Uçman Balaban ve Derin Çiler'in fikriyle, 90’z sergisini yapmak için buluşan sanatçıların daha sonra bir kolektif olarak yola devam etmeleri sonucu Krüw oluştu. Spontane olarak doğan ekip, üretip aynı zamanda birbirlerini de besleyerek alternatif sergi deneyimlerinde karşımıza çıkıyor.
Son sergileriyle Mamut Art Project’e dahil olan 20 kişilik ekip, sanat tarihindeki ikonik eserleri kendi diliyle yorumluyor. Krüw ile geçmiş sergileri, bir arada üretmenin etkileri ve fuar kapsamında sergileyecekleri projelerini konuştuk.
Krüw nedir? Ne yapar?
Derin Çiler: Krüw için basitçe bir sanatçı kolektifi diyebiliriz. İmkân ve zaman oldukça toplanıp z ile biten konu başlıklarında sergiler yapıyoruz.
Uçman Balaban: Benim için Krüw; işlerini aşırı sevdiğim bir grup insanın yanyana çalışmaya çalışması demek. Ben de uzaktan bakıyorum baya iyi çalışıyorlar aslında. Ne yaptığımız kısmının ucu aşırı açık aslında.
Zezeah: Krüw o sırada ne yapıyorsa, o olan bir sanatçı kolektifi. Bir sürü insanın bir arada kaygısızca iş ürettiği bir oluşum.
Can Dağlı: Hayallerin gücü adına; üretme merakını dizginleyemeyen, benzer kültürlerden beslenmiş, samimiyetle muhabbet edebilen yetenekli insanlar topluluğu. Güç biz de artık. We Are Krüw!
Burak Beceren: Krüw, Uçman Balaban ve Derin Çiler'in birlikte 90’z sergisini yapmak için topladığı, lakin tayfanın birbirine aşırı kaynaşması sonucu dağıtamadığı bir sanatçı kollektifidir. :) Sergiden sonra topyekün "hadi bi daha yapalım" dememiz sonucu organik ve spontane olarak doğmuş bir ekiptir.
Sanat piyasasının genç sanatçılara fırsat vermemesi, teşvik etmemesi üzerine sistemdeki açığı doldurmak üzere Krüw’ün ortaya çıktığını söyleyebilir miyiz?
Derin: Bunun yaştan çok, ünlü ve satması kolay olana yönelmek olarak görüyorum ben. Biz daha çok kendi topumuzla oynayabilceğimiz bir alan yarattık aslında.
Uçman: Aynen yaşla vs ile bir alakası yok. Bu işe başlarken belirli bir amacımız yoktu açıkcası. Beraber bir şeyler yapalım mı diye konuşurken röportaj sorusu cevaplamaya kadar geldi olay. Ama zeki gözükmek için konuyla alakadar bir şeyler söylemem gerekiyorsa: Türkiye’deki sanat piyasasının kendi içerisinde bir loop’a girip, sürekli aynı insanları karşımıza çıkarmasından ve ev-araba alma, sanat fiyatlandırmalarından bıkıp kendi kendimize daha keyifli ve daha erişilebilir bir ortam yarattık diyebilirim.
Zezeah: Bu tarz şeyler piyasadaki açıklık düşünülerek ortaya çıkmaz sanırım, sistemlerdeki açıkları düşünüyor olsak sanatçı olmazdık. Tam tersine hiçbir şey düşünmeden tüm sistem ve piyasalardan kaçmak, kendi alanımızı yaratmak için bir araya geldik.
Can: Krüw daha çok “yapalım mı ulan?”, “hadi yapalım abi!” ilkesine dayanıyor. Kendi gazımızla ilerliyoruz. Sadece istediğimiz ve sevdiğimiz şeyi yaparak sistemdeki açığı dolduruyorsak bu güzel bi’şey. :)
Burak: Uçman ve Derin'i en başta birlikte sergi yapmaya iten şey sanırım bu. Ama Krüw'ün oluşumu dahil her şey spontane olarak gelişti, kimsenin bir açık doldurmak için harekete geçtiğini düşünmüyorum.
Baskılarınızı Big Baboli Print House ile birlikte alıyorsunuz. İş birliğiniz nasıl ilerliyor?
Uçman: Her sergi öncesi Zeynep’e (Zezeah) yalvarıyoruz, kapısında dört bakire adak adıyoruz ve o gün keyfi yerindeyse “tamam’’ diyor ve yeni bir sergi yapıyoruz.
Zezeah: Yeteri kadar adak adandığını düşünüyorsam ve keyfim de yerindeyse “hayır’’ demem.
Can: Bizi hiç kırmaz… İyi günündeyse üç adak yetiyor aslında.
Burak: Big Baboli, Krüw'ün tapınağıdır! Big Baboli'siz bir Krüw düşünülemez!
Krüw‘ün hikâyesi bir sergiyle başladı. 5 - 6 Mart 2016'da Kadıköy'deki Hypestore'da açılan “90'z Screenprint Exhibition” sergisinin ana fikri neydi? Hangi ortak noktada buluştunuz?
Derin: Uçman'la uzun süredir 90'lar temalı bir sergi yapmayı düşünüyorduk. Gerisini Uçman anlatsın.
Uçman: 90’lar temalı sergileri daha genç artistleri veya kolektifleri takip edenler kesin bir yerde yakalamıştır. Biz de bunlara bakarak iç çekerken ve bu sergilere iş yollayıp reddedilirken, Derinle “Biz de kendimize sergi yaparız, hem de daha iyi insanları çağırırız, hatta rulet bile olabilir’’ diye düşündük. Sonrası tek tek insanları davet etmekti. 90’ları duyan geldi zaten.
Burak: Doksanlar ortak noktasında buluştuk. :)) Ekibin büyük çoğunluğu 80'ler sonu 90'lar başında çocuk olduğundan epey eğlenceli bir debut oldu. : )
Sergi 90'ların süper karakterlerine odaklanıyordu. Sizin için ne ifade ediyor bu karakterler?
Derin: Çocukluğumuz beraber geçti.
Zezeah: Yetişkinliğimiz de beraber geçiyor.
Can: Dahası yarınlara..
Burak: Aslında sadece süper karakterlere odaklanmıyordu, doksanlara dair her şeyi kullanabilirdik, ama hepimizi en çok etkileyen şeylerin başında onlar geliyor. Çocukluk dönemi hayal gücünün en tavan yaptığı zaman olduğundan, haliyle o döneminize denk gelen her şey sizin için başka bir şeye dönüşebiliyor.
İkinci serginizin konusu ise kötü karakterler oldu. “Villianz” adlı sergide karşımıza çıkan kötü karakterler kimlerdi ve hangi yönleriyle öne çıktılar?
Uçman: İyisini yapmışken kötüsünü neden yapmayalım dedik. Çok derin bir düşüncemiz yoktu aslında.
Can: Her kötülüğün içinde bir iyilik her iyiliğin içinde bir kötülük vardır gibi düşünmedik mesela…
Burak: Hiçbirimiz bir kötü karakteri seçip bir yanını öne çıkartmaya çalışmadık, genel olarak seçtiğimiz temalar üzerinde çalışırken çıkan sonuçlar çok öznel oluyor. Kimimiz birkaç kötü karakteri birleştirerek başka bir karakter ortaya çıkartırken, kimimiz bir TSM şarkısı ile Star Wars arasında bağ kurabiliyor.
Kötü karakterlerle iyi karakterleri ele almayı kıyasladığınızda ikisi arasında nasıl farklar olduğunu düşünüyorsunuz? Hangisi size daha özgür alanlar açıyor?
Derin: Kötü karakterleri her zaman daha çekici buldum, bir kere devamlı büyük bir çabaları var ve iyi karakterler kadar sıkıcı ve tahmin edilebilir değiller.
Zezeah: İyi karakterler dünyayı “kurtarıp’’ eski sıkıcı rutinine geri döndürüyorlar, kötüler çok daha yaratıcı, en azından yeni fikirleri var.
Burak: Kötülerin biraz hakkının yendiğini düşünüyorum, çünkü Isaac Newton'ın da dediği gibi, etki tepkiyi doğuruyor. Sergi metninde de dediğimiz gibi, Joker'in olmadığı yerde yarasa kostümü giyen bi milyoneri kim ciddiye alır?
Özgür alanlar açması bence seçilen tema ile alakalı bir konu değil, hatta tema bir sınır çizgisi olduğundan özgürlük ile aynı cümlede kullanmak biraz ironik bile olabilir. Ama belli bir sınır içerisinde çalışırken orada bir meydan okuma oluyor, o sınırlara rağmen yeni bir şey ortaya çıkartmak bazen daha geliştirici bir deneyim olabiliyor.
Şu an Krüw’ün sanatçıları arasında 20 isim yer alıyor. Bu isimler arasında illüstratörler ağırlıkta mı? Yakın zamanda ekibe yeni isimler eklenebilir mi?
Uçman: Krüw’ün bir araya gelişi biraz random oldu. Sevdiğimiz kim varsa çağırdık gibi. 20 kişiyiz. Halı sahaya çıkar gibi sergi açıyoruz bence yeterli.
Zezeah: Aslında illüstratör ağırlıkta bir grup değiliz, aksine çok çeşitlilik var. Dövmeci olan da var, sokak sanatçısı olan da, öğretmen olan da… Ama gün sonunda hepimizin ortaya çıkardığı şeye illüstrasyon diyebiliriz.
Kalabalık bir grup olarak ortak projeler üretmenin avantaj ve dezavantajları neler?
Derin: Çeşitli organizasyon zorlukları olsa da, beraber üretmenin avantajları çok daha fazla. Sergi süreçlerinde genelde wip'ler paylaşılıp ekip içi yorumlar alıyoruz, ona göre yaptığımız işi şekillendirebiliyoruz. Bir de sanırım her sergide işler bir tık daha da iyiye gidiyor bu sayede.
Uçman: Karşılıklı feedback almak şahane, 20 kişiye dert anlatmak hiç şahane değil.
Zezeah: Kalabalık olmak çevremizin çoook daha geniş olması demek. Kafanda bir soru varsa mutlaka bir cevap bulunuyor. Bir problemi çözmek çok daha kolay oluyor. Ama kendi içimizdeki problemi çözmek, ortak noktada buluşmak ve herkesi memnun edecek bir çözüm üretmek kolay olmuyor.
Can: İlk önce kendimize sonra birbirimize en son insanlara açılıyoruz. Dezavantajı yok bence. Birbirimizi eleştiriyoruz, beğeniyoruz, öpüyoruz, kalp emojiler gönderiyoruz. Birbirine kalp gönderen sanatçıları pek göremezsiniz.
Burak: Kendi adıma konuşursam şimdiye kadar bir dezavantajını gördüğüm söylenemez. Avantajları ise farklı perspektiflerden bakan bir sürü farklı sanatçının size kattıkları oluyor.
Mamut Art Project kapsamında İkonz adlı bir proje gerçekleştiriyorsunuz. Projeden biraz bahsedebilir misiniz?
Derin: İkonz sergisinin fikri Cins’ten çıktı. Mamut Art Project kapsamında bir sergi olacağı için ikonik eserleri kendimizce yorumlamak herkesin aklına yattı.
Burak: Sanat tarihindeki ikonik eserlerin Krüw yorumu olarak özetleyebiliriz.
İkonz kapsamında hangi çalışmalarla karşılaşacağız?
Can: Bütün Gombrich’i elden geçirdik galiba.
Burak: Mona Lisa ile karşılaşmayacaksınız mesela. : )
Krüw’ün gelecek projeleri arasında neler yer alıyor?
Uçman: Spoiler alert!
Burak: Krüw spontane bir ekip, uzun soluklu planlarımız pek yok, bir serginin temasını belirlerken tartıştığımız bazı fikirleri, bunu daha sonra yapsak mı diye konuştuğumuz oluyor sadece. O yüzden şu an için biz de bilmiyoruz. Ama gelecekte poster ve serigrafi dışına da taşabiliriz belki. :)