06 NİSAN, PAZARTESİ, 2015

İlk Görüşte Aşk

Dünyanın dört bir yanında birçok sanat fuarı, bienaller, müzeler geziyor, araştırıyor ama yine de sonunda ilk göz göze geldiği ana geri dönüp, kalbinin sesini dinliyor Handan Öney, bir sanat eserini alırken. İçgüdüsü mantığın, figür soyut'un önüne geçiyor seçimlerinde. Renk, hareket, kompozisyon, bir tutam mizah ve bol sevgi var seçimlerinde, tıpkı sohbetimizi yaparken bize sunduğu kahvaltıda olduğu gibi… Koleksiyonu, kişiliğinin somut bir aynası. Her köşesi özenle ve aşkla dolu güzel evinde koleksiyonerlik, sanatın ve sanatçının önemi, nasıl korunması ve desteklenmesi gerektiği üzerine uzun ve tatlı bir sohbet ettik.

İlk Görüşte Aşk

Koleksiyonculuğa ne zaman başladınız? 

Her zaman sanat ve sanatçı benim için değerli ve özeldi. Beğendiğim sanat eserlerini almak onlara  evimde, ofisimde sürekli bakmak hep arzu etttiğim bir şeydi. 80’lerin başlarından itibaren kendi evimde yaşamaya başlayınca beğendiğim işleri almaya çalıştım. İlk aldığım iş; 1983’te Ankara'da Vakko Sanat Galerisi’nden aldığım Burhan Doğançay’ın en önemli yağlı boya işlerinden bir tanesidir.

Koleksiyoner olmanıza etken neydi sizce? Sizi etkileyen birisi oldu mu?

O tarihlerde, Türkiye koşullarından bahsediyorum tabii, koleksiyonerlik cağdaş resim sanatında  fazla bilinen bir kavram değildi ve beni cok etkileyen biri olmadı koleksiyoner olmam anlamında, keşke olsaydı. Etkisi altında kaldığım daha çok sanatçılar ve işleriydi. Sevdikçe, beğendikçe ve imkanım el verdikçe ufak ufak alıyordum. Eşimin güzel sanatlar akademi geçmişi onun döneminden olan çağdaş sanatçılar ile iletişimde olmamızı sağladı, çok kıymetli Hüsamettin Koçan gibi. 90’larda ablam tezhip sanatına yöneldi ve Cahide Hanım atölyesinde yapılmış çok özel işleri almamı önerdi, bu sayede emsalsiz tezhip ve hat işleri almışımdır o yıllarda.

Handan Öney ©Korhan Karaoysal

İlk aldığınız çağdaş sanat eseri neydi? 

İlk aldığım eser Burhan Doğançay’a aittir. Ankara'daki Vakko Sanat Galerisi’nde 1983’te Dogançay'ın bir sergisi oldu, Sanatçının Türkiye'ye yeni geldiği burada tanınmadığı dönemlerdi, ben de kendisini tanımıyordum açıkçası. Ama işi görünce çok beğenmiştim, acayip bir dinamik vardı içinde.

Sonraları Sevil Binart ve Nilüfer Sülüner Abdi İpekçi’de de açtıkları galerilerinde o dönemin çok iyi işlerini sergilediler, o günler için de acayip ileride işlerdi bunlar ve o dönemde epey eser almıştım onlardan.

Bir sanat eseri alırken kendiniz mi karar verirsiniz? Arkadaşlarınıza danışır mısınız? Kimin görüşü sizin için önemlidlr? 

Üyesi olduğum Saha grubu ile sanatçı atölye ziyaretleri yapıyoruz, bienallere gidiyoruz, fuarları takip ediyoruz, dünyanın değişik yerlerinde koleksiyonerleri ziyaret ediyoruz ve tabii bunlar çok besleyici ve destekleyici oluyor, gözünüz eğitiliyor, seçiminiz farklılaşıyor. Her beğendiğinizi almaya imkan yok! Ben de bütçem el verdiği kadar, görüp beğendiklerim içinde tercihimi kendim yaparım. İşi gördüğüm anda onunla kurduğum bağ çok önemlidir, o iletişimi kurduysam hemen karar veririm, hiç düşünmem.

Bir sanat eserini alırken sizi en etkileyen şey nedir? 

O işle kurduğum ilişki, bazen ilginç tesadüfler oluyor hiç programlamadan aldığım işler beni iyi hissettirebiliyor. Sanat eseri alacağımı hiç düşünmediğim yerlerde çok hoşuma giden işler bulup, almışlığım çok olmuştur, Mesela Sao Paolo Bienali’nde aldığım Genaro’nun işi evimin tam merkezinde, baktıkça bayılıyorum. İyi ki almışım dediğim işlerden biri ve Genaro’yu okudukça daha da çok seviyorum, çok değerli bir sanatçının işini barındırdığım için.

Sanat eseri satın almanızın en önemli nedeni ne? Sadece yatırım için aldığınız sanat eseri oldu mu? 

Onlarla olmak cok hoşuma gidiyor, sevdiğim sanat eserleri ile yaşamak bana inanılmaz keyif veriyor, onların saçtığı renk ve ışık bana su, yemek gibi geliyor. Sadece yatırım diye bir şey almadım bugüne kadar, zira hiç bir zaman bakış açım o olmadı. Hep hoşuma giden, ilişki kurduğum işler benim için önemliydi.

İlk görüşte aşk'a inanır mısınız? 

Kesinlikle inanırım, kocamla da öyle oldu, ilk görüşte birbirimize aşık olduk. Benim için aşk hayatın her kademesinde olması gereken bir güdü, onsuz bir yaşam düşünemiyorum. Aşk sevgiliye, aşk çocuklarıma, aşk işime, arkadaş ve dostlarıma, evimde barındırdığım hergün enerjisini içine çektiğim sanat eserlerine… Hepsine büyük bir aşkla bağlıyım, aradan aşkı çıkardığınızda ne kalıyor ki? Sadece madde !!!!

©Korhan Karaoysal

Peki eser alırken ön araştırma yapar mısınız, yoksa içgüdüsel mi hareket edersiniz? 

Eskiden daha içgüdüseldi, şimdi biraz daha çok araştırıyorum. Sanat fuarları, galeri ziyaretleri, tanıştığım kolleksiyoner evlerindeki ziyaretler çoğaldıkça daha fazla araştırma yapmam gerektiğini gördüm. Öncelikle gözün eğitiliyor ve daha seçici olmaya başlıyorsun.

Eserler kalbinize mi daha çok hitab etmeli beyninize mi? 

Kesinlikle önce kalbime hitap etmeli alacağım iş. Eğer evimde, iş yerimde duracaksa önce kalbimin sesi olmalı, “yok sadece aldım, kenarda dursun şirket tahvili gibi” demek bana göre değil. 

Belirli bir akımı izliyor musunuz? Mesela videoart veya kinetik art?

Kolleksiyonumda belli bir tema yok ama genelde bakınca seçtiğim işler figuratif ve çok renkli. Sanırım içimde gizlediğim çocuksu dünyam burda kendini buluyor.

Ama kinetik art’a bayılıyorum. Bu konuda üreten fazla sanatçı yok, hele Türkiye’de çok daha az. Evimde bir adet Server Demirtaş'ın kinetik art işi var; öpüşen bebekler, mühendislik ve sanatsal olarak harika bir iş. on numara! Server Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi sanatçılardan biri.

Video art'ı da seviyorum, ama video art’a dair henüz bir eser edinemedim.

Koleksiyonunuzdaki Türk ile yabancı sanatçı yüzdesini sorsak?  Biraz koleksiyonunuzdaki sanatçılardan bahsedelim.

Sanki yarı yarıya oldu. Seçkin Pirim, Harun Antakyalı, İsmail Yıldırım, Ergin İnan, Farıd Attar İsrailli, Yaşam Şaşmazer, İbrahim Koç, Angelo Bucarelli, Arda Yalkın, Oleg Dau, Kerem Ağralı, Cem Sağbil, Frederıc Morrel, Server Demirtaş, Çiğdem Yapaner, Gözde İlkin, Güneş Çınar, Thomas Schutte, James Clar, Tapıes, Miro, Ekrem Yalçındağ, Gökhan Deniz, Genaro de Carvalho, Heinz Achermans.

©Korhan Karaoysal

Çok sık sanat seyahati yapıyorsunuz, bienalleri ve sergileri geziyorsunuz neler katıyor bu size? En son nereye gittiniz ?

Evet bu seyahatler son senelerde çok arttı. Çok etkili bir kere, değişik ülkelerdeki işleri, kültürlerin sanata yansımasını görmek cok farklı bakış açıları katıyor insane.  Kolleksiyoner evlerini gezerken insanların sanatı evlerinin içine nasıl konumlandırdığını ve ona bakış açılarını görmek de ayrı bir tecrübe. Gözüm eğitiliyor, büyük keyif alıyorum. Zaten seyahatı ve farklı kültürleri tanımayı çok severim. En son NewYork Armory’deydim . Volta, Scope, Independent de örnek olarak verilebilir.

Yıllar içinde zevkinizin değiştiğini gördünüz mü? Aldığınıza pişman olduğunuz eser oldu mu? 

Evet kesinlikle değişebiliyor, ama çok da uçurumlar yok. Mesela şöyle bir şey oldu; o gün bakınca onları seviyordum, bugün yerine daha başka ne alırdım sorusunu sormaya başladım. Keşkeler var ama bu benim için bir yolculuk, o süreci yaşıyorum yaşamaya devam edeceğim.

Eser aldığıma pişman olduğum hiç olmadı, her ne kadar bir köşede unutulmuş bazı resimler olsa da bi süreç içinde bana mutluluk verdiler. Fakat almadığıma pişman olduğum eserler oldu, karar veremeyip kaçırdığım. Şu anda onlara ulaşıp almam da artık çok zor zaten.

Aynı zamanda sanatın sosyal sorumluluk alanında da etkinsiniz. Çağdaş sanat koleksiyonculuğuna yeni başlamış bir toplum olarak Türkiye'de, bireylere ve kurumlara sizce ne gibi görevler düşüyor ? 

Evet, bu konu çok önemli; ülkemizdeki bir sürü kapatılması gereken açıktan biri. Türk toplumu öz geçmişine bakarsak çadırlarda yaşayıp, göç edip, savaşmış, yerleşik düzene alışık olmayan bir kültürden geliyor. Tabii ki sanat bu kültürün içine girip barınamamış ve önemsenmemiş, şimdilerde sanat ve sanatçının değeri anlaşılmaya çalışılıyor o da maalesef çok minik bir kesim tarafından tabii. Bunun ekonomik boyutu da var, gelişmiş varlıklı toplumlarda bu konu artık oturmuş bir alan iken biz daha kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Onun için sivil toplum örgütleri çok önemli, gönüllü gruplar, kimileri emekleri, kimileri ise maddi olarak destek vermeil. Sanatçıların fark edilebilmesi için de arkasında onu destekleyici kişi veya kurumlara ihtiyaçları var. Sanatçı hem üretip hem de ürettiğini pazarlayamaz. Medici ailesi, Floransa’nın bugunkü sanat eserleri ile dolup taşmasına ve Avrupa’nın en ünlü şehri olmasına neden olan aile olmuştur.

İçinde bulunduğum Saha grubu ise umut vaad eden genç sanatçıların internasyonel olarak bienallerde yer almalarını, sanat dünyasında fark edilmelerini görev edinmiş bir kuruluş. Gerçekten sessiz bir grup ama kurucusu ve ekipteki kadrolu çalışan arkadaşlar inanılmaz güzel işler başarıyorlar, biz ise onları sadece destekliyoruz, keşke daha çok yapabilsek.

Yeni koleksiyonerlere neler önerirsiniz? 

Bol bol müze ve sergi gezmelerini, dünyada yapılan sanat fuarlarına katılmalarını, bienalleri takip etmelerini, dikkatlerini çeken sanatçılar hakkında okumalarını, işlerin felsefe ve mantığını anlamalarını. Artık o kadar çok sanatla ilgili seminerler, dersler ve de kitaplar var ki bu işin ticari tuzaklarını da anlatan. O seminer, ders ve kitaplara göz atmalarını, tavsiye ederim. Bir de sanatçı dostlar edinmelerini :)) !!!!

Ayşe Pınar Akalın ve Handan Öney  ©Korhan Karaoysal

Son aldığınız sanat eseri hangi ülkeden? 

Son sanat eserini Newyork’tan Armory’den aldım.

Sizin için bir sanat eserinde kalite nedir? 

Sanat eserinde kaliteye bir çok anlamda bakmak mümkün benim için. İçine koyduğu düşünce boyutu, hikayesi (hayattaki her şeyin bir hikayesi olmalı yoksa bana anlamsız geliyor birçok şey), eserin yapılış nedeni, işin arkasındaki felsefesi gibi. Sonrasında da yaparken kullandığı teknik ile ilgileniyorum. Tabii ilk defa uygulanmış bir teknik farklı olduğu için hepimizin çok hoşuna gidiyor dikkat çekiyor. Ve tabii sanatçının eserinin arkasındaki duruşunu da atlamamak lazım.

0
8447
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage