ve fiziksel olarak mekân içindeki deneyimler oldukça farklı. Tabii ki online platformlar üzerinden düşündüğümüz birçok şey var. Fakat yukarıda da bahsettiğim üzere dijital sanat festivali olarak sadece yeni medya üzerinden ilerleme niyetinde değiliz. Dolasıyla izlemenin ötesinde dokunmanın, hissetmenin olacağı fiziksel mekâna da ihtiyaç duyuyoruz. Bu sebeple festival hem online hem fiziksel alanda planlanıyor.